Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Soylu, Feyzioğlu, Çelebi ve niceleri: İşte Erdoğan’ın devşirdiği 20 isim

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır hem “farklı mahallelerde” yer alan hem de aktif siyasete bulaşmayan onlarca ismi kendi hareketine kazandırmaya çalışıyor. Son olarak Metin Feyzioğlu ve Mehmet Ali Çelebi örnekleriyle gördüğümüz bu yoldan aslında Erdoğan’ın şu an yanında yer alan onlarca siyasetçi ve gazeteci de geçti.

Devşirme, Osmanlı Devleti’nin ele geçirdiği topraklarda gayrimüslim -özellikle Hıristiyan- gençlerin eğitilerek “devlete kazandırılması” sistemine verilen isim. Biz de bu haberimizde Milli Görüş geleneğinden gelmeyen, hatta “karşı mahallede” siyaset yaptıktan sonra Erdoğan’ın yanına geçen, yani “Erdoğan’ın devşirdiği” bazı isimleri yazdık. Haberde okuyacağınız isimlerden bazıları geçmiş yıllarda AKP ve Erdoğan’a karşı oldukça sert bir üslup kullanarak eleştiriler yöneltiyor hatta bir kısım muhalif seçmen tarafından el üstünde tutuluyordu.

İşte Erdoğan’ın devşirdiği 20 isim:

1) Ali Arif Özzeybek

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun danışmanlarından Ali Arif Özzeybek, AKP MKYK’da da yedek üye. Alevi kimliğiyle öne çıkan Özzeybek, AKP’ye geçmeden önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı olarak çalışmıştı. 2006-2007 yıllarında Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Özzeybek, 2010 Aralık’ta yapılan CHP Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne girdi. 2011’de Kılıçdaroğlu’nun danışmanı olarak göreve başlayan Özzeybek, 2018’de CHP üyeliğinden ve danışmanlık görevinden istifa etti.

“Kılıçdaroğlu, hayal kırıklığına uğrattı”

Özzeybek istifasının ardından Kılıçdaroğlu’nun kendisini hayal kırıklığına uğrattığını şöyle ifade etmişti: “Parti liderliğinin siyaset yapma tarzı, beni ve ihtimal ki temiz his ve kanaatlerle CHP ailesine katılmış sayısız yurttaşı da hayal kırıklığına uğrattı. Bu şartlar altında vatandaşlara söyleyecek yeni sözlerimiz kalmadı. İnandırıcılık krizi en son 24 Haziran seçimlerinde açıkça ortaya çıktığı üzere sayısız seçim yenilgisini de beraberinde getirdi. Sayın Kılıçdaroğlu, bu kötü gidişi durduracak hiçbir ciddi tedbir almadı. Özgürlük, demokrasi, adalet, bereket ve toplumsal barış ideallerine sıkı sıkıya bağlı bir siyasetçi olarak CHP içerisinde siyaset yapma olanağım günden güne tükendi. Tüm bu sebeplerle CHP üyeliğinden ve Genel Başkan Başdanışmanlığı görevinden istifa ediyorum.”

“Süleyman Soylu candır” paylaşımı

Özzeybek, istifasından sonra 2 Temmuz 2018’de Twitter hesabından “Süleyman Soylu candır” paylaşımında bulundu. Ardından Soylu’nun danışmanı olan Özzeybek, Erdoğan’ın cemevi ziyaretlerini organize eden kişi olarak biliniyor. 

Özzeybek, söz konusu paylaşıma ilerleyen yıllarda da devam etti.

Cemevi ziyaretleri

Bu ziyaretler öncesi yaşanan krizlerde de Özzeybek’in rolü olduğu cemevi çalışanları tarafından ifade edildi. Hüseyin Gazi Dergahı dedesi Hüseyin Öz, Erdoğan’ın ziyareti öncesi İçişleri Bakanı Danışmanı Ali Arif Özzeybek’in cemevinin düzenine ve asılan resimlere müdahale ettiğini söylemişti: 

“Bu resimler daha önce duvarda asılıydı. Dergahın talimatını yaptırırken, portreleri de yeniledik. İçişleri Bakanı Danışmanı Ali Arif Özzeybek’in önerisiyle Atatürk, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hz. Ali’nin fotoğraflarının yerine çerçeveler asıldı. ‘Cemevinde resim olmaz’ denildi. İçişleri Bakanı danışmanı tadilat sırasında buraya gelerek müdahalede bulundu. Biz de mahsur görmedik.”

2) Alpay Özalan

Eski milli futbolcu Alpay Özalan, aktif siyasetle hiçbir ilgisi yokken 2018’de AKP’den İzmir Milletvekili oldu. Alpay Özalan özellikle Meclis’teki kavgalarla ve tartışmalarla gündeme geliyor.

Özalan milletvekili seçildikten henüz bir ay sonra, HDP’den milletvekili seçilen Ahmet Şık kürsüde konuştuğu sırada üzerine yürüdü. Özalan, geçen sene dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra cezaevine giren HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun dokunulmazlığın kaldırıldığı Genel Kurul’da da kendisini yaka paça dışarı çıkarmaya çalışmıştı. 

Alpay Özalan, muhalefetin hemen hemen bütün kesimlerini hedef gösteren Twitter paylaşımlarına devam ediyor:

https://twitter.com/alpayozalan35/status/1580188903314575363?s=20&t=QFBbEolbiDMZiffELOo8IuySgAWH8a6EfFHDCvmJqeg
https://twitter.com/alpayozalan35/status/1580170058093191169?s=20&t=QFBbEolbiDMZiffELOo8IuySgAWH8a6EfFHDCvmJqeg

Alpay Özalan’ın Meclis karnesi ise şöyle:  

  • Sahibi olduğu herhangi bir soru önergesi yok. 
  • İlk imzası bulunan soruşturma önergesi yok.
  • İlk imzası olan genel görüşme önergesi yok.
  • İlk imzası olduğu Meclis araştırma önergesi yok.

İlk imza sahibi olduğu tek kanun teklifi: Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi

3) Bekir Pakdemirli

10 Temmuz 2018’de cumhurbaşkanlığı kabinesine Tarım ve Orman Bakanı olarak giren Bekir Pakdemirli, bu görevi 4 Mart 2022’ye kadar yürüttü. Zamanında Ulaştırma Bakanlığı ve devlet bakanlığı görevlerini üstlenen Ekrem Pakdemirli’nin oğlu olan Bekir Pakdemirli, görevden ayrıldığını açıkladığı sosyal medya mesajında, “Görevden af talebimi kabulleri için kendilerine şükranlarımı arz ediyor, yeni Bakanımız Sn. Vahit Kirişci’ye başarılar diliyorum” demişti.

1973 doğumlu Pakdemirli, Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Başkent Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansı, Celal Bayar Üniversitesi İktisat Bölümü’nde doktora çalışmalarını yürüttü. Pakdemirli’nin doktorasını tamamladığı Celal Bayar Üniversitesi’nin eski rektörü ise Bekir Pakdemirli’nin ağabeyi Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’ydi. Mehmet Pakdemirli, 10 Ağustos 2016’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklandı.

Yangın söndürme uçağımız yok”

2020 yılında Pakdemirli’nin görevde olduğu süreçte orman yangınları nedeniyle 20 bin 935 hektarlık ormanlık alan yandı. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü (OGM), 2021 yılı içinde “orman yangını çıkmayacağını” belirtmişti ancak 2021 yılında yangınlarda zarar gören alanların büyüklüğü 2020’dekinin tam yedi katıydı ve orman yangınları nedeniyle 139 bin 503 hektarlık alan küle döndü. Pakdemirli, “Envanterimizde yangın söndürme uçağımız ve helikopterimiz yok” açıklaması nedeniyle eleştirilmişti.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 10 Temmuz 2018’de belirlenen kabinesinde Ahmet Eşref Fakıbaba’nın yerine atanan Pakdemirli, çeşitli şirketlerin kuruluşunda ve yönetiminde bulundu. Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan bir firmada ve halka açık bir gıda firmasında genel müdürlük görevlerini üstlenen Pakdemirli, Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. ve Albaraka Türk Katılım Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği’ni sürdürüyor. 

