Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sedat Peker’in ortaya çıkardığı ve çıkarabileceği Türkiye gerçekleri

“Sedat Peker’in ortaya çıkardığı ve çıkarabileceği Türkiye gerçekleri”

📌Peker’in iddiaları ne anlama geliyor?
📌Yeni ifşalar gelecek mi?
📌AKP seçmeni iddialarla ilgili ne düşünüyor?
📌İddiaların siyasi sonuçları nasıl olacak?

Ruşen Çakır yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir 

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Anlaşıldığı kadarıyla Sedat Peker mesâîlerimize kaldığımız yerden yeniden başlıyor. Daha önce birazcık yoklamıştı. Sonra, seçimden iki ay önce videolar yayınlayacağını söyledi. Ama belli ki dayanamadı; daha videolar yayınlamadan birtakım yolsuzluk, rüşvet iddialarıyla Türkiye’nin gündemini çok ciddî bir şekilde sarstı ve bunun çok ciddî bir fırtınanın habercisi olduğunu düşünüyorum — peşi geleceğe benziyor.

Zîra buradaki olay –en çarpıcı yönlerinden birisi o belki de–, kamuoyunun bilmediği, biz gazetecilerin de bilmediği birtakım isimler, daha geri planda olan kurumlar –ilk akla gelen kurumlar değil–, bunların hepsinin karışmış olduğu. Daha komik şekli olarak şöyle diyelim: Kendi hâlinde iktidar yandaşlarının ve iktidârın içerisinde belli konumlara sâhip olanların yaptığı iddia edilen çok büyük yolsuzluklar, rüşvet çarkları. Bu, insana şunu dedirtiyor: “Bu kişiler, bilmediğimiz, etmediğimiz kişiler; güçlerinin çok da fazla olmadığını düşünebileceğimiz kişiler bunları yapıyorsa; çok daha bilinen, çok daha güçlü, iktidarları çok daha geniş olan insanlar kim bilir neler yapmıştır?” Bakalım neler olacak? Bununla birlikte Sedat Peker’in o hep bahsettiği “serdengeçtiler”in –orada kastı belli ki kendisine bu haberleri sızdıranlar– her yerde olduklarını söylüyor. Devletin içerisinde değişik kademelerde kişiler de olabilir. Bir de tabiî burada, bu kara para ağında, rüşvet, yolsuzluk –artık her ne derseniz–, bu suç ağı içerisinde yer almış olup, çıkarları zarar gören ya da ihânete uğradığını düşünen ya da kıskanan –hiç önemli değil–, sürece dâhil olan birilerinin sızdırması şeklinde de olabilir. Bu son yaşadığımız olayın kendisi başlı başına bu hâliyle bile, normal şartlarda düşünecek olursak mütevâzı gözüküyor; ama rakamlar çok yüksek. Çok daha büyük şeylerin habercisi olduğunu düşünebiliriz. 

