Devlet Bahçeli, bir süre önce Erdoğan’ın açtığı kelepçeyi yeniden bağlamaya çalışıyor. Klipler çekiyor, güller gönderiyor, operasyonlar çekiyor, ı-ıhh.
Siz bakmayın Erdoğan’ın grup toplantısında “Cumhur İttifakı güçlenerek yoluna devam edecek” demesine. Onun için Cumhur İttifakı, AKP & MHP ortaklığından ibaret değil. O Cumhur. Ve yanına gelen her kim olursa olsun Cumhur İttifakı’na dâhil olmuş olacak. Ben grup toplantısındaki konuşmayı “MHP ile aramıza kimse giremez” olarak değil, “iktidarım konusunda kim olursa olsun sorun çıkardığı anda gözünün yaşına bakmam” olarak anladım. Elbette bunu şuan açıkça dile getirmesine gerek yok, çünkü buna ihtiyacı yok. MHP uslu durduğu müddetçe onu atmaya ihtiyacı olmayacak. O konuşma, MHP ve onun gibi iktidar içi mücadelede taraf olanlar uslu dursun diye.
Daha önce birkaç yazımda belirtmiştim. Devletin sahibi olduğunu zannedenler, Erdoğan’ı tıpkı bir piton yılanı gibi sarmışlardı. Cumhur’un ortağı MHP, bakanı Soylu ve kurumlarda yerleştirdikleri ağ ile birçok konuda elini kolunu bağlıyor ama onunla uyumlu bir şekilde çalışıyorlardı. Ta ki, tamamen felç edip etkisiz hale getirene kadar.
Erdoğan eski devlet elitlerini tasfiye etmek isteyince FETÖ’den destek almıştı. FETÖ’den kurtulmak için elinde yeterli insan kaynağı olmayınca kısmen deri değiştirmiş FETÖ’cüler, kısmen ülkücüler ve büyük oranda kendi yetişmemiş insan kaynağını kullanmak zorunda kaldı. Devşirmelerle, her devrin adamlarıyla ayakta tutmaya çalıştı iktidarını. Haliyle şu an kimin eli kimin cebinde, hangi kurum hangi gücün avucunda ayrı ayrı çetelesi tutuluyor. Devlet adamlığı diye bir etiket kalmadı, o’cu bu’cu oldu o etiketler. Cumhur var ama iktidar yok yani. Cumhur ve her kurum için derebeyleri, onların altında bölük bölük paralı askerler var. Kimse, hiçbir şeye tam olarak hâkim değil bu ülkede.
Sessiz ve derinden giden bu güç mücadelesi kaçınılmaz olarak ifşa olacaktı. Ayhan Bora Kaplan ve Sinan Ateş dosyaları üzerinden ifşa oldular. Anayasa Mahkemesi’ni takmama konusunda mutabıklardı ama bakanlıklardaki iş ve sorumluluk dağılımında çatışma vardı. Anlaşılan o ki, birileri, Erdoğan’ı yeniden felç edecek sisteme geri dönmeye çalışıyor.
Ali Yerlikaya emrindeki emniyet müdürleri bir sanığı bakan isimlerini inci gibi dizeceği bir ifade vermeye zorluyor. Yetmiyor, bu kişi ayağında elektronik kelepçe olmasına rağmen yurt dışına kaçıyor. Yetmiyor, Uğur Dündar’ın adı karıştırılıyor. Yetmiyor, Pelikancılar, Ali Yerlikaya’ya “efendi efendi, bu ne başıboşluktur” minvalinde hesap soruyor. Soylu’nun ekibini tasfiye edip bu ekibi siz seçmediniz mi diyor, bakın, siz seçtiniz diyor. Bütün bu dedikoduları boş verelim, işin özeti, birileri Yerlikaya gitsin, Soylu ile güzel günlere geri dönelim diyor. Kurulu düzenimiz bozuldu diyor. Açıkçası şu an Soylu hariç hiç kimse Ali Yerlikaya’nın yerinde olmak istemez. 7 yıl boyunca Soylu tarafından örülmüş bir ağla iş yapmaya çalışıyor, kendisine yalnızca üzülebiliriz.
Bakınız, adi olayların artışına ve bu olayların hep kamera kayıtlarının bulunmasına, servis edilmesine bakınız. Bu bir tesadüf mü gerçekten? Ali Yerlikaya nasıl da eksik değil mi?
Eksik, eksik olmaya eksik ama yalnız o değil. Ekonomi bakanı da eksik, Kadın ve Aile Bakanı da, Adalet Bakanı da. Ortada devlet yok ama iktidar mücadelesi var. En çok İçişleri Bakanlığı’nda bu mücadele var çünkü o koltuğun sahip olduğu imkân sayesinde devlet içeriden kolaylıkla fethedilebiliyordu.
Peki, Erdoğan bu numaraları yer mi?
Bu numaraları düşünenler, onun zaten çoktan tanıyıp tasfiye ettiği, artık idare etmek zorunda olmadığı isimler. Götürüsü getirisinden fazla olan kişiler. Zararı karşılayamıyorlar yani, attığı taş, ürküttüğü kuşlara değmiyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kritik 2023 seçimleri geçtikten sonra artık tek hedefi sonraki seçim zamanına kadar iktidarda kalabilmek Erdoğan’ın. Diyelim, bu kişiler saf değiller ya hadi öyle olsunlar, saf değiştirdiler ve muhalif söylemlere başladılar. Bununla Erdoğan’ı tehdit edemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Eleştiriler yeter mi Allah aşkına Erdoğan’ı düşürmeye? Yetmez. Bu yüzden herkesin ağzında bir devlet lafı, aynı gemideyiz mesajı. Erdoğan’dan kurtulmak isteyen ama ancak onun kurduğu habitatta yaşayabilecek hiç kimse, Erdoğan’la mücadelesini söyleme dökmüyor. Onun bırakacağı koltuğa yerleştiklerinden emin olmadıkları müddetçe onu asla yalnız bırakmayacaklar. İktidar kanadından her kim konuşursa konuşsun, hangi klikten, hangi partiden olursa olsun, asla parti, cemaat, güç odağı adı geçmiyor. Herkes devletten bahsediyor. Kanını, iliğini, kemiğini sömürdükleri, soyup soğana çevirdikleri devletten.
Muhalefet güç kazanmış, muhalif görünümlü truva atları ifşa olmuş, ekonomi rezil, devlet kurumları kapanın elinde kalan arpalıklara dönmüş, etrafındaki kimse iktidarı nasıl yaşatırız kaygısında değil. Giderayak daha nasıl istifleriz onun derdinde. Erdoğan şimdi nasıl ayakta duracak? İktidarını nasıl koruyacak?
Erdoğan bu saatten sonra yalnızca hayatta kalmaya çalışacak ve bunun için de hâlihazırda elde etmiş olduğu güç ve güvenebileceği insanlardan başka tutunacak dalı yok. O yüzden kimseye minneti de yok.
Bu hikâyede bize düşen ne mi?
Güvenebileceğiniz bir iktidar gelene kadar ölmemeye çalışın.