4) Derya Yanık

Avukat Derya Yanık, AKP’nin kuruluşunda İstanbul il yönetiminde yer alırken 2004-2014 arasında İBB Belediye Meclisi’nde görev aldı. Ana akım kanallarda sık sık televizyon programlarına çağrılan Yanık, 24 Mart 2021’de AKP MKYK’ya girdi. Yanık 21 Nisan 2021’de ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak atandı. İki gün sonra yaşanan bir olaysa kamuoyu gündemine oturdu. 

“Ramazan nedeniyle çocuğa çay ikram edilmedi”

23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı için bakanlık koltuğuna oturan 10 yaşındaki ilkokul öğrencisine “Ramazan nedeniyle” çikolata ve çay ikram etmediklerini basınla paylaşan Yanık, aynı zamanda söylememesi gerektiği halde çocuğun koruma altında olduğunu dile getirdi. 

“Tolere edilebilir sayılarla artarken…”

Yanık, başka açıklamalarıyla da zaman zaman gündeme geldi. Bu olaydan yaklaşık bir ay sonra Meclis’te kadına yönelik şiddet hakkında sunum yapan Yanık, salgın döneminde kadına şiddetin arttığını belirtirken, “Ocak 2020 itibariyle 19 bin 582 olan sayı, şubat-martta tolere edilebilir sayılarla artarken Nisan 2020’de ciddi bir düşüş gösteriyor” diye konuşmuştu. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun üç farklı intihar vakasına ilişkin verdiği soru önergelerine aynı cevabı veren Yanık, son dönemde ise iktidarın bazı paydaşlarıyla çelişen açıklamalarıyla öne çıktı. 

Yeni Akit ile tartışma

Yeni Akit gazetesinin 24 Ağustos’ta yayımladığı “Küçük bebek, eşcinsel sapkınların eline düştü! Aileyi dinamitliyorlar, Aile Bakanı ne iş yapar?” başlıklı haberini yalanlayan Bakan Yanık, “Sosyal medya manipülasyonlarına düşmek yerine gazetecilik yapıp gerçeği araştırsaydınız çocuğun öz ailesinin elinde olduğunu, annesi ve halası ile birlikte yaşadığını görürdünüz” açıklamasında bulunarak habere sert tepki göstermişti.  

LGBTİ+ karşıtı yürüyüşe tepki

Derya Yanık son olarak ise 24 Eylül’de düzenlenen İstanbul’daki LGBTİ+ karşıtı mitingi yanlış bulduğunu belirterek, “Devletin ve hükümetin, her vatandaşın temel insan haklarını korumak ve teslim etmek yükümlülüğü bulunuyor. Her grubun protesto hakkı vardır. Nefret söylemini kime karşı olursa olsun yanlış buluyoruz. Yıllar önce ‘E-5 Sendromu’ olarak adlandırılan, karınları deşilerek yol kenarına atılan transları hatırlayın. Bunlar yaşanmamalı. Yanlış, günah görebilirsiniz hatta aykırı bulabilirsiniz. Nefret söylemi, kime karşı olursa olsun kabul edilemez. Çünkü nefret söylemi ile yaşam hakkını engellersiniz” diye konuşmuştu.

5) Egemen Bağış

Milli Görüş geleneğinden gelmeyen siyasetçiler arasında yer alan bir diğer tartışmalı isim Egemen Bağış. Kendi sitesinde yer alan bilgiye göre 2002’de Erdoğan’ın davetiyle AKP’ye katılan Bağış, İstanbul’dan milletvekili seçildi. Lisans ve yüksek lisans eğitimini ABD’de tamamlayan Egemen Bağış, AKP’ye katılmadan önce New York’ta bulunan Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun başkanlığını yaptı.

Bağış, Erdoğan başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra uluslararası ilişkilerden sorumlu başdanışmanı oldu. AKP’nin neredeyse bütün üst düzey kadrolarında yer alan Bağış, 2009’da bakanlar kuruluna girdi; 2011’de tekrar milletvekili oldu. Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve başmüzakereci olarak görev yapan Bağış’ın 6 Temmuz 2011’de başladığı bakanlık görevi 25 Aralık 2013’te sona erdi.

Bağış’ın sitesinde bakanlık görevinden nasıl ve neden ayrıldığı ise yazmıyor. 2016-19 yılları arasında İstanbul Aydın Üniversitesi’nde yüksek lisans dersleri veren Bağış, 20 Eylül 2019’da Prag Büyükelçisi olarak atandı. Bağış hâlâ aynı göreve devam ediyor.

“Bakara-makara”

Egemen Bağış, 17-25 Aralık soruşturmalarının ardından görevden alınan dört bakandan biri. Sosyal medyaya düşen ve kendisine ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı o yıllarda fazlaca tartışılmıştı. Söz konusu ses kaydında Hürriyet gazetesinin o dönemdeki Ankara Temsilcisi Metehan Demir ile konuşan Bağış’ın “Bakara-makara” dediği duyuluyordu.

Dört bakanın Yüce Divan’da yargılanmasına ilişkin Meclis’te yapılan oylamada Egemen Bağış’ın oy kullanma şekli de o dönemin sembol fotoğraflarından biri olarak hatırlanıyor.

Üç yıldan uzun zamandır büyükelçilik görevine devam eden Egemen Bağış, Erdoğan’ın Prag’da katıldığı Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ilk toplantısında da kendisine eşlik etti. 

6) Erdal Şafak

Erdoğan’ın damadı ve eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a yakınlığıyla bilinen, Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın yönetim kurulu başkanı olduğu Turkuvaz Medya bünyesindeki Sabah gazetesinin genel yayın yönetmeni Erdal Şafak da AKP trenine sonradan binenler arasında. 

1995 yılından beri grupta çeşitli görevlerde bulunan Şafak, Sabah gazetesi genel yayın yönetmenliği görevine Ergun Babahan’ın istifasının ardından 18 Şubat 2009’da getirildi. 9 Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu Şafak, yayıncılık hayatına Yeni Asır gazetesinde mütercim olarak başladı. Çetin Emeç döneminde Hürriyet’te yazı işleri müdürlüğü yapan Şafak, 1995’te Sabah’a geçti, 2000’de ise yazı işleri müdürü oldu.

Sabah gazetesi 28 Şubat sürecindeki tutumuyla askerî müdahalenin yanında yer almıştı. Gazetenin o dönemki yayın politikası ve atılan bazı manşetler ilerleyen zamanlarda Şafak’a soruldu. Erdal Şafak, 12 Ekim 2012’da Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun 28 Şubat Alt Komisyonu’nun davetlisi olarak komisyona ifade verdi

28 Şubat 1997’de yayın danışmanı olduğunu belirten Şafak, “Bizim meslekte buna ‘zurnanın son deliği’ denir yani hiçbir işlevim, şeyim yoktu. Bunu, savunma amacıyla değil sadece statüyü belirtmek amacıyla söylüyorum” dedi.

Erbakan’ın MGK kararlarının imzaladığı gün atılan “Paşa paşa imzaladı” ve Refah Parti’li Şevki Yılmaz için yapılan haberdeki “Hem alçak hem korkak!” manşetlerinin sorulduğu Şafak, bu manşetlerin atılmasında gazetelerin kapanması dahil askeri baskı olduğunu söyledi: “80’deki başımıza gelenler 97’de de gelmesin gazeteler tekrar bir emirle, bir yazılı emirle, bir sıkıyönetim komutanın kişisel iradesiyle veya tercihiyle kapanmasın diye maalesef sesini yükseltmekten kaçınmak zorunda kaldı. Herkes darbeciy miydi 1997’de? Sağından, solundan herkes postmodern darbeyi mi destekliyordu? Biraz.”

