Elif Gökçe Aras yazdı: 2025 Genel Seçimleri

İki hafta önce taslağını yazdığım ama ülke gündeminde daha önemli konular öne çıktığı için ertelediğim bu yazıyı, Narin’in ölümü, ölüm şekli, cenazesi ve onu öldüren karanlık sebebiyle yine erteleyecektim. Sonra dedim ki, herkes her şeyi görüyor zaten, kime neyi anlatacaksın? Bütün rezillikler ayan beyan, gizem yok artık. AKP’nin iktidarda kaldığı tek bir gün bile binlerce ziyan, o yüzden en elzem konu acilen erken seçimin ilanı. Partiler gelecek seçimi mümkün olduğu kadar erkene çekmeli ve dahi seçimler için bir an önce çalışmaya başlamalı. 

Ben de kendimce, muhafazakâr çevrede, içerisinden siyasetçilerin de çıktığı bir ailede büyüyüp, 28 Şubat süreciyle siyaseti ana gündem maddelerinden biri haline getirmek zorunda kalmış biri olarak, hem muhafazakâr muhalif partilere, hem de muhafazakârların can düşmanı “CeHaPe” zihniyetine seçim tüyoları vereceğim. Önce kısa bir analiz, ardından parti parti eleştiri ve önerilerimi sunacağım.

Merak ediyorsanız, buyursunlar:

“Hemen seçim, erken seçim!” diyoruz ama heyhat, CHP ojelerinin kurumasını bekliyor, mecburen hükümetin pes etmesini bekleyeceğiz. Onlar da kuyruğu dik tutmak için dayanabildikleri kadar dayanacaklar. Bu durumda AKP seçmeni dâhil 2024 sonbaharında kıvranmaya başlasak, 2025 kışında beterin beterini görsek, 2025 baharında havlu atsalar, 2025 yazında takvim belirlenir, 2025 sonbaharında seçim olur. Hadi diyelim, hamam böceği tıynetliler ve bir türlü ölmüyorlar, en geç 2026 yazında erken seçim olur. O zamana kadar seçimi erkene çekecek, iktidarın da öngöremediği olağanüstü bir şey olmazsa, bu 1,5 yılda görmediğimiz rezillik, duymadığımız ayıp söz, ifşa olmayan satılmışlık hikâyesi, kurulmadık komplo, girilmedik hak, dökülmedik kan kalmayacak. Neyse ki 23 yıldır her türlü rezilliğe alıştırdılar bizi de şerbetliyiz, bunun da üstesinden geliriz.

Eskiden büyüklerimiz, mesela bir ortaklık kurarken yahut görücü usulü bir evlilik adayını değerlendirirken, “Alnı secdeye değenden zarar gelmez” derlerdi. Wuuuu, es sev ellim, alnı secdeye değenler sayesinde başımıza gelmeyen kötülük kalmadı. Rezilliklerini madalya yapıp astılar boyunlarına ve bütün rezillik yarışmalarından birinci çıktılar.

Tüm mütedeyyinler AKP’li değil ya, muhafazakâr muhalifler de var tabii, AKP iktidarının başından beri başımıza bunların geleceğini söylediler. O günkü konjonktürde Fazilet Partisi tekere çomak sokuyor görünüyordu AKP’lilerce. Onları yeniden muhalefete çekmeye çalışıyorlardı, başarılarını kıskanıyorlardı, bu güne kadar onların Milli Görüş kriterleri yüzünden iktidar olmamışlardı zaten, çekilsinler şimdi ayak altından, iktidar nasıl olunurmuş, görsünler, dediler. İktidardan düşmektense, günahkâr muktedir olmayı yeğlediler. Dinimiz kolaylık dini ne de olsa, tövbe kapısı açık, ölmeden önce tövbe ettiler mi, tamamdır bu iş.

Eminim DEVA ve Gelecek partileri bu seçimde nasıl bir pozisyon alacaklarını düşünüyordur kara kara, YRP ve Saadet Partisi nettir.

