Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde “İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan Adayı Tanıtım Toplantısı” düzenledi. Toplantıya CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de katıldı. Özel, İmamoğlu’nun şehri, İstanbulluların teveccühleriyle beş yıl daha yöneteceğini söyledi.
AKP 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere yönelik ilk aday tanıtım toplantısını İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde yapacak. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 Ocak’ta yapılacak bu toplantıda İstanbul adayını da açıklayacağını bildirdi. Sahaya “Türkiye bilir, gerçek belediyecilik AK Parti’dir” sloganıyla çıkacak olan AKP’de iki aşamalı aday tanıtım toplantısının ikincisi Ankara’da düzenlenecek. Erdoğan Seçim Beyannamesi’ni de kamuoyuyla paylaşacağı 15 Ocak’taki bu toplantıda, Ankara adayını da ilan edecek.
Ruşen Çakır izleyicilerin yorumları ve sorularıyla değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Sizlerle uzun zamandır yapmadığımız birlikte yayını yapıyoruz. Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı: 87 gün ve bunu konuşalım istiyorum. Nasıl olacak? Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarında canlı yayınlarda chat bölümlerine sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazabilirsiniz. Şu hâliyle bakıldığı zaman çok fazla bir yerel seçim havası yaşanmıyor. Ama bugün Ekrem İmamoğlu –zâten aday olduğunu biliyorduk– adaylığını resmen açıkladı, Özgür Özel’in de olduğu bir toplantıda, Haliç Kongre Merkezi’nde. Pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı yerde İstanbul adayını açıklamasını bekliyoruz. Duyurdular, bir hafta sonra Ankara’da Ankara adaylarını açıklayacaklarmış. İstanbul adayı olarak Ali Yerlikaya ve Murat Kurum’un adı geçiyor. Yeni bakan ve eski bakanların adı geçiyor. Başka isimler de var; ama birileri, bâzı meslektaşlarımız çok iddialı bir şekilde Kurum’un kesinleştiğini söylüyorlar. Yine de belli olmaz diyelim. Peki neler oldu bugüne kadar? Bundan sonra neler olabilir? Bunları sizlerle konuşalım.
Bir kere bunun çok fazla şeyi değiştirme ihtimâli yok. Ama son seçimlerde muhâlefetin yaşadığı ağır yenilginin ardından yerel seçimlerin siyâseten ayrı bir önemi var. Burada tabiî 5 yıl önceden farklı olarak bir ittifak yok, Millet İttifâkı yok. CHP’nin kazandığı büyükşehir belediyelerini koruyabilmesi ve üstüne yeni belediyeler ekleyebilmesi çok zor gözüküyor. Ama hiçbir şey yine de belli olmaz. Unutmayın, bir önceki seçimde de ne olmuştu? 2018’de Erdoğan seçilmişti, iktidar kazanmıştı; ama ardından yapılan yerel seçimlerde muhâlefet beklenmedik bir zaferle çıkmıştı. Bu sefer aynısı olabilir mi çok emin değilim, ama muhâlefetin yoluna devam edebilmesi için bu seçimde, özellikle CHP’nin yeni genel başkanıyla bu seçimde bayağı bir varlık göstermesi gerekiyor. Bu anlamıyla bakıldığı zaman, siyâseten aslında önemli. Tabiî bir önce yaşadığımız seçim kadar târîhî olmasa bile önemli; çünkü bu seçimi de iktidar güçlü bir şekilde alırsa, meselâ İstanbul’u, Ankara’yı geri alırsa o zaman muhâlefette zâten var olan hayal kırıklığı, moral bozukluğu çok daha derinleşecektir.
Ahmet Arat diyor ki: “AKP seçmeninde 5 puan fire olmaz ise muhâlefet çok zorlanır”.
