Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Örnek bir hak savunucusu: Ömer Faruk Gergerlioğlu

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na terör örgütü propagandası yaptığı gerekçesiyle verilen 2 yıl 6 aylık ceza Yargıtay tarafından onandı. Gergerlioğlu’nun hak ihlallerine karşı verdiği mücadeleyi ve bunun iktidarı ne kadar rahatsız ettiğini bilenler için bu durum hiç de şaşırtıcı olmadı.

Yayında sözünü ettiğim Murat Sevinç yazısı: Eren Hanım, Şebnem Hoca, Ömer Faruk Bey ve endişe üzerine…

Yayına hazırlayan: Senem Görür 

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Öncelikle Dünya Uluslararası Anadil Günü’nü kutlamak istiyorum. Bugün, birçok kişiye anlamlı gelmeyebilir ama, benim gibi anadili yok olmaya yüz tutmuş, kendi büyüklerinin dilini bilmeyen ya da birkaç kelimeden ibaret bilen biri için önemli. Bilmeyenler için söyleyeyim, ben Laz’ım, ama Türkiye’de başka birçok kaybolmaya yüz tutmuş anadile mensup insanlar da var — dünyada da var. Çok geç fark ettiğim bir olaydır bu benim açımdan. Keşke bunun bilinci daha erken gelseydi; belli bir aşamadan sonra tekrar öğrenmeye çalıştım, ama beceremedim, yarım kaldı. Hayattaki en önemli ukdelerimden birisidir. Bu anlamda, dillerin kaybolmaması çok iyi bir şey; ama kolay kolay da mümkün olamıyor galiba. Her neyse, bugün Ömer Faruk Gergerlioğlu’ndan bahsetmek istiyorum. Aslında bu yayın bir anlamda Ömer Faruk Gergerlioğlu’na destek yayını, öyle diyelim. Fakat bunu yaparken de bazı hususların, Türkiye’deki bazı gerçeklerin altını da kendimce çizmeye çalışacağım. 

Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP’den Kocaeli Milletvekili seçildi ve bu yasama yılının en öne çıkan milletvekili olduğu muhakkak. Başka bazı isimler de var; ama gerçekten Türkiye’de milletvekillerinin hâlâ olduğunu ve bir şeyler değiştirebileceğini bize gösteren birkaç isimden biri Ömer Faruk Gergerlioğlu. Kendisi geçen hafta, 2018’de milletvekili olmadan önce mahkûm olduğu bir davada, Yargıtay mahkûmiyetini onadı: 2 yıl 6 ay. 21 Şubat 2018’’de terör örgütü propagandası iddiasıyla yargılanıyor Kocaeli’de. Yargılanmasına neden olan olayda, bir internet sitesinde çıkan Murat Karayılan’ın söylediklerinin manşete alındığı bir haber. Haberi de paylaşmak değil, internet sitesinin haberle ilgili paylaşımını retweet etmekten, yani yeniden paylaşmaktan açılmış bir dava. İnternet sitesine herhangi bir dava açılmamış. Hatta son âna kadar da duruyordu. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ceza almasından sonra baktığımızda haberi görmedik. Sonra tekrar gördük, orada ne olduğunu açıkçası çok bilemiyorum, ama haberin kendisine baktığınız zaman da öyle ahım şahım bir şey yok. Burada propagandadan verdiler.