Öncelikle şunu vurgulayalım: Hangi amaçla yaparsa yapsın –bu bilgileri nasıl elde ettiği meselesi filan–, bunların hepsinin sorulmasında tabiî ki yarar var; ama sonuçta baktığımız zaman, Sedat Peker’in bu yaptığı işler bir yerden sonra kamu yarârına birtakım tartışmaları başlatıyor, gündemleri belirliyor — sâhici gündemleri belirliyor. Çünkü Türkiye’de biz, bir yandan ideolojik meseleleri tartışırken, ya da son yaşanan Gülşen olayında olduğu gibi –ki Sedat Peker buna da gönderme yaptı–, yaşam tarzı gibi konuları konuşurken, aslında çok büyük dümenlerin dönmekte olduğunu bize bir şekilde gösteriyor — onu da özel olarak söylemek gerekir ve bu yaptıklarına Türkiye’nin teşekkür etmesi lâzım. Bunun ardı nasıl gelir? Sedat Peker’in geleceği nasıl şekillenir? Bilmiyorum — eminim kendisi de bilmiyordur. Vardır herhalde birtakım hesapları, yatırımları, ilişkileri. Fakat şu hâliyle baktığımız zaman, bütün niyetleri vs. kenara koyduğumuz zaman, bizi birtakım çok önemli iddialarla baş başa bırakıyor. Bu sefer son dile getirdiği iddianın bir tür dönüm noktası olabileceğinin işâretini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan aldık ve partisi, hafta başında bu konuda suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Daha önce dile getirilen iddialarda bunu yapmamışlardı. Bunu yapıyorlar; demek ki muhâlefet artık ciddî olarak aktif bir şekilde topa girecek. Ahmet Davutoğlu da, “suç duyurusu” demedi, ama bu konuda savcıları göreve çağıran açıklamalar yaptı. Diğer bâzı muhâlefet sözcülerinden de benzer şeyler gördük. Yani şu hâliyle bakıldığı zaman, yeni dönemde, seçime iyice yaklaşıldığı bir zamanda Sedat Peker’in yapıp ettikleri, medya –“medya” derken tabii ki bütün medyayı kastetmiyoruz–, eski tâbirle “bir kısım medya”, sosyal medya ve tek tük bireysel anlamda bâzı siyâsetçiler tarafından tartışmaya açılıp izi sürüleyecek — öyle gözüküyor, muhâlefet de bu olayların peşine gideceğe benziyor. Aslında Sedat Peker’in daha önceki açıklamaları ve şu son yaptıkları, bir süredir Kemal Kılıçdaroğlu’nun, özellikle videolar ve sosyal medya paylaşımları üzerinden yapmaya çalıştığı meydan okumalara, bürokrasiye yönelik çağrılara çok benziyor, çok iç içe geçmiş gibi diyebiliriz. Birbirlerini besleyen şeyler olduğunu söyleyebiliriz. Zâten suç duyurusu açıklamasının ardından Sedat Peker’in memnun olduğunu da yaptığı paylaşımda gördük. 

