Ruşen Çakır yorumladı | Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki

chp dindarlar

Ruşen Çakır, CHP’nin dindar kesimlerle kuracağı ilişkinin “hiç de zor olmadığını” söyledi. Çakır’a göre ekonomik kriz, sosyal politikalar ve yeni kuşaklardaki sorgulamalar bu süreci kolaylaştırıyor.

Ruşen Çakır, “Dindarlar ve CHP” başlıklı yayınında CHP’nin iktidar olabilmesi için dindar seçmene yönelmesinin zorunlu olduğunu belirtti. AK Parti’nin yıllardır oy aldığı bu kesimin özellikle ekonomik kriz nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşadığını söyleyen Çakır, “Türkiye’de pasta küçülüyor ve AK Parti öncelikle dar gelirli kesimleri kurban ediyor. Bunların içinde dindarlar da var” dedi. Çakır, bu nedenle CHP’nin ekonomi merkezli politikalarla muhafazakâr seçmene ulaşabileceğini vurguladı

CHP’nin belediyeleri nasıl rol oynuyor?

CHP’li belediyelerin sosyal hizmetlerde öne çıktığını hatırlatan Çakır, kreşler, yurtlar, kent lokantaları ve süt dağıtımı gibi uygulamaların dindar kesimlere de dokunduğunu söyledi. Bu sayede CHP’nin daha önce ulaşamadığı seçmenle bağ kurabildiğini ifade etti. Çakır, “Birçok dindar yerel seçimlerde CHP’ye yöneldi ama sayı henüz yeterli değil” dedi.

Dindarlar ve CHP: Helalleşme ve genç kuşakların sorgulaması

CHP’nin dindarlara ulaşmak için “onlar gibi görünmeye çalışmasının” yanlış olacağını vurgulayan Çakır, asıl önemli olanın saygı ve somut çözüm üretmek olduğunu dile getirdi. Helalleşme sürecinin ve genç kuşaklardaki sorgulamaların CHP’ye yeni fırsatlar sunduğunu belirten Çakır, “Dindar ailelerin çocukları arasında AK Parti’den uzaklaşma çok ciddi. Bu sorgulama, parti tercihinin ötesinde dini sorgulamaya kadar gidebiliyor” dedi.

Ruşen Çakır yayını Aram Tigran’a ithaf etti. Çakır, ünlü Ermeni müzisyeni şu sözlerle andı:

“Bir Ermeni müzisyen, kendisi aslen Diyarbakırlı ama ailesi 1900’lerin başlarında malum nedenlerle Suriye’ye göçmüş. 1934 yılında Kamışlı’da doğmuş ama hep kendini Diyarbakırlı olarak gören birisi. Çok sayıda albümü, albümün dışında parçaları var. Ben onu anlamıyorum ama Kürtçe olan şeylerini dinliyorum. Bunun dışında Arapça, Süryanice hatta Yunanca birtakım parçalar seslendirmiş, çok etkileyici bir kişi. Çok geç keşfettim, adını hep biliyordum ama dinlemeye yeni başladım, etkisinden kurtulamıyorum. Çok sık dinliyorum kendisini.”


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Dün sözünü verdiğim yayını yapıyorum, CHP’nin dindar kesimlerle nasıl bir ilişki kurabileceği üzerine. Aslında bunu daha genelleştirip sol olarak da söyleyebiliriz fakat artık sol çok kullanılan bir kavram değil. Ve de CHP dışındaki sol yapıların da zaten geniş kitlelere ulaşmak gibi bir imkanları da yok, çok da fazla niyetleri de yok. CHP’nin muhafazakâr kesime hitap etmesi gerekir mi? Kesinlikle gerekir. Çünkü yapılan araştırmalarda hep şu gözüküyor: CHP belli eşikleri aştı bazı yerlerde, özellikle CHP geleneksel olarak güçlü olduğu yerlerde gücünü iyice artırdı, AK Parti ile yarıştığı yerlerde AK Parti’yi geçmeye başladı fakat geride olduğu yerler var. Özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’in büyük bir bölümünde CHP hâlâ AK Parti ve kimi durumda MHP’nin de gerisinde olabiliyor. Ve buradaki motivasyonlardan birisi de kesinlikle ideolojik diyebiliriz.

