Ruşen Çakır yorumluyor: TÜSİAD pes eder mi?

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısındaki eleştirilerinden sonra TÜSİAD’a bir soruşturma daha açıldı. TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan hakkında soruşturma başlatıldı ve emniyet ekiplerine Turhan ve Ömer Arif Aras’ın ifadeye getirilmeleri yönünde talimat verildiği belirtildi. Turan ve Aras, polis nezaretinde ifade vermeye götürüldü.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, TÜSİAD üst yönetimi hakkında hukuki süreci başlattı. Başsavcılık, TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Arif Aras hakkında yargıyı etkilemeye teşebbüs ve yanıltıcı bilgiyi yayma suçlamalarıyla soruşturma başlattı. Savcılığa ifade vermeleri için her iki isim için de polis görevlendirildi.

Başsavcılığın açıklaması şöyle:

“Yapılmakta olan soruşturma sırasında, 13/02/2025 tarihinde gerçekleştirilen dernek genel kurulunda konuşma yapan TÜSİAD başkanı Orhan TURHAN isimli şahsın da konuşmasında, adli merciilerce yürütülmekte olan bir kısım soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yargıyı telkin ve yönlendirme ile gerçeğe aykırı, dezenformasyon içerikli, kamu barışını bozmaya elverişli nitelikteki beyanlarda bulunduğunun tespit edilmesi üzerine, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında şüpheli Orhan TURHAN hakkında, Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma ve Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs suçlarından dolayı re’sen soruşturma başlatılmasına karar verilmiş olup şüpheliler Orhan TURHAN ve Mehmet Ömer Arif ARAS’ın Cumhuriyet Başsavcılığımızda hazır bulundurulmalarının sağlanması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğüne talimat verilmiştir.”

Turan ve Aras, polis nezaretinde ifade vermeye götürüldü.

orhan turhan TÜSİAD pes eder
Ruşen Çakır yorumluyor: TÜSİAD pes eder mi?

