Onur Alp Yılmaz yazdı: Büyük Azerbaycan ya da küçük İran

İsrail ve Azerbaycan ilişkileri, sanırım uluslararası sistemde her devletin kendi çıkarını maksimize etmeye çalıştığını vurgulayan ve etik değerlerden ahlaki değer setlerine kadar geri kalan her şeyin bu mecrada anlamsız olduğunun altını çizen realist kuramcılar açısından yakın tarihin en iyi örneklerinden biri. Her iki tarafın da birbirinden pek çok şey kazandığı bu müttefiklik ilişkisi özellikle Haydar Aliyev döneminde ciddi biçimde geliştirildi.

Bunun Azerbaycan açısından ilk nedeni, Avrupa ve ABD’de çok güçlü bir lobiye ve diasporaya sahip olan Ermenileri, yine aynı şekilde çok güçlü bir lobisi olan İsrail’in bu gücüyle dengeleme arayışıydı. İkinci olarak o yıllarda parasıyla bile Batı’dan silah alamayan Azerbaycan’ın bu ihtiyacının 1990’lardan itibaren İsrail tarafından giderilmeye başlanmasıydı.

Öyle ki İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın başarılı olmasının bir nedeni Ermenistan’a Rusya’nın desteği kestiği bir aşamada Türkiye’nin Azerbaycan’a destek vermesiyse, diğer neden de Azerbaycan’ın İsrail’den aldığı silahlardı. Ermenistan aleyhine böyle bir girişimde normal şartlar altında Avrupa ve Amerika’nın çok ciddi bir tepki göstermesi gerekirken, Azerbaycan bu faaliyetleri İsrail’in desteğiyle aştı.

Onur Alp Yılmaz yazdı: Büyük Azerbaycan ya da küçük İran
Onur Alp Yılmaz yazdı: Büyük Azerbaycan ya da küçük İran

Azerbaycan, ABD’den sonra İsrail’in en büyük müttefiki

Şüphesiz, bu ilişki tek taraflı değildi. Bunun karşılığında Azerbaycan, Gazze’de ya da Batı Şeria’daki soykırım dahil ne yaparsa yapsın İsrail aleyhine bir açıklama yapmaktan kaçındı. Diğer yandan Müslüman ülkelerden düzenli ve istikrarlı olarak gaz ve petrol alamayan İsrail, enerji güvenliğini sağlamak için daha ilk günden Azerbaycan’ı gözüne kestirmişti. Azerbaycan’dan İsrail’e kurulacak gaz ve petrol köprüsü, İsrail’in uzun süredir aradığı güvenli, yeterli ve istikrarlı enerji akışını sağlayacaktı. “Al petrolü ver silahı”, “Al Karabağı, görmezden gel Gazze’yi” olarak açıklanabilecek bu ilişkinin sonucu da çarpıcı. The Begin-Sadat Center for Stratejic Studies’e göre Azerbaycan, ABD’den sonra İsrail’in en büyük müttefiki haline geldi. Azerbaycan için de durum benzer: Türkiye’den sonra en büyük müttefiki İsrail.

Onur Alp Yılmaz yazdı: Büyük Azerbaycan ya da küçük İran

Ancak geldiğimiz noktada bu ortaklık başka bir noktaya evrilmek üzere. Bunun ilk emarelerinden biri Netanyahu’nun 5 Mart’ta İsrail Meclisi’nde yaptığı konuşmaydı. Netanyahu, Azerbaycan, İsrail ve ABD’den bahsetti ve üçlü bir işbirliğini anlattı. Bazı milletvekilleri ise Azerbaycan’ın Abraham Anlaşmalarına dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. Hemen ardından 5 Mart’tan önce 18-19 Şubat tarihlerinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Dış Politika Başdanışmanı Hikmet Hacıyev İsrail’i ziyaret etti ve Başbakan Netanyahu’yla görüştü. Görüşmenin en önemli konusu Azerbaycan-İsrail ilişkilerini daha üst seviyeye taşımaktı. İşte özellikle bu tarihten sonra Netanyahu ABD üzerinde bir Azerbaycan baskısı kurdu. Bu baskının havucu Bakü’nün Kremlin ve Beyaz Saray arasında arabulucu olabileceğine dair argümandı. Azerbaycan’a Rusya ve ABD arabuluculuğunu önermenin Azerbaycan’ı ABD’ye pazarlamak ve onu ABD’nin himayesine davet etmek olduğu açıktır.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev.
Onur Alp Yılmaz yazdı: Büyük Azerbaycan ya da küçük İran

Peki, neden?

Aslında Batı basınında çıkan birçok haber bu baskının nedenini gözler önüne seriyor: Azerbaycan’ın İran’a karşı etkili ve güvenilir bir müttefik olabileceği…

Neden Azerbaycan?  

