Medyascope’ta “Eksik Olan” programını hazırlayan ve sunan Alp Kozanoğlu ve Ömer Çeşit’in yazdığı “Burada ve Şimdi ‘Hap Bilgiler’ Çağı Üzerine Düşünceler” kitabı mayısta kitapseverlerle buluştu. Kozanoğlu ve Çeşit yeni kitaplarını anlattı.
Kitap, “Edebiyattan Seslenenler”, “Felsefeden Seslenenler” ve “Toplum Bilimlerinden Seslenenler” olarak üç bölümden oluşuyor. Özellikle dijitalleşmeyle beraber insanların kendi “yankı odalarına” hapsedildiği düşünceleriyle kitabın yazarları, olaylara farklı disiplinlerden incelemeyle yaklaşıldığında “hem anlamayı, hem algılamayı, hem de insanca yaklaşmayı” geliştireceği inancıyla kitabı üç bölüme ayırdıklarını söylüyor.
Farklı görüşlerin bir noktada insanları harmanladığını ve uzlaştırdığını düşünen Alp Kozanoğlu, şöyle devam ediyor:
“Konu, aslında edebiyattan da baksanız, felsefeden de baksanız aynı şeye bağlanıyor, insanın anlam arayışı. Bir insanın anlam arayışının neticesinde yöneldiği yanlış yolların, hem siyasi, hem ekonomik, hem de insani bakımdan çok yanlış yerlere götürülebildiği gibi, çok iyi yere de götürebildiğini göstermek için.”
Kozanoğlu ve Çeşit, kitabı bilinçli olarak bölümlere ayırdıklarını ve aynı zamanda Medyascope’ta yaptıkları “Eksik Olan” programının da zenginleştirilmiş bir geri sunumu olduğunu söylüyor.
Neden “Burada ve Şimdi”?
Kozanoğlu, kitabın çıkış isminin hikâyesini anlatırken günümüzde herkesin her şeyi pratikleştirmeye çabaladığından, kimsenin öğrenmeye ve düşünmeye efor sarf etmediğinden bahsediyor.
Kitabın isminin çıkışını Kozanoğlu şöyle anlatıyor:
“Konuların ‘haplaştırılması’nın verdiği zarar ve durup düşünmenin, koşmanın, durmanın, analiz etmenin, hazmetmenin ve tüketmenin aslında insanın duygusal bir parçası olduğu ve bizi insan kıldığını hatırlatmak. Farklı bilimlerden seslenerek, bu hız ve tüketim çağında yavaşlamanın, bizi aslında özümüze döndüreceğini, bu dijital ortamda hızlı, gittikçe kendimizden uzaklaşarak kendimize yabancılaşacağımızı ve daha mutsuz olduğumuz için daha fazla tüketeceğimizi ve bu sarmaldan çıkamayacağımızı anlatmak için söyledik. O yüzden zaten “Burada ve Şimdi.” Çünkü artık kimse burada ve şimdide değil, herkes hep ya çok ileride ya çok geride.”
“Bir sistem sorunundan bahsediyoruz”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“İçinde bulunduğumuz çağ, dünya tarihinin gelişim ve değişim seyrine bakıldığında, hız bakımından açık ara en tempolu, en telaşlı olanı” diyen Çeşit, sözlerine “Aslında bir sistem sorunundan bahsediyoruz” diyerek devam ediyor. Çeşit, günümüzde dijital kapitalizmin zaman üzerindeki etkisi ve insanların ekonomik ve sosyolojik açıdan imtiyazlarını kaybettiği bir çağa geldiğini söylüyor.
Çeşit, “Hap Bilgiler Çağı Üzerine Düşünceler”in insanların zamanı metaforik anlamda tekrar kazanabilmesi için teşvik edici bir başlık olduğunu düşünüyor:
“Yani niteliğin değil, niceliğin ön plana geçmesi ve aslında iş hayatı, gündelik hayat bunların hepsine işlemiş, dikkatimizi sürekli çalan, bundan dolayı nitelikli okuma, düşünme yapamadığımız, dolayısıyla klasik Frankfurt Okulu’nun sorusu şu anda yeniden gündemde. Artık “İyi nedir?” sorusunun sorulmadığı, olağanın sürdüğü ve araçlar üzerinden devam ettiği bir çağdayız.”