Evet, fire önemli. Olup olmayacağı önemli. Özellikle burada ilginçtir, Yeniden Refah Partisi’nin adı çok geçiyor AKP tabanından oy alma potansiyeli olan parti olarak. Daha önce AKP’den kopmuş olan Gelecek ve DEVA partileri bir anlamıyla havlu attılar, öyle söyleyelim. Bu yerel seçimlerde çok güçlü bir şekilde bir şeyler yapma imkânları gözükmüyor. Yine aynı şekilde Saadet Partisi de Yeniden Refah Partisi’ne kıyasla çok kötü bir yerde duruyor. Dolayısıyla AKP’de bir çözülme olursa ya da belli bir oy kaybı olursa bundan muhâlefet istifâde eder mi? Bir câzibe merkezi olarak Gelecek, DEVA, Saadet Partisi gözükmüyor açıkçası. İYİ Parti olabilir mi? İYİ Parti’nin işi de –sorularda, yorumlarda gelirse konuşuruz– bayağı bir zor. Bu yerel seçimlerde “hür ve müstakil” katılma karârını aldı İYİ Parti biliyorsunuz ve dolayısıyla bayağı zorlanacağa benziyor. Çok kritik bir seçim. Burada İYİ Parti’nin nasıl bir performans göstereceği önemli. Hür ve müstakil girip başarılı olursa İYİ Parti’nin önü açık olur. Ama başarının kıstası ne? Bir kere İl Genel Meclisi’nde aldığı oy oranı olacak. Ama onun ötesinde de İl Belediyesi kazanabilecek mi? 5 yıl önce CHP desteğine rağmen bunuyapamamıştı. Bu sefer yapabilmesi çok çok zor. İmkânsız gibi, öyle söyleyeyim.
Muharrem Palaz –evet, en sâdık izleyicilerimizden– diyor ki: “CHP İzmir adayı konusunda niçin karar veremedi? Bu konuda tartışmalar olduğuyla ilgili haberler duyuyoruz. En kolay İzmir olması gerekirken en zor İzmir oldu. İzmir il yerel örgütü, merkez anlaşamıyor mu?”
Şimdi burada Muharrem Bey’in söylediği olay çok önemli. Şundan önemli: İzmir CHP’nin kazanma ihtimâlinin en yüksek olduğu yer. Onun için de çok aday var. Çok kişi birden baskı yapıyor. Bunu şeylerde de görüyoruz; meselâ İstanbul, Ankara ve yine İzmir’in kazanması çok yüksek olan ilçelerinde de görüyoruz. Meselâ bir Kadıköy’de, bir Bakırköy’de, bir Ataşehir’de, baktığımız zaman Beşiktaş’ta Şişli’de çok sayıda aday adayı var CHP’den ve buralarda iş zorlanıyor. Tunç Soyer’in tekrar olmayı istediğini biliyoruz. Fakat Tunç Soyer olayında, onun son CHP Genel Kurultayı’nda tercihini son anda Kılıçdaroğlu’ndan yana yapmış olması aleyhine bir durum herhalde, öyle gözüküyor. Dolayısıyla Tunç Soyer olma ihtimâli var; ama yine de belli olmaz.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Faruk Teker: “Kişisel bir soru: Bir solcu gazeteci olarak çok yoruldunuz mu? Metin Hoca’yı unutmadık.”
Vallahi yorgunluk var. Solcu da olmasak yine yorulur muyduk bilmiyorum; ama evet, yorgunluk var. 60’ı çoktan aştık. Hele ülkenin gidişâtı, yorgunluğu… Hani nasıl denir? “Yorulduğumuza değdi” diye bir lâf vardır ya? Yorulduğumuza değmiyor — öyle söyleyeyim. Metin Hoca derken, Metin Lokumcu’yu kastediyorsunuz herhalde. Benim kuzenimdi. Evet, unutmak mümkün değil.
Çağrı Dönmezdemir: “AKP’nin muhtemel İstanbul adaylarının tamâmının İmamoğlu karşısındaki popülarite eksikliği muhâlefet için avantaj yaratır mı?”
