Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Kötülük pandemisi

Her gün bir semptomunu gözlemlediğimiz salgının adı “kötülük pandemisi”. Bu ülkede her daim var olan, ancak iktidar olmasıyla birlikte zincirlerinden boşalan kötülük, farklı varyantlara evirilerek yayıldı, yayıldı ve artık bir pandemiye dönüştü.

Biliyoruz ki; trafikte dayak atan maganda salıverilirken, savaş istemiyorum diyen akademisyen kovulur. Biliyoruz ki artık; kadın katillerinin cezaları indirilirken, Gezi tutukluları canavarca hisle insan öldürmüşçesine en ağır cezalara çarptırılır. Biliyoruz ki; onur, haysiyet kalmadı kapı kullarında. Parayla açılır, parayla kapanır birçok kapı.

Aynı gün iki farklı karar; hakem döven Faruk Koca’nın salıverildiği gün, kamuoyunun vicdanını yaralayan birçok davada gönüllü avukatlık yapmış, bu ülkenin tertemiz hak savunucularından TİP Hatay Milletvekili Can Atalay Anayasa Mahkemesi kararına rağmen serbest bırakılmadı. Yani hükümet diyor ki; Anayasa Hukuku değil, yandaşlık hukuku uyguluyorum.

Hükümetin bu tercihinin ardından milletvekilinin gasp edilen hakkı için, ülkede alıp yürüyen yolsuzluklar için, talan için, cinayetler için, ekonomik krizle bizden çaldıkları haklarımız için sokağa dökülmeyenler, Faruk Koca’yı kahraman gibi karşılamak için sokağa döküldü. Tarikat yurtlarında öldürülen çocuklar için sokağa dökülmeyenler, Filistin bahanesiyle sokağa dökülüp, “bu kadarı da yetmez, hilafet isteriz” diye slogan atıyor. Demek ki cahil ve kandırıldığı için hakkını aramadığı düşünülen kitle başımıza gelen hiçbir trajedi umurunda olmadığı için sokağa dökülmüyormuş.

Asıl organize olma yeteneğini kaybeden seküler kesim ancak bu tavırdan dolayı kimseyi suçlayamıyorum. Seküler kesim yorgun, bıkkın. Artık laf anlatamamaktan, haklı olduğu halde haksız muamelesi görmekten, kaba saba muamele görmekten, evine sokmayacağı insanlardan hakaret işitmekten, kendi oy verdiği partiler tarafından bile makbul vatandaş sayılmadıkları için bu insanlar küskün. Kollarını kıpırdatacak halleri kalmadı çünkü artık demokratik tepkilerle bir şeyleri düzeltebileceklerine inanmıyorlar. Haksız değiller. Kalabalık bir holigan grubun arasında yere düşmüş gibiyiz, ayağa kalkmaya her yeltendiğimizde yeniden kollarımıza, bacaklarımıza basmaya başlıyorlar. Sanırım bu kalabalık geçene kadar yerde cenin pozisyonunda durmayı yeğliyor çoğumuz.

Ta ki, biri gelip kolumuzdan tutana kadar, birileri bizi ne kadar yalnız bıraktığını fark edene kadar. İçten içe biliyoruz aslında belki de, artık sona yaklaştıklarını. Her şeyi tükettiler, artık kendi kuyruklarını yiyorlar. Belki de bu yüzden yılgın yüzlerle izliyoruz. Tıpkı çığırından çıkmış şımarık bir çocuğun dikkat çekemediğini anlayınca sıkılıp durmasını bekler gibi.

Topluma yayılan bu bencil, hoyrat ve kaba tavırların normalimize dönüşmesinden endişe ederken, bu tavrı benimseyenlere cesaret verenlerin daha da çirkinleştiğini, artık mevki, makam umursamadan küfür ve hakaret ettiklerini görüyoruz. Adeta kötülükte yarışıyor, nefret objesi olmaktan haz alıyorlar. 

