Muhalif liderler arasında CHP’ye kim daha iyi muhalefet eder yarışı

CHP’deki cumhurbaşkanı adayı belirleme yarışı ve ön seçim tartışmaları, muhalefetteki diğer siyasî partiler tarafından da yakından takip ediliyor. Altılı Masa’yı oluşturan partiler ile diğer küçük partiler, CHP’nin aday belirleme sürecinin çok erken başladığını vurgulayarak, kendilerine sorulmamasını da eleştiriyor. Ruşen Çakır, “Muhalif liderler arasında CHP’ye kim daha iyi muhalefet eder yarışı başladı” diyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçimin 23 Mart’ta yapılacağını bildirdi. Ön seçimin il ve ilçe merkezlerinde belirlenen alanlara sandık kurularak ve mühürlü pusulalar kullanılarak yapılması planlanıyor. CHP’deki yarışın hız kazanmasının ardından muhalefet partilerinden peşi sıra açıklamalar gelmeye başladı.

Muhalif liderler arasında CHP'ye kim daha iyi muhalefet eder yarışı
Muhalif liderler arasında CHP’ye kim daha iyi muhalefet eder yarışı başladı.

Bazılarına bakalım:

Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, iktidar ve muhalefetin üç yıl sonra yapılacak bir seçime odaklandığını belirterek, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na şöyle seslendi: “İktidara söylüyorum bu deprem felaketinden sonra birinci vazifeniz İstanbul depremini düşünmektir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına söylüyorum, senin işin ne zaman yapılacağı belli olmayan seçime hazırlanmak değil İstanbul depremine hazırlanmaktır.”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da benzer eleştirilerde bulundu.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu CHP’yi eleştirerek, ‘’CHP, kendi içerisinde adayı belirleyecek, diğer muhalefete sormayacaklar. Bir adam belirleyecekler DEM’e soracaklar, bize sormayacaklar” diye konuştu.

Anahtar (A) Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu CHP içindeki Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarının Türkiye’nin öncelikli sorunlarıyla bağdaşmadığını belirterek, “Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasını şu an için Türk milletine nezaketsizlik sayıyoruz” dedi.

Muhalif liderlerin sürekli CHP’yi eleştirmesinin iktidarı ve AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı mutlu ettiğinin altını çizen Çakır, “Muhalefet toplumsal gücünü hayata geçirmek yerine, polemiklerle-laf atmalarla zaman geçirip duruyor” dedi.

İYİ Parti’nin liderleri Müsavat Dervişoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını istediğine dikkat çeken Çakır, diğer partilerin ne istediğini bilmediği görüşünde.

Çakır, muhalefet partilerinin hal-i pürmelâlini şöyle anlattı:

“Türkiye’de muhalefet var mı? Muhalefet neye muhalif? Muhalefetin kendi arasında nasıl bir hukuk var? Bütün bu sorular meşru hale geliyor. Türkiye’de iktidarı biliyoruz ama muhalefet konusunda kafamız karışıyor.”

