Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sedat Pişirici ile Ekonomi Tıkırında (135): Değişim körlüğü

İnsanın pek çok zaafı, zayıf noktası var. Bunlardan biri “değişim körlüğü”. Buna bir de “bilişsel uyumsuzluk” eklenince, özellikle karar alıcı mevkilerde felaket neredeyse kaçınılmaz oluyor. Ekonomi Tıkırında’nın 135. yayınında Sedat Pişirici, ekonomi yönetimindeki değişim körlüğünü, değişimin farkına varılsa dahi veriler karşısında bilişsel uyumsuzluk gösterenlerin aldığı tutumu değerlendirdi.

Bir televizyon yayını platformundaki National Geographic kanalında “Uçak Kazası Raporu” adında bir belgesel serisi var. Denk geldikçe, ilgimi çektikçe izliyorum. En son izlediğim bölümde, uçakların yere çakıldığı iki kaza için uzman bilirkişi, pilotların “değişim körlüğü” yaşadığını söyledi. Pilotlar, sahip oldukları bilgiden emin oldukları için değişen durumu saptayamadıklarından, saptasalar bile sahip oldukları bilgiden emin oldukları için bu değişime inanmadıklarından, arızayı ya da değişimi giderebilecekleri halde gideremeyip, uçağın düşmesine neden olmuşlar.

Uzman bilirkişinin söylediği bir önemli şey de şuydu: Kontrol listesi diye bir şey var. Bu liste böyle anlar için üretilmiş bir liste. En iyinin en iyisinin en iyisi bir pilot olsanız bile havada bir arıza çıktığında, bildiğinize güvenmeyip, önce bu listedeki her şeyi kontrol etmelisiniz. Kontrol listesi hayat kurtarır.

Öte yandan, sürekli izleyici bilecektir, Medyascope’ta her ay, siyasetbilimi profesörü Ersin Kalaycıoğlu ile “Siyasetname” adında bir program yapıyoruz. Ağustos ayındaki “Siyasette saflaşma” başlıklı programda hoca, siyasetteki saflaşma eğiliminin cepheleşmeye, cepheleşmenin de kutuplaşmaya dönüşmesini, bu sürecin demokrasiye verdiği zararı değerlendirdi. Bu sırada da insanın beyninde etkili olan, “bilişsel uyumsuzluk” denilen bir başka süreçten söz etti. 

Bilişsel uyumsuzluk, sıkı sıkıya inandığımız birtakım şeylerle uyuşmayan veriyi, bilgiyi, haberi, görmezden gelmemize yol açıyor. Bunların doğru olmadığını veya hiçbir şekilde mevcut olmadığını düşünüyoruz. Daha sonra bunları kendi düşünce sistemimizi değiştirmeyecek şekilde ele alarak, kâle almamaya, değersizleştirmeye başlıyoruz. Dolayısıyla, kendi inançlarımız sürekliliğini devam ettiriyor, yeni bilgiler, bu inançları sorgulamayı, değiştirmeyi, dünyadaki değişimi dikkate alarak dünyayı daha uyumlu bir halde düşünmeyi ve ona uygun tepkiler vermeyi engelliyor.

Türkiye ekonomisi Mart 2018’den bu yana krizde. Ekonomik kriz sürerken bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim, bir de yerel seçim geçirdik. Bunların ardından da dünya çapındaki koronavirüs salgınına yuvarlandık. Ekonomik krizin ilk açık işaretini, 8 Mart 2018’de, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu düşürüp, not görünümünü negatiften durağana çevirerek vermişti. Ama o zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi, “Bunların notları bizim karne notumuz değil, bizim notumuzu halkımız verir” olmuştu. Dönemin Maliye Bakanı Naci Ağbal, “Moody’s hikaye, Türkiye yoluna devam eder” demişti. Dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de “Türkiye üzerindeki kredi maliyetlerini, finans maliyetlerini artırmaktan başka bir şey değildir, bu bir tefeci mantığıdır, piyasaların verdiği tepki sıfır, sana verdiği itibar sıfır” diye konuşmuştu.

Ekonomide değişen bir şey vardı. Ancak iktidar bu değişimi görmüyor, fark ettiği zaman da kâle almıyor, değişimi işaret eden veriyi değersizleştirmeye çalışıyordu. Ne var ki mızrak çuvala sığmadığından, Moody’s’in açıklamasından 40 gün sonra, iktidar koalisyonunun küçük ortağı MHP ekonominin toparlanamayacağını görmüş olacak ki, genel başkanı Devlet Bahçeli, 17 Nisan 20218’de çıkıp, “Erken genel seçim istiyoruz” dedi. 18 Nisan 2018’de de Bahçeli ve Erdoğan bir araya gelip, 24 Haziran 2018’de erken bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimine gidileceğini açıkladılar. Halbuki 2017’deki anayasa referandumuna göre bu seçimler Kasım 2019’da olacaktı. Ama kamuoyu önünde ülkenin bir ekonomik krize yuvarlandığını kabul etmeyen siyasi iktidar, hezimetten kurtulmak için erken seçime kaçıyordu.