***

29 Mayıs sabahı yerel seçim çalışmalarına başladığını duyuran AKP, hâlâ adaylarını belirleyememiş olmanın stresini yaşarken, bir yandan da artık seçim klasiği haline gelmiş oyununu sahneye koyuyor.

Provokasyonun ilk ayağı; Diyarbakır’da seçilmiş belediye başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın yerine atanan kayyum tarafından bir bulvara Şeyh Sait ismi verildi. Bu hamleden elde edilmek istenen murâdı ezber ettik artık. Muhalefette ittifak hazırlığındaki milliyetçi siyasetçiler kararı eleştirecek, Kürt siyasetçiler itirazlar karşısında savunmaya geçecek. CHP her iki taraf arasında denge kurmaya çalışırken iki taraf da CHP’ye sırtını dönecek, ortalık Arap saçına dönecek. Arap saçı uçsuz bucaksız çölde döne döne uçuşurken, kovboy belindeki tabancasını çıkarıp ateş edecek ve herkes ona bakacaktı. İstediği kavga ortamını yaratamasa da kovboy tabancasını çıkardı ve 12 asker şehit oldu.

CHP lideri Özgür Özel ne Şeyh Sait gündeminde hükümetin tuzağına düştü, ne şehitler sebebiyle failin arkasında sıraya girdi. Ancak asıl civcivli kısım şimdi başlıyor. CHP liderini terör yanlısı diyerek hedef göstermek.

Vay, siz misiniz DEM Partiyle kavga etmeyip onları düşmanlaştırmayan, diye cadı avına çıktı AKP trolleri ve kalemşörleri. Artık ülkemizin utanç klasiği haline geldiği üzere, şehit cenazesinde ailenin acısını zerre kadar umursamayan provokatörler, CHP lideri aleyhine sloganlar attı ve ilk perde kapandı.

Bu ülkede bir zamanlar, AKP bütün hassasiyetlerimizi siyasetine meze etmediği zamanlar, bir asker şehit düştüğünde günlerce konuşulurdu. Erdoğan şehit cenazelerinde tabuta dirseğini yaslayıp, “birkaç şehidimiz var” dediğinden beri acı değil, öfke konuşulur oldu.

Hükümet laboratuvarlarında üretilen Kötülük Pandemisi bizi de etkisi altına aldı. Artık kimsenin aklı safça düşünemiyor, kalbi safça sevemiyor. Her şeyin altında bir şey arıyor, komplo teorileriyle yorum yapıyoruz. Onların kafasıyla düşünüyoruz, hangi olayı kim bilir hangi üç kuruşluk menfaat için yaptıklarını anlayabilmek için. Şehit cenazeleri artık provokasyon yaşanması beklenilen olay mahallerine döndü. Nasıl bu kadar bencil ve kötü olabiliyorsunuz anlatsanıza? Nasıl bu kadar vicdansız ve gaddar olabiliyorsunuz? Ne uğruna? Elde ettiklerinizle tatmin de olamıyorsunuz. Kara delik gibi iyi olan ne varsa yutuyor ama doymuyorsunuz.

Özgür Özel, provokasyona rağmen oyuna gelmeyince bu sefer ikinci perdeye geçildi.

12 Eylül Darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi’nde İç Güvenlik Komutanı olarak görev yapmış, 22 Ekim 1988 günü işkence ettiği insanlardan Laz Kemal’in selamıyla öldürülen ve şehit rütbesi verilen Esat Oktay Yıldıran’ın adı İzmir’de bir okula verildi. İlk tahrik edici hamlenin ve 12 askerin şehit olmasının ardından yapılan bu üçüncü hareketle bir kere daha Türk ve Kürt gerilimi yaratılmak istendi.

Şahsımın ilk defa uyguladığı bu kanlı seçim kampanyasından “AKP’li Yıllara İçeriden Bakış” yazı dizimde bahsetmiştim.

“Bir el, barışa uzanan eller kırılsın diye uğraşıyor.”

