Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: Erdoğan’ın devşirmeleri

Sedat Peker’in son iddialarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın çevresinden iki ismi gözden çıkardı: Korkmaz Karaca kendi iradesiyle AKP ve Külliye’deki görevlerini bırakırken Serkan Taranoğlu bizzat Erdoğan tarafından görevden alındı. 

Bu iki isim de Peker’in iddialarıyla kamuoyunun gündemine geldi. İlkinin daha çok Deniz Baykal’a yakınlığıyla özetlenen bir CHP geçmişi olduğunu biliyoruz; ikincisiyse eski bir ANAP’lı bakanın kardeşi. Erdoğan’ın bu iki kişiyi neden kadrosuna kattığını ve kendilerine ne danıştığını da pek bilmiyoruz. Yani kamuoyu bu iki kişiyi sadece haklarındaki yolsuzluk, suistimal iddialarıyla tanıyor.

Ne layık, ne sadık

Kamuda üst düzey görevlendirmelerde sıklıkla karşımıza iki kavram çıkıyor: Liyakat ve sadakat. Karaca ve Taranoğlu’na baktığımızdaysa ne ilki, ne diğeri söz konusu. Yani eğitimleri, mesleki geçmişlerine vb. baktığımızda “Tam da o yere layık kişilermiş” diyemiyoruz. Öte yandan siyasi geçmişleri ve ilişkilerine baktığımızda “Erdoğan onlara güvenmeyecek de kime güvenecek” diyemiyoruz. (Burada sadakattan kastım Erdoğan’ın şahsına bağlılıktan ziyade, onun temsil ettiği, hatta lideri olduğu varsayılan “siyasi dava”ya bağlılık)

Karaca ve Taranoğlu’nun “ne layık, ne sadık” olmaları tamamen işlevsiz oldukları anlamına gelmiyor. Galiba onları Erdoğan’ın gözünde değerli kılan da bu yönleri. Zira sahiden işlerinin ehli (liyakat) olsalar, Erdoğan’ın özellikle ekonomideki yanlış politikalarına itiraz etmeleri ve sorun çıkarmaları ihtimal dahilinde. Diğer yandan bu görevlere siyasi adanmışlıklarıyla seçilmiş olsalar (sadakat) yine Erdoğan’ın yanlış siyasi hamlelerine itiraz etmeleri ve sorun çıkarmaları muhtemel. Dolayısıyla işlerinin tam ehli olmayan ve güçlü bir siyasi dayanakları bulunmayan kişilerin varlıklarının yegane temeli Erdoğan oluyor. Yani aslında, biraz ağır kaçacak ama “Erdoğansız bir hiç”ler. 

17/25 Aralık’ın devşirmeleri

Karaca ve Taranoğlu gibiler için en uygun niteleme “devşirme” olsa gerek. Osmanlılar fethettikleri Avrupa ülkelerinden erkek çocukların bir kısmını alıp onları yeteneklerine göre eğitip devlette istihdam edermiş ve onlara devşirme denirmiş. Kuşkusuz AKP döneminin devşirmeleri Osmanlı dönemiyle birebir aynı değil. Örneğin başka ülkeler yerine “başka mahalleler” söz konusu. Ayrıca bu dönemin devşirmeleri çocuk yaşta tedrisattan geçirilmiyor ve en önemlisi kendilerinden “işe yaramaları” yerine “durumu idare etmeleri” bekleniyor.

AKP’nin ilk yıllarında Erdoğan’ın başka mahallelerden, “vitrin süsü” olmalarının ötesinde bazı kişilere önemli sorumluluklar vermesi Milli Görüşçü yakın çevresi tarafından yadırganmış ve engellenmeye çalışılmıştı. Fakat ilk yıllarda bu tür kişilerin (aklıma gelen ilk isim Egemen Bağış) Milli Görüş kökenli siyasetçi ve bürokratların ulaşmakta epey zorluk çektikleri yerli ve yabancı güç odaklarına ulaşabilme gibi bazı cazibeleri vardı ve Erdoğan bu sayede onları parti tabanına kabul ettirebilmişti.

Fakat zamanla, pekala AKP’nin beslendiği kültürel, toplumsal ve siyasi coğrafyadan gelme kişilerin de kolaylıkla üstlenebileceği mevkiler Erdoğan tarafından bilhassa devşirmelerle dolduruldu. Örneğin 17/25 Aralık döneminin hedef bakanları Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’dan sadece sonuncusu İslami mahalleden geliyordu ve nitekim o dönemde Erdoğan’ı rahatsız edebilecek yegane çıkışlar da ondan geldi.

İlk değiller son da olmayacaklar

İlk yıllarda Erdoğan’ın devşirmelere dışardan gelecek tehditleri bertaraf etmek için ihtiyaç duyduğu düşünülüyordu ve bu nedenle içeriden az tepki geliyordu. Zamanla Erdoğan’ın içerdeki iktidarını güçlendirmek için devşirmeleri kullandığı anlaşıldı. AKP içinde, Bülent Arınç’ın deyimiyle “özgül ağırlığı” olan kişilerin etkisizleştirilmesine paralel olarak devşirmelerin sayısı arttı, kontrol ettikleri alanlar genişledi. Aslında devşirmelerin hepsi Erdoğan’ın vesayeti altındaydı, onların güçlenmesi doğrudan Erdoğan’ın güçlenmesi anlamına geliyordu ve başkanlık sistemine geçilince bu durum tescillendi.

AKP’den kopanların, örneğin DEVA ve Gelecek partilerinin eleştirilerinin temeline “liyakat”i koymaları bu nedenle bir ölçüde anlaşılır, ama bütün sorulara cevap verdiği söylenemez. Zira onların da iktidarı paylaştıkları dönemlerde önemli yerlere, nispeten buralara layık olduğunu düşündükleri ancak temel özellikleri “sadakat”, daha doğrusu mahalledaşlık olan kişileri tercih ettiklerini biliyoruz.

Dolayısıyla Erdoğan’ın devşirme kullanma stratejisini AKP iktidarının belli bir anına sıkıştırıp eleştirmenin ötesinde, öncelikle Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, hatta Abdullah Gül gibi isimlerin tüm dönemleri kapsayan bir özeleştiriye girişmeleri gerekiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.