Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Michael Tomasky: “Ey kapitalistler! Daha mı az sosyalist istiyorsunuz? Kolay. Onları yaratmayı bırakın”

Amerikalı gazeteci-yazar Michael Tomasky’nin 5 Ağustos 2018’de New York Times’ta çıkan yazısını Okan Yücel çevirdi.

Michael Tomasky
Michael Tomasky

Son zamanlarda Amerika’daki kapitalistlerin içinde bulundukları zihin dünyalarını kendime dert ediniyorum. Yakın zamana kadar ortada gözükmeyip bir anda ortaya çıkan, kayda değer sayıdaki sosyalist de onları tedirgin etmekte. Ben de bugün kapitalist sınıfa, sosyalistler hakkında arkadaşça tavsiyelerde bulunacağım.
Daha az mı sosyalist istiyorsunuz? Kolay. Onları yaratmayı bırakın.
Tarihin her anında, neden ve sonuç ilişkisi yüzümüze çarpar. Çarların Rusları yaşamaya zorunlu kıldığı koşullar Bolşevizm’in yükselişine neden oldu. Versay’da empoze edilen yaptırımlar Hitler’in yükselişiyle sonuçlandı. 1970’li yıllarda Keynezyen doktrinin başarısızlıkları arz yönlü iktisadı (supply-side economics) ortaya çıkardı.
Ve şu anda buradayız. Kısa zaman önce yazdığım gibi, son on yıllardır bu ülkede uygulanan kapitalizm türü, sosyalizmi, özellikle gençlere, daha çekici hale getirdi. Kendinize bir sorun: New York Kongre adayı, kendisini demokratik sosyalist olarak tanımlayan, 28 yaşındaki Alexandria Ocasio-Cortez olsaydınız; yaşadığınız duygusal hayatınız boyunca gördükleriniz neler olurdu?
Şunu görürdünüz: Artık ülkeniz, ebeveynlerinizin – veya eğer 28 yaşındaysanız, büyük ebeveynlerinizin – siz de dahil milyonlarca insanı kapsayan, her yeni jenerasyon için geçen her günün daha iyi olduğunu söylediği o ülke değil.
Tam da beklendiği gibi, zenginlerin daha çok zenginleştiğini görürsünüz ve muhtemelen hükümetlerin buna öncelikli olarak verdikleri cevabın bu kişilerin vergilerini düşürmeye devam etmek olduğunu fark edersiniz. (Dürüst olmak gerekirse, Obama 2013 yılında vergileri yüzde 35’den en yüksek oran olan yüzde 39.6’ya çıkartmıştı. “Yalnız” statüsü altında vergi verenleri kapsasa da, bu oran, elde edilen gelir 400 bin doların üzerine çıkana kadar yürürlüğe girmedi.)
Büyük bankaların birbirlerine karşı bahis oynamalarından dolayı ortaya çıkan 2008 yılındaki finansal erimeye şahitlik edersiniz. Onlarca insan işini, evini kaybettiği bir ortamda, işleri berbat edip kaçan bankacıların yanı sıra Angelo Mozilo gibi bu işten nemalananların olduğu bir dönemde, çalışan sınıfa mensup insanların, muhtemelen içlerinde bu kriz yüzünden evlerini, işlerini kaybedenlerin de olduğu insanların, bu olayları nasıl yorumladığını kapitalistler etraflıca düşünmek zorunda.
Kendi işlerini Orta Amerika’dan Bangladeş’e taşırken yaptıklarının aksine, stoklarını geri satın alıp işçiler için yatırım yapmadan kâr eden çok sayıda yerleşik olmayan kurum gördünüz. Eğer çok okuyorsanız, stokların geri satın alınabilmesinin Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu tarafından, Reagan döneminde çıkartılan 10b-18 numaralı hüküm ile gerçekleştiğini bilirsiniz. Ve bu bir komisyon hükmü olduğu için herhangi bir yasama yapılmadan da değiştirilebilir. Ancak öyle görünüyor ki Demokrat yöneticilerden birisi bile bundan rahatsızlık duymamış.