Evet. Sedat Peker bize daha önce ne göstermişti, şimdi ne gösteriyor? Bir kere tepeden tırnağa bir soygun düzeni, yasadışı işler düzeni olduğunu bize gösteriyor. Daha önceki anlattıklarında cinâyetler vardı, uyuşturucu kaçakçılığı vardı, yolsuzluk vardı, birçok şey vardı. Şimdi tekrar başladığında, öncelikle siftahı esas olarak –daha önce de birtakım açıklamaları vardı, ama bu son açıklamaları esas alıyorsak– yolsuzluk, rüşvet çarkları, Sermaye Piyasası Kurulu’nu, AKP milletvekillerini içeren, Cumhurbaşkanı danışmanlarının dâhil olduğu bir çarktan bahsediyor bize. Şimdi buraya baktığımız zaman öncelikle şunu söyleyeyim: Bu söz konusu olan kişiler, “Ya, bunlar AKP’li” diyeceğimiz kişiler pek değil anladığım kadarıyla. Yani bir yandan AKP iktidârı Gülşen olayı ya da başka olaylar, LGBTİ+ gösterileri vs. üzerinden yaşam tarzlarıyla hesaplaşmaya giderken, bakıyoruz ki AKP iktidârının içerisinde yer almış, ama çok da böyle hani o kaba tâbiriyle “İslâmî yaşam tarzı”na pek de sâhip olmayan kişilerin, bu önde oynanan oyunun gerisinde kendi gerçek oyunlarını, çok büyük paralar dönen gerçek oyunlarını oynadıklarını görüyoruz. Yani bir ideolojik paravan var; ama arkasında reel bir durum var ve bu durumda da gücü olan gücü olduğu kadar, hattâ gücünün çok ötesinde işlere girişiyor — yani şöyle söyleyeyim: Orada isimlere, konumlara baktığınız zaman, talep edilen, edinilen paralara baktığınız zaman, normal şartlarda muhâtaplarının, “Ya, bu çok!” diyebilmesi lâzım. Ama belli ki çark öyle bir kurulmuş ki, “Ama bu çok!” demiyorlar. Bir de şunu unutmamak lâzım: Bu tür çarklarda o parayı veren kişi zarar etmiyor, o para sâyesinde daha fazla vermesi gereken parayı azaltmış oluyor. Sonuçta bu yüksek paralar, büyük paralar vatandaşın cebinden çıkıyor. Burada, bu alışverişte vatandaş gözükmüyor; ama sonuçta dönen para, bir iş kadınının parasını bir bürokrat aldı olayı değil. İş kadını ya da iş insanı o parayı verirken başka yerlerden başka paraları alıyor ya da Hazîne’nin daha fazla para kazanmasının önüne geçmiş oluyor. Burada bu olay bize şunu gösteriyor — daha önceki Sedat Peker olaylarında da bunu gördük; ülkenin içerisinde bir dizi mikro-oligarşik yapılar var. Şimdi tek tek suça, gayrimeşrû ilişkilere bulaşmış bürokratlardan bahsediyor Sedat Peker. Ama bu bürokratlar tek başına bir şey değil, iş dünyasıyla iş tutuyorlar. Bu arada kendilerine yardımcı olan siyâsetçiler var meselâ, meselâ gazeteciler var. Burada bir parantez açalım: Hürriyet gazetesinde çalışan kişiye karşı, Hürriyet gazetesi internette onun arşivini sildi. Açıkçası o ismi hiç duymamıştım hayâtımda. Ama belli ki onun da bu çarkın bir dişlisi olduğunu görüyoruz, iddialarda öyle söyleniyor. Sonuçta birbirinden farklı konumlarda olan; kimisi özel sektörde, kimisi siyâsetin içerisinde, kimisi bürokrasinin içerisinde, kimisi medyanın içerisinde kurulmuş olan bir çarktan bahsediyoruz. Bu çarkın içerisinde ne yok? Tabiî ki kanun yok ve tabiî ki vatandaş yok. Burada herkesin memnun olduğu çarklar söz konusu. Yani birleşip birisini –çok kaba tâbiriyle– “soymuyorlar”; birleşip hep birlikte milleti soyuyorlar. Bu küçük yapılardan daha önce, gerek Sedat Peker’in anlattıklarından gerekse değişik şekillerde, genellikle sosyal medyaya sızan birtakım uyuşturucu kullanan genç bürokratlar ya da kadınlara yönelik cinsel istismarda bulunan bürokratlar vs. öykülerinde de görüyoruz ki, bunu yapabilmek için, yasadışı ya da gayrimeşrû ilişkiler üretebilmek için en tepede olmanız gerekmiyor. Herkes bulunduğu yerde, bulunduğu iktidar içerisinde yapabildiği kadar bir şeyleri tırtıklıyor — onu görüyoruz. Bu olay, bu çarpıcı son açıklamalar ise bize buna benzer çok olayın geleceğini gösteriyor. Daha adını duymadığımız, duyar duymaz unuttuğumuz birtakım insanları duyuyoruz. Ardından başka başka insanlar geleceğe benziyor. Büyük bir ihtimalle elinde hazır başka malzemeler var ve de tabiî bu yaptığı yayınların sonuç aldığını gören çok kişi de harıl harıl başka malzemeleri bir şekilde Sedat Peker’e iletmenin yollarını arıyor ve muhtemelen de buluyor. Yani bir arşivi olabilir, arşiv oluşturuyor olabilir. Bunları neye göre tasnif ediyor, neye göre öne çıkartıyor ya da kullanmıyor vs. onları bilemiyoruz. Onun içerisinde tabiî ki kendi kişisel birtakım hesapları vs. de vardır. Fakat burada görüyoruz ki çok kolay bir şey. Çünkü çok rahat hareket etmişler. O kadar büyük paralar söz konusu, çok uluorta birtakım şeyler yapılmış.

Bunun esas nedeni, bir kere sistemin böyle kurulmuş olması. Bir diğer olay da Türkiye’nin yaşadığı 17/25 Aralık süreci. O süreçte en üst düzeyde isimler ortaya çıktı. Çok ciddî iddialar, belgeler, ses kayıtları vs. ortaya çıktı. Ama sonra ne oldu? Sıfıra sıfır elde var sıfır; kimseye bir şey olmadı. Bu olayın ardından anlaşılan o ki –bir de ardından bu 17/25 Aralık’ı yapan Fethullahçı polisler, savcılar, hâkimler, medya vs. tasfiye de edildiği için– iktidârın içerisinde yer alan kesimlerde tam bir rehâvet hâkim olmuş. Türkiye’de iktidar içerisindeki her türlü gayrimeşrû ilişkiye göz yumuluyor, üzerine gidilmiyor, “Kol kırılır yen içinde kalır” deniyor, hattâ tam tersine, “Yiyor, ama çalışıyor” gibi argümanlarla bunlar çok da yanlış bir şey değilmiş gibi gösteriliyor. Belli ki burada az da olsa korkan herkesin, “Ona bir şey yapılmadı ki, buna bir şey yapılmadı ki. Beni kim görecek?” diyerek, çok ciddî bir şekilde –çok kaba kaçacak ama, maalesef öyle– “yemeye doymadıklarını” görüyoruz. Herkes elinden geldiğince bir şeyler kapmış, kapmaya devam ediyor. Ama işte bir yerde kriz başlıyor, iktidârın kalıcı olmadığı ortaya çıkıyor ve bu sefer ileriye yönelik hesaplar yapılmaya başlanıyor: Yarın ne olacak? Bunca elde edilen şeyler geri mi alınacak? Üstüne, hesap mı sorulacak? Bunu yapan insanlar hapse mi girecek? Ülkeyi terk etmek zorunda mı kalacak? Bir telâş hâli söz konusu. Bu telâş hâlinin önümüzdeki günlerde çok daha ciddî bir şekilde tırmanacağını ve yeni yeni ifşâların, îtirafların ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Burada tabiî ki önemli olan; böyle bir süreç Sedat Peker’e tâbi kılınamayacak kadar ciddî bir süreç. Özellikle muhâlefet partilerinin bu konuda nasıl bir performans gösterecekleri önemli — savcıların değil; çünkü savcıların pek bir şey yapacaklarını sanmıyoruz. Savcılar, üniversite öğrencilerinin, Gülşen’in, LGBTİ+ bireylerin peşine düşmekten bu tür işlere çok fazla vakit bulamıyorlar. 