Bence mütedeyyin, muhafazakâr seçmene seslenen bir partinin bu dönemde alması gereken tavır; AKP’nin artık ifşa olduğu üzere İslamiyet’e uygun bir yönetimi temsil etmediği, battığı günah deryasından örnekler ile anlatılmalı, bu günahların sonuçları halka gösterilmeli.

Örneğin; Diyanet İşlerinin Bütçesi arttı, bir sürü yeni cami yapıldı, Anadolu Liseleri kapatılıp İmam Hatip yapıldı, 4 yaş kuran kursları açıldı ama deizm ve ateizm patladı? Aile yapısını zedeliyor diye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı, kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri patladı. “Biz gelmezsek gençleriniz LGBTİ+ olur” dendi, aileyi biz koruruz dendi, onlar yine geldi ama gençler evlenip yuva kuramaz oldu, kendileri geçinemiyor ki ev geçindirsinler. Atamalarda liyakate değil, AKP’ye yakınlığa baktılar, kul hakkına girdiler, FETÖ’cülerden nasıl çıktıysa onlardan da çıkacak bu haklar. Siyasal İslamcılar eleştiri konusunda benden yaratıcıdır, onlara güveniyorum, yeter ki sırf dindar jargonları sebebiyle AKP’ye vurmayalım korkularını yensinler. Çünkü ikiyüzlü AKP’lilere vurmak, Müslümanlara vurmak değildir. Bu anlatılar önemli. Hem kendi seçmen kitlelerine hem dini kaygılarla AKP’ye oy vermeye devam eden seçmene, ideal Müslim siyasetçi duruşunu tarif etmeye yarayacak bu anlatılar, hem de günahkâr AKP’li seçmene bir tövbe kapısı açacak. Ve tüm bunlardan daha da önemlisi, mütedeyyinlerin sarsılan imajını tamir etmeye yardımcı olacak. Siyasal İslam’ın Türkiye’deki geleceği benim kurtarmak isteyeceğim bir şey değil açıkçası ama ben nesnel bir şekilde sizin açınızdan değerlendirme yapıyorum, o kadar. Çünkü sizin bu işi toparlamanız, AKP sonrası toplumsal barışın inşası için çok hayati, ben işin orasındayım. Toplum yeniden bir rövanşizm dalgasına kapılmasın, yorulduk, iyileşmemiz lazım.

“Fazilet-Saadet Partisi denedi bunu, bu zamana kadar işe yaramadı, şimdi neden işe yarasın?” diye sorabilirsiniz, izah edeyim.

AKP ilk döneminde bu kadar pervasızca günaha bulaşmıyor, bulaşılan küçük günahlar da, devleti ele geçirmek için bir savaş stratejisi, zaruret hali gibi görülüyordu AKP’li seçmen tarafından. Bu sebeple mütedeyyinler de AKP’nin günahlarına göz yumarak günah işleme özgürlüklerini kullanıyor, yıllarca haksızlıkla uzak tutuldukları devlet kadrolarına haksızlıkla yerleşmeyi sorun etmiyor, kul hakkına girme günahından kazandıkları paraları da, çocukların ırzına geçilen derneklere, vakıflara bağışta bulunarak, Afrika’da su kuyusu açarak AKlıyorlardı. Yıllarca kamudan dışlanmış, özel sektörde örgütlenemedikleri için geri kalmış, eğitim hayatında hem dışlanmış, hem de seküler eğitimi dinleri açısından sakıncalı buldukları için daha çok hizmet sektöründe yer bulmuş, kadınlar çalışmadığı için fakir kalmışlardı, ilk defa zenginleşiyorlardı, tam tadını almışken bırakamazlardı. Bu yüzden başlarda vicdanın sesine kulaklarını tıkadılar. Ardından AKP ile bulaştıkları günahlar sebebiyle suçlandılar, yaftalandılar, artık AKP ile suç ortağıydılar, onlar giderse, kendileri de geldikleri yere geri dönecek, üstelik, üstüne basıp geçtikleri insanlar tarafından yargılanacaklardı, korktular, yüzleşmek istemediler. Şimdi, şimdi ekonomik kriz sayesinde kaymak tabaka haricinde geldikleri noktaya geri döndü bir kısmı. Bir kısmı yaşam biçimiyle artık mütedeyyinlerden çok farklı, bir kısmı da yaşanan çürümeyi görüyor ve utanıyor. Hiçbir şekilde ortak olduğu günahlardan utanmayan, Erdoğan’ı kendini savunur gibi savunan çirkef bir kitle kaldı AKP’de. Onlara laf anlatamazsınız, anlatmayın da zaten, bu kadar rezilliğe rağmen savunuyorlarsa, bırakınız ait oldukları yerde kalsınlar.