Azerbaycan, İran’ın kuzey komşusu ve İran nüfusunun yaklaşık %35’i Azerbaycan Türklerinden oluşuyor. Buradaki hassas karın ise Güney Azerbaycan. Güney Azerbaycan denen bölge, İran’ın kuzeybatısında yer alan ve büyük bir Azerbaycan Türkü nüfusuna ev sahipliği yapan alana verilen isim. Bu bölge, tarihsel ve kültürel olarak Azerbaycan’la derin ilişkilere sahip olsa da politik olarak İran’ın bir parçası.

Bölgedeki insanlar genelde Azerbaycan Türkçesi konuşurken Fars milliyetçiliği ve Pan-İranizmin yükselişiyle beraber Farsça konuşmaya zorlandılar. Bu da Pan-Türkist akımların güçlenmesine yol açtı. Ayrıca İran’ın bölgedeki çok da kabiliyetli sayılamayacak yönetimi de halk ve yönetim arasındaki bunalımı derinleştirdi. Batı Azerbaycan vilayeti ülkenin en fakir vilayetlerinden ve dolayısıyla bölgedeki gençler ideolojik olarak İran aleyhine radikalleşiyor. Nitekim İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın zaferi bölgedeki gençler arasında büyük bir coşkuyla karşılandı. Yani, savaşın kısa sürede bitirilmesi ve Azerilerin kazanımları, Pan-Türkist fikirlerin güçlenmesine yol açtı.

Ayrıca İran, geçtiğimiz kırk yıl boyunca İran en iyi askeri beyinlerini, milyarlarca dolarını ve sofistike silahlarını adadığı projenin çöküşünü de eş zamanlı olarak yaşadı: Ortadoğu’daki ABD ve İsrail güç ve nüfuzuna karşı koymak için tesis ettiği “Direniş Ekseni”. Eksen, İran, Esad Suriye’si ve Lübnan’daki Hizbullah örgütü arasındaki siyasi ittifaka verilen addır. Buna ek olarak Iraklı Şii örgütler ve Yemen’deki Hursi hareketi de bu ittifakın bir parçasıdır. Esad’ın düşmesi, Hamas’ın uğradığı yoğun saldırılar, Lübnan Hizbullah’ının yaşadığı krizle beraber çöken bu proje, İran’ı hem savunmasız bıraktı hem de açık hedef haline getirdi.

İsrail İran'ın nükleer tesislerine saldırı planlıyor
Onur Alp Yılmaz yazdı: Büyük Azerbaycan ya da küçük İran

Tüm bunlarla İsrail’i Ortadoğu’nun merkezi haline gelme planını artık açıkça hayata geçiren ABD-İsrail ittifakının son zamanlarda yükselen Azerbaycan aşkı düşününce bu yıldırım aşkının bir nedeni de acaba yaklaşan İran operasyonu olabilir mi diye sormadan edemiyorum…

Bunu sorduğum anda ise başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da tezlerini ABD’yle uyumlu hale getirmeye çalışan Ak Parti iktidarının bir süredir ardı ardına yaptığı İran karşıtı açıklamalar ve Alevileri rahatsız eden konuşmalar aklıma takılıyor…

Biliyorsunuz, geçen seçimin kutuplaşması 2015’ten beri yaşanan çatışmalar ve milliyetçi dilin yarattığı karşılıklı güvensizlik dolayısıyla “Türk-Kürt” kutuplaşmasıydı. Bugün ise karşımıza çıkan tablo, son günlerde yaşanan İran karşıtı söylem, ABD’nin yukarıda açıkladığım İran’la ilgili düşünceleri, yine yukarıda açıkladığım Büyük Azerbaycan fikrinin yeniden pişirilmesi düşünüldüğünde yine kadim bir kültürel çatışmamız olan “Sünni-Alevi” kutuplaşmasının derinleştirileceğini düşündürüyor bana. Maalesef özellikle iktidarın birleştirmeye çalıştığı kent ve kır, orta sınıf ve yoksul, seküler ve muhafazakâr kesimlerin ikinci sıradakilerinin birleşiminde hâlâ Alevilerle ilgili olumsuz kanaat çok yüksek. Neticede insan, karşılaşmadığından, başkasından efsane şeklinde dinlediği şeylerden korkar. Üstelik bu, hem Ortadoğu’da tezlerini ABD’yle uyumlu hale getirme çabası içindeki iktidarın bu amacına hem de yeni bir kutuplaşmaya ihtiyaç duyan seçim kazanma stratejisine aynı anda hizmet eder.

Ya da alternatif bir senaryo olarak, Azerbaycan’ın İran’la böyle bir çatışmaya girmesi durumunda Türkiye’yi de “Savaşta” sayıp Mehmet Uçum’un pazarladığı haliyle “istisnai başkanlığın” önü mü açılacak? Elbette bilmiyor ve speküle ediyorum. Ancak erken bir uyarı olarak not düşmek isterim ki Azerbaycan-İran meselesi, yakın geleceğimizdeki önemli meselelerden biri olacak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.