Eski İçişleri Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu aktif siyaseti bırakacağını açıkladı. Soylu, AKP döneminin en uzun süre görev yapan İçişleri Bakanı olarak tarihe geçti. Ruşen Çakır, Soylu’nun açıklamalarını yorumladı ve “Ben gazeteciliğe devam edeceğim” dedi.
Çakır, gazeteciliği bırakmayı düşündüğünü ama bu fikrinden nasıl vazgeçtiğini anlattı: “Bu yılın Mayıs ayında gazetecilikte 40. yılımı dolduruyorum. Tam 40 yıl… Ve bu sürenin neredeyse tamamı siyasetle geçti. Niyetim, 40. yılımı tamamladıktan sonra gazeteciliği bırakmaktı. Fakat Türkiye çok ilginç ve zor bir dönemden geçiyor. Medyascope olarak biz de bu zorluklardan fazlasıyla nasibimizi alıyoruz. Bu nedenle, kararımı ciddi şekilde gözden geçiriyorum ve galiba bir süre daha devam edeceğim. Türkiye’nin önünü daha net görebileceği bir ortam oluşana kadar gazeteciliği sürdürmeyi düşünüyorum”
Çakır, videoda, bugüne kadar hakkında yalnızca Süleyman Soylu’nun hakaret davası açtığını söyledi. Çakır, “40 yıllık gazetecilik hayatım boyunca pek çok siyasetçi hakkında konuştum, yazdım ama yalnızca Süleyman Soylu bana dava açtı” dedi.
Ruşen Çakır, “Yayınlarımızın deşifrelerini alıp mahkemeye sunmuşlar ancak hakaret içeren bir ifade bulamamışlar. Çünkü hakaret yoktu. Mantık şu sanırım: ‘Bu kadar konuştuysa kesin hakaret de etmiştir.’ Ama aramışlar, bulamamışlar” ifadelerini kullandı.
Soylu’nun açtığı davanın amacının kendisini yıldırmak olduğunu söyleyen Çakır, “Beni iyi tanır. Ak Parti’ye girmeden önce de tanışıyorduk. Bir anlamda hemşeriyiz de denebilir. O Trabzonlu, ben Hopalıyım. Gerçi çok yakın değil ama birbirimizi iyi biliriz” dedi.
Süleyman Soylu siyaseti bırakıyor
Soylu dün yaptığı açıklamada, “Allah nasip ederse bu dönemin sonunda aktif siyaseti bırakacağım. Bu konuda net bir değerlendirmem var. Bu dönem sonu itibarıyla bırakacağım. Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi için canhıraş mücadele ortaya koyacağım” dedi.
Çakır, Soylu’nun yaptığı açıklamayı değerlendirdi, “Keşke bu açıklamanın doğruluğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorsak. Gerçekten böyle mi düşünüyor? Soylu, Fethullahçılarla işbirliği yaptı. Sonrasında İçişleri Bakanlığı döneminde her operasyon sonrası verdiği pozlarla gündemimize geldi. Sedat Peker’in ifşalarında adı geçti”
Ruşen Çakır videonun sonunda, “Süleyman Soylu ‘Hadi bana eyvallah’ diyor, ben de ona ‘Hadi size güle güle’ diyorum. Türkiye’de siyaset ve siyasetle beraber gazetecilik devam edecek. Bu ülkede gazeteciler, gerçekleri yazmaya devam edecekler” dedi.
Videonun tamamını buradan izleyebilirsiniz
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Merhaba, iyi günler. Bu yayının başlığını gördüyseniz kişisel bir yayın olduğunu anlayacaksınız. Çok da uzun tutmayacağım. Süleyman Soylu’nun siyaseti bırakacağını bir grup gazeteciye bir sohbet toplantısında anlattığını dün okuduk. İlk başta gülüp geçtim, sonra aklıma bu yayın fikri geldi. Neden? Şöyle; bu yılın Mayıs ayında, gazetecilikte 40. yılım oluyor. Tam 40 yıl ve bunun tamamı siyasetle geçti. Çok az siyaset dışı haber yaptım, röportaj yaptım ama ezici bir çoğunluğu siyasetle geçti. Ve niyetim Mayıs ayında, 40. yılda bu işi, gazeteciliği bırakmaktı. Ama Türkiye çok ilginç bir dönemden geçiyor ve gazetecilik çok zor bir dönemden geçiyor. Ve Medyascope olarak da biz bu zorluklardan fazlasıyla nasibimizi alıyoruz. Dolayısıyla bu kararımı ciddi bir şekilde gözden geçiriyorum ve galiba Türkiye’nin biraz daha önünü görebileceği bir ortama kadar sürdürmeye niyetim var. Ve bu 40 yıllık gazetecilik hayatımda bana bir tek siyasetçi dava açtı, hakaret davası. Bir tek. Yani o kadar hakkında yazmadığım, konuşmadığım