Normal şartlarda tabiî ki yaratır. Ama şunu unutmayalım; bir önceki seçimde de İmamoğlu popüler bir isim değildi. Beylikdüzü’nin belediye başkanıydı. Doğru dürüst kimse tanımıyordu ve bir çıkış yaptı. Şimdi AKP için geçerli olan isimler, söz konusu olan isimler bir Ekrem İmamoğlu gibi değil. Yani bakanlık yapmış isimler. Meselâ Ali Yerlikaya son dönemin en popüler, hattâ muhâlefetin de övgü düzdüğü bir İçişleri Bakanı. Kurum daha önce bakanlık yaptı ve AKP’den de İstanbul 1. bölgeden seçildi. Dolayısıyla onlar bir Ekrem İmamoğlu’nun 5 yıl önceki çıkışına benzetilemez. Fakat şurası muhakkak: Ekrem İmamoğlu popüler bir isim, belli bir karizması var ve özellikle kampanya performansı çok iyi. Bunu daha önce gördük. Erdoğan’ı İstanbul’da iki kere yendi. Dolayısıyla şu anda söz konusu olan adayların hepsinin işinin Ekrem İmamoğlu karşısında zor olduğunu kabul etmek lâzım. Fakat burada şunu da kabul etmek lâzım: İmamoğlu 5 yıl önce kazanırken İYİ Parti’nin adayı yoktu. İYİ Parti şimdi aday çıkaracak. Bu aday olabildiğince kendilerine göre güçlü bir isim olacak. Dolayısıyla oradan bir fire olacak. DEM Parti muhtemelen aday çıkaracak, henüz netleşmedi İstanbul’dan büyükşehirde aday çıkarıp çıkarmayacakları. Bütün bunların da İmamoğlu’nu zorlayacağını söylemek lâzım. İmamoğlu’nun bu seçimde iktidardan da oy alabilmesi gerekiyor. Yani normalde AKP’ye oy veren seçmenden de oy alabilmesi gerekiyor.
Emin Kalyoncu diyor ki: “Mâlûmunuz olmayan bir şey söylemeyeceğim de, anayasa ihlâli olan yurdumuzda hangi motivasyonla sandığa gideceğiz?”
İşte bu motivasyonla da sandığa gidebilirsiniz. Bundan duyduğunuz rahatsızlık da sizi sandığa yöneltebilir Emin Bey. Demin bir izleyicimiz “solcu bir gazeteci” dedi. Ben zamânında anayasal düzeni yıkmakla yargılanmış birisiyim. Biz solcular yıllardır bu ülkede anayasal düzeni yıkmakla yargılanırız. Hattâ idam olanlar da oldu bu nedenle; Deniz Gezmiş ve arkadaşları başta olmak üzere. Ve şu anda görüyoruz ki, Emin Bey’in de söylediği gibi, anayasayı göz göre göre ihlâl eden, anayasal düzeni iptal eden bir iktidar var. Bu çok kritik bir olay tabiî ki, şu anda yaşanan Anayasa Mahkemesi meselesi. Bu var diye sandığa gitmezseniz ne anlamı olacak onu anlayamıyorum. Yani bu sizi kızdırmış belli ki ve kızıyorsanız da haklısınız. Bu da bir motivasyon olabilir.
Hatice Deniz demiş ki: “Ekrem İmamoğlu’nun yöneticiliği popülerliğiyle paralel mi?”
Vallahi bunu herkes kendisi takdir etsin. İstanbul’da yaşayan insanlar olarak birtakım şeyleri görüyoruz. Bir de belediyenin yaptığı, özellikle son dönemde iyice artan, yapıp ettiklerini anlatan şeyler var. Özellikle yoksullara yönelik, dar gelirlilere yönelik, kadınlara yönelik çok ciddî faaliyetleri olduğunu görüyoruz, gözlemliyoruz. Kimileri bâzı yerlerde şikâyet ediyorlar; ama tabiî ki bir anlamda bu seçimde Ekrem İmamoğlu’nun yöneticiliği de oylanacak. İktidar tabiî baştan îtibâren onu başarısız göstermeye çalışıyor. Hattâ biliyorsunuz özellikle toplu taşımaya yönelik olarak birtakım sabotajlar da yapıldı, belgelendi. Bilemiyorum, artık bunun karârını seçmen verecek diyelim.