Tek parti döneminden itibaren o tarih okumasında CHP’ye karşı alerjisi olan kesimler var. Bu, kuşaktan kuşağa taşınan bir şey, onu biliyoruz. Ama onun ötesinde, yakın döneme de damgasını vuran laik düzenle dindarlar arasındaki birtakım sorunlar, AKP iktidarı öncesinde yaşanan sorunlar ve bu dönemde CHP’nin ve CHP’ye yakın kesimlerin takındıkları tavırlar da hâlâ hafızalarda belli ölçülerde var. CHP şunu diyebilir mi: “Biz o kesimlerden oy almasak da zaten iktidara geliriz.” Demesine diyebilir ama bu çok saçma bir şey olur. Birincisi, CHP her hâlükârda toplumun tüm kesimlerinden oy alabilecek bir parti, onu özellikle vurgulamak lazım ve AKP iktidarının, Erdoğan iktidarının düşüşte olduğu bir dönemde ona ideolojik şekilde bağlı olan kesimlerin, ki başlarında dindarlar geliyor, başta ekonomi olmak üzere birçok nedenden dolayı Erdoğan’dan, AK Parti’den kopma potansiyelleri var ve CHP pekâlâ bunları kazanabilir.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Öncelikle şunu vurgulamak lazım, bunun yolu herkese olduğu gibi bu kesimlere de yönelik olarak daha ekonomi temelli, temel sorunlar temelli, çocukların eğitimi, herkesin sağlığı, emeklilerin yaşam koşulları, asgari ücret gibi konularda bu insanlara mesaj verebilmek. Şunu unutmayalım; tamam AK Parti iktidarı, Erdoğan iktidarı kendisine oy veren kesimlere yönelik olarak birtakım sosyal politikaları ilk iktidara geldikleri andan itibaren uyguladılar ve o ilişkiyi hep sıcak tutmaya çalıştılar. Ama belli bir tarihten itibaren, özellikle ekonomik krizle birlikte bunun iyice aşındığını görüyoruz. Türkiye’de pasta küçülüyor ve AK Parti öncelikle alt tabakaları, toplumun dar gelirli kesimlerini kurban ediyor bu ekonomik krize ve bunların içerisinde hatırı sayılır ölçüde dindarlar da var. Büyük bir şok yaşanıyor.

Bir diğer husus da büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere birçok belediyeyi kaybeden AK Parti buralar üzerinden verdiği sosyal hizmetleri de veremez oldu. Bunun yerine, biliyoruz ki, İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde CHP’li belediyeler bu sosyal hizmetleri bayağı bir benimsediler, geliştirdiler ve bu sayede toplumun tüm kesimlerine ulaşabildiler. Kreşler, birtakım öğrencilere yönelik olarak yapılan yurtlar, kent lokantaları gibi uygulamalar, dağıtılan sütler, şunlar bunlar CHP’ye o ana kadar ulaşamadığı kesimlere ulaşma imkanı verdi. Zaten bir geçiş var. Yani Türkiye’de, Türkiye’nin değişik yerlerinde birçok dindar gerek yerel seçimlerde, gerek genel seçimlerde, hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bile CHP’ye yöneldi ama bu sayının yeterli olmadığı CHP’nin yaptırdığı araştırmalarda gözüküyor. Burada bu kesimlere seslenebilmenin yolu ne? Onlar gibi konuşmak mı? Bunu zamanında deneyenler oldu. Mesela Deniz Baykal zamanında denemeye kalkmıştı, bir dönem Ekrem İmamoğlu bunu yapar gibi oldu.

Dünkü yayında da söylediğim gibi bazı açıklamaları sanki sağcı bir politikacının açıklamalarıymış gibi oldu. Bunlara gerek yok, insanlar kimin ne olduğunu anlıyor, biliyor zaten. Burada önemli olan temel husus bu kişilerin inançlarına, yaşam tarzlarına saygılı olduğunu vurgulamak, inandırıcı bir şekilde vurgulamak. İkincisi, bu kişilerin özellikle AK Parti iktidarıyla birlikte yaşanan merkeze taşınma durumu. Yani ülkenin dışlanmış kesimlerini, dindar kesimlerini, hepsi dışlanmamıştı tabii, ama önemli bir bölümünü AK Parti merkeze taşıdı. Şimdi onları iktidar değişiminde oradan tekrar sistemin dışına atma gibi bir niyeti olmadığını gösterebilmesi ve tabii ki en önemlisi de bu kişilerin, bu kesimlerin somut sorunlarına sahici çözümler üretebilmesi.

