Seçim yenilgisinin ardından uzun süre sessizliğe bürünen Meral Akşener, partisinin 24 Haziran’daki kongresinin ardından Afyonkarahisar Kocatepe’de kamuoyunun karşısına çıktı. Akşener konuşmasında hangi mesajları verdi? Yerel seçimlerde her yerde “tek başına girecekmişiz gibi çalışma yapma” iddiası gerçek mi? İYİ Parti müstakil bir siyaset yapabilecek mi?
Ruşen Çakır, sizlerden gelen soru ve yorumlarla İYİ Parti’nin “yeni yol”unu tartıştı.
Yayına hazırlayan: İrem Yavuz
Ruşen Çakır: Merhaba iyi günler, iyi haftalar. Bugün sizlerle birlikte İYİ Parti’yi ve Meral Akşener’i konuşmak istiyorum. Daha önce yaptığımız yayınlarda olduğu gibi benim ve Medyascope’un YouTube hesaplarından canlı yayında chat bölümüne görüşlerinizi, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazabilirsiniz ve onlarla beraber bir yayın yapalım. İYİ Parti ve Meral Akşener seçimin ardından bir kongre yaptı. Orada Meral Akşener bir şeyler söyledi ama esas olarak 26 Ağustos’u beklememizi istedi. Seçimden üç ay geçtikten sonra Meral Akşener nihayet Afyon’da, Büyük Taarruz’un başladığı tarihte aynı zamanda Malazgirt Zaferi’nin olduğu günde bir konuşma yaptı. Önceden burada çok önemli mesajlar verileceği söylendi. Ve Meral Akşener’in o konuşmasını, ilgilileri, benim gibiler tabii ki merakla bekledi, not aldı, hafızasına kaydetmeye çalıştı. Ve buradan hareketle önümüzdeki dönemde İYİ Parti’nin ve Meral Akşener’in ne yapmak istediğini ne yapabileceğini bütün bunları konuşmak için elimizde bir malzeme oldu. Herkes bu konuda değişik değerlendirmeler yaptı. Mesela biz sıcağı sıcağına Burak Bilgehan Özpek ve Hıdır Göktaş ile bir yayında yorumladık. Daha sonra ben bir yazı yazdım, dün çıkan bir yazı. Kemal Can yazdı. Başka yerlerde de yapıldı. Ve buradan hareketle Akşener’in yeni yolunu anlamaya çalıştık. Yeni yol, kendisinin söylediği bir şey. Yeni bir yolculuktan bahsediyor Meral Akşener. Sanki İYİ Parti o gün kurulmuş gibi bir havadaydı ama tabii ki değil. Daha beş yıl önce önemli bir seçime girip ilk girdiği seçimde yüzde 10’a yakın bir oy alabilmiş bir partiydi. Büyük bir çıkış yapmıştı. Ondan sonra çıkışının daha da sürmesi bekleniyordu. Ve sonra bir hayal kırıklığı oldu herkes için hem Millet İttifakı için hem İYİ Parti için. İYİ Parti’nin özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemediği biliniyordu hatta 3 Mart’ta Meral Akşener çok sert bir şekilde o masadan kalktı. Ama üç gün sonra tekrar masaya oturdu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına evet dedi ve sonuçta yenilginin de önemli bir parçası oldu. O zamandan bu zamana Meral Akşener’in, özellikle İYİ Partililerin ve Meral Akşener’in özellikle bu hesaplaşma üzerinden gittiklerini görüyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının dayatılması meselesinden gittiklerini görüyoruz ve Akşener’in konuşmasında da zaten ilk bölümünde iktidara yönelik eleştiriler olmakla birlikte esas olarak muhalefete yönelik, isim vermeden CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik birtakım suçlamalar vardı. Her ne kadar kendilerini yenilginin bir parçası olarak görüp özür dileseler de özür dilemeyi esas olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engelleyememenin özrü olarak anlattı. Dolayısıyla buradaki mesele şu oluyor: Aslında biz doğruyu savunuyorduk. Eğer o doğruda ısrar etseydik, başarılı olurduk. Esas sorumluluk tabii ki yanlışı söyleyenlerde. Onun dışında Akşener’in çok ciddi bir şekilde sığınmacılık konusuna değindiğini gördük, bölücülük konusuna çok ciddi vurgular yaptığını gördük ve en çok merak edilen husus yerel seçimlerde ne yapacakları. Bu biraz kafa karıştırdık. Herkesin kafasının çok net olduğunu söylemek mümkün değil ancak Meral Akşener tüm partilere kendi başlarına seçime girme çağrısı yaptı. Bunun olması pek mümkün gözükmüyor. Cumhur İttifakı bunu çok ciddiye almayacaktır. MHP ve AKP ve diğer partililer birçok yerde daha önceki seçimde yaptıkları gibi ittifaka gideceğe benziyorlar. Dolayısıyla çok gerçekçi değil. Yerel koşullara göre birtakım iş birliklerinin olabileceğini söyledi Meral Akşener, kapıyı tam kapatmadı. Hatta 2019’daki ittifakın çok olumlu bir örnek olduğunu söyledi, beş yıl önceki ittifakın. Kapıyı tam kapatmadı ama büyük ölçüde kapatmış gözüktü. Evet böyle bir olay var. Ve bunu yorumlamaya çalışıyoruz.