Göktürk Yılmaz: “Sağ kesimde Ali Yerlikaya’nın aday olmaması gerektiğini savunan çevreler var. Gerekçesi: Bakanlık işini iyi kotarması. Sizce bakanlık görevini iyi yürüttü mü, yoksa biraz fazla mı parlatıldı?”
Şimdi bu mesele aslında başlı başına bir yayın konusu; Ali Yerlikaya. Ali Yerlikaya ilk defa iktidâra gelen bir partinin ya da bir cumhurbaşkanının içişleri bakanı değil. 20 küsur yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidârının ve belli bir süredir cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın içişleri bakanı. Ve bir bakıyorsunuz, gelir gelmez ülke çapında her türlü uyuşturucu, kara para aklama vs. aklınıza gelebilecek her türlü çeteye karşı muazzam operasyonlar yapıyor. Peki bunlar nereden geldi? Bunlar ne arıyorlardı? Bir de bu kadar kısa sürede bunları yapabiliyorsanız, bu istihbâratları nasıl topladınız bu kadar kısa sürede? Dolayısıyla burada Ali Yerlikaya başarısı varsa –ki yaptığı operasyonlar başarılı olarak görülüyor– bu aslında Süleyman Soylu’nun biriktirdiği bir mîras. Sonuçta Süleyman Soylu da Erdoğan’ın bakanıydı. Yani Ali Yerlikaya’yı tek başına düşünmemek lâzım. Yani Erdoğan ilk kez cumhurbaşkanı oldu ve bir içişleri bakanı atadı ve bu içişleri bakanı önceki yönetimin pisliklerini temizliyor değil. Bir pislik temizleme varsa –ki var– bu daha önceki dönemlerin biriktirdiği pislikler. Dolayısıyla böyle bakmak lâzım. Görevini iyi yürüttü mü? Yapması gerekeni yapıyor diyelim. Buradaki sorun, Süleyman Soylu’nun yapması gerekenleri yapmamış olması ve ona bayağı bir iş biriktirmiş olması.
Tayyar Ateş demiş ki: “Kılıçdaroğlu’nun bugünkü toplantıya dâvet edilmesine rağmen katılmaması açıklanacak bir şey değil.”
Evet, Ekrem İmamoğlu’nun toplantısına davet edilmiş –ben bilmiyordum– ve katılmamış. Bence Ekrem İmamoğlu’nu zor durumda bırakacak bir şey değil, onu düşünüyorum. Yani Kılıçdaroğlu orada protokolde önde olsaydı bu Ekrem İmamoğlu’nun lehine puan yazar mıydı açıkçası çok emin değilim. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun, CHP tabanı başta olmak üzere genel olarak muhâlefet nezdinde îtibârı pek yok yani. Böyle bir îtibar falan yok ve hâlâ bir öfke var. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’yla berâber fotoğraf vermek çok da iyi bir şey olacak gibi gözükmüyor.
Meltem Meltem: “Herkes aday çıkartsın. HDP –HDP yok, DEM Parti var‑, TİP ve küçük sağ partiler de aday çıkartsın. Belki en iyisi bu. ‘Kılıçdaroğlu kazanır’ dedikten sonra siz bu konuda çok düşünmüşsünüzdür. Siz ne dersiniz?”
Kimsenin işine karışmamak lâzım. Nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar. Normal şartlarda olması gereken, herkesin kendi adayıyla yarışmasıdır tabiî ki. Ama Türkiye’de normal şartlar yok ve biliyoruz ki iktidar seçime ittifakla giriyor. MHP birçok yerde aday çıkarmayacak; meselâ İstanbul’da, Ankara’da çıkarmayacak. Dolayısıyla eşitsiz bir durum oluyor şu anda. Bakalım ne olacak?
Adem Yılmaz: “Kılıçdaroğlu’nun yaşadığı hayal kırıklığını İmamoğlu’nun da yaşayacağını düşünüyorum. İmamoğlu ne yazık ki kampanyasını çok önceden başlatması gerekiyordu. Altılı Masa’nın da desteği olmadan kazanması zor.”