Her daim öncelikleri İslam kardeşliği ve iktidarı olan muhafazakâr seçmen gibi muhafazakâr siyasetçiler için de büyük bir ikilem AKP. Bütün rezilliklerine ve davalarına ihanet etmelerine rağmen seküler-laik bir yönetim gelmesin diye bağırlarına taş basıp yine AKP’yi mi destekleyecekler, yoksa dinlerinin emrettiği üzere, dinlerine uygun kuralları tebliğ edip, doğru bildiklerinden şaşmayıp, iktidardan düşmek pahasına, dinlerinin emrettiği gibi davranıp, davalarının onurunu korumak için AKP’ye muhalif mi olacaklar? Vallahi ya AKP’nin çürümesini hızlandırarak birlikte yok olacaksınız yahut toplumda sarsılan imajınızı tamir edip geleceğe yatırım yapmak için mümkün olduğu kadar çok mütedeyyini kendi saflarınıza çekeceksiniz. Bir muhafazakâr ittifak kurun ve sizden başka kimseyi almayın.

Hadi analizlere başlayalım:

YRP: Yeniden Refah Partisi başta yapması gerekeni sonda yaptı. Ülkemizdeki muhalif muhafazakâr partilerin AKP’nin karşısında alması gereken ideal tutum, Yeniden Refah Partisi’nin son yerel seçimlerdeki duruşudur. Saadet, Gelecek ve Deva’nın düştüğü tuzağa düşmedi YRP. Ne AKP’ye muhalefet etmekten vazgeçti, ne ezeli düşman CHP’ye yanaştı, AKP’ye alternatif İslamcı muhafazakâr bir parti olmayı seçti ve net cümlelerle, çözüm önerileriyle eleştirdiği için AKP’den kurtulmak isteyen seçmen için can simidi oldu. Yalnız yerel seçim sonrasında gördük ki, aday belirleme sürecinde AKP’den aldıkları AKP’ye geri döndü. YRP için telafi edilecek tek bir özellik var, ilkeli siyaset.

YRP’ye önerim: İlkesiz siyaset tüccarlarını hareketinize dâhil etmeyin, AKP’nin nereden çarpacağı belli olmaz. Sadece AKP’yi değil, küçük muhalefeti de eleştirin, küçük bir partide geleceğini göremeyen siyasetçiler için cazibe merkezi olabilirsiniz.