Bu olayın bende düşündürdüğü bir başka husus şu: Birbirinden farklı mikro-oligarşik yapılardan bahsettim; o yayınlanan bilgilerde şu tip iddialar var biliyorsunuz: “O senden daha çok para ister. O senin bu işini yapamaz” filan — bir de rekabet var. Yani bu rüşvet piyasasında çok ciddî rekabetler var. Danışman danışmanın kuyusunu kazıyor vs.. Anladığım kadarıyla burada bütün bu süreçler içerisinde tamâmen gayrimeşrû ilişkiler olduğu için, karşılıklı güvene dayalı ilişkiler değil bunlar. Herkes birbirine güvensiz yaklaşıyor ve herkes ne olur ne olmaz diye –herkes olmasa bile biraz kafası çalışanlar– ileriye yönelik birtakım şeyler istifliyorlar; belgeler, bilgiler istifliyorlar. Çok ciddî bir hazînenin olduğu kanısındayım. Bizzat yaşayanlar –mağdur olanlar demeyeceğim, çünkü burada vatandaşın mağduriyetinin dışında bir mağduriyet yok–, ancak yeterince pay alamadığını düşünenler, dışlandıklarını düşünenler, kendilerine “kelek atıldığı”nı düşünenler vs., bunlar bir şekilde birtakım malzemeleri biriktirip, onları peyderpey ya da birdenbire çıkartacağa benziyorlar. Notlarıma bakıyorum: Bu olayların, bu tür iddiaların siyâsî etkisinin sanılandan çok daha ciddî olduğu, olacağı kanısındayım. Şöyle ki — yayının başında da bahsettim: Daha önceki iddialarda, Sedat Peker’in videolarında ya da başka şekilde sosyal medyaya yansıyan, iktidar içerisinde belli güç sâhibi olup da bu güçlerini farklı farklı istismarlar için kullanan kişilere baktığımız zaman, bu kişilerin içerisinde çekirdekten Millî Görüşçü de var, ama çok sayıda sonradan trene binmiş, aslında bu hareketle çok da fazla ilişkisi olmayan çok sayıda insan var. Kamuoyunun İslâmî hareket içerisinde ortaya çıkmış diye bildiği isimler de var; ama ne alâka olduğunu bilmediğimiz isimler de var ve çok büyük rakamlar söz konusu. Bunlar peş peşe gelirse eğer, sıradan insan iyice ürkecek ve iyice öfkelenecek. Bunun içerisinde iktidâra oy veren seçmenler de var. Özellikle kararsız seçmen, ne yapacağı bilinmeyen, AKP’den kopup kopmayacağı belli olmayan seçmen söz konusu olduğunda bu olaylar bence çok etkili olacak. Şöyle ki: Alım gücü düşmüş insanlar, yoksul insanlar, alt gelir grubunda insanlar; ama buna rağmen, “Allah Recep Tayyip Erdoğan’a zeval vermesin, devlete millete zeval vermesin” diyen, “Yine de o bizim Reisimiz” diyen insanların bir kısmı, bütün bunların, bu tür hikâyelerin, bu tür yolsuzlukların Erdoğan’dan bağımsız, daha doğrusu Erdoğan’ın bilgisi dışında yapılabileceğini herhalde mümkün görmüyorlardır — ya da: “Diyelim ki bilmiyor, ama nasıl engelleyemez?” diyorlardır. Adında “Adâlet” olan bir partiden bahsediyoruz ve sonuçta adâletin “a”sının olmadığı olayları görüyoruz. Vatandaş her geçen gün daha da yoksullaşırken; bir kurumun genel müdürü ya da partinin Doğu Anadolu’daki bir ilden milletvekili ya da milletvekilinin kardeşi ya da bir bürokratın arkadaşı vs. olmaktan başka bir özelliği olmayan insanlar, çok büyük paralara, imkânlara, sırf o ilişkileri sâyesinde el koyuyorlar, iktidar sâyesinde el koyuyorlar. Bunun çok ciddî kopuşlar yarattığını ve daha da yaratacağını düşünüyorum. Şu olabilir — insanlar şunu diyebilir: “Ya, bunlar oluyor, ama bir şey çıkmıyor. Daha önce 17/25 Aralık’ta da oldu, bir şey çıkmadı. Bunlar olur, ama ne yapalım? Bu da işin parçası. Kim yemiyor ki? Bunlar giderse yenileri gelecek, onlar da yiyecek” vs. Tamam, bunların hepsiyle insanlar bir şekilde gözlerini yummayı benimsediler. Fakat bunun bir çığ gibi gitmesi hâlinde ve zâten iktidârın artık topluma ileriye yönelik hiçbir şey sunamaması söz konusuyken, bu çöküş –nasıl söyleyeyim?–, bu ahlâkî çöküş, bütün bu rüşvet ağları, bütün bu garip yapılar, ilişki ağları vs. o tabandaki kopuşu bence ciddî bir şekilde hızlandıracak. Bu kaçınılmaz bir şey. Meselâ Erdoğan bu konuda ne yapacak? Bir danışmanı söz konusu, tanıdığını düşündüğümüz bürokratlar söz konusu, partisinin milletvekilleri söz konusu ve birtakım belgeler var ortada, yazışmalar vs. var.