Adem Bey, zâten Altılı Masa kalmadı. Olunca da kazanılmıyormuş, bir de bakalım, olmadan deniyorlar. Kampanyayı zamânında başlatıp başlatmadığı… Bugün yaptığı lansman tabiî ki önemli; ama bir süredir zâten belediye imkânlarıyla sürekli olarak yaptıkları, yani İstanbul’da metroya bindiğinizde –ki ben biniyorum– toplu taşımalara, metrobüse vs.’ye bindiğinizde görüyorsunuz ki sürekli bir Ekrem İmamoğlu propagandası var. Billboard’larda var, şurada var burada var. Yani çok da geç kalmış sayılmaz. İşin ilginç tarafı AKP’nin hâlâ adayını açıklamamış olması — ki bu pazar günü nihâyet açıklayacaklar. Ekrem İmamoğlu’nun zâten biliniyor aday olduğu. Yaptıkları ortada. Dolayısıyla onun kampanyadan ziyâde öteki tarafın adayının çıkması ve o adayla kıyaslanması gerekiyor.
Coşkun Soysal: “Muhâlif seçmen ‘Nasılsa diğer muhâlif partiler İstanbul’da güçlü değil’ diyerek tabanda ittifâkı kendiliğinden gerçekleştirir mi?”
Evet, zâten Ekrem İmamoğlu’nun “İstanbul İttifâkı” dediği bu. Ankara’da da Mansur Yavaş benzer bir şey bekliyor. İzmir bekliyor olabilir. Adana, Mersin, Antalya, buralar da bekliyorlar. Yani şöyle bir perspektif var; diğer partiler aday gösterse bile, o partilerin seçmeninin önemli bir kısmı stratejik oy kullanır, kendi adaylarının kazanamayacağını görecekleri için en güçlü partiye –ki o genellikle CHP oluyor–, en güçlü partinin adayına oy verir diye bir beklenti var. Bunun ne kadar olacağı tartışmalı. Benim bir gördüğüm, 2014’te yerel seçimde İstanbul’da –bu örneği çok tekrarlıyorum– HDP Sırrı Süreyya Önder’i aday göstermişti, CHP’nin adayı Mustafa Sarıgül’dü. Ve HDP’nin bir önceki seçimde aldığı oyun yarısından azını alabilmişti Sırrı Süreyya gibi bir isim. Öyle hatırlıyorum, yanlışım varsa izleyicilerim düzeltir, bunu daha iyi bilenler varsa. Öyle hatırlıyorum. Dolayısıyla Mustafa Sarıgül gibi bir isme bile Sırrı Süreyya Önder varken oy verebilmiş bir HDP seçmeninden bahsediyoruz. Ekrem İmamoğlu’yla ya da Adana’daki belediye başkanıyla ya da Mersin’deki belediye başkanıyla bu çok daha mümkün.
Mithat Bey demiş ki: “Muharrem İnce’ye belediye verileceğini düşünüyor musunuz ya da verilmeli mi?”
Bilmiyorum. Yalova’yı bırakabilirler, ama kazanabileceğini sanmıyorum. Yani bu, CHP’nin kazanabileceği yerlerde Muharrem İnce’ye –yani Muharrem İnce diyorum, Memleket Partisi’ne– belediye başkanlığı bırakması, daha önce Kılıçdaroğlu’nun o kadar milletvekilini küçük partilere ulûfe dağıtır gibi dağıtması anlamına gelir. Bir tür yakınlaşma olduğu kesin CHP’yle Memleket Partisi arasında. Ama bu böyle bir pazarlığa inecek mi? Yani şu ilçe, şu il pazarlığına inecek mi açıkçasıbilemiyorum. Ama zâten Memleket Partisi’nin –şimdi Memleket partililer varsa onlar biraz kızacaklardır biliyorum ama– bir geleceği yok. Ve Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel’in gösterdikleri sıcak ilgiyi değerlendirecektir diye düşünüyorum.
Şakir Kaya demiş ki: “Bilge Yılmaz’ı konuk ederseniz sevinirim.”
