“Katil Sisi”den “Sayın Sisi”ye geçen 10 yıl: Erdoğan-Sisi yakınlaşmasının anatomisi

“Darbeci”, “katil”, “zalim”… Uzunca bir süredir AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’ye bu sıfatları uygun görmüştü. Şimdiyse şartlar değişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün (14 Şubat) Mısır’da Sisi ile görüşecek. Bu ziyaret hem Sevgililer Günü’ne denk gelmesi hem de 2011’den bu yana Mısır’a yapılan ilk ziyaret olmasından ötürü önemli.

Erdoğan, 2011’de Mısır’da böyle karşılanmıştı.

Peki geçen 10 senede neler yaşandı? Gelin, hafızaları tazeleyelim.

İpler 2013’te koptu. 

Türkiye, 3 Temmuz 2013’te Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi’nin, Muhammed Mursi’yi darbe ile devirmesine en sert tepki gösteren ülkelerden biri oldu. 

Sisi’nin darbe ile göreve geldiği dönem, İstanbul’daki Gezi Parkı protestolarının devam ettiği ve Erdoğan iktidarının ilk kez kitlesel protestolarla karşılaştığı dönemdi. Dönemin Başbakanı Erdoğan, 19 Temmuz 2013’te AKP Dış İlişkiler Başkanlığı’nca düzenlenen 6. Geleneksel Büyükelçiler İftarı’nda şunları söyledi:

“Türkiye’de 1-2-3-4 kişi polise şiddet uygularken ölüyor, tweet’ler, Facebooklar dünyanın altını üstüne getiriyorlar. Mısır’da 300 kişi ölüyor, 50 tanesi namazda öldürülüyor. Dünya sessiz.”

Mursi’nin devrilmesini darbe olarak nitelendirmediği için Avrupa Birliği’ni (AB) eleştiren Erdoğan, “Ben şu anda Batı’ya şaşırıyorum. Batı hâlâ bu olaya ‘darbe’ diyememiştir. Ama Afrika Birliği’ni tebrik ediyorum. Afrika Birliği de Mısır’ın üyeliğini askıya almıştır. Duruş budur” dedi. 

Hatta Sisi ile ile aynı masaya oturmamak için Birlemiş Milletler (BM) Genel Kurulu’ndaki yemeğe katılmayan Erdoğan, “Aynı masaya oturup darbecileri meşrulaştırmam” dedi.

Mısır’da yaşananlara karşı, AKP ve bazı sivil toplum örgütlerinin çağrısı ile Türkiye’de de destek gösterileri düzenlendi. Ankara ve İstanbul’daki Mısır Büyükelçiliği ve Mısır Konsolosluğu’nun önü başta olmak üzere Konya, Malatya, Kocaeli ve Adana gibi çok sayıda kentte düzenlenen protestolarda, “Ankara’dan Mısır’a, kardeşlere bin selam” ve “Dik dur eğilme, bu ümmet seninle” sloganları atıldı. 

İki ülke arasında yaşanan bu gerilimin ardından, “Türkiye’nin içişlerine karıştığı” gerekçesiyle Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı istenmeyen kişi ilan etti. Akabinde Türkiye de mütekabiliyet ilkesi gereği, Mısır Büyükelçisi Abdurrahman Selahaddinin’den ülkesine dönmesini istedi. 

Erdoğan, bu gelişmeler ışığında “siyasette her zaman dik durmayı seven” bir insan olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

“Bizim bu takındığımız tavır, Mısır halkına karşı değildir, darbeci yönetime karşıdır. Çünkü biz, dünyada demokrasi mücadelelerinin yanındayız. Biz, halkların egemenlik haklarına saygı duymayanlara asla saygı duyamayız. Halkların iradesine saygı duyanlara her zaman saygı duyduk, bundan sonra da saygı duymaya devam edeceğiz.”

Rabia sembolü nereden geliyor?

Yıllar içerisinde Erdoğan’ın her mitinginde gördüğümüz, her selamında kullandığı Rabia işareti de bu günlerde ortaya çıktı; süreç içerisinde Erdoğan ve AKP yönetimi ile özdeşleşti. 