Geçen Üsküdar mitinginde çok sayıda başörtülü kadın gördüm ve bundan yayında da bahsettim. Mitingin hemen öncesinde Özgür Özel’le kısa bir sohbet etme imkanım oldu. Orada da bu gözlemimi kendisine söylediğimde o da bana şunu söyledi: “Evet, Türkiye’de dindar kesimler ekonomik açıdan çok ciddi sorunlar yaşıyor ve biz de onlara seslendiğimiz ölçüde onlar da bize ilgi gösteriyor.” Bu olay zaten CHP tarafından da görülmüş durumda ama hâlâ partinin merkezinin dışında bazı yerlerde dindarlara yönelik olarak birtakım dışlayıcı tavırlar olabiliyor, bu ciddi bir sorun. Ama bir diğer sorun, tekrar söyleyeceğim, CHP’nin dindarları kazanmak için dindarlar gibiymiş yapmasının da aldatıcı olduğunu ve ters tepebileceğini özellikle vurgulamak gerekiyor. Burada çok ince bir çizgi var. Birkaç gündür yayınlarda hep bunu söylüyorum, bir dengeyi tutturabilmek gerekiyor. Yani siz dindardan daha çok dindar olduğunuzu göstermek zorunda değilsiniz. Yapmanız gereken, Türkiye’nin tüm vatandaşlarına eşit şekilde muamele edeceğinizi, hiçbir zaman rövanşist bir tutum, intikam derdinde olmayacağınızı – ki Özgür Özel bunu sürekli mitinglerde söylemeye başladı – AK Parti’ye ya da başka partilere oy vermiş olmanın geçmişte bir suç vesaire olmadığını söylemesi hâlinde bu ilişki kolaylaşacaktır.

Zaten dindar ailelerin çocuklarının içerisinde çok ciddi bir şekilde AK Parti’den uzaklaşma var, bunu biliyoruz. Bunların hepsinin CHP’ye gittiğini iddia edecek hâlim yok ama genç kuşaklarda çok ciddi bir sorgulama var, hatta bu sorgulama parti sorgulamasının ötesinde dini sorgulamaya kadar bile gidebiliyor. Yani din üzerinden kurulan siyasi ilişkinin çok ciddi bir şekilde çözüldüğü bir Türkiye’deyiz şu anda. Dolayısıyla bu çözülmeyi görüp bu çözülmenin nedenlerine bakıp – ki bu nedenler büyük ölçüde iktidarın yanlış politikaları – bunun üzerinden gidecek olan herhangi bir muhalefet partisi, mesela CHP pekâlâ etkili olabilir. Fakat burada hâlâ birtakım sorunlar var. Ama aynı zamanda, hakkını vermek lazım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde dile getirdiği helalleşme perspektifi zaten bir eşiğin aşılmasında yardımcı olmuştu. Onu reddetmeden o yoldan gidecek olan bir CHP’nin daha başarılı olabileceğini ve AK Parti’nin gücünü bu yolla daha da zayıflatabileceğini düşünüyorum.

Bugün yayını Aram Tigran’a ithaf etmek istiyorum. Bir Ermeni müzisyen, kendisi aslen Diyarbakırlı ama ailesi Suriye’ye göçmüş 1900’lerin başlarında, malum nedenlerle tahmin edebileceğiniz şekilde. 1934 yılında Kamışlı’da doğmuş ama hep kendini Diyarbakırlı olarak gören birisi. Çok sayıda albümü, albümün dışında parçaları var. Ben onu anlamıyorum ama Kürtçe olan şeylerini dinliyorum. Bunun dışında Arapça, Süryanice hatta Yunanca birtakım parçalar seslendirmiş, çok etkileyici bir kişi. Yani çok geç keşfettim, adını hep biliyordum ama dinlemeye yeni başladım, etkisinden kurtulamıyorum. Çok sık dinliyorum kendisini. 2009’da Diyarbakır’da Nevruz’a gelmiş ve orada rahatsızlanmış. Daha sonra yaşadığı Yunanistan’a gidiyor, hastaneye kaldırılıyor ve orada 2009 yılının Ağustos ayında hayatını kaybetmiş. Vasiyeti Diyarbakır’da gömülmek ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmadığı için defnedilmesine izin verilmeyince Brüksel’de defnedilmiş. Şimdi bir süreç yaşıyoruz, bu sürecin bir ayağı da Suriye. Zaten Suriye’de yaşayan Kürtlerin de önemli bir kısmı Türkiye’den göç etmişler. Aram Tigran da ailesi Ermeni olarak Diyarbakır’dan göç etmiş birisi. Bu sürecin içinde bir yerinde Aram Tigran’ın cenazesinin Diyarbakır’daki Ermeni mezarlığına taşınması ve orada defnedilmesi bence çok anlamlı olur, çok sembolik olur. Umarım bunu Türkiye başarır. Kendisini saygıyla anıyorum ve muhakkak dinlemenizi öneriyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.