Şafak, aynı ifadelerinde 28 Şubat sürecini “demokrasiye suikast” olarak nitelerken “1997 ise, bana göre, Türkiye’nin başına gelebilecek, demokrasinin başına gelebilecek en büyük felakettir” dedi. 

“Seçmenden kirli ittifaka şamar” manşeti

Erdal Şafak, Mart 2014’teki belediye seçimlerinin ardından Sabah gazetesinin “Seçmenden kirli ittifaka şamar” manşetini ise köşesinde şu sözlerle savundu: “Paralel Yapı ve işbirlikçileri/ destekçileri, Başbakan Erdoğan’ı yıpratmak, iktidarın altını oymak için her türlü yola başvurdular, akla gelecek gelmeyecek komployu ve darbe girişimini denediler.”

7) Fatih Çekirge

Aynı komisyon tarafından dinlenen bir başka isim ise Sabah gazetesinin 28 Şubat dönemindeki Ankara Temsilcisi Fatih Çekirge. 

Gazeteciliğe 1970’de Yeni Asır’da başlayan Çekirge, 28 Şubat döneminde Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi olarak görev yaptı. 1999 yılında Sabah’tan ayrılıp Star gazetesinin genel yayın yönetmeni oldu. 2004’te ise TMSF’nin Star Medya Grubu’na el koymasının ardından Star gazetesindeki işine son verildi. Çekirge, Star’dan sonra geçtiği Akşam gazetesinden 2006’da ayrılarak hâlâ çalıştığı Hürriyet’e geçti. 

“Neden karşı çıkmadım ya?”

Aynı komisyona ifade veren Çekirge, bazı konularda özeleştiri yaparken “Niye arkadaş, Leyla Zana’yı ve arkadaşlarını Meclis’ten gönderirken ben niye? Ve hâlâ kendi içimde bunu söylüyorum biliyor musunuz? Niye ben karşı çıkmadım ya? Neden karşı çıkmadım? Bunu ben açık açık her yerde de söylüyorum. Benzeri, birçok böyle şeyler” demişti.

Nihat Özdemir’den Egemen Bağış’a Siirt notları

Çözüm süreci sırasında katıldığı bir Siirt programını 26 Temmuz 2014’teki yazısında köşesine taşıyan Fatih Çekirge, yazısına “Ehmedê Xanî Halk Bahçesi’nin önü cıvıl cıvıl…” diye başlarken Ethem Sancak’ın “şehrin gönül büyüğü” olarak, Egemen Bağış’ın ise “baba ocağının kucağında etrafını çeviren sevgi selinde yürüdüğünü” söylemişti. Nihat Özdemir’in bölgeye en büyük yatırımları yapan kişi olduğunu savunarak, “Yol boyunca yürürken, her gelen eline sarılıyor. Parklar, okullar, yollar yaptırmış. Barajdan çimento fabrikasına kadar. İş veriyor. O yüzden de bir kurtarıcı gibi orada. Her adımda birisi sarılıyor” diye yazmıştı.

Egemen Bağış da bu yazı hakkında bir paylaşımda bulunarak tespitlerin yerinde olduğunu dile getirmişti.

Yaklaşık iki ay önceki bir yazısında “Mavi Vatan” kavramını “Türkiye’nin hakkını aradığı bölge” olarak tanımlayan Çekirge, “Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervlerinin enerji kuşatmasındaki zincirlerin kırılmasıdır” iddiasında bulunurken “Berat Albayrak ve Fatih Dönmez elbette Erdoğan’ın desteğiyle Türkiye’nin geleceği için tarihi bir iş yapmışlardır” demişti

Fatih Çekirge, Erdoğan’ın iki günlük Kazakistan ziyaretinin ardından döndüğü uçakta da yer aldı.

8) Korkmaz Karaca

Kısa süre önce cumhurbaşkanı danışmanlığı görevinden istifa eden Korkmaz Karaca da CHP’den AKP’ye geçen isimler arasında yer alıyor. 

Siyasi hayatına CHP’de başlayan Karaca, 2010’da Parti Meclisi’ne girdi. Kendi internet sitesindeki bilgilerde 2010 ile 2017 yılları arasında Deniz Baykal’ın danışmanlığını yaptığı yazıyor. Ancak Baykal, 2021’de yaptığı bir açıklamada Korkmaz Karaca’nın hiçbir zaman kendisinin danışmanı olmadığını ve CHP Parti Meclisi’ne girmesinin de kendisinin genel başkanlığından sonraki dönemde gerçekleştiğini belirtti.

Karaca, 8 Ekim 2018 tarihli kararla Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kurulan Ekonomi Politikaları Kurulu’na Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi olarak atandı. 23 Mart 2021’de yapılan AKP kongresinde partinin MKYK üyeliğine seçildi. 19 Nisan 2021’de ise AKP Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı oldu.

Çalık Holding, DAP Holding, Doğan Holding, Acarlar İnşaat, Sütaş A.Ş., Tahincioğlu Gayrimenkul, Peker Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş., İstanbul Anadolu Yakası Organize Sanayi Bölgesi başta olmak üzere birçok özel sektör ve kamu şirketine danışmanlık hizmeti verdi.

2000’li yıllarda Sözcü gazetesi ve İnternethaber medya grubunda yazıları yayımlandı. 2007-2009 yılları arasında Fox TV’de çeşitli programlar yaptı.

Peker’in iddiaları

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, Korkmaz Karaca hakkında bazı iddialarda bulunmuştu. Peker, Karaca’nın, ABD’de kara para aklama suçlamasıyla yargılanan Sezgin Baran Korkmaz’ın kendisine hediye ettiği Audi A8 marka arabayı kullandığını; olaylar karışınca arabayı Korkmaz’ın Sancaktepe’deki Biofarma isimli ilaç fabrikasına yollayıp bıraktığını öne sürmüştü.

Karaca ve Soylu’nun birbirine oldukça yakın olduğunu öne süren Peker, “AK Parti yerel yönetimlerden sorumlu Korkmaz Karaca, Sezgin Baran Korkmaz’ın Audi A8 marka aracını hediye olarak değil üç aylığına kullanmak için aldım deyip kendini kurtaracağını zannediyorsa daha henüz o da senin gibi beni tanımıyor demektir. Bir Konyalı işadamı vasıtasıyla benden hangi konuyu görüşmek için randevu istemiştir? Bunun cevabını bekliyorum. Ayrıca Sütaş… ve bunun gibi firmalardan yasal olarak kaç lira danışmanlık ücreti almıştır? Bir de bu tip firmaların özel işlerini halledip ne kadar avanta almıştır?” paylaşımında bulunmuştu.

Sedat Peker ayrıca Korkmaz Karaca’nın Deniz Baykal ile ilişkisini şöyle tanımlamıştı:

“Deniz Baykal’ın kaset olayından sonra eski p…leri geri çekilince görevi nasıl devraldın? Kardeşlerim, bunun benle görüşmek istemesinin sebebi, Deniz Baykal’a getirdiği kızlardan birinin ailesinin haberi olmuş. Bu konuda Antalya’daki bu aileyle görüşmem için en yakınlarımı araya koyup bana ulaşmak istedi. (Kızın ve ailesinin adını vermemiz doğru olmaz) Tabi ki ben böyle bir namussuzluğun parçası olmadım.”

“Deniz Baykal bu durumdan haberi olduğu için bunun eline düştü. Tabi ki Sayın Cumhurbaşkanıyla Deniz Baykal’ın hastanedeki görüşmesini, Hasan Doğan üzerinden koordine eden Korkmaz Karaca’dır. Sonraki yükselişini zaten tüm Türkiye biliyor.”

Peker’in Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) hakkındaki açıklamalarının ardından Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu, AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelikleri ve AKP Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkan Yardımcılığı yapan Korkmaz Karaca, sosyal medya hesabından yaptığı iki ayrı istifa açıklamasında üç görevinden de istifa ettiğini duyurdu.