14 Ağustos 2013’te Rabiatül Adevviye Meydanı’ndaki yüzlerce Mursi destekçisi, sabah namazlarını kıldıktan sonra Mısır ordusunun meydana saldırısı ile karşılaştı. Zırhlı araçlar meydana girdi, göz yaşartıcı bombalar kullanıldı, keskin nişancılar yerlerini aldı, savaş uçakları uçmaya başladı. Daha sonra gerçek mermilerle kadınlar, çocuklar, yaşlılar, meydandaki herkes hedef alındı. Modern tarihin en büyük toplu katliamlarından biri olarak tarihe geçen Rabia Katliamı’nda en az 900 kişi hayatını kaybetti. 

Rabia Meydanı katliamı.

İşte Erdoğan da Rabia sembolünü bu günlerde kullanmaya başladı. Müslüman Kardeşler’e destek verdiklerini gösteren bu işaretin anlamı şöyle: Tek Millet, Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Devlet

Burada Müslüman Kardeşler örgütüne bir parantez açmak gerek. 

AKP hükümeti, Mursi’nin de dahil olduğu Müslüman Kardeşler’e yakınlığı ile dikkatleri üzerine çekti, çekmeye de devam ediyor. Sisi ise Müslüman Kardeşler’i bir terör örgütü olarak nitelendiriyor ve İhvan üyelerinin Türkiye’de bulunmasını büyük bir problem olarak görüyor. Uzmanlar, iki ülke arasında yaşanan gerginliğin en önemli nedeninin Müslüman Kardeşler olduğu görüşündeydi.

Büyükelçilerin de çekilmesinin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler, maslahatgüzar seviyesine düşürüldü. Fakat bu süre zarfında iki ülkenin dışişleri bakanları çeşitli vesileler ile görüşmeler yaptı, Mısır’ın Ankara Büyükelçiliği ile İstanbul Başkonsolosluğu ve Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği ile İskenderiye Başkonsolosluğu faaliyetlerine devam etti. 

Hatta öyle ki, ilişkilerin tekdüze seyrettiği dokuz sene boyunca ticaret ve turizm alanlarında işbirliği arttı. 2018’e gelindiğinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi 5 milyar doları aşarak rekor kırdı. Mısır, hâlâ Afrika’da Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı.

İkili ilişkilerdeki bir diğer gerginlik sebebi ise Doğu Akdeniz’de yaşananlar. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 2002’den itibaren Doğu Akdeniz’de başta Mısır olmak üzere diğer kıyıdaş ülkeler Lübnan, Suriye ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yaptı. Türkiye de bu anlaşmaların hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) hem de kendi haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler’e (BM) başvurdu, kendi haritalarını da onaylattı. 

GKRY, 2007’den itibaren 13 adet arama sahası ilan etti ve petrol şirketlerine ruhsat verdi. Türkiye ise karşılığında kendi bölgesinde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) arama ruhsatı verdi. 

Bölgede bazı şirketlerin doğalgaz aramaya başlaması iki ülke arasındaki gerginliği artırdı. Türkiye, ilk ve ikinci sondaj gemileri Fatih’i ve Yavuz’u Kıbrıs açıklarına gönderdi ve doğalgaz arama faaliyetlerine başladı. Bu aramalara GKRY, Yunanistan, AB, Mısır, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tepki gösterdi. 

Bölgedeki yumaşama ise daha yakın tarihte gerçekleşti. Mısır’ın Doğu Akdeniz’de hidrokarbon faaliyetleri için çıktığı ihalede ilan ettiği alanı, Türkiye’nin 2019 yılında BM’ye bildirdiği Türk kıta sahanlığının güney sınırında sınırlandırmış olması Ankara tarafından olumlu karşılandı. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Doğu Akdeniz’de en uzun karası ve kıyıları olan iki ülke olarak ilişkilerimizin seyrine göre, biz de yarın deniz yetki alanları konusunu Mısır ile müzakere edebilir ve kendi aramızda ileriye dönük bir anlaşma imzalayabiliriz” diyerek Kahire’ye “yeşil ışık” gönderdi.

İki ülke yetkilileri birbirlerine yeşil ışık yakarken, istihbarat görevlileri arasında görüşmeler de başladı. Art arda gelen bu temaslar sonucunda Türkiye ve Mısır, birbirlerini uluslararası örgütler bazında engellemekten vazgeçti, Türkiye Mısır’ın NATO toplantılarına katılımına koyduğu vetoyu kaldırdı.