Neden verdiler? Çünkü, mâlûm, Ömer Faruk Gergerlioğlu son dönemde üst üste yaptığı çıkışlarla, hak ihlâllerini gündeme getirmesiyle çok ciddi rahatsızlık yarattı. Özellikle Fethullah Gülen terör örgütü diyor devlet, FETÖ suçlamasından yargılanan bazı kadınların çıplak arandığı iddiası çok büyük bir ilgi çekti, tepki topladı. Devlet önce bunu külliyen reddetmeye çalıştı. Daha sonra amalı bir şekilde kabullenmek durumunda kaldılar. Türkiye’de çıplak arama olduğunu ve buna başörtülü kadınların da dahil edildiğini artık herkes, hepimiz biliyoruz. Bunu bilmemizi de sağlayan esas olarak Ömer Faruk Gergerlioğlu. Kendisine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “O zaten FETÖ’cü, teröristtir” demişti. Komik bir şey, çünkü Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun FETÖ ile herhangi bir alâkası olmadığını belki Süleyman Soylu bilmez, ama AKP’de birlikte siyaset yaptığı isimler, başta da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer İslâmî hareketten gelen insanlar çok iyi bilir. Çünkü Ömer Faruk Gergerlioğlu bu hareket içerisinden gelen birisi. Bir dönem MAZLUM-DER’in genel başkanlığını yapmış bir isim. İmam-Hatip Lisesi mezunu, ardından Anadolu Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi’ni okumuş, doktor olmuş. Doktor olarak devlette görev aldı. Daha sonra o da 15 Temmuz darbe girişiminin ardından olağanüstü hâl döneminde KHK ile işine, görevine son verilenlerden birisi oldu. 

Ömer Faruk Gergerlioğlu Türkiye’de hak savunuculuğunun tek ismi değil; kuşkusuz birçok isim var ve son günlerde peş peşe ceza alan iki kadın hak savunucusu daha var: birisi Eren Keskin avukat, birisi de Dr. Şebnem Korur Fincancı, şu anda aktif olarak Türk Tabipleri Birliği’nin de Başkanı. Üçünün peş peşe cezalar alması ya da aldıkları cezaların onanması aslında Türkiye’de hak savunuculuğunun ne kadar zor olduğunu, fakat buna rağmen hak savunucularının da yılmadan bu tutumlarını sürdürdüklerini gösteriyor. Bu yayında sadece Ömer Faruk’tan bahsediyorum, çünkü uzun zamandır tanıdığım birisi. Eren Hanım’ı ve Şebnem Hanım’ı çok yakından tanımıyorum. Birbirimizi tabii ki biliyoruz. Fakat Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yaptıklarına ayrıca yoğunlaşmayı tercih ettim. Bu arada üçünün birlikte anıldığı çok güzel bir yazıyı yine Murat Sevinç hoca Diken’de yazdı — onu da hararetle tavsiye ederim. Hem Eren Keskin’i, hem Şebnem Korur Fincancı’yı, hem de Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu birlikte ele aldığı bir yazı. 