Tabiî bu arada unutmayalım: Bütün bu hengâmenin içerisinde, Sedat Peker’in sonradan ekledikleri gibi, ahlâkî açıdan, yani genel kamu ahlâkına baktığımız zaman sorun yaratabilecek ilişkiler de söz konusu. Hem bir yandan ahlâk bekçiliği yapan bir iktidar var, insanlara yaşam tarzu dayatmaya çalışan vs…, ama diğer yandan da iktidârın içinde söz sâhibi olduğu için her türlü ilişkiyi kendisine mübah gören insanlar var ve bu ilişkiler dolayısıyla yaşadığı sorunları aşmak için maddî imkânlara ihtiyaç duyan ve maddî imkânları da kendisine bağımlı olan iş insanlarından temin etmeye çalışan –yani nasıl söyleyeyim?–, entrika dolu televizyon dizilerini aratmayacak olaylar yaşanıyor. Bütün bunlara baktığımız zaman, kendi hâlinde, ay sonunu getirme derdinde, şimdi açılacak olan okullarda çocuklarına kırtasiyeyi nasıl alabileceğini düşünen, servis ücretini nasıl ödeyeceğini düşünen insanın hâlini düşünün ve bir diğer yandan da bakıyor, kendisinin oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin milyon liralarla ânında hareketler ettiği iddiası var; bunu neye istinâden yaptığı da belli değil. Böyle bir olayın siyâsî sonuçlarının da olması kaçınılmaz. Yine burada tabii ki muhâlefet partilerine çok iş düşüyor. 