“Telaş çağı”
Alp Kozanoğlu bu dönemi “telaş çağı” diye adlandırıyor ve insanlarda bu çağda olağan bilgi akışı içerisinde bir şeyleri kaçırma kaygısının hakim olduğunu düşünüyor.
“Her olayı bilemeyiz, her olayı da dinlemeyiz, ayrıca bilmek zorunda da değiliz. Hepimizin farklı ilgi alanları var. Bunları üzerine düşünüp hazmederek yavaşladığımızda, belki birçok konuyu kaçırıyor olacağız doğru ama zaten önceliklendirme de böyle bir şey değil mi? İnsanlar belli konuları önceliklendirirler ve bu onlara bir anlam katar. Sonuçta biz, hayata anlam katmak için buradayız. Hepimizin hayatta farklı bir anlamı var. Anlam katmanın da yolu, aslında derinleştirmekten geçiyor. Eğer anlam katmazsak, belirli olayları -ki, şu anki bu ‘telaş çağı’nda anlam katamıyoruz, çünkü her şeye yetişmek için dikkatimiz bine bölünüyor- üstünkörü biliyor hale geliyoruz. Bu da aslında bir şey bilmediğimiz anlamına geliyor. Çünkü derinleşmeden bir şey anlamamız bence mümkün değil.”
Alp Kozanoğlu, günümüz insanı ve “haplaştırma” arasındaki bağdaştırmayı “üstünkörü olan, derinleşmeyen şey tükenir” diyerek mutluluğun, birçok konudan ziyade tek bir konuyu derinlemesine anlamakla bulunabileceğini düşünüyor.
- Kitapta ele aldığınız klasik eserleri, güncelle nasıl bağdaştırdınız?
Ömer Çeşit: “Örneğin Dostoyevski’nin, Oscar Wilde’ın kitaplarından bahsettiğimizde ve birçok zaman bu tarz eserlerin günümüzü daha iyi ifade ettiğini, anlattığını, evrenselliğe erişebildiğini görüyoruz. Bazen bize en güncel kitaplardan daha iyi ışık tutabiliyor. Bir de günceli yakalamak derken şöyle bir durum var, tarihsel olarak günümüze kadar gelen koşulların okuduklarımızı tartışarak analiz etme meselesi. Olayların arşivlenmesi, okunarak tekrar düşünülmesi ve bizi özne yapan bütün olayların tarihsellik, edebiyat sosyolojisi ve felsefe penceresinden bakarak tekrar tanımlanması, kendimizi bize bir nebze daha yaklaştırıyor.”
Alp Kozanoğlu: “Evet, tarih değişiyor, zaman değişiyor, çağın ruhu değişiyor. Çok uzun süreli bir insanlık tarihinden bahsediyoruz. Bunlar değişiyor fakat insan o kadar değişiyor mu? Bunu çok sorguluyoruz. Dorian Gray’in Portresi gibi veya Tolstoy’un Diriliş’i gibi… İlk bakışta, ‘bu 200-300 sene önce yazılmış’ gibi gelebilir ama beraber okuduğumuzda o zamanki insandan belirli konulardaki çok farklı ama belirli konularda tıpatıp aynı olduğunuzu hissediyorsunuz. Buna da ‘insan olmak’ diyoruz. Çok da değişmiyor. Yani Diriliş’i okuduğunuzda mesela vicdan konusunu sorguluyorsunuz. Bugün hâlâ vicdan bir problem. Dorian Gray’in Portresi’ni okuduğunuzda, insanın olduğu kişiyle kendini sattığı kişi arasındaki farkı ve ruhunu şeytana satmasının insanı mutlu edip etmediğini görüyorsunuz. Bugün de bu konu var. Aslında edebiyat eserleri hiç yaşlanmayan eserler. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, heyecan yaşlanmaz.”