Gazeteci-yazar Etyen Mahçupyan Radikal, Yeni Binyıl, Zaman, Taraf, Agos, Zaman, Akşam ve Karar gazetelerinde çalıştı. 2007-2010 yıllarında Agos Gazetesi’nin Yayın Yönetmenliğini üstlenen Mahçupyan, Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanlarındandı. AKP’nin tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde edemediği 7 Haziran 2015 genel seçimlerine dek bu görevi sürdüren Mahçupyan, 2019’da kurulan Gelecek Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. İnsanı Anlamak, Batıyı Anlamak, Türkiye’yi Anlamak, İçimizdeki Öteki gibi çok sayıda kitabı bulunan Mahçupyan, 2013 yılındaki çözüm sürecinde yer alan 63 akil isimden biriydi. Güneydoğu Anadolu için oluşturulan heyette yer alan Etyen Mahçupyan, Göksel Göksu’nun yeni çözüm süreci ile ilgili sorularını cevapladı.
“Karşımızda doğrudan devletin sahiplendiği ‘ciddi’ bir hamle var”
- 2013’te MHP, AKP’nin başlattığı çözüm süreci için “ihanet” nitelemesi yapıyordu bugünse sürecin kapısını aralayan bizzat MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. Süreçten beklentiniz nedir?
Etyen Mahçupyan: 2013’de başlayan sürecin taşıyıcı öznesi rejimin pek de hoşlanmadığı bir siyasi parti olan AK Parti idi. Dolayısıyla devlet mekanizması ve onun sembolik sözcülüğünü yapan MHP, sürecin karşısında durdu. Dahası, bürokrasi içinde geniş bir yer tutan Gülen cemaati mensupları süreci doğrudan sabote etme gayreti içine girdi.
Bu durum Kürt hareketi nezdinde sürecin güvenilirliğine ilişkin kuşku yarattı. Çünkü bu ülkede Kürt meselesi gibi bir alanın kalıcı çözüme ulaşması ancak devletin rızasının alınması ile olabilir düşüncesi hakimdi.
Şu an başlatılan süreç ise bir devlet projesi ve o nedenle MHP söz konusu stratejik çabanın ana sözcüsü durumunda. Diğer deyişle, karşımızda herhangi bir siyasi partinin ilke veya inançları çerçevesinde şekillenen bir çaba değil, doğrudan devletin sahiplendiği, dolayısıyla ciddi bir hamle var. Bu özellik, yaşadığımız sürecin – eğer başarılı olursa – kalıcı da olabileceği kanaatini destekliyor. O nedenle Kürt hareketinin de bu açılıma daha uzun vadeli ve stratejik bakacağını, kalıcı bir çözüm için tutum geliştireceğini düşünüyorum.
Ne var ki karşılıklı bu ciddi niyetin varlığı çözümü veya anlaşmayı garanti etmiyor. Anlaşmak, ortak bir içerikte buluşmayı gerektiriyor ve halen devletin ve Kürt hareketinin pozisyonları arasında büyük bir boşluk var. 2013’de içerikte anlaşmak kolay ama kalıcılığı sağlamak zordu. Şimdi kalıcılığı sağlamak kolay ama içerikte anlaşmak zor.
Devlet kanadı kayıtsız şartsız silah bırakılmasını istiyor, Kürt tarafı ise nihayette (onların dili ile) güçlü demokrasiye yönelik adımların atılmasını garanti etmek niyetinde. Eğer her iki taraf da birbirini anlama ve esnek olma konusunda açık davranırsa ortak bir içeriğin adım adım, kademeli şekilde üretilmesi mümkün olabilir.
Eğer ABD’nin tutumu ve iç siyasi konjonktür (mesela seçim ortamı) da bunu desteklerse süreç başarıya ulaşabilir. Öte yandan iktidar İttihatçı vizyonunu aşamaz, yani Kürtlüğü ille Türklüğün içine yedirmek ister ve ABD’yi emperyalist (ve son kertede düşman) olarak tanımlamaya devam ederse bu sürecin başarılı olma ihtimali kalmaz.
Silah bırakma kendi başına bir etken olarak gözükmüyor. PKK’nın bu adımı atması onların dünyasında da artık ikincil, araçsal bir konu.