Saadet Partisi: Saadet Partisi, Erbakan’ın hayatta olduğu Fazilet Partisi döneminden itibaren yani AKP kurulduğundan beri Erdoğan’ın dış güçlerin piyonu ve bu ülkeyi mahvetmek için seçilmiş kişi olduğunu iddia ediyordu. AKP iktidarında dindarlar cumhuriyetin ilanından beri uzak tutuldukları iktidar nimetlerine hücum edip Milli Görüşçülerden uzaklaşırken de, AKP’nin tüm günahları ifşa olurken de aynı yerde durdular. Bu ülke için çok kıymetli ama kendi siyasi tarihleri için faydasız bir tercihle, AKP’lilerin kendilerini en çok tehdit altında hissettikleri dönemde CHP ile ittifak kurdular. Bazen böyle olur, en doğru tercih kaybettirir ama siz doğru yerde durmuş olursunuz. Peki, Saadet neden yıllarca YRP’nin bugün yaptığını yaptığı halde son seçimlerde tercih sebebi olmadı? Çünkü her daim yanlış zamanda doğru yerde durdu. AKP mücahitleri müteahhit yaparken, fakir ve itilmiş dindar kesim zenginleşirken hakikati savundu, haliyle onlar için ebedi kaybedişin partisiydi, bu yüzden hacıların şeytan taşlarken gaza gelip ihtiyarları ezdikleri gibi, şeytana taparken ezip geçtiler Fazilet-Saadet Partisi’ni. CHP ile ittifak ise; iktidarın doruklarındayken, zamanında onları dışlayan, aşağılayan, kibir kumkuması partinin şemsiyesi altına girmek, bile isteye besleme olmaktı yeniden, bu yüzden, AKP düşerken de asla bir seçenek olamazdı. Yani hep, yanlış zamanda yanlış yerde durdu AKP’liler için Saadet Partisi, hep doğru zamanda doğru yerde durduğu halde. Kazanmayı vadetmiyordu, cazibe merkezi değildi, doğru olanın peşindeydi. Sorun şuydu ki, hedef kitlesinin derdi iyi ya da doğru olmak değildi, “bir şekilde” iktidarda kalmaktı. Eğer 2023 seçimlerinde YRP-Saadet-Deva-Gelecek ile muhafazakâr ittifak kurulsaydı ve cumhurbaşkanı olarak günahkâr Erdoğan’a karşı ortak kampanya yapılsaydı, bugün Millet İttifakı’na katılan partiler “satılmış” muamelesi görmeyeceklerdi.

Saadet Partisi’ne önerim: Yapabilmesi mümkün görünmüyor ya, YRP dâhil tüm muhalif muhafazakâr partileri muhafazakâr ittifak altında toplanmaya ikna etmek, seçim bölgelerinde iş birliği yapmak ve ortak bir program hazırlamak. Dindarların onurları için AKP’ye savaş açmak. Nasıl CHP ile ittifak yaparken ufak-tefek şeylere takılmadıysanız, şimdi de takılmayın. Böylece belki Türkiye’nin geleceğinde iktidar ortağı olarak kendinize yer bulabilirsiniz. Yalnız bunun için yek ve mümkün olduğunca çoğunluk sağlamış olmanız gerekiyor. Biliyorsunuz, sizin cenah güçlü figür, kalabalık cemaat görmekten etkilenir. Bence formülü anladınız.

Gelecek Partisi: Gelecek ölü doğmuş bir çocuktu. Ahmet Davutoğlu iktidarın bu gücünü elde etmesindeki en önemli akıl hocalarından ve mimarlarından olmasına rağmen geçmişe dair hiçbir özeleştiri yapmadığı gibi, “Ah o eski AKP” övgüsüyle ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildi. Sadece gemi yanlış yere savruluyor deyiverdi. Haliyle AKP seçmeni için de, “hadi oradan” partisi olarak kaldı.

Gelecek Partisi’ne önerim: Ahmet Davutoğlu bürokrat ve hocalık kimliğini konuşturup, Saadet partisi önerisinde yazdığım seçeneği bir düşünerek, böyle bir harekette kim, hangi görevi üstlenmeli diye gerçekçi bir görev dağılımı planlayıp tüm muhalif muhafazakâr partileri bir araya getirme çabasına katkı sağlayabilir. Burada lider ben olayım handikapıyla hareket etmemeli, herkes egoyu bir tarafa bırakıp, İslamcıların ortak geleceği için elini taşın altına koymalı ve hiçbir lider küçümsenmemeli, ikinci plana itilmemeli.