Evet, ben de sevinirim. Kazara bu yayını izliyorsa buradan mesajı alsın. Kendisi Amerika Birleşik Devletleri’nde. Belki uzaktan olabilir, ama şu günlerde çok konuşmak istemediğini biliyorum. Kendisine daha önce sordum. Çünkü İYİ Parti’nin durumları biraz karışık olduğu için çok fazla şey yapmak istemiyor. Son dönemde sosyal medya paylaşımlarını da bayağı bir azalttı farkındaysanız. Ama iyi olur.
Erdem Tüfekçi de demiş ki: “Bilge Yılmaz’ın İYİ Parti’yi bıraktığı gün İYİ Parti’nin fişi tam çekilmiş olur. Seçim sonrası veya öncesi CHP’ye geçer mi merak ediyorum veya CHP İYİ Parti’nin tabanını çekebilir mi?”
Bilge Yılmaz’ın CHP’ye geçeceğini sanmıyorum. Herhalde geçmeyeceği bence kesin. Ama İYİ Parti’de kalır mı bilmiyorum. Belki siyâsetten çekilir, onu bilemiyorum. Ama şu hâliyle İYİ Parti’de görevini sürdürüyor. CHP’nin İYİ Parti’nin tabanını en azından bu seçimde bâzı adaylarıyla bâzı büyükşehirlerde alma ihtimâli var geçici de olsa. Hepsini değil tabiî.
Ruken Kaya: “Tabanda işbirliği ya da ittifak ümidi büyük bir risk. İmamoğlu’nun bu riski alması ne derece doğru? Seçim kazanmak için oy hesâbını iyi yapmalı ve DEM Parti’yle açık bir işbirliğini zorlamalı.”
Olabilir, ama aynı zamanda DEM Parti’yle açık bir işbirliğinin, diyelim ki İYİ Parti tabanından gelecek oyların gelmesini engelleme ihtimâli de var. Dolayısıyla çok hassas işler bunlar. Yani açıkçası hangi yolun doğru yol olduğunu inanın bilmiyorum. Fakat Ekrem İmamoğlu’nun çok güçlü bir danışman çevresi var. Oralarda herhalde birtakım formüller ve yöntemler üzerinde çalışılıyordur.
Burhan Koç: “Özgür Özel’in Türkiye İttifâkı için yaptığı çağrıyı çok önemli buluyorum. Bu ittifâkı sağlayabilecek tek isim de Ekrem İmamoğlu gibi görünüyor.”
Bir anlamda Mansur Yavaş da Ankara’da bunu yapabilir. İzmir’de aday kim olursa bunu yapabilir. Ama tabiî ki en popüler isim Ekrem İmamoğlu dediğiniz gibi.
Terkis Kaprilyan: “İktidârın Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımaması sandığa nasıl yansır? İktidar seçmenleri herhangi bir tavır gösterebilir mi?”
Bundan dolayı göstereceklerini sanmıyorum. Zâten seçmenin önemli bir kısmının da bu olaydan haberdar olduğunu düşünmüyorum. Bunlar daha böyle birtakım –çok şey gibi olmasın ama– elitlerin konuştuğu, siyâsetle çok ilgili insanların konuştuğu işler. Bilenler de, yani Erdoğan yanlısı olup bunu görenler de açıkçası, “Reisin vardır bir bildiği” diye düşünüyorlardır, öyle tahmin ediyorum.
Evet bayağı bir soru var.
Zafer Polat: “Seçime gideceğimizi düşünüyor musunuz?”
Zafer Bey, ne diyorsunuz ya bir dakika? Gideceğiz tabiî canım yani. Yerel seçimler olacak, yani onun târihini de değiştiremiyoruz. Olacak yani, olmaması için bir neden yok.
“İmamoğlu’nun İstanbul ilçeleri aday seçimlerinde karar verici olması doğru olur mu? Parti yönetimiyle bu konuda görüş ayrılığına düşebilir mi?”