9) Mehmet Ali Çelebi

Erdoğan’ın “karşı mahalleden” devşirdiği son isim, son genel seçimlerde CHP’den milletvekili seçilen eski asker Mehmet Ali Çelebi oldu. AKP’ye katıldığını geçen günlerde sosyal medya hesabından duyuran Çelebi’ye parti rozetini Erdoğan çarşamba günkü (19 Ekim) grup toplantısında takacak.

Twitter hesabındaki açıklamasında “vatan ve millet bütünlüğü” ifadelerine yer veren Çelebi, kendisini AKP’ye Erdoğan’ın davet ettiğini belirterek şükranlarını sundu. 

1984’te Ankara’da doğan Çelebi, Kara Harp Okulu’nu dördüncülükle bitirip 2007 yılında teğmen rütbesi aldı. Bir senelik eğitimden sonra ise askeri helikopter pilotu oldu. Ergenekon davaları kapsamında 18 Eylül 2008’de tutuklanan Çelebi, Mayıs 2011’de tahliye oldu, Ağustos 2013’te ise tekrar tutuklandı. 11 Mart 2014’te beraat etti.

Nikah şahitleri: Kılıçdaroğlu ve Feyzioğlu

Mehmet Ali Çelebi, cezaevindeyken Kezban Merey ile evlendi. Ekim 2013’te tutuklu bulunduğu Hasdal Askerî Cezaevi’nde evlenen çiftin nikah şahitliğini CHP lideri Kılıçdaroğlu, o dönemin Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve Çelebi’nin avukatı Celal Ülgen yaptı.

Nikaha CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve o dönemin CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı da katılmıştı. Cezaevi önünde açıklamada bulunan Kılıçdaroğlu, “Genç bir teğmenin nikah törenine katıldım. Gerçekten üzülmemek mümkün değil. Gözaltına alınacaksınız. Cep telefonunuza başkaları yükleme yapacak. Bu, bilirkişi raporunda kanıtlanacak. Mahkeme oybirliğiyle sizi tahliye edecek. Dosyada hiçbir değişiklik olmaksızın sizi tekrar tutuklayıp hapse atacaklar ve mahkum edecekler. Bunu insan olan birinin vicdanının kabul etmesi mümkün değil” diye konuşmuştu. 

16 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilen ancak 11 Mart 2014’te beraat eden Çelebi, CHP’ye katıldı ve PM üyesi oldu. 2018’deki genel seçimlerde CHP’den İzmir Milletvekili seçilen Çelebi daha sonra Muharrem İnce’nin kurduğu Memleket Partisi’ne katıldı. 25 Şubat’ta buradan da istifa eden Çelebi, AKP’ye katılacağı iddialarının ardından 8 Ağustos’ta yaptığı paylaşımda bağımsız milletvekili olarak yoluna devam edeceğini açıklamıştı.

“Trafo kedilerine küçük sürprizler hazırlıyoruz”

2018’deki seçimlerde CHP’nin sandık güvenliği için kurduğu “Sandık Gücü” platformunun kurucusu Çelebi, “Trafo kedilerine küçük sürprizler hazırlıyoruz, Doğu ve Güneydoğu’ya diğer bölgelerden takviye yapacağız” demişti. Seçimlerin ardından ise “Sahada sağlanan başarı Adil Seçim Platformu’ndaki teknik aksaklıklar yüzünden gölgelendi. Onca emek heba oldu. üzgünüm. Ortada önemli bir sorun var. Bedeli neyse ödenmesi gerekiyor. Sorumluluk makamında olanların başarısız olunca koltuğa yapışmaması lazım. Güven sorununu gidermek ve umutları yeniden yeşertebilmek için hesap vermek gereklidir” diye konuştu.

Çelebi’nin eski Twitter paylaşımlarının bazıları da kamuoyunda yeniden paylaşılıyor. Gezi eylemleri sırasında polisin attığı biber gazı nedeniyle Mart 2014’te hayatını kaybeden Berkin Elvan’ı anan Çelebi, 7 Mart 2015’teki paylaşımında “Berkin ne için direndiyse biz de onun için direneceğiz” yazmıştı.

10) Mehmet Nuri Ersoy

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hükümet sistemdeki ilk kabinesinde görev yapmayı sürdüren bakanlardan biri olan Mehmet Nuri Ersoy, aktif siyasete de Erdoğan’ın atamasıyla girdi. Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapan Ersoy, tatil acentesi ETS Tur’un (Ersoy Turistik Servisleri AŞ) ve lüks otel zinciri Maxx Royal’in sahibi. 

ETS Tur’u 1991’de kuran Ersoy, bakanlık görevine getirilene kadar şirketin yönetim kurulu başkanlığını yaptı. Şirketin sermayesi 19 Nisan 2018’de 200 milyon TL’ye yükseldi. Yaklaşık üç ay sonra turizm bakanı olarak atanan Ersoy’un yönetim kurulu üyeliği 19 Temmuz 2018’de sona erdi. 

“Adımı bakanlar listesinde gördüm”

Bakan olduktan sonra Sözcü’ye konuşan Mehmet Nuri Ersoy, bakanlığa atanma sürecini şöyle anlatmıştı: “Doğrusu hiç beklemiyordum. Ben Sayın Cumhurbaşkanı ile sadece bir kez bir araya geldim. Kendisi bizim şirketimizde yaptığımız vizyoner işleri duymuş, fikrimi almak için Beştepe’ye davet etti. Bir saat 15 dakika ikili bir toplantı yaptık. Sonrasında adımı bakanlar listesinde gördüm.”

Şirket projesine teşvik desteği

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın temmuz ayına ilişkin yayınlanan teşvik belgelerinde, Mehmet Nuri Ersoy’un yöneticisi ve ana hissedarı olduğu MRA Turizm ve Otel İşletmeciliği AŞ’nin 307 oda, 870 yataklı 5 yıldızlı otel projesine 2 milyar 350 milyon lira yatırım teşvik desteği verildiği ortaya çıktı. Aynı proje için Kültür ve Turizm Bakanlığı, şirkete 25 dönümlük hazine arazisini tahsis etmişti.

İptal edilen festivaller

Türkiye’de bu yıl boyunca çok sayıda festival ve konser, benzer gerekçelerle iptal edildi. Bu yıl devamlı iptal edilen konser ve festivaller hakkında da konuşan Bakan Ersoy,  “Dünyada bu kadar geniş çapta, kültür ve sanat etkinlikleri gerçekleştiren ender ülkelerden biriyiz. Hedefimiz, festivallerimizi herkese ulaşacak şekilde yaygınlaştırmak. Bu hedefimiz, 2023 turizm stratejilerimizle de örtüşüyor çünkü turizmde de hedefimiz, bu yıl olduğu gibi ‘giderek artan sayılara’ ve ‘kaliteye’ ulaşmak” demişti.

11) Mehmet Uçum

Erdoğan’ın danışmanlarından Mehmet Uçum, sadece Milli Görüş geleneğinden gelmemesiyle değil, eski bir Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi olmasıyla da dikkat çekiyor. 1965 yılında Kars’ta doğan Mehmet Ata Uçum, siyasî düşüncelerinden dolayı 12 Eylül 1980 darbesinin ardından cezaevinde işkence gördü. Uçum, gençliğinde TKP gençlik kollarında görev almıştı. 

1982’de İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okumaya başlayan Uçum, 1986’da mezun oldu ve uzun süre İstanbul’da serbest avukatlık yaptı. 

Mehmet Uçum 1998-2002 yılları arasında İstanbul Barosu bünyesinde Faili Meçhul Cinayetler ve Kayıpları Araştırma Projesi Koordinatörü olarak görev yaptı. 2010’daki anayasa referandumunda “Yetmez ama evet” kampanyasına destek veren Uçum, Yeni Anayasa Platformu bünyesinde çalıştı ve platformun sözcülüğünü üstlendi. 2013’te ise çözüm süreci kapsamında oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti’nde yer aldı. 