Erken seçimin kazananı olan siyasi iktidar yerel seçimin ise kaybedeniydi. Yani erken seçime gitmek onlar açısından doğru bir karardı. Düşünsenize, Mart 2019’daki yerel seçimde, üzerine 23 Haziran 2019’daki tekrar İstanbul seçiminde hezimete uğrayan iktidarın başına, Kasım 2019’da yapılacak bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimde neler gelmezdi.

Varsayalım siyasi iktidar bir uçak, Türkiye de onun inip kalktığı pist. Şu anda uçağın kaptan pilotu, AKP Genel Başkanı ve 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Yardımcı pilot ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Bakanlardan milletvekillerine, cumhurbaşkanlığı kurulları ve danışmanlarından partilerin yönetimlerine geri kalan herkes de bu uçağın iniş, kalkış, bakım, onarım, yer hizmeti, uçak içi hizmeti, uçuş kulesi ve havaalanı personeli. Uçak havada ama bir sıkıntı var. Pilotlar uçuştaki değişimi ya görmüyor ya da görmezden geliyor. O zaman ne yapmalı, kontrol listesine bakmalı.

Memleketin 448 milyar dolardan fazla dış borcu var. Yine memleketin dış ticareti 16 milyar dolardan, cari işlemleri 28 milyar dolardan fazla açık verir durumda. Bakmayın siz atıp tuttuklarına, Merkez Bankası’nın net rezervi 39 milyar dolar ekside. Hükümetin bütçe açığı bu yılın ilk sekiz ayında 37,5 milyar lira. Temmuz 2021’de işsizlik oranı %12, işsiz sayısı 3 milyon 902 bin. Geniş işsizlik oranı ise %23,6. Bu da aslında en az 7 milyon 700 bin işsizimiz var demek. Ağustos 2021’de tüketici fiyatları enflasyonu %19,25, gıda fiyatları enflasyonu %29, üretici fiyatları enflasyonu %46. Ama çarşıda pazarda alışveriş edene sorarsanız kimse bu oranlara inanmıyor, hayat pahalı mı pahalı.

Bu oranlara piyasa profesyonelleri de inanmıyor olacak ki Merkez Bankası’nın Piyasa Katılımcıları Anketi’nde yıl sonu enflasyon oranı beklentisi %16,74 çıktı. Bir önceki ankette beklenti %16,30’du. Dikkatlice bakalım: Ağustosta tüketici fiyatları enflasyonu %19,25. Yılı bitirmek için daha dört ay var. Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon oranı beklentisi %14,1. AKP Genel Başkanı ve 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı olarak yayınlanan 2022-2024 dönemine ilişkin orta vadeli programda (OVP) 2021 yılı enflasyon oranı tahmini %16,2. Merkez Bankası’nın Piyasa Katılımcıları Anketi’nde yıl sonu enflasyon oranı beklentisi %16,74. Değişimi fark etmemek için kör olmak lazım. Ama temel görevi enflasyonla mücadele edip fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası’nın son başkanı Şahap Kavcıoğlu ne diyor: “Tüketici fiyatları enflasyonunu dikkate almayın, gıda fiyatları enflasyonu yüzünden yükseliyor. Siz asıl çekirdek enflasyona bakın.” Bakıyorsun, o da Ağustos 2021’de %18,46. Tüketici fiyatları enflasyonundan sadece 0,79 puan geride.

Ne diyordu Ersin Kalaycıoğlu hoca Siyasetname’de: “Bilişsel uyumsuzluk, sıkı sıkıya inandığımız birtakım şeylerle uyuşmayan veriyi, bilgiyi, haberi, görmezden gelmemize yol açıyor. Bunların doğru olmadığını veya hiçbir şekilde mevcut olmadığını düşünüyoruz. Daha sonra bunları kendi düşünce sistemimizi değiştirmeyecek şekilde ele alarak, kâle almamaya, değersizleştirmeye başlıyoruz.”

Bakın bu hafta 23 Eylül Perşembe günü, Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu Toplantısı var. Oturacaklar, konuşacaklar, düşünecekler, taşınacaklar, halen %19 olan politika faizinin yeni oranının ne olması gerektiğine karar verecekler. İktidar uçağının kaptan pilotu “faiz sebep enflasyon netice” bilgisinden çok emin. O nedenle faizler düşsün istiyor. Bu uğurda altı tane uçuş teknisyeni değiştirdi. Ama yedincisi de beş uçuştur politika faizini %19’dan aşağı çekemiyor. Öyle ki kaptan pilot 4 Ağustos 2021’de “Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz, yüksek faiz yok” dediği halde, baş uçuş teknisyeni 12 Ağustos’taki seferde faizi yine %19’da sabit tutmuştu. Şimdi diyorlar ki bu sefer kesin politika faizi düşecek. İçindeki 84 milyon yolcu ile uçak düşüyor uçak. Politika faizi düşse ne olur, düşmese ne olur. Değişimi gören ve kendini kandırmayan herkese iyi günler dilerim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.