Doğa Üründül yazdı: Satranç Olimpiyatları’ndaki “Milli” sporcular ek iş arıyor… Türkiye’nin ayıbı mıdır?

Satranç Olimpiyatları’nın 45.’si bu yıl Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de 10 Eylül-23 Eylül arasında düzenleniyor. İş Bankası’nın daveti üzerine Türkiye Satranç Milli Takımı’nı kaldıkları otelde ziyaret ettim. Yazının devamında birçok manşetlik konu olacak ama hepsinden önce bu nazik davetleri için Gül Mumcu Mutlay, tüm İş Bankası ailesine ve “PR” ajanslarının ağına düşmemiş milli sporculara verdikleri dürüst cevaplar için teşekkür ederim.

Türkiye Satranç Milli Takımı ve gazeteciler

Enteresan bir hikâye İş Bankası’nın Türkiye’deki satranca sponsor olması… Harika bir öngörü mü desem, modern tabirle risk analizinin doğru yapılması mı desem. 2002’de Türkiye A Milli Futbol Takımı, Güney Kore ve Japonya’daki Dünya Kupası’nı tarihinin en iyi derecesi olan üçüncülük ile bitirdiğinde en büyük sponsorlardan biri İş Bankası’ydı. O dönemden sonra Türk futbolunun yüzü; 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası ve en son 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası dışında gülmedi. Kamptan sonra öğrendiğimiz prim skandalı, kovulan hocalar, İtalya’nın çok iyi ısınmasından etkilenen futbolcuların rezalet performansı…

İş Bankası tam da bu döneme girilmeden önce tüm sponsorluk yatırımını Türkiye Satranç Federasyonu’na aktarma kararı aldı. Onlar ülkemizin topraklarında bulunan 43 bin okulun 40 binine satranç sınıfı kurdu. Peki devletimiz bu esnada ne yaptı? Öncelikle 2013’te 4+4+4 eğitim sistemine geçilince seçmeli ders olan satranç müfredattan kaldırıldı (resim, müzik, drama da kaldırılanlar arasında). Yerine malumunuz Din Kültürü ve Arapça dersleri konuldu. Neyse ki halk elini taşın altına koydu ve her yere satranç kursları açtı.

Uçaktan inip, öğle yemeği yedikten sonra 45. Satranç Olimpiyatları’nın düzenlendiği SYMA Spor ve Konferans Salonu’na gittik. Öncelikle birkaç kuraldan bahsedeyim. Oyuncuların bulunduğu alana geçemiyorsunuz. Cep telefonu, akıllı saat, hatta güneş gözlüklerinizi bile kapıdaki güvenliğe teslim ediyorsunuz. Bu önemlerin en büyük sebebi herhangi bir hilenin veya dış yardımın önüne geçmek. Dürbünle uzaktan takip edebileceğiniz bir tribüne alıyorlar sizi. Yanınızdaki ile normal ses tonuyla değil konuşmak, el kol hareketi yapmak bile yasak.

Tribünde dikkatimi çeken konulardan biri; küçücük çocukların ellerinde dürbünle devam eden müsabakaları takip etmeleri ve heyecanla yanındakiler ile hamle analizi yapmalarıydı. Bir süre sonra mekândan ayrıldık ve akşamki Türkiye Satranç Milli Takım buluşmasına kadar rehberimiz 2015’ten beri Macaristan’da yaşayan Ali Bağdadi’nin eğlenceli anlatımı ile hızlı bir Budapeşte turu yaptık. Akşam yemeğine Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı Gülkız Tulay ve basın sorumlusu Burçin Üre de geldi. Lokal yemeklerin tadımının ardından Milli Takımımızın kaldığı otele geçtik.

GM Mustafa Yılmaz: “Carlsen’i yenemediğim için mutsuzum”

Türkiye Milli Satranç Milli Takımı basından gelen soruları cevaplarken

Tüm sporcularımızın bulunduğu salonda toplanıldı. Dünya şampiyonu Magnus Carlsen’i deyim yerindeyse elinden kaçıran GM Mustafa Yılmaz bize duygularını anlattı. 

GM (GrandMaster-Büyük Usta) Mustafa Yılmaz: “Magnus dışında son bir yıldır kariyerim düşüşte. Onca talihsizlik içinde Magnus ile oynamak benim için çok özeldi. Milli Takım’da 1. masada oynarken onunla denk gelir miyiz diye düşünüyordum. Takım toplantısında eşleşmeler belli olunca; acaba daha formdayken mi oynasaydım, bu hâlde nasıl oynayacağım diye endişelendim. Her şeye rağmen kendimi sakin tuttum ve gerekli hazırlıkları yaptım. Oyun boyunca da en ufak bir konsantrasyon kaybı yaşamadım. Hatta maç anında heyecanlanmadım, sakin kalmayı başardım. Bir ara kazanç pozisyonuna geçtim fakat zamanım çok azdı ve doğru hamleleri buldum ama bitiremedim. Açıkçası sonuçtan çok mutlu değilim. Magnus için gelmiş-geçmiş en iyi oyuncu deniyor ama kim olursa olsun yenme fırsatınız doğduğunda yenmeniz gerekiyor”

Doğa Üründül: Geçmişine baktığımda 2 yıl Rusya’da kaldığını gördüm. Rusya günlerin satranca bakışını nasıl değiştirdi?