Bizim Ömer Faruk Gergerlioğlu ile tanışmamız aslında çok sert oldu. O da kaderin garip bir cilvesi midir? Yıllar önce NTV‘de çalışırken, yorumculuğa ek olarak aynı zamanda yayın danışmanlığını yapıyordum. Bir seçim döneminde NTV, Seçim Otobüsü diye bir uygulama yapıyordu. Otobüste vatandaşlarla seçimle ilgili sohbetler ediliyordu ve bunlar yayınlanıyordu. Bu yayınlardan birisinde genç biri, bir tür darbe övücülüğü yapmış ve askerî darbe yapmaya teşvik eden –ne anlamı varsa– birtakım şeyler söylemiş. Ve bu arada kaçmış nasıl olduysa, büyük bir talihsizliktir. Bu yayınlanmış, yayınlandıktan sonra –çok ciddi bir editoryal hataydı o dönemde–, bu yayınlandıktan sonra da MAZLUM-DER, NTV hakkında suç duyurusunda bulundu. Bana da NTV yönetimindeki arkadaşlar rica ettiler, bu olayın bir yanlışlıktan kaynaklandığını, çok özür dilediğimizi vs. aktarmamı istediler. Ben de –o tarihteki MAZLUM-DER genel başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu’ydu– telefonunu buldum, ilk defa konuşmamız budur ve kötü bir konuşma olmuştu. Onlar kesinlikle hiçbir şekilde geri adım atmayacaklarını söylemişlerdi. Herhalde kasıtlı yapıldığına inanıyorlardı. İkna etmek mümkün olmamıştı. Bu olay tabii ki bir ilişkisizliği beraberinde getirdi. Yıllar sonra kendisi Kocaeli Barış Platformu –yanlış hatırlamıyorsam– adına beni Kocaeli’nde bir konuşma yapmaya çağırdı. Birazcık zor oldu ikna olmam, ama sonuçta gittim, iyi ve güzel bir konuşma oldu ve ondan sonra bir tür barıştık diyelim. Ve o zamandan beri de ben gazeteci, o hak savunucusu, daha sonra da milletvekili olarak birbirimizle sürekli görüştük —maalesef ülkede birbirimizle görüşmemizi, konuşmamızı çok gerektiren bir durum var. Kendisiyle birçok kez yayın yaptım. Birçok kez Medyascope olarak yayın yaptık. Bu anlamda, bu yayından önce de kendisiyle konuştum. Normal şartlarda bu cezanın onanması halinde –ki onandı–, Meclis’te bunun fezlekesinin okunması durumunda Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşüyor; hatta polis onu alıp cezaevine götürebilir. Aldığı cezanın galiba yirmi aylık falan bir yatarı olduğunu görüyoruz. İlk genel kurul salı günü toplanacak, Meclis Genel Kurulu. Salı’dan itibaren Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun üzerinde böyle bir tehdit var. Yani milletvekilliğinin bitmesi ve hatta cezaevine girmesi. Ama en son Enis Berberoğlu davasında da görüldüğü gibi bu uygulama aslında Anayasa’ya aykırı. Nitekim Yargıtay’daki yargıçlardan birisi net bir şekilde bu yapılanın baştan sona yanlış olduğunu söylemiş; ama oy çokluğuyla Gergerlioğlu aleyhine karar çıktı. Dolayısıyla böyle bir olay var ve Gergerlioğlu’nun milletvekilliğini sonlandırıp hatta cezaevine bile götürebilir devlet. Niye bunu yapıyorlar? Çünkü Gergerlioğlu çok zor ve çok lüzumlu bir şeyi yapıyor. Hak savunuculuğunu yapıyor. Hak savunuculuğu derken de, hakikaten herkesin hakkını savunuyor. 

Geçenlerde bir yayın yaptım. Bilenler, hatırlayanlar olacaktır. Enes Kanter’e Amerikalı senatörlerin insan hakları savunucusu demesinin abes olduğunu söyledim. Çünkü insan hakları savunuculuğu kendini savunmak ve bağlı bulunduğun grubu savunmaktan ibaret bir şey değildir. Hak savunuculuğu esas olarak kendisi gibi olmayanı savunmaktır. Ve bu açıdan bakıldığında Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye’de sayıları aslında az olmayan, ama çok fazla göz önüne çıkartılmak istenmeyen, gerçek anlamda hak savunucularından birisi. Onun bu savunuculuğunun 28 Şubat döneminde çok etkili olduğunu, başörtüsü yasaklarına karşı İslâmî hareketin içerisinde başlayan bir hak savunuculuğunu daha sonra toplumun tüm kesimlerine doğru yaydığını görüyoruz — ki bu açıdan, ilginçtir: MAZLUM-DER’in değişik dönemlerde genel başkanlığını yapmış birçok isim benzer bir yol izlediler: Mesela Cihangir İslam, mesela Ayhan Bilgen, mesela Ahmet Faruk Ünsal. MAZLUM-DER, bir dönemin MAZLUM-DER’i Türkiye’de sahici hak savunucularının yetişmesine imkân sağlamış bir kurum. 28 Şubat’ın bu anlamda Türkiye’ye böyle bir “hayr”ı olduğunu da vurgulamak lâzım. 

Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun devleti rahatsız etmesinin, AKP iktidarını özel olarak rahatsız etmesinin en önemli nedenlerinden birisi de bu. AKP içerisinden denebilecek, aynı mahalleden gelen biri, o mahallede çok ciddi bir meşruiyeti olan biri, çizgisini bozmadan bütün Türkiye’yi kucaklayan bir hak savunuculuğu yapıyor ve burada özellikle de altını çizmek gereken husus şu: Birçok insanın çekindiği KHK meselesinde çok aktif bir şekilde hak savunuculuğu yapıyor. Kendisi de mağdur, ama kendisi mağdur olmasaydı da herhalde yapacaktı. KHK’lıların kamuoyunda en önde gelen seslerinden biri olduğunu düşünebiliriz ve FETÖ davalarından yargılanan ve insanların sahip çıkmaya korktuğu hak ihlâllerinin de çok sıkı bir takipçisi. İlk başta söylediğimiz çıplak aramadan, cezaevlerinde hamile kadınlardan bebeklere kadar, hasta tutuklu ve hükümlülere kadar –bir de bunlara tabii şüpheli bir şekilde kaybolan birtakım FETÖ zanlıları diyelim– bütün bunlar, hele bugünün Türkiye’sinde iktidarın bu kadar FETÖ aleyhtarlığı üzerinden ideolojik bir pompalama yaptığı bir dönemde çok zor işler. Ama bunu yapabilmek gerçekten takdire şâyan bir şey. Bunu yaparken aynı zamanda Fethullahçılar’ın “kullanışlı aptal”ı olmamak… Burada, yurtdışında yaşayan Fethullahçılar’ın Ömer Faruk Gergerlioğlu ve benzeri hak savunucularının faaliyetlerini açıklamalarıyla sahiplenmeye çalıştıklarını görüyoruz. Ama bu hiçbir zaman ne Ömer Faruk Gergerlioğlu ne Sezgin Tanrıkulu ne Cihangir İslam ne de diğerlerinin ne de İnsan Hakları Derneği’nin…, herkesin hakkını savunmaktan başka kaygısı olmayan kişi ve kurumlar olduğu gerçeğini değiştirmiyorlar. Onlar kullandıklarını sanabilirler, ama burada baktığımız zaman, kendini onlara alet etme gibi bir şey asla söz konusu değil. Bunu özellikle takdir etmek lâzım. Böyle bir yapının, Türkiye’ye bu kadar kötülük yapmış bir yapının, burada yarattığı mağdurları ve bu mağdurların yaşadıkları hak ihlâllerini hiç amasız fakatsız savunabilmek… herkesin yapması gerekeni elindeki tabii ki milletvekilliği imkanlarını da kullanarak çok da etkili bir şekilde yapıyor. Bir diğer başarısı da, medyayı ve sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Bu noktada herhalde Sezgin Tanrıkulu ile adı konmamış bir rekabet içerisindeler. Kendilerinin ayrı ayrı sosyal medya kanalları var. Hem konuk oldukları kanallardaki yayınları oradan veriyorlar, hem de kendileri bazen özel yayın yapıyorlar. Neredeyse haber bülteni gibi ve maalesef Türkiye bir milletvekiline, hak savunucusu bir milletvekiline, her gün haber bülteni yaptıracak kadar hak ihlâllerine sahne olan bir ülke. 

Çok uzatmaya gerek yok, Ömer Faruk Gergerlioğlu hepimiz için çalışıyor; başkaları gibi, aynı Eren Keskin, Şebnem Korur Fincancı, Sezgin Tanrıkulu gibi, İnsan Hakları Derneği gibi. Bunların hepsi ülkenin hele bu günlerde değerleri çok daha iyi anlaşılan değerleri – biraz kötü bir Türkçe oldu, ama böyle. Dolayısıyla onların sahiden yanında olmak için öncelikle kendimizden olmayanların da, kendimiz gibi düşünmeyenlerin, hatta bize çok zıt yerlerde duranların da haklarını ve hukuklarını korumanın birer vatandaşlık ve insanlık görevi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ben kendi şahsım adına Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ve diğer hak savunucularına çok teşekkür ediyorum. Umarım bu süreci de en az hasarla ve Türkiye’nin en yararına bir şekilde atlatırlar diye umut ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.