Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (11): İttifaklı siyasete dönüş

“5 Soru 10 Cevap” programında Kemal Can, yerel seçimler öncesi siyasette ittifak görüşmelerini yorumladı.

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

 

Merhaba, iyi haftalar, iyi günler. Bugün tekrar siyaset yerel seçim gündemini tartıştığımız bir ‘5 Soru 10 Cevap’ yapacağız. Türkiye’deki siyasi zemin çok sık değişikliğe uğruyor ve bu yüzden güncelleme ihtiyacı ortaya çıktı. Artık çok net bir şekilde  Türkiye’de siyasetin dengesini büyük ölçüde ittifakların belirleyeceği, iktidarın da muhalefetin de ittifaklara mecbur olduğunu görüyoruz. Partiler itibarıyla sorular sorarak meseleyi açmaya çalışalım.

Soru 1 – Erdoğan neden ittifak formülüne geri döndü?

Hatırlanacağı gibi Erdoğan, Bahçeli’nin çizdiği yerel seçim stratejisi sonrasında doğrudan onu işaret etmeden ‘Siyaseten olmayacak işler konuşuluyor ben birinci çıktığım yerlerde aday göstermeyip başka bir partiyi destekleyemem olacak iş değil‘ demişti. Bunun arkasında da MHP-AKP ittifakın AKP için tehdit ve zarar oluşturduğunun farkında olan Erdoğan’ın bazı önlemler geliştirmeye çalıştığı konuşulmuştu. Bu açıklamaların sonrasında kamuoyu yoklamaları, ittifaktan kopmanın getirecekleri ile önleyecekleri ile tek başına seçime girmenin getireceği riskler tartılmaya başlandığında Erdoğan’ın bunun kısa vadede çok avantajlı seçenek olmadığını görmesi zor olmadı. Çünkü; artık AKP’nin hem ekonomik krizin belirginleşmesi ve gündelik hayata yansımasıyla, hem de zaten bir süredir devam eden erime trendinin yukarıya dönmemesi yüzünden oy kaybı yaşadığı ve daha fazlasını da yaşayacağı bir sır değil. Bunu iktidara yakın medya da ve AKP’liler de konuşuyorlar. Dolayısıyla, yerel seçimde bunun görünür olması ve buna ek olarak da bazı sembol belediyelerin kaybı, karşılanabilir bir mesele olmaktan uzaklaştı ve bu riski MHP ile olan ittifakından doğan risklerle karşılaştırdığında daha sorunlu olarak gördüğü için hızla ittifaka döndü.

İkinci bir faktör; bu siyaset aritmetiği ile ilgili konular dışında, çok konuşulan, kimileri için yumuşama, kimileri için Kürt politikasında bir gevşeme ve benzeri iddialarla gündeme gelen siyasi manevra alanlarında da fazla seçeneği olmadığını ya da orada atılacak adımların bu kısa aralıkta ciddi sorunlar yaratabileceğini gördü. Kolayca manevra yapabildiği için, daha önce söylenen sözleri değiştirmek çok önemli siyasi maliyetler yaratmadığı için, o sözler unutuldu ve siyaseten mümkün olmayan denilen ittifak formülüne geri dönüldü. Tabi bütün ülkede bir ittifaktan bahsetmiyoruz. MHP üç büyük şehirde aday çıkartmayacak. Bu şehirlerde fiilen ittifak demek bu. MHP nereleri alacak meselesi de henüz açıklık kazanmadı. Çünkü açıklanan adaylar bütün illeri içermiyor. AKP için söylenebilecek bir başka nokta; Kürt politikasında değişiklik iddiaları gündeme atılırken aslında mevcut kayyımları ve hatta bazı mülkiye bürokratlarını belediye başkanı adayı göstererek HDP’li belediyelerde kayyum sisteminin bir tür fiilen devamı anlamına gelebilecek bir tercih kullandığını gördük. Bunun da nasıl sonuçlar vereceğini daha sonra göreceğiz.

Soru 2- MHP ittifaksız yerel seçim stratejisini neden değiştirdi?