Kürtlerin AKP ile girişilen barış sürecinde masadan kalkmalarının bedeli 2015 yılından beri ödetilmeye çalışılıyor. Tahir Elçi öldürülüyor, Selahattin Demirtaş hapsediliyor, Gar katliamı ile korku iklimi yayılıyor. İntikam süreci başladıktan sonra Kürtlerin siyasi kanadıyla yan yana gelen siyasetçiler terör yanlısı suçlamasıyla toplum önünde hedef gösterilirken, kanlı savaşın örgütteki temsilcileri devlet televizyonunda ağırlanıyor. Bu ne yaman çelişkidir?

Şahsım, her zaman olduğu gibi problemleri çözmek yerine tüm problemlerin ipini elinde tutmak ve herkesi kendine muhtaç bırakarak oyunun tek kazananı olmak istiyor. Oyunda şike var diyerek oyunu terk edenleri düşmanlaştırıyor, başka kimseyle oynayamasınlar diye yaygara koparıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu 2023 seçimlerinde değerli kılan özelliklerinden biri de buydu işte. Alışılmış CHP çizgisinin aksine, hükümetin tüm şeytanlaştırma çabalarına rağmen dik durup Kürt siyasetçilerle görüşmeye devam etmiş, onlar da Adalet Yürüyüşünde kendisine eşlik etmiştilerdi. Şahsım için bu korkunç bir manzaraydı. Bu yüzden var gücüyle savaştı her iki tarafla da. Kürtleri her seçimde taraf seçmeye zorladı:

Öcalan mı, Demirtaş mı?

Savaşmak ve pazarlık halinde olmak mı, barışmak ve artık huzur içerisinde yaşamak mı?

Sanki onunla pazarlık masasını seçseler gün yüzü gösterecekmiş gibi. Pazarlık söz konusu olduğunda ne kadar cimri olduğunu hepimiz biliyoruz.

Hepimizle alay ediyorlar. Ne -20 derecede metrelerce karın içerisinde incecik çadırlarla üs kurdurdukları şehitler umurlarında, ne yıllardır sistematik olarak yoksul ve yoksun bırakılan Kürtler. Umurlarında olan tek şey, her daim kazanan olmak için pazarlık yapan tek güç olmak.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye uyguladığı aşı tutmuş ki, bugünkü CHP lideri Özgür Özel sonsuz özgüvenle “AKP’nin bu ikiyüzlü siyasetinin arkasında sıra olmayacağız” diyebiliyor. Kürt siyasetçilerin bir kısmı da, muhalif siyasetçilerin bir kısmı da yeniden piyasaya sürülen bu kanlı seçim kampanyasının farkında.

İlk üç denemesinin ardından muhalefeti istediği gibi yönetemeyen AKP, Cumhur İttifakı ortağı Hüdâ-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu üzerinden Eyalet Sistemini gündeme getiriyor. Kadın hakları konusunda CHP’li vekil Gizem Özcan konuşurken grubunu kışkışlayarak dışarı çıkaran Özlem Zengin, Zekeriya Yapıcıoğlu eyalet sistemini tartışmaya açtığında milli duyguları kabarıp tepki göstermemiş. Şehit cenazesinde Özgür Özel yuhalatanların dertleri gerçekten eyalet sistemini tartışılabilir kılmak mı? Yoksa bir türlü mindere çekemedikleri CHP ve DEM Parti vekillerine “kışkırsanıza ulan” mı diyorlar?

AKP için tartışılacak hiçbir şey yoktur, anlaşılabilecek şeyler vardır. Onların da şartları her an değişebilir. Hiçbir sebep gösterilmeden, tek taraflı feshedilme maddesi içeren antlaşmalardır bunlar. Eski ortaklarının hepsi bunu çok iyi bilirler.

Kürtlerin çözülmesi gereken sorunları var ancak bunların çözümü için masada her iki taraftan da elini kana bulamamış insanların olması gerekiyor. Bu ülkede barış sağlanacak, buna tüm kalbimle inanıyorum. Ancak barış, kendi ikbali için gencecik çocukların ve ailelerinin gözünün yaşına bakmayan zalimlerin eliyle değil, gerçekten bir arada yaşamak isteyenlerin cesaretiyle sağlanacak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.