Formula 1’de geçtiğimiz hafta ertelenen İtalya-İmola GP’den sonra takımlar rotalarını Monako’ya çevirdi. Medyascope Spor’dan Muhammed Kaya anıtsal bir yarış olan Monako GP’nin özel olma sebeplerini yazdı.
Formula 1’de Monako GP neden izlenmeli?
Formula 1 her ne kadar Amerikan Rüyası’nın içine dalsa da Monako yarışının yeri her zaman ayrı olmuştur. Olacaktır demiyorum çünkü Miami gibi pistlerin atmosferini tam olarak Monako’yu unutturmak veya gölgelemek için tasarlıyorlar. Tüm bunlara rağmen birkaç güne sıkıştırılmış günah şehri hâlâ en popüler yarış konumunda.
Küresel spor endüstrisinin sunduğu en büyük şovlardan biri olan Monako yarışı, her zaman yerinde izlemesi hayal edilen bir etkinlik. Hızlı araçlar, yıldızlar, partiler, zenginler ve kraliyet ailesi; hepsi Akdeniz kıyısındaki çarpıcı zemindeki etkinliğe dahil. Peki, bu yarışı neden izlemeliyiz veya neden seviyoruz?
1)Tarihin tanıklığı
Hiçbir Formula 1 pisti Monako’nun ihtişamına erişemiyor. Dar sokaklar, gazino kısmı ve sahil boyunca yapılan hız bu pistteki her olayın tarihsel bir dramaya dönüşmesini sağlıyor. Takvimde olduğu sürece hatta çıksa da tarihsel açıdan gıpta ile bakılacak olan bu yarış, neredeyse Formula 1’in ayrıcalıklı yeri.
Monako Prensliği, 1929 yılında Formula 1 yarışına ev sahipliğini ilk kez gerçekleştirdi. İlk yarışı zamanında İngiliz istihbaratı için çalışan William Grover kazanıyor, sonrasında zaten 2. Dünya Savaşı patlak veriyor ve kazanan pilottan bir daha haber alınamıyor. Tıpkı bu olay gibi Senna-Prost, Schumacher-Hakkinen, Hamilton-Vettel gibi mücadelelere de tarihe geçecek şekilde ev sahipliği yaptı. Tarih, Monako’yu pistten çıkarma fikirlerini reddediyor.
2)Yarım Şampiyonluğa Bedel Bir Yarış
Bu ifade benim değil aslında, Ferrari’nin kurucusu Enzo Ferrari’nin Monako yarışı için kullandığı bir tabir. Enzo Ferrari’nin dediği gibi Monako’da galip gelmek yarım şampiyonluğa bedeldir. Bu galibiyet neden bu kadar değerli? diye sorabilirsiniz. Bunun cevabı ise basit esasında, iki aracın birbirinin yanından zor geçtiği bir pistte geçiş oldukça sınırlı iken geçiş yapmak, araç sürmek, hiçbir pistte olmayan bir tünelden 300 km/s hızla geçmek ve daha bir sürü şey…
Bu imkânsızlık karmaşasına ek olarak pistin her iki kenarından lüks restoranlar, butik dükkanlar ve oteller bulunuyor. Bu da esasen olası kazada neler olabileceği konusunda büyük kaygılar uyandırıyor. Ek olarak pistin kenarındaki liman da bu endişeyi alevlendiriyor. Tüm bunları göz önüne aldığımızda, hangi üst düzey Formula 1 pilotu bu zorluğun üstesinden gelerek bu yarışı kazanmak istemez ki?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
3)Dünyanın En Prestijli Etkinliklerinden Biri
Girizgâhta da bahsettim Monako yarışı şu an Formula 1’in en önemli etkinliği, her şeye rağmen. Dikkat ederseniz en önemli yarışı demiyorum, en önemli etkinliği. Genellikle Monako yarışından hemen önce gerçekleştirilen Cannes Film Festivali’nde de boy gösteren ünlüler Monako yarışına da akın eder. Bunların yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen ünlü ve zengin isimler VIP kontenjanından pisti içerisine ve padok alanına doluşurlar.
Tıpkı Miami’de olduğu gibi ünlü akını olan Monako yarışı en fazla VIP bilet verilen yarış olarak takvimde yer alıyor. Herkes bu organizasyonda bir yerlerde görünmek ister. Bu prestijli ve şaşalı dünya her pilotun da aklını başından alır ve bu yarışı kazanmaya teşvik eder. Monako yalnızca bir yarış değildir.
4)Büyük Pilotların Çoğu Burada Kazandı
Monako’nun bu kadar ikonik olmasının bir başka nedeni de en büyük isimlerin çoğunun bu zor testi başarıyla geçmesidir. Geçmiş Monako yarışlarını düşündüğünüzde akla ilk gelenler arasında olan Ayrton Senna‘nın altı galibiyet rekoru, 1988’deki üstün sıralama performansı (bu başka bir zaferle sonuçlanmasa da) ve Graham Hill‘i beş galibiyetle yakalayan Michael Schumacher yer alır.
Alain Prost, Jackie Stewart, Juan Manuel Fangio, Niki Lauda, Fernando Alonso, Lewis Hamilton ve Sebastian Vettel hepsi sokak pistinde birden çok kazanan çoklu dünya şampiyonu isimler kim bilir belki bu sezon bu isimlere Max Verstappen de eklenir. Bu arada bu pistin zaman zaman sürprizler yapmayacağı anlamına da gelmez. Jim Clark, Formula 1 tarihinin en büyüklerinden biriydi ama Monako’yu hiç kazanamadı.
5)Çağ Dışı Olabilir Ancak Kalmalı
Monako, Formula 1’de tekerlek tekerleğe yarış için berbat bir pist; teknik durumlar göz önüne alındığında, her zaman berbat olması da muhtemeldir. Ancak bu, kaybedilmemesi gereken benzersiz, çağ dışı bir prestij mücadelesidir.
İlk yarışlardan birine ev sahipliği yapan bu pistin bugün elde ettiği ün, neredeyse hiçbir organizatör tarafından milyonlarca dolar harcansa da elde edilemez. Pilotların bu büyük, hantal ama şaşırtıcı derecede hızlı Formula 1 araçlarını bariyerlerin arasından geçirmesini izlemek büyüleyici. Gereken hassasiyet, güven ve konsantrasyon tek kelimeyle şaşırtıcı. Formula 1 takviminde Monako gibisi yok, sokak pistleri fikrinin doğmasının nedeni de burası. Bunca tarihle bunca yarışla bence yeri tartışmasız bir noktada ancak Amerikan Rüyası Miami’yi bu piste tercih ederse de şaşırmam.
Muhtemelen bu pisti takvimden kaybettiğimizde kıymetini anlayacağız. Sürekli söylenen “geçiş olmuyor” safsatası aslında çoğu pist için geçerli. Bu olay pistten değil esasen araçla ilgili bir durum. Monako hala Avrupa takviminin en büyük etkinliği. Bu onu bir şekilde benzersiz kılıyor. Formula 1’in hâlâ en büyük mücevheri mi? Orayı tartışalım.
Yazan: Muhammed Kaya
Editör: Doğa Üründül