Önemli olan karşılığında ya da silahların olmadığı ortamda hayatın ne yöne gideceğinin önceden sağlam kazığa bağlanması. Bu hedef açıkça veya zımnen ABD’nin garantörlüğünü gerektirebilir. Dolayısıyla karşımızda sadece Kürt meselesi yok. İttihatçı yeni devlet vizyonunun Batı ile ilişkisinin ne yöne evirileceği meselesi de var. Söz konusu ikili yapı bir bütün olarak süreci başarılı ya da başarısız kılacak.
Etyen Mahçupyan: “Sürecin oyun kurucusu ne Bahçeli ne de Erdoğan”
- Bahçeli ön safta görünüyor olsa da Ekim 2024’ten itibaren başlatılan sürecin oyun kurucusu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Sizce Erdoğan sürece dair neden daha az konuşuyor?
Etyen Mahçupyan: Bu sürecin oyun kurucusu ne Bahçeli ne de Erdoğan. Bahçeli devlet sözcülüğünü yüklenmiş olduğu için sahne önünde. Ancak baştan itibaren bir niyeti ve o niyetin ima ettiği siyasetin kırmızı çizgilerini koymakla yetiniyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ortada gerçek anlamda bir siyaset yok. Bu muhtemelen Erdoğan’dan bekleniyor. Ancak cumhurbaşkanlığı sistemi gibi gücü tekelleştiren bir rejimde bizzat cumhurbaşkanı olmasına rağmen dizginler Erdoğan’ın elinde değil. Dolayısıyla belirli bir isteksizliği var. Sanki herkese söz konusu açılımın kendi iradesi dışında şekillendiğini göstermek istiyor.
Tabii ki Erdoğan’ın süreci desteklememe, hele baltalama gibi bir tasarrufu olamaz. Belki ona 2016’da teklif edildiğinde tam olarak anlamamıştı, ama şimdi devletle doğrudan iç içe olmanın götürüleri de olabileceğini biliyor. Erdoğan’ın süreci etkileme imkanının, Kürt hareketinin beklentilerinin seslendirilmesi sonrası artması muhtemel.
“Silahların susması, Kürtlerin taleplerini dikkate almayı gerektirecek”
- 2013 yılında başlayan çözüm sürecinin temel amacı silahların bırakılması, barış ortamı ve toplumsal bütünleşmenin sağlanmasıydı. Bugün de hedef aynı olsa da koşullar çok değişti. 2013’te mi daha iyimserdiniz bugün mü?
Etyen Mahçupyan: İyimserlik gerçekçilik ile birlikte giderse anlamlı. Eğer beklentiyi silahların geçici susması ile sınırlarsak bugünkü süreçle ilgili daha iyimserim. Ama silahların kalıcı susması Kürtlerin (hem yurt içinde hem yurt dışında) talep ve tercihlerini dikkate almayı gerektirecektir. Ne var ki (zihniyeti ve ideolojisi nedeniyle) iktidarın bu yönde esnemesi tahmin edilenden çok daha zor.
O nedenle bu fırsatın kaçırılma ihtimalinin çok daha fazla olduğunu düşünüyorum.
“Sürecin sahibi Türk kimliğini radikalize eden bir parti”
- 2013-2015 arasında gidilen bölgelerde hükümetin tutumu taviz olarak niteleniyor ve karşılaştığınız eleştirilerin başında bu tavizin ne karşılığında verildiği sorgulanıyordu. Bugün değişen nedir?
Etyen Mahçupyan: 2013 sürecinde hükümetin tutumunu taviz olarak görenler Türk hassasiyetine ve devletçi hassasiyete sahip kişilerdi.
Bugün radikal bir farklılık var: Sürecin sahibi bizzat Türk kimliğini radikalize eden bir parti ve – büyük harfle – Devlet’in kendisi. Türk kimliğinin tarihsel ve siyasal olarak devlet tarafından halka verilmiş bir kimlik olduğu ve halen Türk kimliğinin devletten özgürleşememiş olduğu düşünülürse, bugünkü milliyetçi itirazın süreç üzerinde pek fazla etkili olma ihtimalini görmüyorum.
Etyen Mahçupyan: “Amaç Kürt meselesinin ortadan kalkması“
- Yeni süreci 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilişkilendirenler var. Asıl hedefin bu sayede DEM Parti’nin desteğini alarak muhalefeti küçük parçalara bölmek olduğu yorumları yapılıyor. Sizin düşünceniz nedir?