“Levent Gültekin’in açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Çakır: Levent Gültekin açıklaması yeni bir açıklama mı bilmiyorum. Eğer öyle yeni bir açıklama varsa yollayın. Bakayım ona göre söyleyeyim. Şu aşamada bilmiyorum. Eski söylediklerini söylüyorsanız onlar zaten bayağı zamandır konuşuluyor.
“Son ana kadar masada aday tartışması yapılmaması süreci bu noktaya getirmişse bu sorumluluk ya da sorumsuzluk sadece CHP’nin mi? Buradaki sorumluluk sadece CHP’nin mi? Akşener de en az Kemal Kılıçdaroğlu kadar sorumlu değil mi?”
Çakır: Evet bu geçmişteki olay. Burada hep birlikte yaptıkları bir yanlış var anlaşılan. Herkes yanlışın büyük parçasını diğer tarafa aktarmaya çalışıyor ama sonuçta herkes bir şekilde bu yanlışın bir parçası, öyle gözüküyor. Akşener’in söylediği daha çok “Biz yanlıştan döndürmek için uğraştık, başaramadık”. Yani kendi sorumluluklarını böyle olarak tanımlıyor ve dolayısıyla esas sorumluluğu Kılıçdaroğlu’na veriyor. Bu açıdan bakıldığında, açıkçası üç ay sonra tekrar bu olaya dönüp bakıldığında o tarihte yapılan tartışmalar da hatırlandığında Kılıçdaroğlu’nun adaylığını dayattığı muhakkaktı. Akşener’in bunu istemediğini de biliyorduk. Ama sonra işler karıştı. Bunları tam bilmiyoruz. Hala 3Mart’la, 6 Mart arasında neler yaşandığını da bilmediğimiz gibi.
Kemal Kılıç diyor ki, “İYİ Parti yerel seçimlerde Kürt illerinde HDP kazanmasın diye tekrar aday çıkarmama tercihinde bulunur mu?”
Çakır: Benim bildiğim zaten Güneydoğu’da çok bir gücü yok ama geçen seçimde Iğdır’da HDP’ye karşı MHP’yi desteklemişlerdi. Bunu biliyoruz. Buna benzer adımlar pekâlâ olabilir. Bazı yerlerde, özellikle HDP ya da o tarihte hangi adla gireceklerse, Yeşil Sol Parti olarak devam edecekler ama eylül ayında belki Yeşil Sol Parti’nin adı da değişecek. Her neyse o partinin adaylarına karşı diğer adayları destekleyebileceklerini kesinlikle söyleyebiliriz. Bu diğer adaylar pekâlâ iktidar koalisyonunun adayları da olabilir, daha önce Iğdır’da olduğu gibi. Zaten Meral Akşener “Yerel koşullara bakacağız ve ona göre kararlar alacağız” dedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Görkem Şahin demiş ki, “Kılıçdaroğlu’nun dağıtacağı vekil kotalarına göbekten bağlı dört tabela partisiyle, eşit söz hakkıyla masaya oturmayı kabul eden Akşener bu öngörüsüzlükle hezimette oynadığı rolden ötürü özür dilemeli mi?”
Çakır: Şimdi tabela partisi demek haksızlık olur ama nispeten daha az oy alan partiler diyelim. Onlarla eşit söz hakkıyla masada oturmayı kabul etmiş olması evet bu başlı başına bir sorundu. Aslında Millet İttifakı CHP ve İYİ Parti’nin taşıdığı bir ittifaktı. Ama Kılıçdaroğlu kendi adaylığını garantiye almak için diğer partileri de bir yerde eşitledi. Baştan itibaren Meral Akşener buna karşı tavır alabilirdi. Görkem Şahin’in dediği gibi, bence de alabilirdi. Almadı. Oyunbozanlık yapmak istemedi ve herhalde Kılıçdaroğlu’nun diğer partileri bu kadar öne çıkaracağını hesaplamamış olabilir. Sonuçta her halükârda bir hesap hatası olduğu muhakkak.
Kemal İslim diyor ki, “İYİ Parti’nin yeni yolunun merkez olmadığı açık. HDP veya Kürtlerle konuşmayacağını baştan beyan eden bir partinin merkez kelimesini kullanması abes olacaktır.”
