AFAD, depremde ölen ve kimliği belirlenemeyen cesetlerin 24 saat sonra gömüleceğini açıklamıştı. Cesetlerin, ölü muayenesi ve kimliklendirmesi yapılmadan gömülmesi, insanların Gölcük depreminde olduğu gibi yıllarca yakınlarının cenazesini aramasıyla sonuçlanacak. Deprem bölgesinde çalışan adli tıp uzmanları sürece yetişmekte zorlanırken, Sağlık Bakanlığı gönüllü uzmanların deprem bölgesine gitmesine izin vermiyor.
OHAL tezkeresinin oylandığı dünkü (9 Şubat) TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay depremde kaç kişinin öldüğüne ilişkin verileri “kimliği belirlenen can kaybı” olarak açıkladı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ise depremde hayatını kaybeden ve kimliği belirlenemeyen cesetlerin 24 saatlik bekleme süresinden sonra gömüleceğini duyurdu.
Deprem bölgesindeki adli tıp uzmanları sürece yetişemezken, yardım etmek için başvurduklarını açıklayan Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, Sağlık Bakanlığı’nın gereken izinleri vermediğini dile getirdi. Sürecin, Adalet Bakanlığı’na bağlı çalışan uzmanlar tarafından yürütülmek istendiğine dikkat çeken Hilal, üniversitelerdeki adli tıp uzmanlarına gereken izinlerin verilmemesinin neye yol açacağına şu sözlerle dikkat çekti:
“Gölcük depreminden 10 yıl sonra bile, insanlar hâlâ mezarları açtırarak yakınlarının cesetlerini arıyorlar. En azından 20 yıl sonra böyle bir olayla karşılaşmayalım.”
“Adli Tıp yöntemiyle de kimliği belirlenemeyen” cesetler gömülecek
AFAD’ın 8 Şubat’taki açıklamasında enkazdan çıkarılan cesetlerin teşhis ya da adli tıp yöntemleriyle beş gün içinde kimliklendirilerek, yakınlarına teslim edilemeyen naaşların DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alındıktan sonra cumhuriyet savcılığı ile mülki idare amirliğinin ortak değerlendirmesi çerçevesinde defnedileceği belirtildi. Yapılan resmi açıklamada “ancak” şerhi düşülerek “adli tıp yöntemiyle de kimliği belirlenemeyen” cesetlerin gömüleceği şu sözlerle açıklandı:
“Ancak afete maruz vilayetlerimizden iletilen bilgilerde naaşların muhafazasında sıkıntılar yaşanabileceği, cenazelerde bozulmalar olabileceği değerlendirmeleri göz önünde bulundurularak yakınları / tanıdıklarınca teşhis suretiyle ya da adli tıp yöntemleriyle kimliklendirme yapılamayan naaşların 24 saatlik bekleme süresinden sonra DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alınmasını müteakip cumhuriyet savcılığı ile mülki idare amirliğinin değerlendirmesi çerçevesinde kabrin yeri/konumu tutanağa bağlanarak dini vecibelere uygun defnedilmesi uygun görülmüştür.”
“Kişilerin ölüm sebebi doğru tespit edilmeli ve kişiler ondan sonra gömülmeli”
Medyascope’a konuşan Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, deprem bölgesinde ölü muayenesi ve kimliklendirmesi yapan adli tıp uzmanlarının koordinasyonsuzluk sebebiyle tükendiğini ve süreci karşılayamadığını açıkladı. Deprem bölgesinde çalışmak için Sağlık Bakanlığı’na başvuran adli tıp uzmanlarına gereken izinlerin verilmediğine dikkat çeken Hilal, “Kişilerin ölüm sebebi doğru tespit edilmeli ve kişiler ondan sonra gömülmeli. Gölcük depreminden 10 yıl sonra bile, insanlar hâlâ mezarları açtırarak yakınlarının cesetlerini arıyorlar. En azından 20 yıl sonra böyle bir olayla karşılaşmayalım” diye konuştu.
“Üniversitelerde çalışan hocalar ve asistanların görevlendirilmesi için çağrı yaptık”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Defin işleminden önce doğru bir muayene yapılması gerektiğini bunun için de sahada çalışan ekiplerin artırılması ve koordinasyon sağlanması gerektiğini vurgulayan Hilal, karşılaştıkları sorunları şöyle anlattı:
“Çok büyük bir felaket var ve çok sayıda ölüm olayı var. Bu ölümlerin doğru bir muayeneden sonra doğru bir şekilde defnedilebilmesi lazım. Bu işin uzmanı da adli tıp uzmanlarıdır Türkiye’de adli tıp uzmanlarının bir yarısı Adli Tıp Kurumu’na bağlı çalışıyor diğer yarısı da üniversitelerde ve Sağlık Bakanlığı’nda çalışıyor. Deprem bölgesi için Adalet Bakanlığı’na bağlı çalışanların bir kısmı görevlendirildi. Biz de üniversitelerde çalışan hocalar ve asistanların görevlendirilmesi için çağrı yaptık.”
“Arkadaşlarımız çok zor şartlarda çalışıyor, ekipleri dinlendirmek lazım”
“Dün İskenderun, Hatay, Antakya ve Osmaniye’ye gittim. Arkadaşlarımız çok zor şartlarda çalışıyor. Kalacak yerleri sorunlu, çalışma koşulları sorunlu, 24-48 saat çalışınca da tükeniyorlar haliyle. Ekipleri değiştirip dinlendirebilmek lazım. Bu sebeple gönüllü olan adli tıp uzmanlarının da bir döngü çerçevesinde sürece dahil edilmesini talep ettik. Üniversiteler, uzmanların gönüllü gidebilmesi için bakanlıktan yazı istiyor. Bakanlık ‘Adli Tıp Kurumu’na söyledik, biz böyle bir yazı çıkaramayız, bakanlıkta söyleyemeyiz’ diyor. Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bu organizasyonu tamamlasın diye çağrı yapıyoruz.”
“Üniversiteler bağımsız yapılar olduğu için süreçten uzak tutup Adalet Bakanlığı üzerinden çözmeye çalışıyorlar”
“Deprem bölgesine gönüllü gitmek isteyenler kendi başlarına giderlerse kaosa neden oluyor. Bu sebeple kurumlardan izin istiyoruz. Deprem bölgesine gittiğimde organizasyonda çok büyük eksikliklerin olduğunu gördüm. Ölü muayenesi ve ölü kimliklendirilmesini Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp Kurumu üzerinden yürütmeye çalışıyorlar. Üniversiteler bağımsız yapılar olduğu için süreçten uzak tutup Adalet Bakanlığı üzerinden çözmeye çalışıyorlar.”
“Eğer kişilerin kimlikleri tam tespit edilmeden gömülürlerse…”
“Bu konuyu iki yönlü ele almak lazım, eğer cesetler için yeteri kadar soğuk ortam sağlayamıyorsanız ki şu an sağlanamıyor, cesetler çürümeye başlar ve toplum sağlığını tehdit eder. Bunun önüne geçmek için bir an önce gömmek lazım. Diğer taraftan da doğru bir kimliklendirme yapmak lazım. Parmak izi alınmalı, DNA için örnek alınmalı. Adli Tıp uzmanı tarafından iyi bir ölü muayenesi yapılmalı. Kişilerin ölüm sebebi doğru tespit edilmeli ve kişiler ondan sonra gömülmeli. Gölcük depreminden 10 yıl sonra bile, insanlar hâlâ mezarları açtırarak yakınlarının cesetlerini arıyorlar. En azından 20 yıl sonra böyle bir olayla karşılaşmayalım.”