Aslında tekrar ittifak formülüne dönüldüğü toplantının hemen öncesinde Bahçeli aslında çerçeveyi çizmişti; “kim davet yapıyorsa gündemi de o belirler” dedi. Bu cümlenin arkasında Bahçeli’nin söylediği şuydu; çağrı Erdoğan’dan geldi dolaysıyla bize ihtiyacı olduğunu söyleyen o, bize öneri getirmesi gereken de o. Daha önceden Erdoğan’ın siyaseten mümkün değil deyip reddettiği AKP’nin de elini kolunu bağlayan ittifak stratejisinin kabul edildiği MHP’nin vazgeçilmizliğinin bir statü olarak kabul edildiği anlamına gelebilecek bir cümle olarak Bahçeli bunun altını çizdi. MHP’nin yerel seçim ittifakından alacağı belediye sayısı, hangi belediyeyi alacağı gibi değişkenlerden daha önemli olan bu statüsünün belirleyici, etkili, vazgeçilmez statüsünün kabul edilmesi. Bahçeli görüşmeden sonra şunu da söyledi; Cumhurbaşkanı sisteminin mimarı Cumhur İttifakıdır. Dolayısıyla, kendisi de Cumhur İttifakının mimarı olduğu için Erdoğan’a “başkanlığını bize borçlusun, korumak için de bize mecbursun” demiş oldu.

Şu anda muhalefet cephesinde koltuk değneği, Erdoğan’ı kurtarmak gibi argümanlar etrafında kurulan MHP eleştirilere bakıldığında, Bahçeli ya da MHP’nin yaptığı manevranın değil AKP’nin mecbur kaldığı tablonun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Muhalefet cephesinde bazı merkezlerde AKP’nin yenilebileceği fikrini artırdığı ve sonra bundan döndüğü için tekrar tepkileri üzerine çekiyor belki ama rasyonel olarak meseleye baktığımızda Bahçeli’nin önemli bir avantaj  kazanarak ve aslında yerinden çok oynamayarak yeni durumu oluşturduğunu söyleyebiliriz. Pozisyon değişikliğinden bir virajdan bahsedeceksek bu daha çok AKP ve Erdoğan için geçerli.

Soru 3 – İttifaklar tablosu CHP açısından nasıl bir durum yaratıyor?

Biraz önceki soruda söylediğim gibi, AKP’nin tek başına seçime girecek olması bir takım merkezlerde özellikle de CHPli çevrelerde AKP’nin yenilebileceği fikrini artırmıştı. CHP adaylarının kendiliğinden birleştirici rol oynayabilecekleri, ittifak pazarlıklarında çok fazla fire vermeden, ttifak ortaklarına fazla pay vermeden sonuç alınabilecek bir beklenti yaratılmıştı. Yani, “iktidar ittifak yapmadığı için biz de elimizi rahatlattık” yaklaşımı vardı ama şimdi ittifak formülüne geri dönülünce bu matematik zorlaştı. CHP’nin bir başka zorluğu; özellikle yerel teşkilatlarda yüksek bir beklenti ve ikbal birikimi var. Pek çok merkezde belediye başkanlığı için hazırlanmış kişiler, onları destekleyen gruplar var. Bu yüksek beklenti pek çok açıdan CHP’nin elini zorlaştırıyor. CHP’nin güçlü ama kazanması garanti olmayan merkezlerde yapılacak ittifak formüllerinde biraz zorluk çıkartıyor.

Yerel seçimin ittifaklarla belirlenecek bir aritmetiğe bağlanmasıyla bazı merkezlerde son derece pragmatik ve stratejik formüller gelişiyor. CHP’nin zaten belediye kazanmayı hesaplamadığı alanlarda kolay ittifaklarla belki İYİ Parti’yi öne çıkartarak bir seçim şansı yaratma, bazı noktalarda yerel yönetimleri kazanma stratejisi devreye giriyor. İttifak denklemi üretmekte epeyce bir sıkıntı yaşayan parti olduğunu söyleyebiliriz CHP’nin. İttifak seçenekleri açısından diğer muhalefet partilerini bir arada tutma ihtiyacı olan merkezlerde mesela İstanbul’da tablo daha da zorlaşıyor.