Etyen Mahçupyan: Başlatılan sürecin seçime yönelik araçsal bir işlevi olduğu değerlendirmesi, 2016 sonrası içinde olduğumuz radikal ideolojik değişimin farkında olunmadığının işareti. Bu süreçten bir seçim başarısı da çıkarmayı düşünenler tabii ki vardır. Ancak esas etken, İttihatçı vizyonun devlete ve iktidara hakim olmasıdır.
Bu vizyona göre – aynen 1. Dünya Savaşı öncesi gibi – kartlar yeniden karılmakta, dünya sistemi yeniden inşa edilmekte ve Türkiye bu döneme tarihsel öneme sahip avantajlarla girmekte. Nitekim Türkiye Yüzyılı belgesi bizlere bunu anlatıyor. Türkiye’nin yakın coğrafyasında müdahil konumda olabileceği, daha uzak coğrafyalarda bile bütün çatışmalarda söz sahibi ve gerektiğinde denge unsuru olarak davranacağı bir tarihsel fırsat penceresinin açıldığına inanılıyor.
Türklüğün macerası geçmişten geleceğe uzanan tek bir milli aks üzerinde tanımlanıyor ve bunun öznesinin de – ülkesi ve milletiyle – Devlet olduğu düşünülüyor. Tam da bu sayede iktidar dış politikayı önem sırasında başa koyuyor ve yurt içinde anti-demokratik uygulamaları gocunmadan yapabiliyor. Çünkü milletin yükselişi gündemdeyken kişilerin gündelik hayatlarının daha da devlete bağımlı hale gelmesi bu iktidar için doğal.
Kürt hareketinin silah bırakması bu bağlamın içinde anlam kazanıyor. İktidar ve devlet Kürt meselesini siyasi bir mesele olmaktan çıkarmak istiyor. Amaç bu meselenin çözümü değil, ortadan kalkması
“Süreç muhalefet yerinde sayarsa seçim kazandıracak bir faktör haline gelir”
Eğer bu strateji iktidara seçim kazandırırsa, bunun nedeni ortaya konan Türklük hayalinin toplumun çoğunluğu tarafından onaylanması olacak. Ve de eğer muhalefet seçime kadar farklı bir benlik, kimlik ve gelecek tahayyülü geliştiremezse, (ekonominin nisbi düzelmesiyle birlikte) seçimin ibresi rahatlıkla iktidara dönebilir. Velhasıl bu süreç seçim kazanmak için yapılmıyor. Ama muhalefet yerinde sayarsa seçim kazandıracak bir faktör haline gelecektir.
- Yeni sürecin başını MHP’nin çekiyor olması, mevcut süreci 2013 yılı ile kıyaslandığında daha avantajlı kılıyor mu?
Etyen Mahçupyan: Bugünkü sürecin bir devlet projesi olarak şekillenmesi ve sözcülüğünü MHP’nin yapıyor olması, doğal olarak milliyetçi tabanın en azından daha az “işkillenmesine” neden oluyor.
Göründüğü kadarıyla Türk milliyetçi yelpaze zaten bölünmüş durumda. Giderek devlet karşısında pasifleşmeye, hatta sürece – gönüllü ya da gönülsüz – destek vermeye müsait. Çünkü bu toplumda Türk milliyetçiliğinin devlete karşı bir konumda durmasının siyasi ve psikolojik temeli neredeyse yok.
- Süreç başarıya ulaşır mı ve sürecin sonunda PKK silah bırakır mı?
Etyen Mahçupyan: Kritik soru şu: Acaba sürecin içeriği ve hedefi zaman içinde aynı kalacak, yoksa başka bir noktaya evirilecek mi? Eğer aynı noktada kalırsa, PKK silah bırakmaya hazır olsa bile, sürecin başarılı olma ihtimali düşük. Aksine, eğer süreç Kürt toplumunun çoğunluğunu ikna edecek bir içerik ve hedefe doğru evrilirse, PKK’nın silah bırakması kritik bir konu olmaktan çıkabilir ve sürecin başarılı olma ihtimali yüksek olur.
- “Akil İnsanlar anlatıyor” serimizin diğer röportajlarını bu linkten okuyabilirsiniz.