Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Almanya’da seçime doğru (5): Aşırı sağ aşırıya kaçamıyor

Almanya’da pazar günü (26 Eylül) düzenlenecek seçimlerle yeni bir döneme giriliyor. Federal seçimlerle Şansölye Angela Merkel’in 16 yıllık görev süresi sona erecek. 2013 yılında kurulan ve göçmen karşıtı politikalarıyla kısa sürede destek toplayarak 2017’de meclise girmeyi başaran sağ popülist Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) sandıkta nasıl bir sonuç alacağı merak ediliyor. Almanya seçimleri serimizin beşinci bölümünde AfD’nin temel politikalarını, liste başı adaylarını ve partiyle ilgili son gelişmeleri derledik.

Sağ popülist Almanya için Alternatif Partisi (AfD), 2013 yılında siyasi hayatına başladı. Aynı yıl yapılan seçimlerinde yüzde 4,7 oy alan parti, seçim barajı yüzde beş olduğu için meclise giremedi. 2017 seçimlerinde oyunu yaklaşık yüzde 8 oranında artıran AfD, yüzde 12,6’lik oy oranı ile meclise girmeyi başardı. Parti, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya Federal Meclisi’ne (Bundestag) giren ilk aşırı sağcı parti oldu. Meclisteki 92 sandalyesiyle ülkenin en büyük üçüncü partisi ve ana muhalefet partisi olan AfD, 2019’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ise yüzde 11’lik oy aldı. 

AfD, kurulduğunda aşırı sağcı bir parti olarak siyasi hayatına başlamadı ancak kısa sürede aşırı sağcı politikalar benimsedi ve liderlerinin çoğu aşırı sağcı söylemlerle gündeme geldi. Bir süre sonra partinin odağı, göçmen ve İslam karşıtlığı haline geldi.

AfD’nin liste başı adayları kimler?

AfD liste başı adaylarını, parti üyeleri arasında internet üzerinden yapılan oylamayla belirledi. Oylamayı partinin sağ kanadından partinin meclis grubu eş başkanı Alice Weidel ile partinin eş genel başkanı Tino Chrupalla kazandı.

Alice Weidel ve Tino Chrupalla

17-24 Mayıs günleri arasında yapılan ve 31 bin parti üyesinden yüzde 48’inin oy kullandığı oylamada Weidel-Chrupalla ikilisi yüzde 71’lik çoğunluğa ulaştı. Partinin ılımlı kanadını temsil eden Joana Cotar ve Joachim Wumdrak’ın oyları ise yüzde 27’de kaldı.

Alice Weidel, 1979’da Gütersloh şehrinde doğdu. Bayreuth Üniversitesi’nde hem işletme hem de ekonomi bölümlerinden dereceyle mezun olan Weidel, 2011 yılında doktora çalışmaları için gittiği Çin’de altı yıl yaşadı.

Eşcinsel kimliğiyle tanınan Weidel’ın, eşcinsel evlilik nedeniyle hükümete dava açmak isteyen AfD’yi temsil etmesi kamuoyunda sık sık eleştiriliyor. 

Alice Weidel ile eşi

Weidel mayıs ayında düzenlediği bir toplantıda, Angela Merkel’in partisi CDU’nun da eşcinsel çiftlerin evliliğine karşı olduğuna dikkat çekmiş ve “Konu hakkında söylenecek başka bir şey yok” demişti.

Weidel, partideki aşırı sağcı liderlerden daha farklı bir yol izliyor. Weidel, AfD’deki sağcı radikaller hakkında ne düşündüğünü soran bir muhabire, “Onları üzmek istemiyorum ama bu saçmalık” karşılığını vermişti.

Weidel, mülteci krizi ve İslamcı teröristler hakkında da radikal söylemlerde bulunmaktan kaçınıyor ve sakin bir ton tercih ediyor. 2016’da bir televizyon programında mültecilerin çektiği acıların fotoğraflarını görünce kalbinin kırıldığını belirten Weidel, ancak Almanya’nın herkese yardım edemeyeceğini söylemişti.  

