Ruşen Çakır, 12 yıl önce Vatan Gazetesi’nde yazdığı İmralı-Kandil iletişim hattı ihtiyacı başlıklı yazıyı hatırlatarak bugünlerde yaşananları yorumladı.
Çakır, şu an bir iletişim hattının var olduğunu ancak nasıl işlediğine dair kesin bilgilerin olmadığını söyledi. “Şu anda iletişim hattı var. Ancak bu konuda akıl yürütebiliyoruz. Ama şunu biliyoruz ki Avrupa’daki KCK temsilcileri etkili. DEM Parti İmralı heyetinin bir takım görüşmeler yaptığını biliyoruz” dedi.
Çakır, konuşmasının devamında Süleymaniye’de yapılan temasları hatırlattı, “En son Süleymaniye’ye gittiklerinde, Irak’ta, orada Kandil’den birileriyle görüştükleri iddia edildi ve bunun Cemil Bayık olduğu söylendi” dedi.
Çakır, Devlet Bahçeli’nin Öcalan hakkında yaptığı açıklamalara dikkat çekti. “Öcalan’dan bahsederken ne demişti Devlet Bahçeli? ‘Kurucu önder’ dedi. ‘O varken başkalarına söz düşmez’ dedi. Bundan beş ay önce ben Öcalan’dan bir yerde kurucu önder diye bahsetseydim, kim bilir başıma neler gelirdi?” dedi.
Çakır, Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesine yönelik bazı adımlar atılabileceğini belirtti. “Ev hapsi diyenler var. Pek olacak gibi gözükmüyor. Ama İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesinden bahsediliyor. Daha geniş iletişim imkanlarına sahip olmasından bahsediliyor” dedi.
Videonun tamamını buradan izleyebilirsiniz
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Bu yayının ilhamı yaklaşık 12 yıl önce, yaklaşık değil, neredeyse tam 12 yıl önce, 26 Mart 2013’te Vatan Gazetesi‘nde yazdığım bir yazı. O tarihte Öcalan, Kandil’e talimat vermişti, “Türkiye’deki güçlerinizi geri çekin” diye ve o süreç tartışılıyordu. Hasan Cemal, Murat Karayılan’la Kandil’de bir röportaj yapmıştı ve o röportajdan hareketle ben bu yazıyı kaleme aldım. Burada Murat Karayılan şunu söylüyordu: “En üst düzeyde bir sorun yok ama orta kademelerde tereddütte olan arkadaşlar var, birtakım itirazları var. Ben mesela 250 kişiyle görüştüm, birtakım tereddütler dile getirdiler. Bunun aşılması için, İmralı-Kandil hattının daha açık, daha çabuk çalışması büyük önem taşıyor” diyor. Bir hattın olduğunu söylüyor. Daha açık ve daha çabuk… O tarihteki hat daha çok… O günkü parti adı neydi? Adı sürekli değiştiği için… BDP herhalde, HDP değildi çünkü. Oradan milletvekilleri biliyorsunuz, İmralı’ya gidiyorlardı, Ankara’ya geçiyorlardı, Kandil’e gidiyorlardı ve sonra tekrar… Genellikle onlar bu hattı oluşturuyorlardı. Ve ben de o tarihte Murat Karayılan’ın bu söylediğinin çok önemli olduğunu, çünkü sürecin hızlanması için ve hatalardan olabildiğince kaçınılması için böyle bir hattın olması gerektiğini söylemiştim. Ama o süreç yattı biliyorsunuz. Nasıl yattı? Önce geri çekilmenin belli bir aşamasında kendilerine saldırı olduğu, askerlerin saldırdığı gerekçesiyle geri çekilmeyi durdurdular. Daha sonra birçok şey oldu ve Türkiye’de süreç yattı. Şu anda bir hat var, iletişim hattı var. Nasıl bir hat var, bu konuda akıl yürütebiliyoruz. Ama şunu biliyoruz ki; Avrupa’daki KCK, onlar KCK diyor, KCK temsilcilerinin etkili olduğunu biliyoruz. DEM Parti İmralı heyetinin birtakım görüşmeler yaptığını biliyoruz. En son Süleymaniye’ye gittiklerinde Irak’ta, orada Kandil’den birileriyle görüştükleri iddia edildi ve bunun Cemil Bayık olduğu söylendi. Ama bunun ötesinde, Amberin Zaman Al-Monitor‘de aylar önce, daha Bahçeli açıklamayı yapmadan önce, Öcalan’ın telefonla görüştüğünü ve kızarak suratlarına telefonu kapattığını yazmıştı. Kimse doğrulamamıştı, hatta yalanlayanlar da olmuştu; ama şimdi baktığımızda sanki bunlarda bir doğruluk payı var gibi. Bir iletişim hattının olduğu muhakkak. Ama bunun çok daha sağlam olması gerekiyor. Çünkü bir kere şunu özellikle vurgulamak lazım: Her ne kadar heyet gidiyor, Öcalan’ın