Önce bir eûzü besmeleyle başlayalım. Yazı boyunca erkek diye sataştığım kadim erkekliktir. Evrimini tamamlamış erkekler üzerine alınmasın lütfen.
Orta Doğudan yükselen dini mitlere bakarsanız, dünyadaki hayatımız yalancı bir kadına ve katil bir erkeğe dayanır. Yalana ve ölüme. Kabil’in evlatlarıyız hepimiz bu hikâyeye göre. Dünya hayatının zorluklarına katlanamayan erkeklik, var olmak suçunu kadına yüklemiş ve o günden beri yaşamın kaynağı olarak gördüğü kadınların hayatını ve dünyayı mahvetmek için elinden geleni yapmış. Ancak şimdi hakikat çağındayız. Dinlerin, mitlerin, yalanların, bahanelerin öldüğü çağda, kadınların çağında.
Yaşadığımız çağa post-truth (gerçeklik ötesi) diyorlar. Yalanların gerçekmiş gibi olduğu bir çağda yaşıyormuşuz. Külliyen yalan efendim, bence hakikat çağındayız. Zira insanlık numara yapmayı bıraktı. Herkes, her şeyi olduğu gibi söylüyor, yaşıyor, yargılanıyor, linç ediliyor ama öyle yaşamaya devam ediyor. Hakikati reddedenler sürünmeye devam ediyor çünkü zamanın ruhunu reddediyor.
Yahu NBA, ne diyorsun sen? Ortalık sahte videolarla, estetikli insanlarla dolu görmüyor musun? Görüyorum efendim, görüyorum ama siz de görmüyor musunuz, o güzelliklerin estetik operasyonlarla sağlandığını biliyoruz işte. Sahte bir şey yok yani, filanca kişi güzel demiyor kimse, estetik harikası diyoruz. Öyle değil mi? “Ama sahte ama şu bu” diyor sahte videoları paylaşanlar ama hakikati biliyoruz sonuçta, kandıran kendini kandırır. Sahte olan çevrimdışı kalacak diye bir şey vadetmiyor bize çağ, sahteliğin getirilerinden kazançlı çıkabilirler, evrenin bize bir iyilik borcu yok ancak olanı olduğu gibi anlamak için mükemmel bir çağdayız.
Canlı yayınlarda insanlar çocukları tehdit ediyor, eskiden yapabilirler miydi böyle bir şey? Gizlice yaparlardı, sonradan duyardık. Sokak ortasında tecavüz etmeye kalkıyor sapıklar, eskiden mümkün müydü? Bakınız, giyim kuşamımıza bile yansıdı bu hakikat perestlik. İnsan çıplak doğdu çıplak gidecek sanırım. Buradan yola çıkarsak, ümit ederim kıyamete de az kaldı.
Her şeyi görmekle lanetlendik hakikat çağında. Zenginlerin dünyalarının arka planında neler olduğunu, ünlüler dünyasının iğrenç iç yüzünü, ideal ülke diye bir yer olmadığını, sapıkların, katillerin zihin dünyalarını, planlarını, eylemlerini, cinayetlerin detaylarını, her şeyi görüyoruz. Savaşlarda öldürülen insanları duyardık eskiden. Birkaç kare fotoğraf düşerdi önümüze Srebrenitsa’dan, Kıbrıs’ta küvette birbirine sarılmış halde kurşuna dizilmiş ana ve evlatlarından, Halepçe’de nenesinin kucağında boynu yola kıvrılmış kundaktaki bebekten. Şimdi her gün, her saat, dokunmaya kıyamayacağımız bebeklerin parçalanmış vücutları akışta kayıyor, donmuş gözleri, son nefesleri. Bilmezken kolaydı değil mi yaşamak?
Bir kadın öldürülmüş diye duyardık gazete sayfalarında sepya bir vesikalıkla, anlardık o bakışlardan ölecek birkaç yıla. Hınç dolu bakışlarıyla yanında kocasının vesikalığı olurdu. Bilirdik, adam olmaz bu herif, çıkar birkaç yıla, ömrü boyunca ne güler, ne güldürür, öyle yaşar karanlıkla, umulur ki gider bir gün kim vurduya.
