İstanbul’da dolmuşa binersiniz her yerde şoförün Sivaslı olduğuna dair ibareler vardır, şanslı azınlıktaysanız taksiye binersiniz şoför Mardinli’dir bunu aracındaki dekorlarla göstermek ister… Türkiye’nin en büyük metropolünde yaşayanlar için sıradandır başka şehirlerin övgülerini duymak. Lakin bunun tersi daha abestir. Sivas’taki Sivaslı taksici aracını Beşiktaş-Fenerbahçe-Galatasaray armaları ile kutsar. Diyarbarkır’daki bir ev Galatasaray’ın yıldızı İcardi’ye olan sevgisinden sararır. Şehrine bu kadar bağlı olan insanlar takımlarını İstanbul’dan seçer.
Etnik-milliyetçilik veya etno-milliyetçilik ya da en modern adıyla mikro milliyetçiliğin anavatanıdır bu topraklar. Mikro milliyetçilik; Millî kimliği oluşturan, kültür, tarih ve ülkü birliği gibi hâkim kültür unsurlarının oluşturduğu millî şuur yerine; boy, aşiret, kabile, mezhep ve etniklik gibi dar kapsamlı bir şuuru benimseyen etnosentrik milliyetçilik görüşüdür wikipedia’ya göre. Elbette bizim kültürümüzde millî şuur halen yerini korurken, mezhebin ve etnik kökenin hepsinin ötesinde önem arz eder. Girdiğiniz her ortamda “baban nereli?” sorusu bundan önemlidir. X’ten adam çıkmaz, Y’dekiler merttir, Z’lilerin eli sıkıdır gibi anında yaftalanırız…
Bayılırız doğduğumuz şehirlerle övünmeye ama takım tutmaya gelince, binlerce kilometre ötede bize hiçbir zaman dokunmayacak “3 Büyükler” diye tabir edilenlere yanlarız.
22 Mayıs’ta Dublin’in ev sahipliğinde oynanan UEFA Avrupa Ligi finalini Almanya’dan Bayer Leverkusen ve İtalya’dan Atalanta oynadı. Yani 120 bin nüfuslu Bergomo’nun Atalanta’sı ile 165 bin nüfuslu Leverkusen şehrinin takımları Avrupa’nın en büyük ikinci kupası için kapıştı. Bayer Leverkusen 51 maçlık yenilmezlik serisi ile maça çıktı lakin Atalanta da, turnuva boyunca elediği Liverpool, Sporting Lisbon ve Marsilya ile kendini ispatlamıştı. Maçın başlamasıyla birlikte 8 yıldır İtalyan takımının başında olan Gian Piero Gasperi’nin önde topun çıkacağı noktalara pres taktiği işledi ve sezon boyunca namağlup olan Xabi Alonso’nun takımına karşı 3-0 kazandı.
Küçücük bir kasaba atılan her golde birlikte eğlendi ve tezahüratlar yaptı. Çünkü başarı kendilerinindi ve en büyük paydaş Bergomo şehriydi. 120 bin nüfuslu şehirde yaşayanlar da biliyordur Torino’nun takımı Juventus’u tutmayı. Ama burada Atalanta yönetimi daha doğduğunuz andan itibaren size dokunur. Şöyle ki mesela bilir misiniz Bergomo’da doğan her çocuk için Atalanta Futbol Kulübü paketi, “Neonati Atalantini” projesi kapsamında hastaneye yollanır. Paketin içinde minik bir takım forması, mama ve tebrik kartı vardır. Bir futbol takımı şehrinde doğan bebeği ilk dakikalarından itibaren taraftarı yapar. Aileye biz buradayız ve sizin yanınızdayız mesajı verir.
Takım bilir ki 120 bin nüfuslu kentin en büyük eğlencesidir hafta sonu maçları. Varlığını sürdürmek için taraftar kazanmalıdır Atalanta. Mutualist bir ilişkidir. Taraftar Atalanta’yı ne kadar yaşatırsa, hafta sonları şehirlerindeki en büyük eğlence aktivitesi de canlı kalır. 120 bin nüfuslu bir şehrin stadyumunda seneye salı veya çarşamba akşamları UEFA Şampiyonlar Ligi maçları oynanacak.
Finalin kaybedeni ama yılın en özel hikayesinin takımı Bayer Leverkusen de 165 bin nüfuslu bir işçi kentinden çıkmadır. Bayer ilaç firmasının kurduğu takım Bundesliga’da 30 bin kapasiteli stadyumunda pandemi yılları hariç 29 bin ortalama ile oynuyor. Leverkusen şehrinde doğan bir çocuğun ezeli rakip Bayern Münih’i tutması imkânsız. Alman ekibi de futbolcularını antrenman dışında sürekli olarak okullara yollatıyor ve çocuklar ile iletişim kurmasını sağlıyor. Futbolcuları sadece meşhur etçide uzaktan gören bizler için hayal gibi. Yaşlılar haftası gibi özel günler haricinde, hiç duydunuz mu bir futbolcunun herhangi bir okul ziyaretini? Bizim futbolcularımız, halktan tamamen kopuk bohem bir hayatın içinde, hakir gördükleri taraftardan destek bekliyor.
Güçlü figürlerin arkasında toplanmak bu coğrafyanın en sevdiği olgulardan. Bu durum bizim oy kullanırken tercihlerimize yansıdığı gibi takım tutma tercihlerimize de yansıyor. 3 Büyükler’i tutmak güvenli alan. Çünkü son 20 yıla bile baktığınızda İstanbul’un büyükleri dışında araya sadece Başakşehir, Trabzonspor ve Bursaspor birer kez girebildi.
Sporu; kazanmak ve rakibin küçük düşmesi olarak görmenin bir sonucu olarak kazanan tarafta yer almak isteriz. Bizden Atalanta hikayesi çıkmaz. Kilometrelerce ötedeki, platonik aşkınız sizi sevmiyor ve önemsemiyor… Belki de artık zaman; size dokunacak, şehrinize renk katacak hatta maç günleri ekonominizi canlandıracak lokal takımınızı destekleme zamanıdır.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.