Şimdi açıklanan adayların büyük bir kısmı şu âna kadar İstanbul ilçelerinde İmamoğlu’nun Büyükşehir Belediyesi’ndeki kadrolarından isimler. Esas dananın kuyruğu, başta söylediğim gibi kazanma ihtimâlinin yüksek olduğu ilçelerde kopacak. Meselâ bir Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Bakırköy gibi yerlerde kopacak. Buralarda hangi adaylar nasıl belirlenecek? İşte burada İmamoğlu, Genel Merkez, Özgür Özel arasında birtakım tartışmalar olabilir. Ama İstanbul’u İmamoğlu tekrar kazanırken ilçe sayısını da artırmayı hedefliyor ve kendi güvendiği isimlerle girmek istiyor. Bir tartışma olması herhalde şaşırtıcı olmaz. Çünkü bir ara baktım, aday adayı sayıları bâzı yerlerde 30 filan olmuş. Yani buralardan birisini nasıl çekecekler, nasıl yapacaklar? Önseçim de yapılmıyor birçok yerde. Açıkçası çok zor. Muhakkak bir tartışma olacaktır, iktidar kavgası diyelim, olacaktır. Çünkü özellikle şöyle düşünün; Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Ataşehir gibi ilçeler rantı da çok yüksek olan yerler. Buraları aldığınız zaman aynı zamanda çok ciddî bir maddî imkânı da kontrol ediyorsunuz. Olayın bu boyutunu hiç yabana atmamak lâzım.
Ruken Kaya diyor ki: “İYİ Parti oy vermeyecek. Yani İYİ Parti tabanından beklenen oy gelmeyecek.”
Olabilir, ama o târihte İYİ Parti’nin tabanı da küçülmüş olabilir. Yani İYİ Parti tabanı vermeyecek, tamam; ama son seçimde İYİ Parti’ye vermiş olup bu seçimde Ekrem İmamoğlu’na ya da Mansur Yavaş’a oy verecek insanlar bence kesin olacaktır.
“İstanbul ve Ankara’nın muhâlefet tarafından alınması iktidârın ülke yönetiminde strateji değişikliği yapmasını sağlar mı? Yoksa 4 sene seçim olmadığı için bildiğini mi okur?”
Bildiğini okur ve kazanılan yerlere daha büyük bir baskı uygular. Öyle tahmin ediyorum. İstanbul, Ankara ve diğer CHP’li belediyelere –ki önceki dönemde yaptılar bayağı bir şey–, ama belli bir yerde bunları aşabildiler. Bu sefer çok daha serti olabilir.
“Yerel seçimde DEM Parti’sinin kazanacağı yerlerde tekrar kayyum atanması karşısında ne yapılabilir? YSK’nın onay verdiği adaya sonrasında kayyum atanması hukuksuzluk, ancak ülkede hukuktan söz edemiyoruz.”
Zâten cevabı siz vermişsiniz. Meral Akşener geçenlerde böyle bir şey söyledi; “Engelleyecekseniz baştan engelleyin” dedi farkındaysanız. Şimdi burada kritik bir husus var. DEM Parti’nin en önemli meselesi kazandığı belediyeleri koruyabilme meselesi. İktidârın gözünde de DEM Parti neden önemli? Büyükşehirlerde CHP’ye destek verirse, büyükşehirlerde CHP’nin kazanmasını sağlarsa diye bakılıyor. Dolayısıyla DEM Parti iki arada bir derede kalmış durumda. Yani açık bir şekilde CHP’ye destek verirse, bu seçim sonrasında Erdoğan tarafından DEM Parti’nin belediyelerine kayyum atanma şeyini hızlandırabilir. Dolayısıyla böyle zor bir durumdalar.
“TKP’nin Fatih Mehmet Maçoğlu’nu İstanbul veya İzmir’in farklı ilçelerinde adaylaştırma fikrini isâbetli buluyor musunuz? Bu bölgelerde seçim sonuçlarına önemli bir etkisi olur mu?”
Böyle bir olay olduğunu bilmiyorum. Maçoğlu’nun tam anlamıyla TKP adayı olduğunu da sanmıyorum, ama neyse. Diyelim ki İstanbul ve İzmir’in farklı ilçelerinde… Vallahi burada şöyle bir lâf var; taş yerinde ağırdır. Kendisi önce bir ilçede başladı, sonra Tunceli’yi kazandı. Ama başka yerleri kazanacağı anlamına gelmez bu. Başka yerlerin başka sistemleri var. Seçmen tercihleri başka türlü gelişiyor. Onun için yani bana çok gerçekçi gelmiyor.