7 Haziran 2015’te AKP’den milletvekili seçilen Mehmet Uçum, 1 Kasım 2015’teki seçimlerin ardından cumhurbaşkanı başdanışmanı olarak atandı. 

“Muhafazakâr sol demokratım”

2016’da Kübra Par’a verdiği röportajda Mehmet Uçum, kendisini “Muhafazakâr sol demokratım” diyerek tanımlamıştı. Seküler hayat tarzını sürdürdüğünü aktaran Uçum, bunun cumhurbaşkanı ile ilişkisini olumsuz etkilemediğini söylemişti.

12) Metin Feyzioğlu

Metin Feyzioğlu, bir dönem AKP’yi ve Erdoğan’ı devamlı eleştiren ancak özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bu söylemlerini sonlandıran isimlerden biri. 1990’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Metin Feyzioğlu 1991’de baroya kayıt oldu. 2005’de profesör olduktan sonra 2007’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olarak bir sene görev yaptı. 2010’da Ankara Barosu Başkanı, 2013’te ise Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı oldu. Bilim Yönetim ve Kültür Platformu kontenjanından CHP PM üyesi seçildi. 

Feyzioğlu özellikle 2014’te Danıştay’ın kuruluşunun yıldönümünde Erdoğan ile tartışmasıyla gündeme gelmişti. Feyzioğlu’nun konuşması sırasında Erdoğan “Böyle bir edepsizlik olmaz ki” sözleriyle kendisine tepki göstererek salonu terk etmişti. O dönem Metin Feyzioğlu’nun ismi CHP Genel Başkanlığı için bile konuşuluyordu. 

Feyzioğlu, 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasındaki çatışmalı dönemde Ankara’daki “teröre hayır kardeşliğe evet” mitingine katılmıştı. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından söylemleri değişen Feyzioğlu, Erdoğan’dan çok CHP ve Kılıçdaroğlu’nu hedef alan açıklamalar yapmaya başladı.

Çoklu baro tartışması

Meslektaşları tarafından özellikle iktidarın getirdiği çoklu baro uygulamasına yeteri kadar karşı çıkmamasıyla eleştirilen Feyzioğlu’na, diğer baro başkanları 2020’de Ankara’da yapılan eylemde sırtlarını çevirerek tepki göstermişlerdi. Feyzioğlu Aralık 2021’de yapılan TBB seçimlerini Erinç Sağkan’a kaybetti. 

Birkaç ay önce iktidara yakın A Haber kanalına çıkan Metin Feyzioğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu için “CHP’de değil HDP’de barınabilir” derken Altılı Masa hakkında ise “6+1 değil aslında o. Altı siyasi parti HDP’nin kurduğu masada oturuyorlar. Masanın kendisi HDP” diye konuşmuştu.  

Erdoğan ile 2014’teki Danıştay açılışında yaşadığı tartışmayı “iletişim kazası” diyerek tanımlayan Feyzioğlu, geçen sene cumhurbaşkanı için “Erdoğan gerçek bir insan, plastik değil” demişti. Feyzioğlu geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi olarak Lefkoşa’ya atandı. 

13) Muammer Güler

Muammer Güler de Milli Görüş geleneğinden gelmeyip AKP’ye katılanlar arasında. 1982’de İçişleri Bakanlığı’na giren Muammer Güler, 1992’de Niğde Valiliği’ne atandı. Daha sonra sırasıyla Kayseri, Gaziantep ve Samsun valisi olarak görev yaptı. 2003’te İstanbul Valisi olarak görevlendirilen Güler bu görevi yedi sene sürdürdü. Daha sonra 2011’de AKP Mardin Milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. 2013 başında İdris Naim Şahin yerine İçişleri Bakanı olarak atanan Güler, 25 Aralık 2013’te istifa etti. Güler 2015’ten sonra tekrar milletvekili adayı olarak gösterilmedi. 

“Senin önüne yatarım Reza”

Muammer Güler de 17-25 Aralık soruşturmalarında adı geçen ve ses kaydı paylaşılan kişiler arasındaydı. Güler’in oğlu Barış Güler 17 Aralık 2013’te gözaltına alındı ve tutuklandı. Sosyal medyada yer alan ve kendisine ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında Güler’in Reza Zarrab’a ithafen “Senin önüne yatarım Reza” dediği duyulmuştu. Güler, bir başka ses kaydında ise Gezi eylemlerine katılan insanlara küfür ediyordu.

“Oğlum biraz pintidir”

Soruşturma kapsamındaki aramalarda Güler’in oğlu Barış Güler’in evinde ayakkabı kutularının içinde yerleştirilmiş yaklaşık 4,5 milyon dolar değerinde para ve altı adet çelik kasa bulundu. Bakan Güler oğlunun evinden çıkan paraların villa satışından geldiğini iddia etti. Güler, evde bulunan kasalar hakkında şunları söylemişti: “Oğlum, ticari nedenlerle işyerini kapamak zorunda kaldı. Kendisi biraz pintidir. İşi kapatınca, oradaki eşyaların bazılarını ve kasaları da eve taşımış. O kasalar onlar.”

ABD’deki yargılama sırasında Zarrab, Çin’deki şirketi üzerinden yaptığı transferlerin İran’la bağlantısından endişe ettiklerini belirterek Barış Güler’den yardım istediğini ve Güler’in bir dönem kendi şirketi için çalıştığını ifade etti. Son Twitter paylaşımını, 27 Mart 2019’da, yani 2019’daki yerel seçimlerden dört gün önce yapan Muammer Güler de Zafer Çağlayan gibi kamuoyu önüne çıkmıyor.

14) Ozan Ceyhun

Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun, 1970’li yıllarda radikal sol örgütlerde yer almasına rağmen daha sonra AKP’ye katılanlar arasında. Yazar Demirtaş Ceyhun’un oğlu olan, 1960 Adana doğumlu Ceyhun, bir ülkücünün öldürülmesi gerekçesiyle yargılandı. Hacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı mezunu Ceyhun, 1980 darbesinden sonra önce Avusturya, ardından Almanya’ya gitti. Ceyhun, 1987’de Alman Yeşiller Partisi’ne üye oldu.

1992 ve 1998 yılları arasında Hessen Sosyal Bakanlığı’nda çalıştı. 1998 ile 2000 yılları arasında Yeşiller Partisi adına Avrupa Parlamentosu’nda görev aldı. Bu görevine 2000 yılında SPD’ye geçtikten sonra da 2004 yılına kadar devam etti.

Kırmızı bülten talebi

1998 yılında Türkiye, Ozan Ceyhun hakkında  Interpol’e kırmızı bülten talebinde bulunmuştu. CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, 1998’de dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın cevaplaması istemiyle o dönem Alman Yeşiller Partisi Milletvekili olan Ozan Ceyhun hakkındaki bu başvuruya ilişkin TBMM Başkanlığı’na soru önergesi vermişti.  

Sağlar, Mesut Yılmaz’a şu soruları yöneltmişti:

“17 yıl aradan sonra alınan bu karar bir ihmalden mi yoksa Ceyhun’un Avrupa milletvekilliğini engelleme kaygısından mı kaynaklanıyor?

Düzmece kırmızı bültenlerle bir skandala neden olan sorumluluk hakkında herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz? Kırmızı bülteni geri çekmeyi düşünüyor musunuz?”

Ozan Ceyhun, 1980 yılında ülkücü Mustafa Eroğlu’nun öldürülmesiyle ilgili davada cinayet suçlamasıyla yargılandı. İdamla yargılandığı bu davada 2000 yılında delil yetersizliğinden beraat etti ve Türkiye’ye döndü. Bu süreçte BirGün’de yazmaya başlayan Ceyhun, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün danışmanlığını üstlendi. 

Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine ilişkin çalışmalarıyla iktidara yakınlaşan Ceyhun, 2014’te Dışişleri Bakanlığı nezdinde Brüksel’de “özel danışmanlık” yaptı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’den İzmir birinci bölge beşinci sıradan milletvekili adayı oldu ama seçilemedi. 

Bu süreçte Turkuvaz Medya’ya bağlı Daily Sabah’ta yazan Ozan Ceyhun’un nikah şahitliğini Egemen Bağış yaptı. Zamanında başörtüsüne karşı çıktığını belirten Ceyhun’un 2018’de evlendiği eşi Azize Ceyhun da başörtülü.

Ceyhun, Erdoğan tarafından 21 Şubat 2020’de Viyana Büyükelçisi olarak atandı. Azize Ceyhun, Mayıs 2020’de büyükelçilik konutunda eşi Ozan Ceyhun’un elini öptüğü bir fotoğrafı “ilk ve son el öpen” notuyla sosyal medya hesabından paylaştı. Ozan Ceyhun da bunu alıntılayan bir paylaşımda bulundu.

Milli Görüş hakkındaki açıklamaları

Ozan Ceyhun, 2002 yılındaki AP üyeliği döneminde, Almanya’daki İslam Toplumu Milli Görüş ve Berlin İslam Federasyonu hakkında AB Komisyonu’na soru önergesi vermişti. Ceyhun bu grupların “en az terör örgütleri kadar tehlikeli olduğunu” söylemişti.

“AK Parti’ye bakışım değişti”

7 Haziran 2015 seçimlerinden önce AKP’den adaylığı hakkında Milliyet gazetesine konuşan Ozan Ceyhun, bakışının değiştiğini ve AKP’nin sosyal politikalar konusunda SPD ile aynı olduğunu savundu: “İrtica tehlikesi görüyordum, bunu da en iyi Recep Tayyip Erdoğan bilir. Zaman içinde gördüm ki, AK Parti sosyal politikalar konusunda Alman SPD ile aynı durumda. Bana ‘fırıldak’ diyorlar ama aslında Avrupa sosyal demokrasisinin hedefleri ile AK Parti’nin yaptıkları aynı. Ermenilerle diyalog konusu, çözüm süreci konusu, Kıbrıs konusu… Tüm bunlara bakınca AK Parti’ye bakışım değişti.”

“O yıllarda türbana da karşıydım”

Ceyhun, Milli Görüş hakkındaki düşüncelerini ise şöyle dile getirdi: “Milli Görüş ile ilgili cümlelerim ortaya koyuluyor, bunların bugün önemi yok. O zaman öyle düşünüyordum. O yıllarda türbana da karşıydım. Ancak şimdi farklı düşünüyorum.”

15) Ruhsar Pekcan

Milli Görüş geleneğinden gelmeyen fakat Erdoğan’ın kabinesinde kendisine yer bulan bir başka kişi ise eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki ilk kabinede yer alan Pekcan, eşinin sahibi olduğu şirketten Ticaret Bakanlığı’na dezenfektan alındığının ortaya çıkmasının ardından cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alındı. 

Ticaret Bakanlığı, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve eşi Hasan Pekcan’a ait Nanoksia Biyoteknoloji firmasından 9 milyon liralık dezenfektan alındığı iddialarına ilişkin yazılı açıklama yaparak iddiaları doğruladı. Açıklamada, “Piyasa fiyatlarından oldukça aşağıda, usulüne uygun bir biçimde gerçekleştirildi” ifadelerine yer verildi.

21 Nisan’2021’de cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınan Pekcan, Twitter hesabı üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti. Pekcan’ın son Twitter mesajı bu oldu. 

Erdoğan da görevden alındıktan sonraki kabine toplantısında Ruhsar Pekcan’a teşekkür etti. CHP, İYİ Parti ve HDP’nin eski bakan Pekcan ile ilgili verdiği grup önerileri ise TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmedi. 

16) Savcı Sayan

Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan da CHP’den AKP’ye geçenler arasında. Bir önceki CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın istifası sırasında ağlamasıyla hatırlanan dönemin MYK üyesi Savcı Sayan, Baykal’a en yakın isimlerden biri olarak biliniyordu. Sayan, istifasından beş yıl sonra AKP’den milletvekili adayı gösterildi. 2019’da ise Ağrı Belediye Başkanı olarak seçildi. 

CHP’li olduğu dönemde Silivri’deki Ergenekon davasına eyleme giden CHP’lileri eleştiren Sayan, “AKP vekilleri Güneydoğu’da köy köy, bizimkiler Silivri’de koğuş koğuş dolaşıyorlar” demişti. Savcı Sayan geçen sene de Baykal’a sahip çıkan bir tweet atmıştı. 

https://twitter.com/SavciSayan/status/1446858870794641417?s=20&t=YbV0kN1Ur_3c4gP3jeDX4Q

“Yılanlar da gömlek değiştirir”

Savcı Sayan, CHP’nin 32. CHP Olağan Kongresi’nde Erdoğan’ın “gömlek değiştirme” söylemine göndermede bulunarak şu açıklamayı yapmıştı: “Biz kötüyü bilmeseydik hepimiz şimdi AKP’den milletvekili olurduk. AKP ve Tayyip Erdoğan ‘gömlek değiştirdi’ dedi aldanmayın. Yılanlar da gömlek değiştirir ama zehirleri bitmez.”

2012 başında CHP Ağrı İl Başkanı Birol Öztürk, CHP parti üyesi ve eski MYK üyesi olan Savcı Sayan’ın partiden ihraç edildiğini açıkladı. 7 Haziran 2015’deki genel seçimlerde İzmir’de ikinci bölge yedinci sıradan milletvekili adayı gösterilen Savcı, Meclis’e girmeyi başaramadı.

Mart 2019’daki seçimlerde Ağrı Belediye Başkanı olarak seçilen Savcı Sayan son olarak ise Kılıçdaroğlu’nun 28 Temmuz’daki Ağrı ziyareti öncesi yaşananlarla kamuoyu gündemine geldi. Kılıçdaroğlu’nun Ağrı’ya gelmesine kısa süre kala çevresinde silahlı insanlarla yürüyen Savcı Sayan’ın görüntüleri kamuoyuna yansımıştı. Kendisinin de olduğu asfaltlama çalışması yapılan alanda yardımcısına ve personeline yönelik saldırı girişimi yaşandığını, görüntülerin de güvenliğinden sorumlu kişilerce güvenlik çemberi oluşturulduğu anlara ilişkin olduğunu savunan Sayan, “Olayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ağrı’ya gelişiyle ilgisi bulunmamaktadır” demişti.

Sayan daha sonra Kılıçdaroğlu’nu çaya davet ederek sosyal medya hesabı üzerinden, “Kılıçdaroğlu bugün ilimizde olacakmış. Vakitleri olursa çay içmeye bekleriz. Ağrı misafirperverdir” paylaşımında bulunmuştu. 

17) Serkan Taranoğlu

Sedat Peker’in iddialarında geçen ve rüşvet aldığı öne sürülen Serkan Taranoğlu da kısa süre önceye kadar Erdoğan’ın yakın çevresindeydi. Eski ANAP’lı bakanlardan Ersin Taranoğlu’nun kardeşi olan Serkan Taranoğlu, 2004’te başbakanlıkta çalışmaya başladıktan sonra 2011’de TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun danışmanlığını yürüttü. 2015’te Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin danışmanlığına getirilen Taranoğlu, 7 Ocak 2019’da cumhurbaşkanı danışmanı olarak atandı. Hakkındaki iddiaların ardından Erdoğan’ın Taranoğlu’nu görevden aldığı ve bunu partisinin 2 Eylül’deki MYK toplantısında partililerle paylaştığı belirtildi.  

