Mehmet Tatlı yazdı: Gazze ateşkesi dönüp dolaşıp Suriye’de yeni bir krizi tetikler mi?

Doha’da tarafların uzlaştığı Gazze ateşkesinde kritik bir soru öne çıkıyor: İsrail’in serbest bırakacağı bin kadar Hamaslı tutsak nereye gidecek? Bu soru, görünürde insani bir mesele gibi dursa da, bölgesel dengeleri derinden etkileyebilecek yeni bir kriz potansiyeli taşıyor.

İsrail’in tutsakların Gazze’de kalmasını reddetmesi ve Filistin Yönetimi’nin de bu kişileri Batı Şeria’da istememesi, çözüm arayışlarını Türkiye ve Katar’a yönlendiriyor. İsrail medyasında da Türkiye’nin bu konuda sorumluluk alacağına dair haberler çıkıyor. İbrahim Kalın’ın Hamas yetkilileriyle yaptığı ve kamuoyuna özellikle sızdırılan telefon görüşmesi, bu bağlamda yeni bir anlam kazanıyor.

Erdoğan’ın dört ay önce kurduğu “Kuvâ-yi Milliye neyse Hamas da aynen odur” cümlesi, Ankara’nın örgüte alan açmakta hevesli olabileceği düşüncesini güçlendiriyor.

Hamas’ın yeni rotası Suriye mi?

Bugün Ürdün ve Lübnan başta olmak üzere bölge ülkelerinde var olan Filistinli mülteci kampları, sorunun tarihsel karmaşasını gösteriyor. Serbest kalacak Hamas mensupları için yeni bir yaşam alanı arayışı, doğal olarak büyük oranda Türkiye’nin kontrolünde olan ve henüz istikrara kavuşmamış Suriye’yi de gündeme getiriyor. Resmi anlaşma metninde yer almasa da, kaos ortamındaki Suriye, bu gruplar için potansiyel bir seçenek olarak öne çıkıyor.

Suriye’deki kaos ortamı, dünyanın dört bir yanından cihatçı gruplar için bir çekim merkezi haline geldi. Doğu Türkistan İslami Hareketi’nden El Kaide bağlantılı gruplara kadar pek çok yapı, Suriye’de ve yeni Şam yönetiminde kendine yer bulabildi. Bu gruplar, ülkenin parçalanmış yapısını ve zayıf merkezi otoritesini kullanarak varlıklarını sürdürebildi. Hamas’ın serbest kalacak üyelerinin de benzer bir rota izlemesi şaşırtıcı olmaz. Üstelik Hamas’ın Hama ve Dera gibi kentlerdeki gruplarla ideolojik akrabalığı var.

Ancak Hamas’ın Müslüman Kardeşler geleneğine yakın siyasal İslamcı yapısı ve İsrail’le doğrudan çatışma potansiyeli, diğer gruplardan farklı bir dinamik yaratabilir. Bu durum, Suriye’yi yeni bir çatışma alanına dönüştürme riski taşıyor.

1982 Hama katliamının yası hâlâ tutulamamışken, Müslüman Kardeşler’in Suriye’de yeniden etkinlik kazanma ihtimali azımsanamayacak ölçüde. Hamaslı tutsakların Suriye’ye konuşlanması, bu hareketin özellikle selefiler dışındaki Suriye siyasetinde etkisini artırabilir ve bölgesel dengeleri bir süre sonra yeniden sarsabilir.

Öte yandan bu hamle uzun vadede, İsrail’e Suriye’ye müdahale için HTŞ’den bir türlü elde edemediği gerekçeyi yaratabilir.

Türkiye’nin yeni dünyadaki güç siyaseti (power politics) tecrübesi zayıf

Türkiye’nin durumu ise ayrı bir paradoks. Uzun yıllar sonra yeniden “bölgesel güç” kimliği edinen Türkiye, power politics konusundaki yüz yıllık tecrübe eksikliği nedeniyle her soruna doğrudan aktif şekilde müdahil olmayı seçiyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin güç projeksiyonunu sınırlarının ötesine taşımaktan çekinmediğini gösterirken, daha sonra çözülmesi için yoğun enerji gerektirecek yeni sorunları kucağında bulması riskini de beraberinde getiriyor.

Bölgesel bir güç olarak hareket eden Türkiye’nin Hamas tutsaklarını kendi sınırlarında ya da Suriye’de barındırma ihtimali, bölgedeki krizlere bir yenisini ekleyebilir.

Çözüm süreci romantizmi ve Ortadoğu’nun jeopolitik gerçeklikleri

Türkiye’de neredeyse tüm kesimler Suriye ve Kürt sorunu konusunda bir tür romantik yaklaşım geliştirdi. MHP’den DEM Parti’ye, Türk’ünden Kürt’üne kadar tüm kesimlerin rasyonaliteden uzak yaklaşımı, bölgesel dinamiklerin sert gerçekleriyle karşılaştığında ciddi bir hayal kırıklığına dönüşebilir.

Bu romantik yaklaşım -hiç şüphesiz- barışa olan özlemi yansıtıyor. Fakat Kürt sorunu tartışmalarında kurulan mevcut dilin kapsamı, bölgedeki jeopolitik ve reelpolitik gerçeklerden bir hayli uzak. Bugün artık Hamas bile Suriye ve dolayısıyla Kürt sorunu tartışmalarında kendine yer bulabiliyor.

Suriyeli Kürtlerin durumu

Ortadoğu’da son yıllarda yaşanan Suriye ve Gazze savaşları, bölgeyi adeta bir cehenneme çevirdi. Suriye’de başlayan iç savaş, başta Türkiye, Rusya, İran ve ABD olmak üzere dış güçlerin müdahaleleriyle içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Bu kaosun ortasında, tüm aktörler kendi emperyal çıkarları doğrultusunda politikalar üretirken, bölge halkları ağır bedeller ödemeye devam ediyor.

Hamaslıların Suriye’ye yerleşme ihtimali hiç şüphesiz bölgenin yerli halklarından Alevileri ve Kürtleri çok zor durumda bırakacak.

Söz konusu Suriye olunca, sadece bu yazıda bile birçok emperyal aktör ve Suriyeli olmayan proxy’den (vekil güçlerden) bahsettik. Buna rağmen tüm bu kaosun ve dış müdahalelerin ortasında toprağından kopmamış Suriye Kürtlerine ise hâlâ bir tür “yerlilik” şartı koşuluyor.

Kuşkusuz Gazze’de ateşkes kalıcı olarak sağlanmalı. İsrail’in gerçekleştirdiği soykırımın bir an önce durması ve sorumluların tüm insanlığa karşı en şiddetli şekilde hesap vermesi gerekiyor. Ancak Gazze ateşkesi anlaşmasında ortaya çıkan Hamas tutsakları meselesi, bölgede çözüm bekleyen diğer sorunları iyice karmaşıklaştıracak gibi görünüyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.