hiç kimse yok. Bir tek kişi açtı, o da Süleyman Soylu. Ve soruşturmaya yer olmadığı kararını verdi savcılık. İtiraz edildi, tekrar aynı karar oldu ve dava açılmadı. Çok ilginç bir dosyaydı, başvuruydu. Benim Süleyman Soylu hakkında yaptığım yayınların deşifrelerini, ki onları biz kendimiz yapıyoruz, bizim sayfalarımızdan almışlar, hepsini yollamışlar. Ama nerede hakaret var – ki yok, tabii ki yok – bunları belirtme gereğini bile duymamışlar. Yani şöyle bir mantıkla: ‘‘Bu kadar konuştuysa herhalde hakaret ediyordur, etmiştir’’ ya da ‘‘Bulun, arayın, bulun.’’ Ama aramışlar, bulamamışlar; çünkü hakaret yok. Süleyman Soylu böyle bir siyasetçiydi. Başkalarına ne yaptı bilmiyorum ama bana… Ki beni iyi tanır, çok eskiden tanışırız. O, AK Parti’ye girmeden önceki dönemden tanışırız. Bir anlamda hemşehri de sayılırız. O Trabzonlu, ben Hopalıyım. Bir anlamda diyelim hadi, Trabzon Hopa’ya çok yakın değil aslında. Birbirimizi çok iyi biliriz, tanırız. Zaten açtığı dava da büyük ölçüde bundan dolayı. Beni yıldırmak istedi, hakkında konuşmamamı istedi. Ben de hakkında konuşmadım, çünkü konuşacak bir şey kalmamıştı. Onu tekrar söyleyeyim. Yani hakaret davası başvurusu nedeniyle falan değil. Üzerinde konuşacak bir şey olsaydı Süleyman Soylu’yu konuşurdum. Konuşacak bir şey yoktu, silindi, gitti. Konuşulması gereken zamanlarda konuştum, onlardan rahatsız olmuş. Hatta onunla çalıştığı iddia edilen trollerin sosyal medyada saldırılarına da birkaç dönem maruz kaldığım olmuştur. Şimdi bırakıyormuş. Neden bırakıyor? Önümde bir metin var. Diyor ki: “Bugün Tayyip Erdoğan hangi ilkeleri çiziyorsa bizim tarafımız o. Erdoğan da Türkiye’ye 100 yıllık bir politik yol çizdi. Bir Erdoğan politikası oluştu, bu çok net. Ben daha önce de Erdoğan’ın siyaseti bıraktığı gün siyaseti bırakacağımı söyledim. Benim siyasi parantezim Tayyip Erdoğan’la birliktedir” demiş. Ya keşke şu açıklamanın ne derece doğru olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorsak. Gerçekten bunlar doğru mudur? Bu parantez ne zaman açıldı bilmiyoruz. Ama siyaset parantezini ilk açtığı zaman, en sıkı Erdoğan karşıtlarındandı Süleyman Soylu. Bir dönem Fethullahçıların yanında durdu, onlarla bayağı bir iş birliği içerisine girdi. Sonraki dönemlerde de biliyorsunuz, İçişleri Bakanlığı, bol miktarda fotoğraflar… Her operasyonun ardından çıkan Süleyman Soylu ile zanlı fotoğrafları ve Sedat Peker’in bir şekilde sonradan durdurulan ifşalarıyla gündemimize gelmiş bir siyasetçidir. O parantez Erdoğan’la açılmadı bence ama Erdoğan’la kapandı. Ve büyük ölçüde de tam pandemi, koronavirüs salgını sırasındaki yaptığı istifa hamlesi, biliyorsunuz. İstifa etti, kabul edilmedi. Onun, Erdoğan gibi bir siyasetçi tarafından unutulacak bir hamle olmadığına eminim. Onu özellikle vurguluyorum. Ama bir süre daha kaldı. Daha sonra ne dendi? ‘‘Parti içerisinde üst düzey görevlere gelecek, tekrar bakan olacak’’ falan dendi. Olmadı. Tabii ki olabilir, her an olabilir. Erdoğan’ın kafasında nelerin nasıl şekillendiğini kestirmek mümkün değil. Ama Süleyman Soylu diyor ki: “Hadi bana eyvallah.” Ben de ona diyorum ki: “Size güle güle.” Türkiye’de siyaset devam edecek. Siyasetle beraber gazetecilik devam edecek. Gazetecilik, siyasi gazetecilik devam edecek. Ve ben de muhtemelen, sizden sonra da devam edeceğim. Ki hala emin değilim bırakacağından. Ama diyelim ki bırakıyor, bu seçim sonrasında, bir dahaki seçimde aday olmayacak vesaire. Bizler de, ben olmasam bile, gerçek gazeteciler bu ülkede gerçekleri yazmaya, söylemeye devam edecekler. Birilerinin siyasi parantezi kapanabilir ama gazetecilik bitmez. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.