Bu temasları önce istikşafi görüşmeler izledi; daha sonra Ankara, Kahire’nin “ön koşul” olarak sunduğu bazı maddelerde geri adım atmaya başladı. Konu yeniden Müslüman Kardeşler’e gelmişti. Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyelerini gözaltına aldı, Müslüman Kardeşler’in yayın organlarının Türkiye’deki yayınlarına son verdi. Sisi hükümeti atılan bu adımlardan memnundu. 

Türkiye, ABD Başkanı Joe Biden’ın 2019’da iktidara gelmesinin ardından, özellikle 2021 yılında, Ortadoğu’da ilişkileri dibe vuran birçok ülkeyle normalleşme adımları attı: İsrail ile normalleşme ve büyükelçilerin atanması, BAE ile normalleşme, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a iadesi ve Muhammed bin Selman ile kucaklaşma, Ankara’nın attığı adımlara örneklerdi.

Muhammed bin Selman ve Erdoğan.

Türkiye’nin özellikle Ortadoğu ve Körfez ülkeleriyle yaşadığı U dönüşlerinde sıra Mısır’a gelmişti. Erdoğan artık Sisi’ye eleştirisinin dozunu da düşürmüştü. Gelinen noktada şüphesiz zafer Mısır’ındı. 

Doğu Akdeniz ve Müslüman Kardeşler sorunlarında çözülmeler yaşansa da Libya hâlâ masadaki en büyük problem. Ankara, Libya’da Mısır’ın aksine Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) desteklemiş, UMH’nin desteği ile bölgeye Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) yollamıştı. Türkiye, attığı bu adım ile Mısır destekli Hafter güçlerinden tepki görmüştü.

Kahir ekseriyet, “Ankara’nın Libya’daki politikasını değiştirmeye yönelik hiçbir şey yapmadığını” düşünse de Libya’daki krizde önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye, Libya’nın doğusundaki yetkililer ile görüşmeye başladı. Küçük küçük adımlar atılsa da Libya, masadaki en sorunlu başlık olarak kalmaya devam edecek gibi duruyor. 

Gelelim 2022’ye. 

Dokuz yıl sonra Erdoğan, 2022 Dünya Kupası için Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamed El Sani’nin daveti üzerine bulunduğu Katar’da yıllardır kanlı bıçaklı olduğu Sisi ile epey sıcak ve dostane bir şekilde el sıkıştı. 

Zira Erdoğan da Katar dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken, böyle bir görüşme yapıldığını teyit etti:

“Bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu ve hayırlısıyla görüşmeleri yaptık. Temennim odur ki önce bakanlarımızla başlayan bir süreci, daha sonra inşallah üst düzey görüşmelerle iyi bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Çünkü olaya ben şöyle bakıyorum, Türkiye-Mısır arası, bir liderler buluşması değildir, Türk milleti ile Mısır halkının geçmişteki birlikteliği bizim için çok önemlidir. Yeniden niye olmasın, yeniden niye başlamasın?”

Gelelim 4 Temmuz 2023 tarihine. 2021’de başlayan ancak ağır adımlarla ilerleyen normalleşme sürecinde önemli bir eşik aşıldı ve büyükelçiler yeniden atandı. Türkiye Kahire Büyükelçisi olarak halen aynı başkentte maslahatgüzar olarak görev yapan Salih Mutlu Şen’i, Mısır da aynı şekilde maslahatgüzar Amr Elhamamy’i Ankara Büyükelçisi adayı olarak gösterdi. 

Şimdiyse gözler bugün yapılacak görüşmede. Temasların ardından “İlk resmî ziyareti kim yapacak?” sorusu da yanıtını buldu. Erdoğan’ın 10 sene sonra ilk kez Mısır’ı ziyaret etmesi Sisi açısından da sembolik öneme sahip. 

2013’ten bu yana kopuk seyreden ilişkilerin başlık başlık değerlendireceği, iletişimsizliğin giderileceği ve güvenin yeniden tesis edilmek isteneceği muhakkak. Gözler artık iki liderin görüşmesinin ardından yapılacak açıklamada.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.