Peker, Serkan Taranoğlu’nun Marka Yatırım Holding’in sahibi Mine Tozlu Sineren ve eşi İbrahim Sineren ile Ankara’daki Sheraton Otel’de ve Next Level’daki Way Out isimli danışmanlık şirketinde görüştüğünü, Taranoğlu’nun Sineren’den 200 bin lira rüşvet istediğini ve “Ben senin işini çözeceğim” dediğini iddia etmişti.

Mine Tozlu Sineren de Serkan Taranoğlu ile Ankara’daki Next Level adlı AVM’de görüştüklerini söylemişti.

Peker, bir önceki SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, kardeşi AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ve Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu’nun içinde bulunduğu bir rüşvet ağı olduğunu öne sürmüş, Marka Yatırım Holding’in sahibi Mine Tozlu Sineren’den 12 milyon lira rüşvet istediğini iddia etmiş ve Sineren ile Taranoğlu’na ait olduğunu belirttiği WhatsApp yazışmalarını paylaşmıştı. Taranoğlu iddialara ilişkin hiçbir açıklamada bulunmadı. 

Erdoğan’ın bir MYK toplantısında Taranoğlu’nu görevden aldığını duyurduğuna ilişkin haberler basında yer alırken Taranoğlu da Twitter bio’sundan “cumhurbaşkanı danışmanı” ibaresini kaldırdı. 

İddialar hakkında gazeteci Saygı Öztürk’e konuşan Ersin Taranoğlu, kardeşinin durumunun kendisini hiç üzmediğini belirterek, “Olayları yakından takip ediyorum, devletin konuşmasını bekliyorum” demişti.

18 ) Süleyman Soylu

Son yılların en çok tartışılan siyasetçilerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Erdoğan’ın başka bir partiden devşirdiği siyasetçiler arasında. 1969’da doğan Süleyman Soylu, siyasete Doğru Yol Partisi’nin (DYP) gençlik kollarında başladı. 1995-1999 yılları arasında Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı, 1999-2002 arasında ise İstanbul İl Başkanlığı görevlerinde bulundu. 6 Ocak 2008’de Mehmet Ağar’ın yerine DYP Genel Başkanı olarak seçildi. Aynı seçimlerde adaylardan Aytun Çıray kongreyi demokratik bulmadığı için adaylıktan çekildiğini söylemişti.

“Hesap sormazsam namerdim”

Süleyman Soylu, en ünlü konuşmalarından birini 2009’da Balıkesir’de yapmıştı. Partisinin Balıkesir Belediye Başkan Adayı Erkan Ağabeyoğlu’nu kamuoyuna tanıtmak üzere Balıkesir’e gelen Soylu, DP İl Başkanlığı önünde toplanan vatandaşlara hitap ettiği konuşmasında iktidarın yolsuzluk girdabı içinde olduğunu iddia ederek şöyle konuşmuştu:

“Herkes bilsin ki yoksulluk taciri olanlar yoksulluğu, yolsuzluk taciri olanlar yolsuzluğu, işsizlik taciri olanlar işsizliği, yasaklar taciri olanlar yasakları engelleyemez. Herkes bilsin ki bu genç adam kavga etmeyen, üreten siyasetten yanadır. Yine bütün Türkiye duysun ki herkes bilsin ki bugün ülkemin kanını emenlerden hesap sormazsam namerdim.”

Referandumda “evet” kampanyası

16 Mayıs 2009’da istifa eden Soylu, görevini Hüsamettin Cindoruk’a devretti. Soylu, 12 Eylül 2010’da anayasa değişikliği için yapılan referandumda “evet” kampanyası yürüttü. DP’nin en üst kurulu Genel İdare Kurulu’nun “hayır” oyu kullanılmasına karar verilmesine rağmen Soylu’nun “evet” kampanyası yürütmesi neticesinde Soylu partinin disiplin kuruluna sevk edildi. O dönemin DP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Uyanık yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın Soylu, Anayasa Referandumunda AKP örgütleri ile el ele, gönül gönüle çalışıyor. Ne acıdır ki, partimizin eski bir genel başkanı, karşı cephede, taciz atışı yapıyor” demişti.

“Yeni Türkiye’de MHP’nin hiçbir kodu yok”

Soylu, referandumdan sonra Samanyolu TV’de katıldığı bir yayında, şimdiki görüşlerine oldukça zıt olarak BDP’ye parlamentoya girebileceği imkanların yaratılmasını, Kürtçe’nin kesinlikle seçmeli ders olmasını, yarı merkezi yarı yerel bir idare sistemini ve MHP’nin yeni Türkiye’de hiçbir karşılığı olmadığını savunmuştu:

“AKP’nin bu millete çok önemli bir borcu var. Yüzde 10 barajını hemen düşürmek. Benim kafamdaki yüzde 5’tir ama 7 de yeterlidir. BDP’yi parlamentoya girebileceği yeteneği ona verebilecek bir yapıyı ortaya koymak zorundadır Türkiye. Yeni Türkiye’de MHP’nin hiçbir kodu yok. Gelecekte MHP’nin siyasal olarak kendisini CHP’ye eklemlendirmesine çok sıcak bakanlardan biriyim. Bu benim tezim uzun zamandır. Kürt olanın da Kürtlüğüyle onur duyabileceği bir Türkiye’yi  garipsememek lazım. Bu anayasa bunu garipsiyor. Kürtçe kesin seçmeli ders olmalıdır, Türkiye’de dil, problem olmamalıdır. Kendi ülkesinin insanını kendisine tehdit olarak gören bir devlet yapısı Türkiye’yi büyük bir devlet haline koyamaz. Bu yerel yönetim mantığıyla da bu işi yürütemezsiniz. Birileri talep etmeden Fransa’daki sistem gibi yarı merkezi yarı yerel bir idareyi ortaya koyarsınız.”

AKP’ye katılışı

2012’de AKP’ye katılan Soylu’nun parti içindeki yükselişi de hızlı oldu. AKP’nin 4. Olağan Kongresi’nde MKYK üyeliğine seçildikten sonra, AR-GE’den sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi. Daha sonra 2014 yılında Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu.

7 Haziran 2015’te Trabzon’dan milletvekili seçildi. 2018’de ise İstanbul Milletvekili olarak seçildi. 64. ve 65. hükümetlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Soylu, 1 Eylül 2016’dan beri İçişleri Bakanı olarak görev yapıyor. 

Süleyman Soylu, koronavirüs salgınını önlemek için 10 Nisan 2020 gecesi 31 ilde ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla ilgili açıklamanın yaklaşık iki buçuk saat önce yapılması ve marketlerde yaşanan izdiham görüntüleri nedeniyle istifa etse de Erdoğan bu istifayı kabul etmemişti. 

Özellikle Erdoğan sonrası dönem nedeniyle Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ile aralarının açık olduğu söylenen Soylu, pek çok siyasetçi ile sık sık polemiğe giriyor. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın da meydan okuduğu Soylu’ya ilişkin Sedat Peker’in ortaya attığı iddialar da hâlâ gündemde.

Bu iddialardan birinde Peker, şu an ABD’de kara para aklamak suçundan yargılanan Sezgin Baran Korkmaz’ın Türkiye’den yurtdışına çıkmadan önce Süleyman Soylu ile görüştüğünü söylemişti. Peker’in iddialarına göre İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Korkmaz’ı 5 Aralık 2020’de makamına çağırarak bir iş insanından (İnan Kıraç olduğu düşünülüyor) alacağı 45 milyon dolardan vazgeçerek yurtdışına çıkmasını söyledi. Peker’in iddiasından 13 gün sonra Korkmaz Avusturya’da tutuklandı. Sedat Peker iddialarını şöyle dile getirmişti:

“5 Aralık’ta Organize Suçlardan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu telefon açıyor Korkmaz’a, İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor. Saat 10:30’da giriş, 12:30’da çıkış. Sezgin Baran Korkmaz’ın bir işadamından 45 milyon dolar alacağı var. Süleyman buna ‘Senin hakkında tahkikat yapıldı, yurtdışına çık. Yukarının haberi var, bu alacağın olan parayı da sil, sorun çıkacak’ diyor. Yukarısı dediği de Tayyip Abi. Sezgin Baran Korkmaz, 6 Aralık’ta, yurtdışına gidiyor. İçişleri Bakanı, Organize Suçlar Daire Başkanı’nı telefonla arayıp hakkında altı aydır dosya hazırlanan adamı İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor ve görüşüyor, yurtdışına çıkmasını söylüyor. 5 Aralık’ta Sezgin Baran Korkmaz İçişleri Bakanlığı’na geldi mi? Kamera kayıtlarını çıkarın. 6 Aralık’ta yurtdışına çıkmış mı? Sezgin Baran Korkmaz bakıyor ki her şey elden gidecek, dönmüyor. 28 Aralık’ta operasyon yapıyorlar.”