Çakır: Evet bir merkezden bahsetti konuşmasında ama hür ve milli siyasetin merkezi dedi. Merkez sağ boşluğu doldurma iddiası vardı İYİ Parti’nin ya da biz ona böyle bir önem atfetmiştik. Ve bunu yapabilme ihtimali de vardı. Yani nasıl bir ihtimaldi bu? Geçmişin Doğru Yol Partisi’nin ve hatta belli ölçülerde Anavatan Partisi’nin de birtakım söylemlerini günümüze taşıyarak, orada milliyetçi omurgasını muhafaza ederek bir kitle partisine dönüştürebilirdi Meral Akşener. Ve nitekim özellikle milliyetçi hareketin daha çok büyük şehirlerdeki daha seküler milliyetçi kitleleri ve kadroları peşinden taşıyan bir partiydi. Dolayısıyla merkez sağ olma potansiyeli vardı ama bu potansiyeli gerçekleştiremedi. Sürekli olarak yeni bir Doğru Yol Partisi mi olacak derken yoksa yeni bir MHP mi olacak sorunuyla karşı karşıya kaldı. Şu haliyle bakıldığı zaman açıkçası merkez sağ parti olma iddiasını çok gerçekleştirebilecek gibi durmuyor. Kaldı ki şöyle de bir soru var, belki de artık Türkiye’de bir merkez sağ partiye ihtiyaç yoktur. Onu da bilemiyoruz. Bu ayrı bir tartışma olarak Türkiye’nin gündemine gelebilir. Meral Akşener’in cumartesi günü yaptığı konuşmada Kemal Bey’in söylediği gibi Kürt meselesi konusundaki tavrını büyük ölçüde bölücülük ve terör üzerinden tanımlayan bir partinin, sağ merkez partisi olma ihtimali çok baştan kayboluyor. Mesela 1991 seçimleri zamanında Süleyman Demirel’in çıkışını hatırlıyorum. Kürt realitesini tanımaktan bahsetmişti Süleyman Demirel ve ANAP’a karşı merkez sağın liderliğini talep ederken özellikle Kürt meselesinde bir şeyler söyleme çizgisi dikkat çekmişti. Daha sonra Tansu Çiller mesela bir BASK modeli diye bir şey söyledi. Onun ardından Mehmet Ağar bile kalkıp dağdakilerin normal hayatta siyaset yapması çağrısı yapmıştı. Şimdi İYİ Parti’den bu konuda çok bir şey görmedik. Burada tabii ki son seçimlerde Erdoğan ve ortaklarının Millet İttifakı’na karşı PKK karşı propagandası yapmaları ve bunun etkili olmasının çok büyük bir rolü var. Sütten ağzı çok kötü yanmış Meral Akşener’in. Ve yoğurdu fazlasıyla üfleyerek yemeye çalışıyor.
İbrahim Küçükkara demiş ki, “Gelinen noktada Altılı Masa’dan ciddi anlamda bir lider çıkmayacağı anlaşıldı. Seçim kaybettikleri için değil, kaybettikten sonra riyakarlık ve yüzsüzlüklerinden dolayı.”
Çakır: Şimdi riyakarlık, yüzsüzlük lafları fazla sert ama seçimden bu yana gösterdikleri ve göstermedikleri performans özellikle bu altı parti liderinin, ki bazıları hiç ortada gözükmedi, çok da fazla muhalefeti taşıyamayacaklarını bize gösterdi. Bu anlamda doğru. Ve Meral Akşener bu anlamda çok önemli bir fırsatı kaybetti. Hatırlayın, “Ben cumhurbaşkanı adayı değilim, başbakanlığa adayım” dediğinde olur mu canım denmedi. Yani nereden çıktı bu dendi ama pekâlâ olabileceği söyleniyordu ama bugün mesela Meral Akşener artık başbakanlık falan bunları telaffuz edemiyor. Zaten en önemli iddiaları olan güçlendirilmiş parlamenter sistem iddiasından da büyük ölçüde vazgeçmiş görünüyorlar.
Alper Ecer: “Akşener yerel seçimde yerel iş birlikleri olabileceğini söyledi ve partileri ittifaksız girmeye çağırdı. Acaba bazı partilerin bazı adaylarına destek karşılığı uygun buldukları iktidar adaylarını da desteklerler mi? Bu iktidara yönelik bir göz kırpma mı?”
Çakır: Demin bahsettim. Kendi başka adaylarına destek için iktidarla bir pazarlık yapacaklarını düşünmüyorum. Muhalefette kalmaya devam edecektir İYİ Parti. Fakat bazı yerlerde karşılıksız bir şekilde sırf Yeşil Sol Parti adayları kazanmasın, bir anlamda çorbada bizim de tuzumuz olsun diye onun karşısındaki en güçlü adaya destek verebilirler. Geçen seçimlerde Iğdır’da MHP adayına yaptıkları gibi. Ama onun dışında Cumhur İttifakı’yla “Siz bize şurada destek verin, biz de size şurada destek verelim” gibi bir pazarlığa girmeyecektir. Özellikle hatırlanacak olursa Akşener, “Bize neler vaat edildi, biz bunların hepsini teptik” dedi. Şu haliyle bakıldığı zaman İYİ Parti’nin en büyük sermayesi bütün tekliflere rağmen hala iktidar bloğunun yanında olmamaları. Eğer bir de iktidar bloğunun yanına girerlerse herhalde parti olarak etkileri iyice azalacaktır.