Ilımlı söylemleriyle dikkat çeken Weidel’ın partideki rolünün, seçmenin ırkçı söylemler nedeniyle partiden uzaklaşmasını engellemek olduğu düşünülüyor.   

Tino Chrupalla

Tino Chrupalla 14 Nisan 1975 yılında Weißwasser’de doğdu. AfD’nin 2017 yılından bu yana Almanya Federal Meclisi üyesi olan Chrupalla, Kasım 2019’da Alexander Gauland tarafından kendi yerine eş başkan olarak aday gösterildi ve seçildi.

1990’larda CDU’ya bağlı Hıristiyan Demokrat Gençlik’te siyasete başlayan Chrupalla, 2015’te AfD’ye girdi ve 2016’da Görlitz bölge komitesine seçildi.

AfD’nin Görlitz’deki bölge komitesinde görevlendirilen Chrupalla, 2017’de CDU’dan Michael Kretschmer’i yenerek Görlitz seçim bölgesini AfD adına temsil etme hakkını kazandı.

İki siyasetçi de oylama sonrası yaptıkları açıklamada partinin 2017’deki seçimlerde aldığı yüzde 12,6’lık oy oranının üstüne çıkmayı hedeflediklerini belirtti.

Göçmen karşıtlığı

AfD, Avrupa sınırlarının kapatılması, Almanya ulusal sınırındaki kontrollerin sıklaştırılması ve göçmen kamplarının ülkenin dışına kurulmasını talep ediyor. Parti ayrıca sığınma hakkı reddedilenlerin ülkeden derhal sınır dışı edilmesini ve ülkelerine geri dönmeleri için yabancılara ekonomik yardım yapılmasını istiyor. Partiye göre Almanya’da kalabilecek az sayıdaki göçmen ise Alman toplumuna tamamen uyum sağlamak zorunda. 

AfD, göçmen karşıtı politikalarıyla biliniyor

AfD, Almanya’nın kalıcı sınır kontrollerini yeniden başlatması ve Avrupa Birliği’nin (AB) dış sınırlarının “tamamen kapatılması” gerektiğini söylüyor. Bu pozisyon, sınır kontrollerinin genellikle minimum düzeyde olduğu Avrupa’nın büyük bir bölümünü kapsayan AB’nin serbest dolaşım bölgesi Schengen ile çelişiyor.

Partinin eski liderlerinden Frauke Petry, Alman polisinin ülkeye yasadışı yollardan girmek isteyen göçmenlere “gerektiği taktirde” ateş açması gerektiğini söylemişti. Petry, AfD’nin ılımlı isimlerinden biri olarak görülüyordu.

İslam karşıtlığı

AfD, Mayıs 2016’da açıkça İslam karşıtı bir politika benimsedi. 2017 seçim beyannamesinde “İslam’ın neden Almanya’ya ait olmadığı” ile ilgili bir bölüm bulunuyordu. Partinin en gösterişli afişlerinden birinde ise “Burka mı? Bikinileri severiz” yazıyordu. 

“Burka mı? Bikinileri severiz” afişi

Parti, Almanya’daki camilerin dış finansmanını, burka ve ezanını yasaklamak ve tüm imamları bir devlet inceleme prosedürüne tabi tutmak istiyor.

Avrupa Birliği karşıtlığı

AfD, özellikle Yunanistan’a olmak üzere Avrupa ülkelerine yapılan ekonomik yardımlara karşı çıkıyor. Ayrıca euro kullanmayı bırakmayı ve Almanya’nın eski para birimi Deutschmark’ı yeniden piyasaya sürmeyi vaat ediyor. Aynı zamanda AB’nin reform yapamaması ve merkezileşmeye devam etmesi halinde, Almanya’yı AB’den çıkarmaya çalışacağını belirtiyor.

Neo-nazilerin partisi mi?