Deva Partisi: CHP ile iş birliği yapmasına rağmen merkez sağdan oy çekebilme potansiyeli olan ama bunu değerlendiremeyen bir partiydi Deva. Çünkü Ali Babacan, tıpkı Ahmet Davutoğlu gibi “ah o eski günler” diye AKP nostaljisi yapmak yerine, bugünün sorunları üzerinden ekonomi tecrübesini konuştursaydı, istese AKP seçmeninin faydacı tiplerini bile çekebilirdi. Bunun yerine Millet İttifakı’ndaki maharetlerini referans göstererek gemiye atlayıp AKP’yi kurtarmak için mesajlar gönderdi. Haliyle ne AKP’den uzaklaşmayı düşünen seçmen için, ne muhalif seçmen için  seçenek olamadı. Bu saatten sonra da parti olarak geleceği yok.

Deva Partisi’ne önerim: Saadet Partisi önerimdeki muhalif muhafazakâr partilerin ittifakı projesindeki can alıcı nokta, ekonomi politikaları Ali Babacan’ın ellerinden öper.

Eğer YRP-Saadet-Deva-Gelecek partileri muhafazakâr ittifakı gündemlerine almazlarsa, AKP’nin en iğrenç sürümünü sahneye koyduğu Siyasal İslamcı siyasetçi profilinin deformasyonu sebebiyle tabela partisi olarak kalacaklar. YRP, sahada kalmaya devam edebilir ama onun da bu dağılma sebebiyle en iyi şartlarda %7’den fazla oy alacağını sanmıyorum. Bu ülkede kemik muhafazakâr seçmen %20 oldu en fazla. AKP’nin en büyük gücü hiçbir zaman mütedeyyin-muhafazakâr seçmen olmadı. AKP’nin en geniş seçmen kitlesi; ülkesiyle ilgili en ufak bir endişesi olmayan, ülkesinin tüm imkânlarını sömüren, sadece cebine giren paraya bakan, omurgasız, faydacı, klasik merkez sağ seçmen. Bugün AKP oylarında en çok eriyen de o tayfa zaten.

Zafer Partisi: Bu ülkede milliyetçiliğin varabileceği maksimum oy %15 sanırım. Her ne kadar hükümet milliyetçilik propagandası yapsa da eş zamanlı olarak ortalığa saçılan lağım, ocak-mafya ilişkisinden ortalığa saçılan fotoğraflar, bu tayfanın ne kadar midesiz olduğunu ifşa ettiği için ülkücü bir milliyetçi kitle yok. Ülkücüler ülkülerini kaybettiler. Mafyacılık oynayan, para için her şeyi yapmaya teşne tipler olup çıktılar. Haliyle hiçbir dokunulmazlıkları, saygınlıkları kalmadı, kolaylıkla alay konusu da oluyorlar, hedef de gösteriliyorlar. Zafer Partisi ne kadar milliyetçi popülist söylem üretirse üretsin, paradigmayı güncelleyen bir ülkü-siyasi jargon gelişmediği için MHP’den ne kadar milliyetçi oy kaçarsa, en fazla o kadar oy alacak.

Zafer Partisi’ne önerim: Sadece milliyetçi ülkünün kuruluş kodlarını hatırlatsanız bile büyük muhalefet yapmış olursunuz. Bildiklerimi söylesem herkes yanar komplo dili, magazinsel malzeme ve görünürlük sağlar ama oya tahvil edemezsiniz, biraz ciddiyet lütfen. 

İYİ Parti: Devlet aklının AKP’nin yan sanayisi olarak kurup, Millet İttifakı’nın içine itelediği Truva atı olarak misyonunu tamamladı İYİP. Bu partinin birkaç partiye insan kaynağı olarak hizmet verip tabela partisi olarak kalacağını yazmıştım daha önce, değişen bir şey yok ve olmayacak. Süleyman Soylu yeni parti kurmak yerine hazır kurulmuş olanlardan biri olarak gözüne kestirmezse -ki sanmıyorum-, hiçbir hareketlilik görmeyeceğiz.