Volkan Bey demiş ki, “Bence İYİ Parti’nin en büyük sorunu HDP’yi kabul edememesi ve bu yüzden hiçbir zaman toplumsal muhalefet olmayacak ve Cumhur hep kazanacak.”
Çakır: Evet bu önemli bir yaklaşım ama şunu da gördük son seçimde HDP’nin de desteği olmasına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu kazanamadı. Bunu da akılda tutmak lazım ve bu realitenin, bu son yaşadığımız realitenin Akşener için çok ciddi bir ders olduğunu, demin söylediğim yoğurdu üfleyerek yemesi meselesi. Hani HDP desteğiyle Kılıçdaroğlu kazanabilmiş olsaydı sineye çekebilirdi ama desteğine rağmen kazanamamış olması Akşener’in HDP’yi ya da o hareketin hangi partisi varsa o partiyi reddetmesi anlamında elini daha da güçlendirdi. Yani artık kolay kolay denemeyecek, “İşte HDP’ye siz böyle yaparsanız Erdoğan’ı yenmek mümkün değil” diye. O da diyecek ki “Evet HDP’ye kapıyı araladık, açtık. Ama yine Erdoğan kazandı.”
Oktay Ay, “Sizce sola yakın bir CHP mi yoksa merkez sağa yakın bir CHP mi” diye sormuş.
Çakır: İYİ Parti tartışıyoruz ama bu aslında önemli bir soru. Çünkü İYİ Parti’nin konumunu da belirlemek için önemli olacak. Açıkçası CHP’nin öncelikle bir ayakları üzerinde durabilmesi lazım. Şu haliyle CHP uzayda başıboş dolaşan bir uydu gibi duruyor. Hiçbir yerde gözükmüyor CHP. Kılıçdaroğlu arada sırada bir şeyler söylüyor. Ama söyledikleriyle gündem falan belirleme durumu yok. Sadece durumu idare etmeye çalışıyor. Mesela en son Cumhuriyet Gazetesi’nden Miyase İlknur sormuş. “Akşener’in söylediklerine ne diyeceksiniz” diye. “Cevap vermek nezaketsizlik olur” demiş. Yani şimdi bu siyaset yapmak değil. Ben kendimi solda tanımlayan birisi olarak CHP’nin solda kendisini tanımlamasını tercih edebilirim. Ama aslında çok da fazla şahsen benim umurumda değil. CHP’nin öncelikle kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. Bunu nasıl yapacaksa, hangi söylemlerle yapacaksa o söylemle yapsınlar. Yani CHP’nin kurtuluşu soldur, CHP’nin kurtuluşu daha sağa yönelmektir falan tartışmalarını CHP’liler kendileri yapsınlar. Benim açımdan gördüğüm kadarıyla CHP’nin şu haliyle bakıldığı zaman içi boşalıyor. İçini bir şekilde doldurması lazım. Neye ihtiyacı olduklarını kendileri kendi aralarında tartışarak bulmalılar.
Bir izleyicimiz demiş ki, “İYİ Parti kendi oyunu bir, bir buçuk puanını artırabilseydi, durum çok farklı olurdu. Biraz da kendilerine baksınlar” demiş.
Çakır: Evet, söylediği önemli bu izleyicimizin çünkü İYİ Parti MHP’nin gerisinde kaldı. Normal şartlarda beklenen MHP’nin bayağı bir düşük oy alması ve İYİ Parti’nin de yüzde 10’un üzerinde oy almasıydı. Böyle bir durumda İYİ Parti’nin önü çok açık olacaktı Kılıçdaroğlu seçilemese bile. Ama olmadı. Hem Kılıçdaroğlu seçilemedi hem de İYİ Parti oylarını artıramadı ve MHP’nin gerisinde kaldı. Ve en büyük sorun da bu. Bunu nasıl aşabileceği konusu henüz net değil ve cumartesi günü yaptığı konuşmadaki milliyetçi vurgunun daha çok bu nedenle olduğu kanısındayım.
Emin Kalyoncu, “Geleceği tam doğru hatasız tahmin etmek ben demiştim demekle açıklanabilir mi burada? Sayın Kılıçdaroğlu kadar Meral Hanım da kendini sorgulamalı” demiş.
Çakır: Evet kendisini sorguladığını söylüyor. Özür dilediğini söylüyor ama daha çok da yanlıştan döndüremediği için özür dilemiş olması önemli.
Özgür Gözübüyük: “Tüm paydaşları öz eleştiri yapmaktan ısrarla kaçınan muhalefet partilerinin yerel seçimlerde başarı beklentisi olduğunu düşünüyor musunuz?”