İktidar ne tepki verecek? İktidârın bunu görmezden gelmesi mümkün. Hele devâmı da gelirse, yeni yeni iddialarla birlikte görmezden geleceklerdir, gelmek isteyeceklerdir. Belki birtakım soruşturmalar açılacaktır; ama ucundan bir şeyler çıkmayacaktır. Büyük bir ihtimalle yapacakları ya da yapmayı planladıkları ya da yapmayı umdukları, bunları dengeleyeceğini düşündükleri şey, muhâlefet partisine yönelik birtakım karşı iddialar. Özellikle muhâlefet partilerinin belediyelerinde birtakım yolsuzluklar çıkartmanın derdine düşecekleri kanısındayım. Bulurlar, bulmazlar; bu zamâna kadar değişik değişik muhâlefet partili belediye başkanlarına yönelik soruşturmalar, görevden almalar oldu; ama bunu bir kampanya şeklinde yapmadı iktidar. Tabiî ki her birini siyâsî olarak kullanmak istedi; ama belki bu kampanyaya karşı böyle bir şeyin hesâbını yapıyorlar ve harıl harıl bunun üzerinde ilgili birimler devlet imkânlarını sonuna kadar kullanarak ve belki de birtakım kumpaslar düşünerek bunu durdurmaya çalışacaklardır. Ama genellikle böyle olur –ki doğrusu da budur–, iktidardan kaynaklı yolsuzluk iddialarına insanlar daha fazla inanırlar. İnanmaları tek başına bir anlam ifâde etmeyebilir; ama daha fazla inanırlar. Muhâlefete atfedilenlere de belki inanırlar; ama onu çok öncelikli görmezler. Şu hâliyle baktığımız zaman, Sedat Peker’in bu hızla gitmesi durumunda, seçime kadar iktidârın değişik parçalarını çok sert bir şekilde sarsacağını, tedirgin edeceğini ve birtakım çözülmelere yol açabileceğini söylemek lâzım. Tabiî bunu ne derece kontrol edecek, gelecek olan malzeme içerisinde nasıl seçimler yapacak? Bunları şu anda kestirmek mümkün değil. Tabiî bu arada şunu da unutmamak lâzım: Henüz daha videolar başlamadı. Videoların etkisi çok daha büyük oluyordu, kabul etmek lâzım. Her biri, özellikle ilk videolar olmak üzere her biri milyonlarca kez izlenmişti. Şu anda sosyal medya paylaşımları da çok dolaşıma girmiş durumda; ama videolar kadar etkili değildi. Çünkü Sedat Peker, o meşhur Amerikalı Protestan siyah vâizler gibi, bu sosyal medyayı çok iyi kullanan, kılık kıyâfetiyle –“mizanpaj” dediğimiz sayfa düzeni gibi onun da videolarda oluşturduğu bir düzen (“mizansen”) vardı; işte, videonun masası, masaya konulan kitaplar vs. hepsi çok ince çalışılmış işlerle gerçekten insanları etkileyebilen videolar yapıyordu–, o videoları tekrar yapıp ve tekrar içine bu son yaptığı gibi sarsıcı iddialar eklerse — ya da kimbilir neler vardır elinde: FaceTime kaytları, birileriyle yaptığı görüşmeler filan. Bunlardan parçalar yayınlarsa iş bayağı ciddîye bineceğe benziyor. Burada tekrar söyleyeyim: CHP’nin suç duyurusunda bulunacak olması ve medyadaki gelen ilk tepkiler, olayın niteliğinin değişmekte olduğunu bize gösteriyor. Burada tabiî seçimin yaklaşması da etkili olabilir. Bir diğer yönü ise, buradaki belgeler çok da fazla itirâz edilebilecek şeyler değil. Daha rahat konuşabiliyor, daha emin konuşabiliyor insanlar. Sedat Peker böyle devam ederse, çok kişinin iktidârını, yani Erdoğan iktidârını kaybetmeden önce Erdoğan iktidârı içerisindeki çok kişi iktidârını ve korunmasını, korumalı alanını kaybedeceğe benziyor ve bu anlamda baktığımız zaman tekrar başa dönecek olursak: Amacı ne olursa olsun, nasıl ayıklamalar yapıyor olursa olsun, bizim kamuoyunun karşısına çıktığı hâliyle Sedat Peker’in bu yaptıklarının bir anlamda kamusal yarârı olduğunu, bunun muhâlefet partileri ve medya tarafından sâhiplenilmesi durumunda Türkiye’de çok ciddî şeyleri dönüştürebileceğini söylemek lâzım. 

Evet. Bakıyoruz, bekliyoruz. Yani şu kaydı yaparken bile hep, “Acaba yeni bir şeyler çıkar mı?” diye insan beklemiyor değil. Muhtemelen yarın yine bu konu üzerine, belki de sizlerin de katılımınızla, sizlerin soru ve yorumlarınızla yarın yeni bir yayınla bu konuyu devam ettiririz. Çünkü bu olay artık önümüzdeki günlerin en ana gündemi olacağa benziyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.