“Biz bir şey yaptık, devletin bütün kurumlarıyla beraber”

Kasım 2021’de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kendisine yöneltilen bu iddialar hakkında kısa bir açıklama yapan Soylu, “Daha ötesini söyleyeyim, biz bir şey yaptık, devletin bütün kurumlarıyla beraber. Türkiye uluslararası bir operasyona gelirken, devletin bütün kurumlarıyla yukarıdan aşağıya öyle bir karar aldık, meselenin içerisine öyle bir daldık ki Amerika’yı da açığa düşürdük, bize kumpas kuranları da açığa düşürdük” demişti.

Sedat Peker’in iddialarına cevap verdiği bir mesajında bütün muhalefet partilerinin ismini geçiren Soylu şöyle seslenmişti:

19) Yiğit Bulut

Medyaya ilk çıktığı yıllarda milliyetçi söylemleriyle tanınan ve AKP’nin özellikle ekonomi politikalarını eleştiren Yiğit Bulut, ilerleyen yıllarda Erdoğan’ın devşirdiği en popüler isimlerden biri oldu. Habertürk’teki işinden ayrılmasının ardından dönemin başbakanı Erdoğan tarafından danışman olarak görevlendirilen Bulut, yaklaşık 10 yıldır Erdoğan’ın danışmanlığı görevini sürdürüyor.

2007’de kendisiyle yapılan bir röportajda AKP’nin o dönemki ekonomi politikasını oldukça sert sözlerle eleştiren Yiğit Bulut, Türkiye’nin IMF tarafından en çok sömürülen ülke olduğunu savunmuştu:

“Türk halkı yüksek faizle borçlandırılıyor”

“Yerli üreticiler hiçbir hakka sahip değil. Düşük kur, üretemeyen Türkiye sonuçta ithal eden ve 10 yılda krize giden bir ekonomi modeli var. Türk halkı yüksek faizle borçlandırılıyor. İnsanlar anca evinin arabasının borcunu ödemeye çalışacak. Bu bir esir alınma operasyonu. Bankacılık sektörü de bu operasyonun merkezi. Türkiye’nin IMF’nin en fazla at oynatıp sömürdüğü ülke.” 

2009’da Habertürk TV’nin genel yayın yönetmeni olan Bulut, bu göreve üç yıl devam etti. 5 Ocak 2012’de Habertürk’teki genel yayın yönetmenliği ve köşe yazarlığı işine son verildikten bir hafta sonra ekonomi ve özelleştirmeden sorumlu başbakan başdanışmanı oldu. 

“Geçmişe dönük fazla söylenecek bir şey yok”

Bulut, bu görevlendirmelerle ilgili 2013’te A Haber’e verdiği demeçte, “Başbakan’ın takdiri ve Allah’ın kısmetiyle bu atama gerçekleşti. Artık geçmişe dönük fazla söylenecek bir şey yok. Bazı Alman ve İngiliz yayın kuruluşlarının bana saldırmasının ardında başka sebepler var” demişti. 

“Erdoğan için ölmek gerekirse ölürüm”

Geçmişte “kandırılmış olabileceğini” de belirten Bulut, aydınlanma yaşadığını da söylemişti: “Ben en büyük medyanın en tepesinde en fazla maaşı alırken neden bırakayım. Herkesin bir aydınlanma dönemi olur. Ben içinde bulunduğum yapının nasıl bir yapı olduğunu anlaya anlaya bu noktaya geldim. Biz de geçmişte kandırılmış olabiliriz. İnsan düşündükçe gördükçe bunların farkına vardıkça durduğu yerde duramıyor. Bugün Erdoğan için ölmek gerekirse ben ölürüm. Benim gibi milyonlar var. 2008 yılında IMF’yi kovduğu gün benim için vazgeçilmez lider oldu. 170 yıl sonra bir liderin çıkıp finansal esareti bitirmişse ben ölmeye hazırım.”

Özellikle Gezi eylemleri hakkındaki yorumları sosyal medyada uzun süre paylaşılan Bulut, Gezi’yi “finans baronlarının” provoke ettiğini ve zamanında eski başbakanlar Adnan Menderes ve Tansu Çiller’e de aynısının yapıldığını savundu. 

“Uzaktan tesirler gönderilerek Erdoğan’ın devre dışı kalması için çalışmalar yapılıyor. Çünkü bu kalkışmanın önünü kesmeleri lazım. Türkiye 170 yıllık boyunduruğunu kırıyor” diyen Bulut, özellikle kur konusunda öngörülerinin yanlışlığıyla da sık sık tartışıldı. Bulut, zaman zaman televizyon yayınlarına arkasında Türk bayrağıyla konuk olmaya devam ediyor.

20) Zafer Çağlayan

Egemen Bağış ve Muammer Güler ile aynı süreci benzer iddialarla geçiren bir başka isim Zafer Çağlayan da Milli Görüş geleneğinden gelmeyen ve AKP’ye daha sonra katılanlar arasında. Makine mühendisliği mezunu Zafer Çağlayan, 1995’de Ankara Sanayi Odası Başkanı oldu. TOBB’da üç dönem başkan yardımcılığı yapan Çağlayan 2007’deki genel seçimlerde AKP Ankara Milletvekili oldu, ardından Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak atandı, sonra da Ekonomi Bakanı oldu.

Çağlayan’ın ismi de 17-25 Aralık operasyonları sırasında sıkça gündeme geldi. Yaklaşık 700 bin TL değerinde bir saatin kendisine rüşvet olarak verildiği iddia edilen Çağlayan, kendisini Meclis’te şöyle savunmuştu:

“Suça konu saat tarafımdan sipariş edilmiştir. Daha evvel de bunu ifade etmiştim biliyorsunuz. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle saati, ismi bilinen, benim tanımadığım Murat Yılmaz getirmiş ancak bedeli, defalarca ifade ettiğim gibi, tarafımdan ödenmiştir. Getirilen saat, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yolcu beraberinde getirilen, ticari amaç taşımayan zatî eşya kapsamında değerlendirilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi de tarafımdan ödenmiştir.”

Reza Zarrab, rüşvet verdiğini söyledi

Zafer Çağlayan, 2017’de İran’a uygulanan yaptırımları yasadışı yollarla delmek suçlamasıyla Zarrab davasına sanık olarak eklendi. Duruşmada Reza Zarrab, Çağlayan’a rüşvet verdiğini söylemişti. Zarrab, verdiği rüşvetin miktarını ise şöyle detaylandırmıştı: “19 Mart 2012 ile 27 Şubat 2013 arası. 45-50 milyon Euro civarı rüşvet ödedim. Ayrıca 7 milyon dolar ve 2 milyon 465 bin TL var. Bunlar dışında bazı ödemeler de var.”

Financial Times, bu itirafın AKP için “utanç verici bir gelişme” olduğunu yazarken davanın, ikili ilişkileri daha kötü noktaya taşıyabileceğini öne sürmüştü. Ancak ABD’de gıyabi yargılama olmadığı için Zafer Çağlayan yargılanamadı ve dava bu yüzden sonuçlanmadı. Çağlayan uzun zamandır kamuoyu önüne çıkmıyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.