Çakır: Başarı beklentileri olduğunu görüyorum ama başarılı olabileceklerini düşünmüyorum çok açıkçası. Çünkü muhalefet seçmeninde çok büyük bir yılgınlık, kızgınlık, hayal kırıklığı var. Onları bir anlamda tekrardan ayağa kaldırabilecek birtakım çıkışları şu ana kadar kimse yapmadı. Mesela cumartesi günü yaptığı konuşmanın İYİ Parti tabanını da çok fazla heyecanlandırdığını sanmıyorum. Kaldı ki muhalefetin diğer unsurlarına da bir ışık verebilsin. O anlamıyla hepsi bakıldığı zaman bir şekilde durumu idare etmeye çalışıyorlar gibi bir hava var.
Hakan Bey demiş ki, “İYİ Parti’nin CHP’yle yarışırken Zafer Partisi’yle de kulvarının aynı olması, savrulmasının sebeplerinden biri gibi ittifaktaki masa tekmeleme çıkışlarını buna bağlayabilir miyiz?”
Çakır: Yani şimdi Zafer Partisi meselesi ilginç. Birçok açıdan ilginç. Son konuşmasında Meral Akşener’in Zafer Partisi’yle benzeşen sığınmacılık konusunda söylediği, en önemli milli güvenlik sorunu olduğunu söyledi mesela. Söyledikleri Zafer Partisi’yle çok örtüşüyor. Ama şunu da demek muhalefetin diğer partilerinin ya işte İYİ Parti kendini Zafer Partisi’yle aynılaştırıyor, yanımızda işi yok demesi de abes olur. Çünkü Kılıçdaroğlu Zafer Partisi’ne bol keseden vaatlerde bulundu ikinci tur öncesinde biliyorsunuz Dolayısıyla Zafer Partisi bir anlamda Millet İttifakı’nın bir yedek oyuncusu gibi gözüktü. Dolayısıyla Zafer Partisi’ne yönelik eski yok sayıcı bir nevi çok da meşru görmeyen tutumu artık çok fazla savunamazlar. Dolayısıyla burada baktığımız zaman taklitleri asıllarını yaşatıyor. Sonuçta Meral Akşener’in sığınmacılık üzerinde söyledikleri bence Ümit Özdağ’ın hoşuna gitmiştir diye tahmin ediyorum. Çünkü sonunda bizim dediğimiz yere geldiler demesine imkân sağlıyor.
“AK Parti iktidarını değiştirmek adına altı partinin beşinin kendi kimliğinden ve iddiasından vazgeçmesi o partilere zarar verdi. CHP dışındaki partiler artık CHP’yle hareket etmemeleri lazım” demiş Burak Bey.
Çakır: Şimdi açıkçası bu beş partinin hepsini CHP’nin artık umursadığını sanmıyorum. Daha reel bir dünyaya geldiler ve yerel seçimler aşamasında mesela bir Gelecek Partisi’nin, DEVA Partisi’nin hatta Saadet Partisi’nin, hele hele Demokrat Parti’nin ne yararı olur CHP’ye? Çok da fazla onları dert edineceklerini düşünmüyorum. Ama İYİ Parti’yi dert edeceklerini düşünüyorum, beş yıl önceki seçimlere bakarak onu dert edeceklerdir ama bu arada bu seçimlerin alınmasında bir şekilde HDP’nin desteği olduğunu da biliyorlar. Yani sadece CHP artı İYİ Parti’yle bu belediyeleri tekrar kazanabilirler mi? Çok ciddi bir soru. Ama bu saatten sonra tekrar HDP ya da Yeşil Sol Parti’nin desteğini talep edebilirler mi? Kaldı ki bu parti de ilk andan itibaren kendi adaylarıyla seçime gireceğini söylüyor. Dolayısıyla iş çok zor herkes için. Özellikle CHP için. Bu krizden nasıl çıkacaklar açıkçası bilmiyorum. Kendilerinin bildiğini de şu aşamada sanmıyorum.
Burkay Eren Ardıç, “Kılıçdaroğlu ve kendisini destekleyenler seçmenin kendilerinden uzaklaştığını görmüyor mu gerçekten? Yoksa seçime yakın bunları kazanmaya çalışıp yerinde saymayı yeni bir başarı hedefi mi yapmışlar?” demiş.
Çakır: Yani diyorsunuz ki tekrar yüzde 25 alır CHP ve ondan sonra memnun olur. Ama burada yerel seçim olacağı için oy oranından ziyade hangi şehirleri kazandığınız önemli olacak. Yani isterse yüzde 30 oy alsın ama Adana’yı, Mersin’i, Antalya’yı, Hatay’ı, İstanbul’u, Ankara’yı tekrar kazanamazsa CHP’nin teselli bulabileceği hiçbir şey olmayacak. Dolayısıyla ülke genelindeki oyunu korumanın ötesinde bu belediyeleri tekrar kazanmak ve hatta mümkünse birkaçını da eklemek lazım bir çıkış yapabilmesi için. Ama şu aşamada bundan çok çok uzak bir yerde duruyor.