GM Mustafa Yılmaz: “Rusya günlerim, o dönemki federasyonun anlaşma imzalamasıyla başladı. Hem satranç hem de Rusça eğitim almak için gittim. İki yıl içerisinde altışar ay kalıp geri döndüm. O dönem çalıştığımız 2600 seviyesinde Rus bir antrenörümüz vardı. Çok fazla çalışamadık ama bakış açısı vardı. O bize çok şey kattı. Sovyet ülkelerinde daha köklü bakışlar var. Bakış açısını alıp geliştirmeye çalıştım. Rusya’ya gidene kadar oyundaki kombinasyonları göremiyormuşum resmen, orada oyun stratejisini çok iyi kavradım. Şimdi tüm çocukların Büyük Ustalara (GM) erişimi var artık. Bizlerin zamanında böyle şansımız yoktu.”

Milli Takım’ın dünya şampiyonu olma potansiyeli bulunan oyuncuları 13 yaşındaki GM Yağız Kaan Erdoğmuş ve 15 yaşındaki GM Ediz Gürel ile ilgili GM Mustafa Yılmaz: “Biz o kadar da büyük sporcular değiliz. Ediz ve Yağız’ın öyle olma potansiyelleri var. Onlar 7-8 yaşından beri Büyük Ustalar ile çalışıyorlar. Benim bu yaşıma geldim olmadı… Yaşları çok genç, çok iyiler. İlk 100’e girdim, saygıyı hak ediyor denilebilir bizim için. Okula bile gidilmemesi lazım bu durumda. Sponsorlar ve antrenör ekibi ile ikisi de umutlandırıcı ve gurur verici bir gelişim gösteriyor. Gidişata göre çok üst seviyelerde kalacaklarını düşünüyorum. Onların dünya şampiyonu olma şansı var.” diyerek genç sporculara destek olduğunu söyledi. 

Hatta basın toplantısı sonrası birebir yaptığımız sohbette kendisinin çok genç yaşta milli sporcu olduğunu ve o zamanlarda zorlandığını belirtti. Mustafa Yılmaz takımın saygı duyulan ağabeyi, genç yıldızlarla iletişimi çok kuvvetli.

GM Mustafa Yıldız ve ben

Doğa Üründül: 2016’da büyük bir yıldız adayı olarak yer aldığın Satranç Olimpiyatları’ndan bugüne ne değişti? 

GM Vahap Şanal: “Dragan Solak aramızdan ayrılınca yaş ortalamamız düştü. Ediz ve Yağız çok gençler. Benim de hayata bakışım değişti bu zaman zarfında. Günde 10 saat çalışıyordum. Hatta daha bile fazla olabilir. Uyuyor, uyanıyor, yemek yiyip geri kalan tüm zamanda satranç oynuyordum. Büyüyünce de öyle devam edebilirim diye düşündüm. Saatlerim daha planlı hâle geldi, azaldı. 20 yaş altı daha uzun saatler çalışılabiliyor.”

Kampın en eğlencelisi ve konuşkanı GM Vahap Şanal. Geçmişte yaşanılan komik anıları Vahap’tan dinledik. GM Yağız Kaan Erdoğmuş ile ilgili GM Vahap Şanal bir anısını aktardı:

“Yağız Kaan’ı çok iyi anlıyorum ben de 12-13 yaşlarında onun gibiydim. Yağız Kaan’ın beyninde şu an sadece anne ve babasının adı var. Gerisi tamamen satranç… Bir gün turnuvadaydık. Yağız Kaan daha 12 yaşındaydı ve rakibi de 28 yaşında Elo reytingi kendisinden yüksek biriydi. Ben de ağabeyi olarak Yağız Kaan’a maç önü moral veriyordum. ‘Kendine güven, başarabilirsin, sen daha iyi bir oyuncusun’ diye. Yağız Kaan durdu ve bana dedi ki: ‘Abi ben daha 12 yaşındayım ne kadar satranç bilebilirim ki…’ (salonda gülüşmeler) Yağız Kaan 28 yaşındaki rakibini harika bir oyunla yendi.”

Bu arada sorulan “satranca nasıl başladınız?” sorusunun cevabı bayağı düşündürücü. Anaokulu veya ilkokulda bir öğretmenin ellerinden tutması genel hikâye fakat evrenlerin doğru dizilmesi durumu var. Mesela 13 yıl boyunca Türkiye Kadınlar Satranç Şampiyonu olan WGM Betül Cemre Yıldız Kadıoğlu, ağabeyleri oynarken hırs yapması ve ailesinin desteği ile bugünkü konumuna gelmiş. Bunu anlatma sebebim; evet bu isimler milli sporcular ve en üst seviyede mücadele etme hakkına deyimi yerindeyse tırnaklarıyla kazıya kazıya sahip oldular. Peki ya kaçan yıldız adaylarımız?

