YSK sonuçları açıklamayınca TBMM açılamadı | Profesör Kaboğlu: “Sandıktan Erdoğan çıkarsa, Anayasa’ya aykırılıkların onu seçtirmek için olduğu teyit edilecek”

Yüksek Seçim Kurulu, 19 Mayıs Cuma günü açıklaması gereken seçimlerin kesin sonuçlarını açıklamayınca, 22 Mayıs Pazartesi günü açılması beklenen TBMM açılmadı ve yemin töreni yapılamadı. Seçim sürecinin meşruiyetiyle ilgili ciddi sorunlar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Anayasa’nın askıya alınmış olmasının 28 Mayıs’tan sonra yaratacağı sorunları Medyascope‘a anlattı.

Birinci turun kesin sonuçları açıklanmadan seçimin ikinci turu için oy verme işlemleri başladı ve yurtdışı için oy verme süreci de sona erdi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) takvimine göre 19 Mayıs Cuma günü açıklanması gereken milletvekili seçimlerin kesin sonuçları açıklanmayınca, 22 Mayıs Pazartesi günü açılması beklenen TBMM açılmadı ve yemin töreni yapılamadı. YSK’nın kesin seçim sonuçlarını açıklamaması ve bununla ilgili hiçbir açıklama da yapmaması, ortaya bazı iddiaların atılmasına sebep oldu.

Okuyun: YSK kesin sonuçları açıklamayınca TBMM açılamadı

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, HÜDA PAR’ın Meclis’te 22 Mayıs’ta yapılması planlanan yemin töreninde “Türk milleti önünde and içerim” ifadesine itiraz edeceğini, bu durumun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın oylarını etkilememesi için 28 Mayıs sonrasına ertelenmeye çalışıldığını ileri sürmüştü. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin ise sosyal medya hesabından yaptığı duyuruyla “Vekillerimiz Meclis’e gidecek ve yemin metnini okuyacak” demişti. YSK’da itirazlarla ilgili sürecin devam ettiği söylense de YSK konuyla ilgili hiçbir duyuru ya da açıklama yapmadı. Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın seçimlere bakanlıkların gücünü kullanarak girmek istediği ve seçim sonuçlarının bu sebeple geciktirildiği de iddialar arasında.

YSK’nın kesin seçim sonuçlarını neden açıklamadığına ve neden geciktiğine dair duyuru yapmayarak görevini ihmal ettiğine dikkat çeken CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, gelişmelerin hukuki boyutunu Medyascope‘a değerlendirdi:

Bakanların, milletvekili oldukları halde görevlerinde kalmaları ‘sürekli Anayasa ihlali’ ni oluşturdu

“Aday olacakları kamuoyuna duyurulduğu andan itibaren cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların görevden çekilmesi gerekiyordu. Bakanların, milletvekili oldukları halde görevlerinde kalmaya devam etmeleri ‘sürekli Anayasa ihlali’ ni oluşturdu. Listeler kesinleşip partiler tarafından YSK’ya bildirildiği gün istifa etmeleri gerekirdi ama ne yazık ki YSK bu konuda Anayasa’ya aykırı karar verdi ve çekilmediler.”

“İkinci turda da buna devam ediyor olmaları, ihlalin ihlali yani çifte ihlal anlamına gelir”

“Anayasa’ya aykırılık devam etti fakat onlar artık seçildi. Seçilince yani 14 Mayıs’a kadar, onların Anayasa’yı ihlali devam ediyordu ama 14 Mayıs’ta seçildikleri andan itibaren kesinlikle bir tercih de bulunmaları gerekiyordu: ya milletvekili ya bakanlık. Anayasa’ya göre milletvekilliği ve bakanlık bağdaşmaz. Ama onlar ikinci turda da devam ettiler. Kendilerini seçtirmek için Anayasa’ya aykırı olarak devlet imkanlarını kullanmış oldular. Bununla da yetinmeyip ikinci turda da buna devam ediyor olmaları şu anlama geliyor: ‘Biz milletvekili olduk ama cumhurbaşkanı da seçilsin. ‘Yani devlet imkanlarını sonuna kadar kullanmak istiyorlar. Bu, ihlalin ihlali yani çifte ihlal anlamına gelir.”