“Akşener ittifaksız girme çağrısı yaparken liderlerin isimlerini de saydı. Daha önce isim vermemişti ama orada adıyla Kemal Kılıçdaroğlu da dedi. CHP’nin seçime Kılıçdaroğlu liderliğinde gideceğini kabullendiğini mi ima etti?”
Çakır: Bu çok zorlama olur Alper Bey. Şu aşamada Kılıçdaroğlu, lider olduğu için olmadığını söylemiştir ama yoksa tercihinin Kılıçdaroğlu olduğuna emin değilim. Bilmiyoruz. O konuda bir ipucu vermedi, bakalım.
“Zafer Partisi Avrupa’nın aşırı sağ partileriyle birlikte anılıyor. İYİ Parti’nin aynı noktaya tehlikesi var mı?”
Çakır: Zafer Partisi’nin nasıl anıldığının bir yerden sonra çok fazla önemi yok. Ama İYİ Parti’nin tekrar böyle bir milliyetçi partiyi, yeni bir MHP olarak yoluna devam etmek istemesi durumunda bayağı bir eriyeceğini düşünüyorum. Böyle bir ihtimale yönelmeyeceklerdir. Yine bir şekilde merkeze tutunmaya çalışacaklardır. Ama cumartesi günü izlediğimiz Akşener’e baktığımda ben bunun yolunu henüz bulamadıklarını gördüm. Yani bütün her şeyi hem dinledim hem de metni de okudum. Didik didik ettim açıkçası. Ve orada böyle üzerinde konuşulacak ileriye yönelik çok ciddi bir şeyler göremedim. Genellikle genel geçer şeyler söylenmiş. Ama onun dışında böyle bir hani yeni bir yol haritası gördüğümü söyleyemem.
Emir Aydın: “İYİ Parti yerel seçimde İstanbul ve Ankara karşılığında bu sefer CHP’den Edirne, Çanakkale ve Muğla gibi yüksek ihtimalle kazanabilecekleri illerden isteyebilir mi?”
Çakır: Eğer Kılıçdaroğlu tekrar genel başkan olursa bunu isteyecektir. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun nasıl bol keseden dağıttığını gördü milletvekilleri ya da Zafer Partisi’ne bakanlıklar gibi bu söyleniyor. Hatta İstanbul’un bazı ilçelerini de isteyebilir deniyor ama bunların hepsi spekülasyon. Tabii ki geçen seçimde, yerel seçimde İYİ Parti hiçbir ilden belediye başkanı çıkaramadı. Özellikle Balıkesir’e CHP’nin desteğine rağmen kıl payı kaybetti. Bunu tekrardan almak isteyecektir. Manisa’yı da kaybetti. Ama bunlar yine zor olacağı için garanti il isteyebilir açıkçası. Ama bu yine tekrar bir pazarlıklar olacağı anlamına gelir. Böyle bir şey olursa çok da şaşırmamak lazım. İl ismi telaffuz etmek doğru olmayabilir.
Sertiz Kaprilyan: “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına engel olamadılar. Peki sonrasında ekonomi ve diğer bakanlık kadrolarını neden açıklamasını istemediler? Bence kaybın en büyük sebeplerinden biri de bu.”
Çakır: Evet bu çok konuştuğumuz bir meseleydi. Ben de açıkçası o kadroların açıklanması gerektiğini savunanlardandım. Yani muhalefetin güçlü girebilmesi için, ki Muharrem İnce’nin zamanında o kadar bariz bir şekilde kaybetmesinde de onun çok etkili olduğunu söylemiştim. Bu sefer de Kemal Kılıçdaroğlu’nun belli bir aşamada söyleyeceğini sandım, söylemedi. Sonra bir baktık ki zaten hiç kimse belli değilmiş. Yani hiçbir isim konuşulmamış. Ekonomi kime teslim edilecek belli değilmiş. İçişleri, Dışişleri Bakanı hangi partide olacak belli değilmiş. Bütün bunların hepsini daha sonra gördük.
“CHP’de bir başkanlık değişimi olursa Meral Akşener belki yeniden CHP’yle bir ittifak kurabilir mi?”
Çakır: Evet bunların hepsi olabilir. CHP’de Kılıçdaroğlu’nun yerine yeni birisinin gelmesi hele bu Ekrem İmamoğlu destekli birisi olursa, ki şu anda Özgür Özel’in adı zikrediliyor biliyorsunuz, o zaman bir şeyler değişebilir. Çünkü Meral Akşener’in Ekrem İmamoğlu’yla arasının nispeten iyi olduğunu biliyoruz. Hatta Saraçhane’yi hatırlayın. Kılıçdaroğlu’nun olmadığı Saraçhane’de Meral Akşener vardı. Daha sonraki Saraçhane’de, hepsinin olduğu Saraçhane’de Meral Akşener kendisi konuşurken Ekrem İmamoğlu’nu yanında tutmuştu. Ve bunun da CHP’de çok ciddi rahatsızlık yarattığını Kılıçdaroğlu’ndan biliyoruz. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu sorunu yaşanmıştı Kılıçdaroğlu’yla Akşener arasında. Dolayısıyla İmamoğlu’nun desteklediği yeni bir CHP yönetiminde işler pekâlâ değişebilir.