Partinin söylemlerinin bir kısmı Nazi imalarıyla dolu. AfD’nin doğudaki Thüringen eyaleti lideri Björn Höcke, geçmişte Berlin’deki Holokost anıtını “utanç anıtı” olarak nitelendirmiş ve Almanya’nın Nazi geçmişiyle ilgili görüşlerini 180 derece değiştirmesi gerektiğini söylemişti. Aynı düşünceyi benimseyen partinin eski eş genel başkanı Alexander Gauland ise Nazi dönemini “1000 yıllık başarılı Almanya tarihinde küçük bir kuş pisliği” diye nitelendirerek soykırımı önemsizleştirmeye çalışmıştı.

İklim değişikliği konusunda “kuşkulu”

AfD iklim değişikliğine insanların etkisi olduğu gerçeğine kuşkuyla yaklaşıyor. Paris İklim Anlaşması’nı da iptal etmeyi hedefleyen AfD’ye göre, taş kömürü ve linyitten elektrik üretilmeye devam edilmeli ve nükleer santraller işletilmeli.

Almanya’da siyasi suçların yarısından fazlasını aşırı sağcılar işledi

Almanya’da 2020 yılında işlenen siyasi suç istatistikleri 4 Mayıs’ta kamuoyu ile paylaşılmıştı. Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, aşırı sağcıların işlediği suçların sayısının son 20 yılın en yüksek seviyesinde olduğunu açıklamıştı.

Raporda 2020 yılında işlenen 44 bin 692 siyasi suçun 23 bin 604’ünün aşırı sağcılar tarafından işlendiği ve aşırı sağcıların işlediği suçların bir önceki yıla göre yüzde 5,7 arttığı belirtilmişti. 

“Atatürk, AfD’ye oy verirdi”

AfD adayı Marcel Goldhammer ile Berlin Eyalet Parlamentosu milletvekili Frank-Christian Hansel için hazırlanan dijital afişlerde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı kullanıldı. Afişte Neukölln adayı Marcel Goldhammer ile Atatürk’ün fotoğrafları arka arkaya yer alırken, “Atatürk de AfD’ye oy verirdi” denildi.

Goldhammer’in afişi Facebook hesabından paylaştığı ve daha sonra sildiği iddia edilirken, ne Goldhammer’in ne Hansel’in ne de AfD’nin resmi sosyal medya hesaplarında bu afişler yer alıyor.  

Afişlerin kim tarafından hazırlandığı henüz belirlenemezken Almanya’da yaşayan Türk toplumu, Atatürk’ü ırkçı gibi gösteren afişlere sert tepki gösterdi. CHP Berlin Birliği Başkanı Kenan Kolat, “Bunu şiddetle kınıyoruz. Sosyal medyada paylaşılan bu görseli biz partinin karanlık emellerine hizmet etmemek amaçlı kullanmıyoruz” dedi.

“Atatürk de AfD’ye oy verirdi” afişi

Milletvekilleri, AfD’nin meclise girmesinden kaygılı 

2017’deki parlamento seçimlerinde meclise giren 14 Türk milletvekili, aşırı sağcı AfD’nin meclise girmesini kaygıyla karşılamıştı. Seçim sonuçlarını DW Türkçe’ye değerlendiren Sosyal Demokrat Partili Cansel Kızıltepe, AfD’nin Federal Meclis’e girmesiyle “Almanya tarihinde kara bir sayfanın açıldığını” söylemişti. “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Naziler tekrar parlamentoda olacaklar” diyen Kızıltepe, bunu “çok acı verici” diye nitelendirmişti.

Yeşiller Partili Ekin Deligöz ise AfD’li üyelerle aynı ortamda çalışacak olmalarına ilişkin olarak, “Tabii ki düşmanla karşılaşmak hiçbir zaman kolay değil” demişti. 

Son anketlerde oran yüzde 11

26 Eylül seçimleri öncesinde açıklanan son ankette AfD’nin oy oranı yüzde 11 olarak gösterildi. Partinin oy oranı seçim öncesinde yapılan birçok ankete göre de yüzde 10 ile yüzde 12 arasında seyrediyor.

Bu veriler göz önüne alındığında, AfD’nin seçmen kitlesinde 2017 seçimlerinden sonra büyük bir değişim olmadığını söyleyebiliriz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.