Soru 4 – İYİ Parti bu ittifak tablosunda nasıl bir tavır ortaya koyuyor?

Bilindiği gibi daha önceki haftalarda İYİ Parti içerisinde ittifak aleyhine tartışmalar yaşanmıştı. İttifakın İYİ Parti için iyi olmayacağı yolunda görüşler belirtilmişti. Genel olarak İYİ Parti’nin yerel seçimde sayısal baskıyı en çok hisseden partilerden biri olduğunu görüyoruz. Neyi kastediyoruz? Girdiği ilk seçimde yüzde 10 barajını aşarak rüşt ispat etmiş olsa da, gireceği ikinci seçimde bu oy oranını koruyamaması hatta kaybetmesi ihtimali ciddi bir siyasi tehdit. Dolayısıyla, bunu dengeleyecek ittifakları kullanmak zorunda, özellikle de CHP ile ittifakı. İYİ Parti’nin 24 Haziran’dan çıkan sonuçtan gördüğümüz gibi, oylarının konsantre olduğu bir coğrafi alan yok. Oylarının yüksek çıkan bölgelerinin tamamında CHP ile paylaşıyor bu potansiyelini. CHP-İYİ Parti ittifakının sonuç alabileceği bölgeler de dar bir alana sıkışmış durumda.

Ama İYİ Parti’nin iddiası, 24 Haziran’da olduğu gibi iktidardan rahatsızlığı olan sağ seçmenin yönelebileceği alternatif olarak, “nitelik potansiyel” dedikleri sayısal güçle ölçülemeyecek imkana sahip oldukları. Bu iddiaya dayanarak mevcut oy gücünün üzerinde bir pazarlık imkanı yakalamayı zorluyorlar. Açıkçası, bunun hem CHP ile yürütülen görüşmelerde nasıl sonuç vereceğini, hem de genel olarak bu tercihle  İYİ Parti’nin alacağı sonucun nasıl oluşacağını göreceğiz.

Soru 5 – HDP’nin yerel seçim öncesindeki durumu hakkında ne söylenebilir?

HDP’y dönük iki taraflı bir yalıtma faaliyeti devam ediyor. Bir tarafta, gözaltılarla, baskılarla  devam eden kriminalizasyon, diğer taraftan HDP’nin AKP ile yakınlaşacağı ya da pazarlık yapabileceği konusundaki söylenti canlı tutularak muhalefetin güvenilmez parçası halinde tutulması yürürlükte. Bu iki cephede de HDP’yi siyaseten yalıtma, yalnızlaştırma operasyonu devam ediyor. Buna karşılık AKP, HDP’nin elindeki bütün belediyelerin kayyumlara devredilmesiyle yaratılmış politik saldırıya karşılık vermesini mümkün kılacak bir siyasi tercih yaptı. Dİyarbakır’da mevcut kayyumu aday olarak gösterdi. Bu kağıt üzerinde HDP açısından büyük bir siyasi hamle imkanı yaratıyor.

Ama tıpkı ekonomik kriz otomatik olarak muhalefeti yükseltmediği gibi bunun da kendiliğinden sonuç üretmesi o kadar kolay değil. Bunun için yüksek bir siyasi hamleye ihtiyaç var. Açıkçası burada da konuşulan Demirtaş faktörü. Diyarbakır’da aday gösterilmesi. Ama AHİM kararının bile HDP tarafından çok güçlü olarak politikleştirilemiyor olması da bir başka soru işareti olarak duruyor. HDP’nin kendi coğrafyasında iktidarın mevcut politikasını devam ettirme iddiasına karşı yüksek direnç ya da tepki örgütleyebilmesi bunu yerel seçimde oya dönüştürmesi şu andaki aktifliği ile pek mümkün görünmüyor.

Kabaca bütün partileri gezdiğimiz bir panaroma çizmeye çalıştık. Bu tabloyu da seçime kadar yine güncelleme ihtiyaçı doğacak. Tekrar bunları konuşacağız.

Şimdilik bu kadar tekrar iyi haftalar.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.