Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hidrobiyolog Levent Artüz: “Marmara Denizi’nin bir geleceği yok, deniz yok oldu ve artık bize zarar verecek”

Marmara Çevresel İzleme Projesi’nin (MAREM), 6 Ocak 2021’de başlattığı ve Marmara Denizi genelinde toplam 200 istasyon ve 450 farklı noktada sürdürülen deniz çalışmaları 4 Eylül 2021’de sonuçlandı. MAREM’in yürüttüğü “Kütlesel Müsilaj Oluşumunun Durumu ve Marmara Denizi Ekosisteminde Bıraktığı Etkiler” çalışmasının sonuçları dün (14 Eylül) proje lideri hidrobiyolog Levent Artüz tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Projeye, 28 Ağustos’ta Tekirdağ Mürefte Limanı’ndan başlandı, 200 istasyon ve 450 farklı noktada incelemeler yapılan projede Marmara Denizi’ndeki kirlilik dışında da çarpıcı tespitlere ulaşıldı. Araştırma sonuçlarına göre, Marmara Denizi kesitinde her iki su kütlesinde yaşama elverişli değerlerin ciddi şekilde düştüğü ve birçok istasyonda tür çeşitliliğinden bahsetmenin olanaksız olduğu ortaya konuldu. Diğer yandan gemi üzerinde, yerinde ve devamında laboratuvarlarda yapılan çalışmalar sonucunda, örnekleme yapılan istasyonların tüm üst su kütlesinde müsilajı parçalayan baskın bakteri grubu olarak vibrio grubunun tespit edildiği ve bu bakterinin insanlara bulaşabildiği belirtildi. Medyascope özel yayınında MAREM proje lideri hidrobiyolog Levent Artüz ile çalışma sonuçlarını konuştuk. Artüz, “Müsilaj önemli değil mühim olan müsilajı yaratan ana su kitlesi. Esas sorun Marmara Denizi’nin kirletiliyor olması” dedi. 

“Marmara Denizi’ndeki çözülmüş oksijen seviyesinin çok düşük olması nedeniyle müsilaj çok yavaş parçalanıyor” 

Türkiye’de geçen şubat ayından bu yana görülen müsilajın son durumuna ilişkin konuşan hidrobiyolog Levent Artüz, “Marmara Denizi’ndeki çözülmüş oksijen seviyesinin çok düşük olmasından dolayı müsilajın parçalanma hızı çok yavaş ilerliyor. Müsilaj plastik bir yapı yani sürekli form değiştiriyor. Bunun çeşitli safhaları var. Kamuoyu örtü dediğimiz suyun üstünde olan kısmıyla ilgilendi ama parçalanmamış bölümü Marmara Denizi’nde ciddi anlamda mevcut. Müsilaj önemli değil, mühim olan müsilajı yaratan ana su kitlesi. Esas sorun Marmara Denizi’nin kirletiliyor olması” dedi.  

“Her sene bir önceki seneden daha kötü ve bu kötülük trendi uygulamalar değişmediği için her sene artarak devam edecek”

Artüz, Marmara Denizi’nde yapılan çalışmaya ilişkin de şunları söyledi: “Kimyasal oşinografik sonuçlara bakacak olursak durum oldukça vahim. 2000 yılından bu yana her sene bir önceki seneden daha kötü ve bu kötülük trendi uygulamalar değişmediği için her sene artarak devam edecek. Diğer fiziksel oşinografik sonuçlarda ise özellikle deniz renginde geçen yılın aralık ayından beri Ergene derin deniz deşarjı başladığı noktadan beri, dünyanın en kirli akarsuyunun kirletici unsurları kuşaklama kolektörleri ile toplanıp 50 kilometre yol boyunca taşındıktan sonra Marmara Denizi’ne kıyıdan 4,5 kilometre derinine deşarj edildiği andan itibaren çok ciddi değişiklikler olmaya başladı. Müsilaj bardağı taşıran son damlaysa bir Ergene ile bardağa kovayla su dökmeye başladık. Bunun sonucunda 2013 yılında yaptığımız modellemelere göre çok ciddi bir renk değişimi bekliyorduk ki bu oldu deniz gri renge döndü. Bunun sonucunda ise oksijenin olmadığı alanlar oluşmaya başladı.”  

“İstavritler hasta ve beslenemiyor, bu nedenle boyları olması gerekenden çok küçük”

Araştırma sonuçlarına göre Marmara Denizi’nde balıklarda vibrio bakterisine rastlandığı ve bu bakterinin insanlara bulaştığı belirtildi. Artüz, vibrio bakterisine ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Şu an için pişirilmiş balıklarda bir tehlike yok. Çok ciddi bir problem var burada. Marmara’daki balıklar hasta. Özellikle istavrit üzerinden konuşacak olursak -ki Marmara’da istavritten başka balık kalmadı- istavritler hasta ve beslenemiyor. Bu nedenle boyları olması gerekenden çok küçük. Bunların yanı sıra, bu hastalığın bir etkisi olarak karaciğerlerinde çok ciddi deformasyonlar var. Yani bu nesil döl vermeyecek. Stoklarda ciddi bir düşüş olacak. Vibrio grubu bakteriler beslenme yoluyla bulaşıyor. Marmara Denizi’ni göç yolu olarak kullanan balıklar göç ederken istavritlerle beslenecek ve onlar da enfekte olup, bu dönemde Karadeniz’den Akdeniz’e bir göç olduğu için Akdeniz’e bu bakteriyi taşıyacaklar. Daha sonra tersine göçte ise Karadeniz’e, Ege’ye bu bakteri taşınacak.”  

“Doğa şiirlerdeki gibi değildir, doğa acımasızdır. Doğa kendi yoluna gidecek ve yoluna çıkanları da temizleyecek” 

Hidrobiyolog Levent Artüz sözlerini şöyle sürdürdü:  

“Müsilaj eninde sonunda yok olacak. Bundan sonra başka felaket gelecek. Bu süreç 1899’da başladı ve sürüyor. Bunu önlemek için hiçbir şey yapılmıyor ki. Biz Marmara Denizi’ni aralıksız kirletmeye devam ettik. Marmara Denizi zaten kayboldu. Bu denizin bir geleceği falan yok, bu deniz öldü, yok oldu. İlk önce vibriolarla başladı, önümüzdeki senelerde ne olacağını bilmiyoruz. Artık bize zarar verir hale gelecek. Balıklar etkileşim halinde olduğumuz canlılar. Şimdi balıklar içinde olan bu gelişme zaten etkili. Marmara Denizi gibi kıymetli bir deniz kökenli proteini temin edemiyoruz. Bu kirletmeye devam edecek olursak ciddi bir şekilde bizi etkilemeye başlayacak. Doğa şiirlerdeki gibi değildir, doğa acımasızdır. O kendi yoluna gidecek ve yoluna çıkanları da temizleyerek gidecek. Marmara Denizi özgün yapısı dolayısıyla zaten alıcı ortam olarak kullanılabilecek bir deniz değil. Bizim bundan acilen vazgeçip Marmara Denizi’ni kendi haline bırakmamız gerekiyor.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.