“Bakanlığın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iç soruşturmalarına el koyması, proje onaylarının verilmemesi, kaynak aktarımında sorun yaratılması seçmen tarafından ne ölçüde görünür sizce? Etkisinin büyüklüğüne dâir yorumunuz nedir?”
Pek görüldüğünü sanmıyorum. Ekrem İmamoğlu şikâyet ettikçe haberdar oluyorlardır, ama iktidar bunu yapar diye düşünüyorlardır. Yani bunu çok büyük bir… hani şöyle söyleyeyim: Normalde AKP’ye oy vermeyi düşünüp bu yüzden Ekrem İmamoğlu’na kimse kolay kolay oyvermez.
Evet, Mithat Bey de aynı kayyum meselesini sormuş: “Bu seçimde AK Parti ile DEM Parti arasında bu konuda pazarlık olabilir mi?”
Olsa bir dert, olmasa bir dert diyelim. Demin bahsettiğim DEM Parti’nin zor durumu bu. Bunu yaptığı zaman tabanından çok ciddî tepkiler de gelecektir. Gerçekten kritik bir olay. Tabiî olay hukukî olmadığı için böyle. Normal şartlarda diyelim ki gerçekten kayyum adaylara göre yapılıyor ve birtakım kriterler var. O kriterlere uygun adayı bulur çıkartır DEM Parti. Ama kriteri başta koymuyor iktidar. Kim olursa olsun, Selçuk Mızraklı meselâ; Selçuk Mızraklı’nın nesine kayyum atadı? Sonra kendisine birtakım îtirafçılarla filan birtakım iftirâlar attılar. Sonuçta bir şey çıkmadı. Ama kaybetti, elinden alındı, hapse atıldı vs.. Şimdi burada ne yapabilir DEM Parti? Hiçbir hukukî süreç yok. Tamâmen demokrasi dışı bir olay yaşanıyor. Gerçekten böyle bir tıkanma hâli var.
Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Bayağı bir soru ve yorumu aktardık. Bakıyorum, atladığım bir şey var mı diye. Tabanda ittifak meselesini konuştuk.
“İstanbul seçimlerinin önümüzdeki dönem için bir psikolojik eşik olduğu düşünüldüğünde olumlu veya olumsuz sonuçların Türkiye’de muhâlefetin geneline muhtemel etkileri neler olur?”
Evet, zâten en kritik mesele bu. Bir ara başta da söyledim, eğer bu seçimden de muhâlefet yenik çıkarsa hâli iyice kötü olur, perîşan olur yani — açık söyleyelim. Dolayısıyla bu seçimde belli bir başarı gösterebilmesi lâzım. Bir diğer taraftan iktidar bu seçimden de güçlü bir şekilde çıkarsa o zaman ne olur? O zaman “Aldım ben yetkiyi” deyip tam anlamıyla fütursuzca bir otoriter sistemin devâmına tanık oluruz.
Evet her şeyi konuşmuşuz. Gelen sorulara, yorumlara, hepsine bakıyorum.
“İmamoğlu’na en faydalı oy AKP’den gelen oy olmaz mı?”
Tabiî ki öyle. Yani AKP için de en faydalı oy CHP’den gelecek oy olur — ki CHP’den AKP’ye oy gider mi bilmiyorum. Burada tabiî en önemli husus katılım oranı. İnsanların sandığa gidip gitmeyecekleri ve sandığa sâhip çıkıp çıkmayacakları. 5 yıl önce yaşananları hatırlayın. Dolayısıyla burada özellikle Ekrem İmamoğlu’nun, Mansur Yavaş’ın ve diğer CHP adaylarının en çok çaba sarfedecekleri hususlardan birisi de insanları sandığa gitmeye iknâ etmek olacak. Bunun için uğraşacaklar.
Evet, sizlerden gelen sorularla, yorumlarla “87 gün kala yerel seçimler” yayını yaptık. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.