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün iki ayrı grup toplantısı vardı Meclis’te. İlki ‘‘Yeni Yol’’ grup toplantısı. Yeni Yol, malum biliyorsunuz, Gelecek, DEVA ve Saadet Partilerinin ortak kurduğu, grup olabilsinler diye kurdukları bir oluşum. Burada üç partinin de lideri sırayla konuşuyor. Daha sonra da İYİ Parti’nin grup toplantısı vardı. Bunlarla ilgili liderlerin söyledikleri tabii ki sosyal medya üzerinden önümüze düşüyor. İlk olarak Ahmet Davutoğlu’nun şu sözünü gördüm, başlık yapılmış. Ekrem İmamoğlu’na diyor ki, ‘‘Sen belediye başkanısın, İstanbul’u depreme hazırla.’’ Yani, ‘‘Ne işin var cumhurbaşkanlığında?’’ anlamında söylüyor. Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yapmasına yönelik bir eleştiri. Hakkını yemeyelim, aynı grup toplantısında Davutoğlu, “Gazze’de halka soralım, Gazze Türkiye’ye bağlansın” diye bir şey de söylemiş, onu da bir not edelim. Ama öncelikle Ekrem İmamoğlu’na söylediği tabii ki çok çarpıcı, depreme hazırlanması meselesi ve bu birazcık, birazcık değil fazlasıyla yadırgatıcı bir şey bence. Çünkü bugünün gündemi, tamam, deprem olabilir ama depremle ilgili hazırlığı yapacak olan esas olarak iktidar. İstanbul’da tabii ki belediye de tabii ki ama bunu birbirine alternatif gibi gösteriyor. Neyse, bunu bir kenara koyalım. Bir diğer şey de İYİ Parti. Müsavat Dervişoğlu da çok ciddi bir şekilde CHP’ye yönelik, CHP’deki cumhurbaşkanlığı tartışmalarına ve erken seçim talebine yönelik bayağı sert eleştiriler dile getirmiş. Onun söylediği de şu: “Siz Erdoğan’ın çizdiği sınır içerisinde kalıyorsunuz, Erdoğan’a bırakıyorsunuz. Peki ne yapmak gerekir? Muhalefetin toplumsal gücünü yok sayıyorsunuz” diyor ama bu toplumsal gücün nasıl harekete geçirileceği belli değil. Müsavat Dervişoğlu daha önce de özellikle CHP’nin aday belirleme sürecinde CHP’nin bunu kendi başına yapmaması gerektiğini söyledi ve bir yerde de şöyle bir şey söyledi biliyorsunuz; ‘‘DEM Partililere soruyorsunuz ama İYİ Parti’ye sormuyorsunuz’’ dedi ve bayağı sert bir çıkış yaptı. Bugün yine Anahtar Parti lideri Yavuz Ağıralioğlu’nun, CHP’nin erken seçimi gündeme getirmesinin anlamsız olduğunu söylediğini gördük. Yanılmıyorsam Denizli’de konuşmuş yine Yavuz Ağıralioğlu. Daha önce de Ali Babacan’ın yine özellikle cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda CHP’ye yönelik eleştirileri olduğunu biliyoruz ve anladığım kadarıyla kendisi aday olmayı düşünüyormuş. Böyle de bir husus var. Şimdi bütün bunlar bize ilginç bir şey gösteriyor. Başka örnekler de var, her vesileyle karşımıza çıkıyor. Zaten Türkiye’nin gündeminde ağırlıklı bir yer tutuyor; CHP’nin adayı kim olsun, ön seçim, Mansur Yavaş’ın ön seçime girip girmemesi vesaire, bunlar kamuoyunda tartışılıyor. Tamam. Muhalefet partilerinin bu tartışmaya bir ölçüde dahil olması da bir yere kadar anlaşılır, ama ortada çok ciddi bir üslup sorunu olduğunu düşünüyorum ben. CHP’ye karşı böyle bir meydan okuma, sert eleştiriler dile getiriliyor. Bu da olabilir tabii ki ama buradan nereye varılmak isteniyor, bunu açıkçası kestiremiyorum. Burada tabii şöyle bir husus var: Altılı Masa diye bir deneyim var. Altılı Masa — daha önce de çok konuştuk — sonuçta yanlış bir organizasyonmuş, bunu gördük. Ve bunun sonucunda da Altılı Masa sonucunda da muhalefet birliği, ki dışarıdan DEM Parti de destek vermişti, o tarihteki adı Yeşil Sol Parti’ydi, onlar da destek vermişti ama cumhurbaşkanlığını kaybettiler Erdoğan’a. Meclis’te de çoğunluğu Cumhur İttifakı’na verdiler. Tam bir fiyasko oldu. Şimdi o fiyaskodan hala Türkiye tam olarak arınabilmiş değil. Ve bakıyoruz ki o masada zamanında yer almış olan partilerin liderleri, ki bunlardan İYİ Parti’de lider değişti, diğerleri aynı duruyor. Saadet Partisi pek bu konularda CHP’ye yönelik bir şey yapmıyor, önceki genel başkan da şimdiki de yapmıyor ama Gelecek’te ve DEVA’da bunu görüyoruz. İYİ Parti’de fazlasıyla görüyoruz. Orada hâlâ sanki bir Altılı Masa varmış, bir ittifak varmış ve bu ittifaka rağmen CHP kendi başına hareket ediyormuş gibi bir tutum var. Bu çok şaşırtıcı bir şey. Ortada bir ittifak yok. Açıkçası bazı partilerin muhalefet partisi olduğu da çok net değil. İYİ Parti, Müsavat Dervişoğlu liderliğinde bu konuda çok sert bir duruş sergiliyor, daha açık bir tavırda. Bir ölçüde DEVA Partisi’ni de böyle söyleyebiliriz. Ama mesela Gelecek Partisi’nin çok da böyle eleştirel bir tutum takındığını, iktidarla ciddi bir kavga içinde olduğunu ben açıkçası görmüyorum. Neyse, bunu da bir not olarak düşelim. Bir de şöyle bir olay var tabii. Ahmet Davutoğlu bugünkü grup toplantısını nasıl yapabildi? Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin bu üç partiye; Gelecek, DEVA ve Saadet Partisi’ne verdiği, hediye ettiği 35 milletvekili sayesinde yaptı. Şimdi oraya da bakıyoruz. Mesela en son Ali Babacan ne demiş? “CHP çok ısrar etti, biz onun için girdik” demiş. Ahmet Davutoğlu benim yaptığım canlı yayında da söylemişti; ‘‘Son ana kadar biz ‘CHP dışında ittifak yapalım’ dedik ama olmadı’’ diye söylemişti. Bir taraftan da böyle bir durum var. Ve bir de şöyle bir realite var açıkçası; bu partiler son girdikleri yerel seçimde kendi başlarına girdiler, aldıkları oylar belli. Tabii ki yerel seçimin özelliği farklıdır vesaire ama yine de özellikle Gelecek ve DEVA Partisi’nin ne kadar oy aldığı ve alabileceği zaten çok şüpheli. İYİ Parti’nin de özellikle Meral Akşener’in ayrılması, ardından onun öncesinde ve sonrasında çok sayıda milletvekilinin partiden kaçması… Resmen kaçtılar, gittiler. Başkaları da gidebilir. Kimisi bağımsız oldu, kimisi CHP’ye, kimisi AK Parti’ye geçti biliyorsunuz, çok ilginç. Yani bir partiden CHP’ye de geçen oluyor, AK Parti’ye de geçen oluyor. Baktığınız zaman ayrılma motivasyonları sanki aynı gibi. Ve böyle bir ortamda bu partilerin muhalefetlerini CHP’ye yönelik yapmaları ya da bunun daha fazla öne çıkması çok ilginç. Bu tabii ki kimi çok mutlu ediyor? İktidarı mutlu ediyor, Erdoğan’ı mutlu ediyor. Muhalefet, Müsavat Dervişoğlu’nun söylediği o toplumsal gücünü hayata geçirmek yerine kendi içerisinde böyle polemiklerle, laf atmalarla zaman geçirip duruyor. Şunu da söylemek lazım: Anladığım kadarıyla İYİ Parti, Müsavat Dervişoğlu’nun adaylığını tercih ediyor, onu çok bariz bir şekilde gösteriyorlar. Diğer partilerin, Gelecek’in, DEVA’nın ne istediği çok belli değil. Tekrar söylüyorum, Ali Babacan kendisi aday olacağını söylüyor. Bu iyi bir fikir mi, kendileri bilir tabii ki. Ama ortada CHP’ye saldırma yolunda garip bir yarış var. Tabii ki CHP de bunu besliyor, buna imkân sağlıyor. Ama ortaya şöyle bir tablo çıkıyor, şu sorular artık meşrulaşıyor: Türkiye’de muhalefet var mı? Muhalefet neye muhalif? Muhalefetin kendi arasında — varsa değişik değişik partiler, liderler, siyasetçiler, odaklar — kendi aralarında nasıl bir hukuk var? Bütün bu soruları sormak meşru hale geliyor. Türkiye’de iktidarı biliyoruz, muhalefet konusunda kafamız her gün karışıyor. Son bir not; DEM Parti muhalefette normal şartlarda. Ve en son ne gördük? İstanbul’da Kent uzlaşısı nedeniyle operasyonlar yapıldı. Van’da Büyükşehir Eş Belediye Başkanı’na ceza geldi, yakında kayyum atanma ihtimali var. Kendi derdine düşmüş bir halde. Ama bir diğer husus da, şu günlerde Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklamayı bekliyorlar ve Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklama da iktidarla paralel, iktidarla birlikte ya da iktidarın onayıyla yapılacak bir açıklama. Dolayısıyla DEM Parti’nin yerinin de tam olarak muhalefet olarak tanımlanması zor. Yarın Öcalan’ın yapacağı açıklama nasıl olacak ve ona karşı siyasette dengeler nasıl değişecek, bunlara bakacağız. Ve muhtemelen DEM Parti, muhalefetten iktidara doğru yönelişe de geçebilir. Dolayısıyla Türkiye’nin önünde çok ciddi bir muhalefet sorunu var. Ve muhalefet, bu sorunu çözmek yerine kendi içerisinde birbirine muhalefet ederek, özellikle diğer partiler ve siyasetçiler CHP’ye ve bilhassa Ekrem İmamoğlu’na muhalefet ederek var olduklarını söyledikleri – ki galiba var – toplumsal muhalefetin enerjisini, zamanını ve umutlarını çalıyorlar. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.