TİP: 2024 Yerel Seçimleri öncesi bir yazımda eleştirmiştim TİP’i. Tıpkı CHP’nin seçmenin ayağına gitmek yerine, seçmenin akıllanıp ayağına gelmesini beklediği gibi; TİP de işçilerin ayağına gitmek yerine, işçilerin aklını başına alıp kendilerine gelmelerini bekliyorlar demiştim. Önce bir sosyalist enternasyonal marşını ezberleyin, proletarya demeyi bir öğrenin hele, önce bir yoldaş olun, o bıyık ne öyle, ülkücü bıyığı mı o? Bıyığı bir değiştir öyle gel, diyorlardı adeta. Parya, marya öğrenin yani bunları. TİP temsilcilerine, eylemlere ve fabrikalara gidip işçilere kendilerini anlatmaları önerisinde bulunmuştum o yazımda. Sonrasında Erkan Baş bir çılgınlık yapıp Gebze’den Belediye Başkanı Adayı oldu ve kaybetti haliyle. Ben size öyle mi dedim Allah aşkına? Bir defa bu millet güce tapar, güçlü olacaksınız. Koskoca genel başkanın belediye başkanı adaylığına soyunması nedir ya hu? İşçi direkt “bunlardan bir cacık olmaz” demiştir. Patronu dövecekmiş, pehh. Patronu patron döver, değil mi ama? 

TİP’e önerim: Yılmak yok, işçiye işçinin diliyle yaklaşmayı öğrenmeli TİP. İşçilerin Sosyalist Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirip akıllarını başlarına alarak ayaklarına kadar geleceği günü beklemeyi bırakıp, kendileri İşçi Dili ve Edebiyatı bölümüne yazılmalılar, büyümek istiyorsa tabii. İşçinin esamesinin okunmadığı Kadıköy’de, Cihangir’de anlaşılıyorsanız yalnızca, burada büyük bir sıkıntı var demektir.

DEM: İçinizdeki beyaz taşları elerseniz iyi bir pilav yapılır DEM’den. Hani böyle tam yumruk havada mücadele ediyorken arkadan bir ezik, “bizi kurtarsa kurtarsa Erdovan kurtarır” demezse, bi karizma var. DEM’in “eziliyoruz ey halkım” söylemine ek olarak, Roj Girasun’un pek parlak bulduğum tespitiyle kendisi seçmene ne vadediyor bunu da anlatması gerekiyor. “Yandım Allah” söylemi haklı ama bir yere kadar, eminim Kürt seçmen de artık bir beklentiye girdi, oylarınız yerinde sayıyor, bir ivme lazım. Yani ittifak kuran, mazur görülen, kabul edilen olmak değil de, baya elle tutulur projeleri ve vaatleri olan bir parti olmalı artık DEM Parti. Örneğin; yatırımlardan falan bahsedin biraz da, eğitimden bahsedin, iş imkânlarından bahsedin, insan kaynağınızın yetiştirilmesinden bahsedin. Yani izah etmekten, açıklamaktan ve açıklanması gereken açıklamalar yapmaktan bir çıkın artık, gerçekten Kürt halkına, Kürtlerin yoğun yaşadığı illere, hatta sıradan seçmene ne vadediyorsunuz? Tarımda, eğitimde, barınmada, şehir planlamasında, gelecek planlamalarında, artık vadesi çoktan geçmiş ve bölge halkının başının belası geleneksel uygulamalardan yaka silken gençlere ne öneriyorsunuz?

DEM Parti’ye önerim: İsteyen, hesap soran ve bekleyen konumunda kalındığını düşünüyorum, bu bir atalet yaratıyor. Harekete geçmeli, tasarlayan ve üreten pozisyonuna.