Erdoğan grup toplantısında TÜSİAD’ı eleştirmişti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti grup toplantısında TÜSİAD’ın son açıklamalarının haddini aştığını belirtti. TÜSİAD zihniyetinin neye tekabül ettiğini çok iyi hatırladıklarını ifade eden Erdoğan, “Eski Türkiye’de siyaseti dizayn ediyorlardı” dedi. TÜSİAD’ın açıklaması sonrasında ’emre amade uşak’ misali sıraya dizilen muhalefet figürlerini dikkate almadıklarını belirten Cumhurbaşkanı, “Kuklalarla bizim işimiz olmaz. Bizim muhatabımız kuklacılardır” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bölgesinde siyasi ve sosyal gücünü genişlettiği, içeride hayat pahalılığı ve enflasyona karşı kararlı bir program uyguladığı, terörsüz Türkiye yolunda önemli adımlar attığı bir dönemde TÜSİAD’ın eski zihniyetinin yeniden tedavüle sokulduğunu belirten Erdoğan, “Başaramayacaksınız. Muhterislere teslim olmamızı bekliyorsanız, böyle bir şey asla gerçekleşmeyecek” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan-TÜSİAD gerilimi tırmanıyor. Peki TÜSİAD pes eder mi? Ruşen Çakır değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün çok sert bir gündü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, benim normalde kongrede, yani pazar günü yapmasını beklediğim konuşmayı dün yaptı ve konuşmasının sonuna sakladı; malum konu TÜSİAD. Zehir zemberek bir konuşma yaptı, çok sertti. Solun birtakım kavramlarını kullandı, ‘‘komprador burjuvazi’’ gibi, bayağı bir meydan okudu. En önemli şeyi tabii ki TÜSİAD’a, “Siz kendinizi eskiden hukukun üstünde görüyordunuz, ama artık böyle değil” dedi. Nitekim hemen kısa bir süre sonra, birkaç saat sonra, TÜSİAD’ın iki üst yöneticisi soruşturma kapsamında polis nezaretinde adliyeye götürüldüler. Söylenecek çok şey var. Gerçekten tarihi bir olay yaşıyoruz. Daha önce de TÜSİAD Türkiye’nin gündemine girmişti değişik dönemlerde, Erdoğan’ın da TÜSİAD’la kapışmaları olmuştu; ama bu kadar sert bir kapışma açıkçası ben hatırlamıyorum. Kimileri çok önemli olmadığını düşünüyor ama bence önemli. Ama neden önemli olduğunu anlatmadan önce, Erdoğan konuşmasında ‘‘Yargıyı baskı altına almaya kalkışmayacaksınız’’ dedi. Konuşması Adalet Bakanı tarafından da alkışlandı tabii ki ve kısa bir süre sonra yargı devreye girdi. ‘‘Yargının dışında değilsiniz’’ dediği, TÜSİAD yöneticilerini sorguladığı. Peki, bütün bunlar ne anlama geliyor? Dün bu konuda iki tane ayrı yayın yaptım. Önce Ümit Akçay’la, sonra Haluk Levent ve Öner Günçavdı’yla. İki yayında üç ekonomist de aslında olayın çok ciddi bir ekonomik boyutu olduğunu anlattılar ve aslında Mehmet Şimşek programının artık çöktüğünü, TÜSİAD’ın da desteğini çektiğini, esas sorunun bu olduğunu söylediler. Tamam, bunlar çok güzel. Peki, bundan sonra ne olacak? Erdoğan’ın elinde Mehmet Şimşek’in programı dışında başka bir seçenek var mı? Yerine ne koyacak? Yine tekrar “Ben ekonomistim” deyip olaya bizzat kendisi mi müdahil olacak? Bu arada tabii, Mehmet Şimşek ve ekibi ne yapacak? Çünkü onlar için hakikaten bir anlamda yolun sonu gözüküyor. TÜSİAD’ın bile desteğini çektiği ve TÜSİAD’ın böyle alenen devletin başı tarafından hedef gösterildiği bir ortamda bu programı nasıl yürütebilirler? Zaten program gelmiş, tıkanmış durumda. Bütün bunlar çok önemli sorunlar. Ama olayın bir başka boyutu var: Olayın Türkiye’nin her geçen gün hukuk devletinden ve demokrasiden iyice uzaklaştığının son örneğini yaşadık. Sıra TÜSİAD’a da geldi. Ben dün iki ayrı yayında, ‘‘Transatlantik’’ ve Haluk Levent ve Öner Günçavdı’yla yaptığımız yayınların sonunda şunu söyledim, espriyle karışık ama siz bunu ciddiye alın: TÜSİAD’a bunu yapan sana, bana neler yapmaz? Zaten sana, bana yapa yapa gelindi ve şu anda da TÜSİAD’a yapılıyor. Bundan sonra nasıl seyreder, açıkçası bilmiyorum. Türkiye’de otoriter rejimin iyice sertleştiği bir dönemden geçiyoruz. Fakat ortada şöyle bir soru var: Erdoğan TÜSİAD’ı gözden çıkarabilir mi? Dün Öner Hoca’nın anlattığı gibi, karşısına MÜSİAD ve benzeri yapıları, — Erdoğan bugün konuşmasında söyledi — Anadolu sermayesini çıkarmak Erdoğan için yeterli mi? TÜSİAD’sız, TÜSİAD’ın kapsadığı kişileri – ki bunların içerisinde çok sayıda yabancı yatırım şirketleri de var – bunları dışlayarak ekonomiyi nereye kadar, nasıl götürebilir? Bu başlı başına bir sorun. Bir diğer sorun da şu tabii ki, başlığa çıkarttığım; TÜSİAD ne yapacak? Şunu söylemek mümkün: TÜSİAD, genel kurul yaptı, bu konseyleri söyledi. Bir dahaki genel kurula kadar konuşması çok da gerekmiyor. Sessiz kalırsa, ‘‘Niye sessiz kaldınız?’’ diye kimse bir şey söylemez. Fakat şu var; TÜSİAD çok sayıda üyesi olan, bu üyelerin içerisinde farklı farklı eğilimlerde kişilerin olduğu bir yapı. Eminim içlerinde — daha önce bunun örneklerini yaşamıştık — Erdoğan tarafından böyle hedef alınmaktan rahatsız olan ve Erdoğan’ın bir anlamda itiraz etmeyeceği bir çizgiye meyletmeye çalışanlar olacaktır. Ama şu haliyle bakıldığı zaman, TÜSİAD’ın durduğu yeri terk etmesi, yani hukuk devleti, demokrasi konusundaki eleştirilerinden, sistem konusundaki eleştirilerinden vazgeçmesi, tam anlamıyla yenilgiyi kabul etmek ve bir anlamda da bu rejime tam anlamıyla bağlı olmak demek. Bunu yapmak istemeyeceklerdir. Fakat şöyle de bir realite var: Ülkede TÜSİAD’ın yanında durabilecek sivil toplum kuruluşu, güçlü sivil toplum kuruluşları var mı? Güçlü bir muhalefet var mı? Muhalefet son seçimde çok iyi bir oy aldı, birinci parti oldu Cumhuriyet Halk Partisi; ama Cumhuriyet Halk Partisi kendi belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin içeri girmesini engelleyemeyen bir parti. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasağı söz konusu, bunu engelleyebileceği şüpheli olan bir parti, tek başına. Yani Erdoğan isterse bu yasak gelecek, bunu biliyoruz. Böyle bir ortamda, TÜSİAD’ın elinin bir anlamda çok da güçlü olduğunu söylemek mümkün değil. Ve bir yanıyla dik durmaya çalışacak ama bir diğer yanıyla da bir şeylerin devam etmesini sağlamaya çalışacak ve anladığım kadarıyla birtakım ara bulucularla bu kriz yumuşatılmaya çalışılacak. Erdoğan için sürdürülebilir bir şey değil bu tutum, tekrar söylüyorum, Erdoğan için sürdürülebilir bir tutum değil. Fakat bu TÜSİAD’la mücadele ediyor, yani komprador burjuvaziye savaş açmış bir Erdoğan imajı, Erdoğan’ın işine geliyor. Bugün yaptı, zaten ne dedi? “Burası önemli” diye başladı TÜSİAD salvosuna, muhtemelen yine pazar günü de böyle devam edecek. Erdoğan şunu isteyecek anladığım kadarıyla: “Ben size saldırmaya devam edeyim ama siz bana cevap vermeyin.” Böyle bir mutabakat arayışında olabilir ve muhtemelen bunun çalışmaları yapılıyordur. Fakat şöyle bir olay var; artık Türkiye bu kadar baskı rejimini kaldırabilecek bir durumda değil. Nasıl çıkacak? Bir diğer husus, tabii çok ilginç, Erdoğan’ın dünkü konuşmasında Kürt sorunu, PKK’nın silah bırakması, terörsüz Türkiye falan hiç geçmedi. Halbuki bu konuda çok yoğun birtakım temaslar var. Özellikle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne gidildi, Suriye’deki Kürtlere mesaj iletildi, Kandil’e mesaj iletildi, Adalet Bakanı 3. görüşme için yeşil ışığı yaktı ve muhtemelen Öcalan o beklenen konuşmayı, hatta videolu konuşmayı yapacak ve o da muhtemelen AKP kongresinden sonra olacak. Yani önümüzdeki hafta en erken olur diye tahmin ediyorum. Böyle bir ortamda da bir yandan alabildiğine TÜSİAD’ı bile karşısına alan bir iktidar; ama diğer yandan Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümü konusunda çok ciddi bir dönemeçte olan bir iktidar. Böyle garip bir durumdayız. İşte burada esas olarak olay muhalefete düşüyor. Ama dün Öner Günçavdı’nın yayında söylediği gibi, muhalefet, özellikle CHP bu konuda gerçekten çok da umut vermiyor. Böyle bir halde, bugüne kadar yalnız bıraktığı toplumsal kesimlere şu anda TÜSİAD’ın çok ciddi bir şekilde ihtiyacı var. TÜSİAD’ın özgür, bağımsız medyaya ihtiyacı var; ama böyle bir medyanın budanmış olmasını seyretmekten başka bir şey yapmamış bir kurumdan bahsediyoruz. Bu saatten sonra ne yapabilirler? Büyük bir ihtimalle ayakları frende gidecektir ama pes etmiş görüntüsü vermek istemeyeceklerdir. Sonuçta onlar da Türkiye’deki mağdurlar kervanına, Türkiye’deki hukuk devletinin olmaması, bağımsız ve tarafsız yargının olmamasının sonucunda mağdur edilenler kervanına katıldılar. Bu katılmak tek başına tabii ki çok anlamlı, sembolik olarak çok anlamlı; ama Türkiye’de bir şeyleri olumlu anlamda değiştirebilecek bir olay olduğunu söylemek maalesef mümkün değil. Evet, işler çok sertleşiyor, daha da sertleşeceğe benziyor. Ve tekrar söyleyeyim: TÜSİAD’a bunu yapan, sana bana neler yapmaz? Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.