“İçişleri Bakanı’nın YSK’ya paralel bir yapı oluşturma isteği, bakanlığa devam ediyor olmasının sonucudur”

“Birinci turda İçişleri Bakanı’nın YSK’ya paralel bir yapı oluşturma isteği, bakanlığa devam ediyor olmasının sonucudur. Bakanlıktan çekilseydi böyle bir girişimde bulunamayacaktı. Aynı kişinin ‘Oy ve Ötesi seçimlere müdahale olamaz’ şeklindeki açıklaması ise bakanlığa devam ettiği için yapabildiği bir açıklamadır. Bakanlığa devam etmeseydi bu açıklamayı yapamazdı. Sonuç olarak cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların görevde kaldıkları her saniye, eşit yarış koşullarını bozan bir durumdur. Seçimlerin selameti ve Anayasaya göre bağdaşmazlık nedeniyle istifa etmeleri gerekirdi.”

“Seçimlerle ilgili meşruiyet sorunu gibi ciddi bir sorunla karşı karşıyayız”

“Aynı zamanda da eşit yarışma koşullarının sürekli ihlal ettikleri için Anayasa Madde 67 gereği çekilmeleri gerekirdi. Bu bakımdan seçimlerle ilgili meşruiyet sorunu gibi ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Açıklanmadığı sürece YSK Başkanı ve üyelerinin Anayasayı sürekli olarak ihlal ettikleri saptaması yapılabilir.”

“Anayasaya aykırı işlemlere karşın Kılıçdaroğlu’nun kazanması halkın demokrasi talebinin bir sonucu olacak”

Kaboğlu, Anayasa’nın askıya alınmış olmasının risklerni ise şöyle sıraladı:

“Anayasa’nın askıya alınmış olmasının riskleri ise 28 Mayıs’ta ortaya çıkacak sonuca göre değerlendirilebilir. 28 Mayıs’ta yapılan yapılacak oylamanın sonucunda Erdoğan çıkarsa bütün bu Anayasa’ya aykırılıkların onu seçtirmek üzere olduğu teyit edilmiş olacak. Anayasa’nın askıda olduğu bir seçim sürecinin yaşanmasının ardından kurulacak yeni yönetim, Anayasa’ya aykırılıklar açısından 27’nci yasama döneminden daha açık ihlaller zincirini beraberinde getiren bir sürecin başlangıcı olacak. Erdoğan’ın 14 Mayıs balkon konuşmasında yaptığı konuşmadaki ‘İstikrar için bana oy verin, yasama yürütme uyumu istikrarı sağlar’ vurgusu bunun en açık kanıtı. İstikrar, esasen yasama yürütme ayrışması ile mümkün olacaktır. Seçimleri Kılıçdaroğlu alırsa yürütmeyi Millet İttifakı elde etmiş olacak. Bu durumda yasama yürütme arasında karşılıklı anayasal olanaklar, araçlar olacak. Denge ve denetim düzenekleri, bir ölçüde uygulanabileceği için Anayasa’ya dönüş ve bu süreçte ihlali olan kurumların sorgulanması daha muhtemel olabilecektir. Bütün bu Anayasa’ya aykırı söylem, eylem ve işlemlere karşın Kılıçdaroğlu’nun kazanması halkın demokrasi talebinin bir sonucu olacak.”

Millet İttifakı YSK’yı hukuki kuşatma altına alabildi mi?

Anayasa hukuku profesörü Kaboğlu, “Millet İttifakı YSK’yı hukuki kuşatma altına alabildi mi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“YSK kararında neden gecikiyor? Neden ihmal ediyor? Neden başından beri Anayasa’yı ihlal eden kararlar verdi diye sorgularken iğneyi kendimize de batırmak zorundayız. Millet İttifakı acaba YSK’yı hukuki kuşatma altına alabildi mi? YSK’ya yeterince hızlı, çok güçlü ve hukuki dayanakları açık olan gerekçelerle başvuruda bulunabildi mi? Millet İttifakı liderleri münferit olarak ve toplu olarak bu kadar kürsüye çıktıkları halde, Anayasa’ya aykırılıkları neden gür seslendiremediler ve bu konularda kamuoyunu sürekli bilgilendirmediler. Bu iki soru önümüzdeki günlerde farklı şekillerde ele alınacak ve tartışılacak.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.