İnsanımıza ve geleceğimize yatırım yapan hükümetimiz ve kapitalist sınıfımız vardı

Bu tip olayları yazmaya 20 paragraf boyunca devam edebilirim. Hatta daha da uzar tahminen. Ancak demek istediğimi anladınız. Bizim ekonomimizin büyüdüğü zamanlarda, bizim insanımıza ve geleceğimize yatırım yapan hükümetimiz ve kapitalist sınıfımız vardı. Eyaletler-arası otobanlar, 2 yıllık üniversiteler, (community college) bilimsel araştırmalar, ulaşım ve bölgesel kalkınma için yapılan büyük bağışlar, vs…
Ve işin komiği, bütün bu zaman dilimi boyunca sosyalizm pek de çekici değildi. Yoğun bir iş mücadelesinin yaşandığı 1910’lu ve 1920’li yıllarda, henüz daha refah devleti oluşmamışken, Wisconsin’den Victor Berger ve New York’tan Meyer London gibi Temsilciler Meclisi’nde yer alan sosyalistlerin yanı sıra bazı belediye başkanları ve çok sayıda yerel yönetici de sosyalizmi benimsemişti.
Ancak “Trente Glorieuses” (Fransızca “30 şanlı yıl” anlamına gelir ve OECD ülkelerinin 1945 ila 1975 yılları arasında kaydettikleri gelişme dönemine verilen isimdir) dönemi boyunca, Batı dünyasında ekonomik anlamda, neredeyse her şeyin tıkırında olduğu dönemde sosyalizmin ABD’deki etkisi solmuştu. 1910’lu ve 1920’li yıllarda, Sosyalist Parti’nin başkan adayları seçimlerde çok büyük oy sayılarına ulaşırken, 1956 yılında partinin umudunu bağladığı Darlington Hoopes yalnızca 2.044 oy alabilmişti. (Diğer sol partiler ise bir nebze daha başarılıydılar.)
Bu dönemden Reegan dönemine kadar olan süreçte Amerikan solu – yalnızca parti değil ama ideolojik olarak – sivil hakları savunarak, Vietnam savaşına karşı çıkarak ve zenginliğin bir kesimin elinde toplanmaması için elinden gelen yaparak ülke siyasetinde yapıcı bir rol oynamıştı. Ancak soğuk savaşın yoğunluğunun ve yıpratıcılığının artmasıyla birlikte sayıları azaldı ve etkisi de göz ardı edilebilecek seviyelere geriledi.

Orta-sınıfa mensup bir birey olsaydınız, kapitalizm hakkında ne hissederdiniz?

Şimdi 28 yaşındaki halimize geri dönelim. 1990 yılında doğdu (Alexandria Ocasio-Cortez). 1990’lı yılların sonunda orta gelir düzeyindeki ailelerin gelirlerinin Clinton yönetimi altında oldukça arttığı (hatta Reegan döneminden bile fazla arttığı) dönemi muhtemelen hatırlayacaktır. Ancak o zamandan beri, ailelerin ortalama gelirleri endişe verici seviyelerde. Son 18 yılda, sıkça enflasyon ayarlamaları yapılan dolar değeriyle hesaplandığında bile sadece çok ufak bir artış mevcut.
Yani eğer mütevazı ve/veya orta-sınıfa mensup bir birey olsaydınız, kapitalizm hakkında ne hissederdiniz? Bu ülkede uzun yıllardır uygulanmakta olan kapitalizm tipi pek çok insan için başarısızlık demek.
Evet bize heyecan duymamızı sağlayacak onlarca parlak nesne verdi. Ağır çekim video modu olan bir akıllı telefon sahibi olmak harika. İnsanların masraflarını karşılayabilecekleri üniversiteler veya diğer yüksek öğretim kurumları, belki çok muhteşem bir şey olmayabilir, ancak düzenli bir toplum için önemli bir gerekliliktir. Her gün 115 insanın hayatını kaybettiği uyuşturucu problemine çözüm bulmak da öyle. Ve çağımız kapitalizminin görmezden geldiği daha pek çok problem de sayılabilir.
Sosyalizm akımının ivme kazanması hakkında karışık düşüncelerim var. Politik olarak geçerliliğini, seçimlerde bir avuçluk bölgelerin dışında da kanıtlaması gerekiyor. 2021’de gözümüzü açtığımız zaman Demokratların bir facia yaşadığını görebiliriz.
Ancak neden bunların yaşandığını anlayabiliyorum. Bu ülkede şu an yaşanmakta olanlara, sanki hiç yaşanmıyormuş gibi yaklaşamayız. Eğer bir kapitalistseniz, bütün bu olanları anlamalı ve bu haklı yakınmaları tetikleyen sorunları çözmek için bir şeyler yapmalısınız.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.