Türkiye Milli Satranç Oyuncuları: “Geçinemiyoruz… Ek iş arıyoruz!”

Türkiye Milli Satranç Takımı basından gelen soruları cevaplerken

Şimdi gelelim esas meseleye…

GM Emre Can’a kulak verelim: “Bir oyuncu olarak turnuvalara girmek ve kazanmak lazım. Federasyon sporcu bursu desteği var ama yetmiyor. Türkiye Ligi var, o ligde oynadığımız için onun karşılığını alıyoruz. Net şunu kazanabilirim diyeceğim hiçbir şey yok. Bu yıl bir turnuvada 1600 euro kazanabildim. 34 yaşındayım. Kafa olarak kendimizi satranca veremiyoruz. Kadın takımı için de geçerli. Kendi adıma sadece ligde oynadığım zaman gelir elde edebiliyorum. Futboldaki(3 Büyükler girebilseydi, belki farklı olabilirdi. BJK’den dava açarak paramı alabildim mesela.”

Daha sonra 1 gün önce birçok otoriteye göre gelmiş geçmiş en büyük oyuncu kabul edilen Magnus Carlsen ile berabere kalan GM Mustafa Yılmaz’a basın toplantısı sonunda turnuva sonrası kariyerine nasıl devam edeceksin diye sordum. Aldığım cevap karşısında ne diyeceğimi bilemedim.

GM Mustafa Yılmaz: “Tekrar yükselişe geçip geçemeyeceğime bakacağım. Şu an sponsorum olmadığı için geçim sıkıntısı çekiyorum. Tekrar antrenörlüğe dönebilirim…”

Açacağı bir satranç kursunun afişinde, şampiyonluklarla dolu kariyerine ek olarak Magnus Carlsen ile oynadığı maça afişinde yer verse, eminim ki sayısız öğrencisi olur. Lakin bu noktaya kadar gelmiş takımın ağabeyi olan bir sporcunun müsabakaları bırakıp sadece eğitim vermesi ne kadar doğru? Tek odağının satranç olması gerekiyor. Elbette sporu bırakacak. İşte o zaman da normal şartlarda Türkiye Satranç Milli Takımı içinde tecrübelerini aktarabileceği bir role soyunması beklenmeli.

Türkiye’de spor federasyonları teoride ikiye ayrılıyor. Olimpik branşlar ve amatör branşlar. Olimpiyat kotası alabilme ihtimali olan sporcuların federasyonuna ödenenin ciddi bir miktarı sporcuya aktarılacak şekilde ödeme yapılıyor. Satranç gibi amatör kabul edilen branşlarda ise durum çok vahim. Devletin amatör federasyonlara ödediği ücret ile sporcuların “ek iş” aramaması imkânsız. Belli bir yaşa kadar ailelerinin destek olduğu satranççılar büyüdüklerinde hayatın gerçekleri ile yüzleşip oyuna odaklanmakta zorluk çekiyorlar. Üst düzey bir satranç oyuncusunun günde en az altı saat çalışması lazım. Onun dışında kalan sürede zihin boşaltan aktiviteler yapması, belki de psikolojik yardım gibi başka destekler ile zamanını doldurması gerekir. 

Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın olimpik ve amatör spor ayrımını tekrar gözden geçirme vakti geldi. Herkesin erişebileceği bir oyun hâline getirmek için gecesine gündüzüne katan İş Bankası’na yardımcı olmak yetmez, belki de “büyük” devlet olmak yeri geldiğinde başrole soyunmak anlamına gelir.

Küçük küçük Budapeşte notları…

– Şehirde mülteci, dilenci, bağıran veya taşkınlık çıkaran insan yok. Sadece bir kere polis gördüm. Onda da sohbet ediyorlardı.

– Tarihi dokusu olan şehir, zaman tüneli ile 100 yıl öncesine gitmişsiniz gibi hissettiriyor.

– Macaristan bayrağının renkleri; kırmızı, beyaz ve yeşil. Bir rivayete göre yeşil renk, Macar halkının doğaya verdiği değerden geliyor.

– Buda ve Peşte’yi ayıran Tuna Nehri çevresinde tarihi yerlerde dolaşmak çok keyifliydi. Şehir gereksiz aydınlatmalarla ve dev binalarla mahvedilmediği için gökyüzü, Buda ve Peşte onları ayıran Tuna Nehri ile harika bir kompozisyon oluşturuyor.

– Macaristan’da 96 sayısı çok önemli. 96 sayısı hem bugünkü anlamda Macaristan’ın kurulduğu tarih olan 1896’ya hem de Macaristan Krallığı’nın 896’daki fethine gönderme yapıyormuş. Mesela dünyanın en büyük üçüncü parlamento binası olan Budapeşte Parlamento Binası 96 metre yüksekliğinde.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.