Serhat Bey demiş ki, “İYİ Parti’nin tavrı İstanbul ve Ankara’ya altın tepside AKP’ye sunar.”
Çakır: Evet şu haliyle yani İstanbul’u bilmiyorum ama Ankara’da Mansur Yavaş’ın yeniden aday olması durumunda, ki öyle olacağa benziyor, İYİ Parti’nin Mansur Yavaş’a destek vereceğini düşünüyorum. Nasıl olur? İş birliği kapsamında olacaktır diye tahmin ediyorum. Çünkü Mansur Yavaş’ın İYİ Parti’yle çok iyi ilişkileri var. Zaten geçmişten beri gelen tanışıklıkları var. Daha sonra da geliştirdiği ilişkileri var. Ve yeniden seçim için de bu ilişkileri daha da güçlendirdiğini duyuyoruz. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun yeniden aday olması durumunda da isterse CHP’nin başında yine Kılıçdaroğlu kalsın. Yine oraya da destek bir şekilde iş birliği kapsamında yani genel bir ittifak yapmadan, mesela diyelim ki Adana’da, Mersin’de Antalya’da falan desteklemeden, ki Mersin’de kendileri de aday çıkarmışlardı biliyorsunuz, bunu yapabilirler. Bütün bunlar için aslında cumartesi günkü konuşma bu konuda bize çok net cevaplar vermedi. Meral Akşener çok net bir şekilde kesinlikle olmaz ya da ne demek tabii ki olur demedi. İttifak yerine iş birliğini gündeme getirmesiyle aslında birçok şeye kapı aralamış gibi duruyor.
Kemal Bey demiş ki, “Akşener’in derdi memleket olsaydı, parti genel başkanlığını bırakır ve Kılıçdaroğlu’na da aynı çağrıyı yapardı. Kendisi koltuğu bırakmayıp başka bırakmayanı eleştirmesi samimiyetsizlik” diyor.
Çakır: Bir ara Akşener’in o koltuğu bıraktığını biliyoruz. Daha seçimden önceki dönemde, İYİ Parti’nin ilk dönemlerinde yine Afyon’daydı. Bir kamp yapıyorlardı ve orada çıkan tartışmalarda Meral Akşener yarıda bıraktı toplantıyı ve Ankara’ya doğru yola çıktı, yoldan geri çevrildi. Bunu hatırlıyor musunuz? Bilmiyorum. Şimdi şöyle düşünmek lazım. Meral Akşener’in olmadığı bir İYİ Parti ne yapar? Nasıl olur? Kimle olur? Bu açıkçası çok belirli değil. CHP için tam aynısını söylemek mümkün değil ama İYİ Parti büyük ölçüde bir Meral Akşener partisi. Dolayısıyla Meral Akşener istifa etmek istese bile geçen sefer olduğu gibi Afyon’da olduğu gibi en kendisine karşı olduğunu varsayacağımız partililer dahi onu geri çağıracaklardır. Şu haliyle bakıldığı zaman İYİ Parti’nin Meral Akşener’den başka seçeneği yokmuş gibi gözüküyor.
“Bence seçilmiş iktidara göre kurgulanmış bir muhalefet var. Biz boşuna oy veriyoruz. Kılıçdaroğlu hiçbir başarısı olmadığı halde hep o koltukta oturuyor. Demek ki sandık boşuna diye düşünüyorum. Oy moy yok artık.”
Çakır: Bunu söyleyen çok kişi var. Hatta şey diyenler de var biliyorsunuz, iyi ki seçilmemişler diyenler de var. Bu bayağı bir tepki, bayağı bir öfke. Buralar nasıl gelişir? Açıkçası bilmiyorum ama şu haliyle baktığımız zaman ne Meral Akşener ne Kemal Kılıçdaroğlu ne diğer partiler, diğer liderler genel olarak muhalefet tabanını özel olarak da kendi parti tabanlarını tatmin edebilmişe benzemiyorlar. Dolayısıyla oy moy yok söyleminin çok yaygınlaşma ihtimali var. Yani şöyle söyleyeyim, yerel seçimlerde muhalefet bir başarısızlık yaşayacaksa bu büyük ölçüde potansiyel seçmenini sandığa götüremediği için olacak. Yani insanlar vazgeçip AKP’ye ya da MHP’ye oy vereceklerinden değil zahmet edip sandığa gitmeyecekleri için. Yani bir şekilde zahmet edip gitmeyecekleri ve lanet edip gitmeyecekleri için olacaktır. Böyle bir motivasyonu verebilmesi lazım. Ama şu haliyle yok, gözükmüyor.