Bir gizem örtüsü vardı hayatımızda. Kadınlarımızın, muhteşem aile masalarının, televizyonların, makinaların, evlerdeki kuranların üzerindeki örtüden zihinlerimizde de vardı. Şimdi öyle mi? Sokak ortasında kesilip anasının önüne atılıyor başlar, öyle bir çığırından çıkmışlık hali.
İlk çağlardan beri değişmeyen bir şey var: Kadın düşmanlığı.
Erkekler, hakikat öncesi çağlarda kadın düşmanlığı yapmak, kadını işkencelerle yola getirmek, kendine razı etmek için neler icat etmediler ki? Devleti icat ettiler ve kanunları kendilerine göre dizayn ettiler. Tanrıyı icat ettiler ayol, erkek tanrıyı. Kadınlarla çok derdi vardı bu tanrının, yok etek boyu kaç santim olsun, vay en erken kaç yaşında zifafa girebilir, laf dinlemezse nerelerine vurmak icap eder ki ziyan olmasın?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sorsanız, her şey bizim başımızın altından çıkmış. Şeytana uyup, zavallı erkeği ve tanrıyı kandırıp biz sebep olmuşuz cennetten kovulup dünyaya gelmeye. Tanrının cenneti nasıl bir yerdi? Erkeğin rüyalarını süsleyen bir yer değil mi? Kadının dünyayla, erkeğin ahiretle ilgili olması da çok manidar değil mi? Yalancılıkla suçlanır ama kadındır hakikati olduğu gibi kabul eden, erkektir bahanelerin ardına sığınan. Kadının hakikati yüzüne vuran bakışlarından korktuğu için yalan söylemesini umar aslında erkek.
Kadın, adına uydurulan yalanları, üzerine atılan suçları, güzelliğini ve benliğini örtmeyi reddettikçe, erkekler de yalanı terk etmeye başladı sonunda. Kadınlar, erkeklerin yalanlarını ifşa ettikçe onlar da bahaneler ardına gizlenmeyi terk etti. Tacizci olduğu halde saygın bir profesör, tecavüzcü olduğu halde saygın bir aktör, hırsız olduğu halde saygın bir hâkim, pedofil olduğu halde saygın bir iş insanı olmak zor artık. Genç erkekler başlarına gelecekleri, bu işin geri dönüşü olmadığını anladı ve yalansız, mazeretsiz, kadın düşmanı olmaya başladılar.
Tam, dinler ortadan kalkıyor, kanunlar erkeği korumayı bırakıyor, kadınlar hak ettiği değeri görecek derken, amasız, fakatsız, bahanesiz kadın düşmanlığı başladı. Neymiş efendim, kadınlar onları beğenmiyormuş, 22 yaşında daha bir kadınla bile öpüşmemiş, bu yüzden katliam yapacakmış. Şu hödüklüğe bakar mısınız? Yahu ömrü boyunca eline erkek eli değmemiş milyonlarca kadın geldi geçti bu dünyadan, hiç duydunuz mu erkek katliamı yapmaya kalkan kadın? Erkekler için örgütlenmeye, onları bir şekilde elde etmeye kalkmamış kadınlar, en fazla içlerine atmışlar. Siz neden bu kadar hassas, bu kadar ürkeksiniz?
Erkekler özünde öyle zayıf, öyle güçsüz ki, bu ürkek erkeklik var olabilmek için tanrıya, devlet gücüne, erkekler kulübüne, paraya ve silahlara ihtiyaç duyuyor. Kadın olduğu gibi var olabiliyor ancak erkek kadının öylece var olma gücüne katlanamıyor.
Yaşamaktan neden bu kadar korkuyorsunuz? Bir kızın size gülmesi neden dünyanızı başınıza yıkıyor? Beğenilmemek neden katlanılamaz bir şey? İstenmemek neden imkânsız? Siz erkekler, aslında çok ama çok zayıf varlıklarsınız. Bunun tam tersini iddia ettiğiniz için üzerinize çok geliniyor.
Eskiden erkeklerin evrimsel olarak birbirlerini rakip gördüklerini zannederdim. Şimdi anlıyorum ki, rakip olarak kadını görüyor ve onu yok etmeye çalışıyor. Aptalca bir şey değil mi bu? Evet, aptalca.
Dünyayı erkekler mahvetti, kadınlar düzeltecek. Yine..