videosu çekildi falan ama hâlâ devlet tarafından Öcalan’ın kullanılıyor olduğu düşüncesi var olabilir. Öcalan’ın mümkün olduğu kadar olaya doğrudan dahil olması gerekiyor. Kaldı ki biliyorsunuz ne demişti Devlet Bahçeli? “Kurucu önder” dedi. “O varken başkalarına söz düşmez” dedi Öcalan’dan bahsederken. Hani bundan beş ay önce ben Öcalan’dan bir yerde “kurucu önder” diye bahsetseydim kim bilir başıma neler gelirdi? Bunu da bir dipnot olarak düşünelim. Birincisi bu. Bir diğer husus da şu: Hâlâ, her ne kadar Kandil’den hiçbir itiraz gelmediyse de konferans toplanacak muhtemelen Nisan ayında ve burada Öcalan’ın çağrısı büyük bir ihtimalle kabul edilecek ve silah bırakılıp örgüt kendini feshedecek. Tamam, ama hâlâ tereddütler olduğunu, en üst düzeyden en aşağıya kadar olduğunu kabul etmek lazım. Bu tereddütlerin de birçok nedeni var. Ama en önde gelen nedeni, şu anda bölgesel koşulların kendilerini daha güçlü kıldığını, önlerinin açık olduğunu düşünen çok örgüt yöneticisi ve militanı olsa gerek. Nitekim Öcalan’ın o tarihi açıklamasından önce Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan değişik vesilelerle örgüt medyasına yaptıkları açıklamalarda, verdikleri röportajlarda bu konuyu çok sıklıkla dile getirdiler. Yani kendilerine çok talip olduğunu ama Ankara’yı tercih ettiklerini söylediler. Dolayısıyla burada bu tür sapma eğilimlerini kontrol etmede birinci derecede rolü Öcalan’ın üstlenmesi herhalde daha akıl kârı olacaktır. Bu konuda birtakım şeyler söyleniyor. İşte ev hapsi diyenler var, pek olacak gibi gözükmüyor ama İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesinden bahsediliyor, daha geniş iletişim imkânlarına sahip olmasından bahsediliyor. DEM Parti heyetleri gidiyorlar, anladığım kadarıyla son heyette bir avukatı da vardı. Avukat görüşleri de başlayacak gibi, ailelerinin de görüşme imkânı herhalde doğacak gibi. Çünkü işler şu anda yolunda gidiyor. Suriye’de olanlara da baktıktan sonra görüyoruz ki şu anda çok büyük pürüz yok. Ama dolaylı olarak, yani avukatlar ya da milletvekilleri ya da aile üyeleri üzerinden mesaj yollamanın ötesinde, Öcalan’ın doğrudan Kandil’dekilerle, örgüt yöneticileriyle, belki Avrupa’daki örgüt yöneticileriyle görüşebilmesinin imkânı yaratılıyordur diye tahmin ediyorum. Yaratılması iyi bir düşünce olur. Özellikle Nisan ayında yapılması öngörülen o konferansa Öcalan herhalde bir şekilde var olan, en son yaptığı açıklamanın videosu çekildi, o muhtemelen Kandil’e iletilmiştir. Ayrıca bir video çekebilir, yollayabilir ama doğrudan — artık bunlar çok kolay biliyorsunuz — o konferansa katılabilir. Doğrudan canlı olarak katılabilir. Böyle bir ortamda, orada tereddüdü olan herhangi birisinin kalkıp da Öcalan’a “Siz yanlış düşünüyorsunuz” diyebileceğini sanmıyorum. Bu iletişimin silah bırakıldıktan sonra da sürmesi gerekecek. Çünkü silahların bırakılması, feshedilmesi ile her şey bitmeyecek. Bayağı uzun bir süreç söz konusu olacak. Ve artık şunu da kabul etmek lazım: Devlet, meşru bir aktör olarak Abdullah Öcalan’ı kabul etti. Devlet, Abdullah Öcalan realitesini bir kez daha çok güçlü bir şekilde kabul etti ve onun burada ana oyuncu olmasını tercih ediyor, istiyor ve şu ana kadar da bundan memnun. Dolayısıyla onun önü ne kadar açılırsa, özellikle iletişim anlamında, tartışmak, söylemek, gerekirse talimat vermek anlamında, sürecin gelişimi için o kadar iyi olacaktır. Bunların bazılarından biz haberdar oluruz, bazılarından haberdar olmayız. Bu bir yerden sonra hiç önemli değil. Önemli olan, tarafların Öcalan’ın yıllar önce, yaklaşık 50 yıl önce kurduğu, Bahçeli’nin deyimiyle “kurucu önderi” olduğu bu yapının tasfiyesini, fesih sürecini de bizzat yönetmesinin imkânını sağlamak lazım. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.