Burkay Bey demiş ki, “Seçim öncesi Meral Hanım bir oy kendisine istemişti CHP seçmeninden. Yerel seçimlerde ittifak bitirilir de ayrı adaylarla girilirse bu seçmenin nasıl bir tavrı olur sizce?”
Çakır: Vallahi bilemiyorum. Açıkçası herhalde yerel seçimde kendini muhalif gören, Erdoğan’a karşı olduğunu düşünen kişiler oy verecekleri zaman tabii ki bu parti bağlılıkları olanlar adaylarına verirler ama büyük bir kısmının kazanma ihtimali yüksek olan kişiye, muhalefet adayına oy vermelerinin ihtimal dahilinde olduğunu düşünüyorum. Ama tekrar söylüyorum, sandığa gitmeme eğilimi çok güçlü olacak. Yani yarın sandık kurulsa herhalde çok kişi tepki olarak sandığa gitmeyecektir. Öyle düşünüyorum.
Evet yavaş yavaş toparlıyoruz. İYİ Parti’yi konuştuk. Meral Akşener’i konuştuk. Şu haliyle bakıldığı zaman yeni bir yolculuk var ama bu yolculuğun nereye, nasıl olduğu konusunda elimizde çok fazla bir veri yok. Ama daha bir milliyetçi vurgulu, terör bölücülük karşıtı vurgulu, sığınmacılığı temel mesele edinmiş bir Akşener ve İYİ Parti gözüküyor. Ama tüm bunlar bu partinin önünü açar mı ya da önünü açmak bir kenara düştüğü yerden kalkmasını sağlar mı? Kendi gücünü toparlamasını sağlar mı? Gücünü arttırmanın ötesinde sağlar mı? O açıdan bakıldığı zaman açıkçası bence şu haliyle İYİ Parti çok da iyi bir yerde gözükmüyor. İYİ Parti’nin iyi bir yerde gözükmüyor olması diğer muhalefet partilerinin iyi bir yerde olduğu anlamına da gelmiyor. Şunu da özellikle söylememe izin verin, İYİ Parti’nin muhalefet iddiası varsa ki var, yapabileceği en iddialı şey ekonomi konusunda iktidarı eleştirmektir. Ki konuşmasının girişinde Meral Akşener bunu yaptı ama yaptıktan sonra da bir yerde Mehmet Şimşek’e övgüler sıraladı yani, “Mehmet Şimşek iyi ama patronu kötü” demeye getirdi. Olay bu kadar basit mi? Mesela Daron Acemoğlu, biliyorsunuz Türkiye’nin önde gelen dünya çapında ekonomist, MIT’de ekonomi profesörü, dün yaptığı sosyal medya paylaşımlarında net bir şekilde Mehmet Şimşek’in zamanında ekonomi yönetiminde olduğu zaman Türkiye’nin çok büyük fırsatları kaçırdığını söyledi. Bu kadar basit bir şey var. Mehmet Şimşek çok da böyle bir başarı öyküsü söz konusu olan bir şahıs değil. Tabii ki diğerlerine göre en sonuncu isme göre, Nebati’ye göre daha bildik bir isim olabilir ama Meral Akşener’i kalkıp Mehmet Şimşek’e de duyduğu saygıdan bahsediyor olmasını ben açıkçası yadırgadım. Tabii ki şöyle bir şey var, hani o klasik ekonominin iyi olması herkes için iyidir vesaire, kimse ekonominin kötü gitmesi üzerine propaganda yapamaz, tamam bunların hepsi doğru ama bir de açık söylemek gerekirse İYİ Parti’nin ekonomik kadroları Mehmet Şimşek’in çok daha ötesinde, çok daha başarılı olabilecek isimler. Bunlar varken Meral Akşener’in kalkıp Mehmet Şimşek’e saygı ve övgü belirtmesi beni açıkçası şaşırttı.
Son olarak bir izleyicimizden bir yorumla bitirelim. “Merkez sağ partiler geçmişte ülkeyi çok yönetmiş sanki. Onlardan kurtulmak için AKP’yi seçti millet. AKP günümüzde düzenin partisi olduğu için halk ondan da kurtulmak istiyor” diyor. Ama bu halkın yüzde 52 ile yine Erdoğan’a oy verdiğini hatırlatmakta yarar var. Tabii ki şöyle bir şey var, buradaki olay Erdoğan’ın başarısından çok muhalefetin başarısızlığıydı. Ve burada İYİ Parti’nin ve Meral Akşener’in de rolü önemliydi ama kendi hallerine bırakıldıkları zaman bu sorumlulukları yeterince idrak etmiş görünmüyorlar, bu notu düşelim. Ve hepinize çok teşekkür ederim. İYİ Parti’yi ve Meral Akşener’i değerlendirmeye çalıştık. Sizlerin yorumlarınız, sorularınızdan hareketle hepinize çok teşekkürler. Çok iyi bir yayın oldu. Çok sağ olun. Söyleyeceklerimiz bu kadar. İyi günler.