CHP: CHP 2023 seçimlerinde “Halka inin, halka projeler vadedin, halka halkı anlatmak muhalefet etmek değildir, sağcılara sağcılık satmayın yemezler.” eleştirimi 2024 seçimlerinde tekrar etmedi. CHP kibrini büyük ölçüde yendi ve halka dokunmaya başladı. Burası çok iyi. CHP için tek handikap, Özgür Özel’in AKP iktidarı boyunca görev alan tüm CHP Genel Başkanlarının üzerlerine vazife edindikleri üzere, CHP kibriyle Erdoğan’a tepeden bakması, onu hafife alması. Siz kimsiniz ki, daha kendisi talep etmeden, dile getirmeden onun adaylığını tartışmaya açıp talep etmediği halde “Adaylığına göz yumarız” diyorsunuz? Size ne onun adaylığından, siz kendi partinizi konuşun, konuşturun. Erdoğan’a ihsanlarda bulunmanız, AKP seçmenini en gıcık eden şey biliyor musunuz? Onların sizden bir talebi olmadığı halde şu “devletin asıl sahibi benim kibrinden ve al-i cenaplığından” vazgeçin lütfen. Bu hareket AKP seçmenine yapılacak en büyük hakaret, 22 yıldır iktidarlar ve siz hâlâ onlara tepeden bakıyorsunuz demek bu, iktidarlarını hiç tanımadınız demek. Bi tanısanız, bi şöyle ağız dolusu kavga etseniz Erdoğan’la, rahatlayacaklar. Hakaret etmeyin, aşağılamayın ama kıyasıya eleştirin ve neyin yerine neyi koyacağınızı anlatın en çok. Çünkü eleştiri muhatap almaktır, al-i cenaplık küçümsemekten gelir. 22 yıllık iktidarlarında iktidar olduklarını bi hissettirebilir misiniz artık? Grup Başkanvekili Özgür Özel’in ruhunu geri çağırın lütfen.

CHP’ye tavsiyem: CHP’nin önündeki en önemli gündem maddesi “Kim cumhurbaşkanı adayı olacak?” sorusu. Benim şöyle bir önerim var; CHP seçim kampanyasında ekonomik ve sosyal krizden çıkış için vaatlerini anlattığı kadar, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin garabetinden bahsetmeli. Kim gelirse gelsin sistemin sakatlıklarından dolayı yönetilmesinin mümkün olmadığından bahsederek, parlamenter sisteme dönüşü vadetmeli. Böylece en baştan üç önemli figür için de koltuklarının önüne isimlik takılmış olur. AKP de sağ gözünüzle sol gözünüzü birbirine düşürme şansını kaybeder böylece Özgür Bey. Seçim alınır alınmaz en fazla 2 yıl sonra sistem değişikliğine gidileceği baştan ilan edilir. Varsayıyorum; 2025 seçimlerinde Ekrem İmamoğlu ile seçime gidildi, Mansur Yavaş da onunla birlikte kampanyasını yürüttü ve baş danışman oldu yahut tam tersi. Herkes bilecek ki, en fazla 2 yıl içerisinde sistem değişecek, Mansur Yavaş parlamenter sistemde cumhurbaşkanı, Ekrem İmamoğlu Başbakan, Özgür Özel de Genel Başkan olacak ama yalvarırım bir dönem. Artık CHP’ye kadın genel başkan istiyoruz!! Bu CHP için onur meselesi olmalı artık. CHP’de Kadın kolları diye bir organ olmamalı. Bir genel başkan var, bir de asla genel başkan olamayacak ama kum havuzunda oyun oynayacak kadınlar. Erkek kolları yoksa kadın kolları da olmamalı, bu bir utanç bence! CHP’de çok sayıda kadın vekil olmalı artık, bir gün genel başkan da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olabilecek eşit kadınlar.

İki partiyi unuttum sanabilirsiniz ama onlara seçim tavsiyesi vereceğime ölürüm daha iyi ayrıca onlar her şeyi herkesten iyi bilirler, hhh..

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.