Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefetin geçiş süreci formülü mü?

Ekonomik kriz derinleştikçe toplumdaki değişim talebi de siyasetteki hareketlilik de artıyor. Erken seçim talebiyle meydanlara inen muhalefet dört bir koldan, ülkenin her yerinde toplumun farklı kesimleri ile bir araya gelmeye başladı. Liderlerin performansları birbiri ile yarışırken, en çok merak edilen konulardan biri de muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise bir süredir izlediği iletişim stratejisi ile adaylık sinyallerini kuvvetlendiriyor. Kılıçdaroğlu, her hamlesi ile “geçiş döneminin cumhurbaşkanı” rolünü pekiştiriyor.

Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimalini kuvvetlendiren formülün muhalefetin “geçiş dönemi stratejisinde” gizli olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki seçimleri muhalefet kazansa dahi, bunun basit bir iktidar değişimi olmayacağı aşikâr. Adeta bir enkaz devralacak yeni iktidarın iki temel ve zorlu görevi olacak. 1) Ülkenin demokrasiye geçişi için gereken kurumsal ve yasal düzenlemeleri yapmak. 2) Ekonomik çözüm paketleri ile yurttaşlara nefes aldıracak programları uygulamak. Haliyle muhalefetin stratejisi yalnızca seçim kazanmayı değil sonrasındaki düzeni kurgulamayı gerektiriyor. Bugünkü şartlarda partilerin tek başına kuramayacağı bu yeni düzen ancak ortak bir demokrasiye geçiş stratejisi ile mümkün olacak. “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışmaları ile ön plana çıkan bu süreç içinde başka birçok adımı da barındırıyor. Bu yazıda “Muhalefetin adayı kim olmalı?” sorusuna cevap aramak yerine Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimalini bu uzun vadeli zorunlu formülle ilişkilendirerek değerlendireceğim.

Muhalefetin geçiş dönemi stratejisi seçim öncesi ve seçim sonrası atılması gereken pek çok adıma ihtiyaç duyuyor. En temel olanları üç şekilde sıralayabiliriz: 1) Ortak aday ve ortak kabine ile seçime girmek. 2) Demokrasi ittifakı ve seçim ittifakları ayrımını yaparak farklı işbirliği modelleri oluşturmak. 3) Belirli konularda ülkeyi düzlüğe çıkaracak ortak program ve hedefleri kamuoyuna sunmak.

1- Ortak aday, ortak kabine stratejisi

Her şeyden evvel önümüzdeki seçimler Türkiye için kritik bir yol ayrımı niteliğinde. Bir tarafta otoriterliğin tamamen kurumsallaşması diğer tarafta demokrasiye geçiş için bir zemin oluşturma ihtimali duruyor. Mevcut sistemin yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak için ise seçim kazanmak yetmeyecek ama daha adil ve demokratik bir ülke vaadi sunan muhalefet partileri için seçimi kazanmak çıkışın anahtarı olacak.

Muhalefet seçim stratejisi açsından hem dünyadaki deneyimlerden hem de kendi deneyimlerinden önemli dersler çıkarıyor. Bu durumda seçimlere 2018’deki hataya düşmeyerek ortak bir adayla gitme ihtimali farklı siyasal partilerin de verdiği mesajlara bakılırsa oldukça kuvvetli bir senaryo. Bugüne kadar Erdoğan’a karşı “kazanabilir” aday profili olarak anketlerde Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu isimleri öne çıktı. Kılıçdaroğlu ise popülerlik açısından bu isimlerin gerisinde geliyor.

Her ne kadar tartışmalar devam etse de muhalefet partilerinin kendi iç dinamikleri gereğince “en popüler/kazanabilir” adayın dışında muhalefeti bir arada tutacak, birbirinden çok farklı taraflar arasında uzlaşmayı sağlayacak güvenilir bir aday arayışında olması da oldukça beklenen bir durum. Öte yandan elindeki geniş yetkileri kendisi veya partisinin selameti için değil demokrasiye geçiş için kullanacağı hususunda halihazırda güven testini geçmiş birisi bu partiler için daha tercih edilir olabilir. Muhalefet liderleri ve temsilcilerinin söylemleri incelenirse Kılıçdaroğlu bu güveni kazanmış durumda. Ancak, bu güvenin elitler düzeyinde kalmayıp meydanlara yansıması için de muhalefet partileri “ortak kabine” fikrine ihtiyaç duyacaktır. Kılıçdaroğlu daha önce verdiği demeçlerde seçmenin yalnızca kendisini değil Akşener’i de Karamollaoğlu’nu da görmesinin farklı kesimler için güven uyandırdığına dikkat çekmişti. Kılıçdaroğlu’nun en büyük müttefiki Meral Akşener’in de açıkça cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi ve başbakanlığı kendisine hedef göstermesi ile Kılıçdaroğlu’nun yolu önemli ölçüde açılmış oldu.

Yine Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyadan verdiği mesajlardaki “İktidar olmak bana yetmiyor. Hayatımın bu aşamasında ardımda bırakacağım mirası düşünüyorum ben geceleri… Ben nefsimi körelteli çok uzun yıllar oldu” gibi ifadeler CHP liderinin geçiş süreci cumhurbaşkanı adayı profilini tamamlıyor.

2- Demokrasi ittifakı ve seçim ittifakları ayrımı

Muhalefetin önümüzdeki seçimlere en geniş desteği sağlayacak ortak aday stratejisi ile girmesi olasılığı en kuvvetli formül. Ancak, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve parlamento seçimleri ayrı ayrı düşünüldüğünde Millet İttifakı’nın DEVA ve Gelecek partileri ile genişlemesinin yanında HDP’nin bölgesel oy avantajı ile ittifaktan ayrı konumlanacağı ve belki diğer sol partiler ile ittifak kuracağı bir senaryo ön plana çıkıyor. HDP’den de Millet İttifakı’na girme talepleri olmadığı ama ortak aday konusunda sürece dahil edilirlerse bu adayı destekleyebileceklerine dair açıklamalar geliyor zaman zaman. Selahattin Demirtaş da farklı mecralarda kaleme aldığı yazılarda önümüzdeki seçimin içinde barındırdığı riskler ve fırsatlara dikkat çekiyor ve ilkeler çerçevesinde bir demokrasiye geçiş sürecine işaret ediyor. HDP’nin tutum belgesi de bu ilkeleri sıralıyor ve diyalog için bir zemin oluşturuyor. Mevcut tabloda ise sadece seçim ittifakları değil seçim öncesi ve sonrası için gereken işbirliği için ittifakları aşan sivil toplumu da içeren bir demokrasi ittifakına ihtiyaç var. Bunun için de yine Kılıçdaroğlu her kesimle diyalog kurabilen bir lider olarak ön plana çıkıyor ve muhalefet partileri için itirazlara ve dezavantajlara rağmen tercih edilebilir bir aday konumunda yer alabilir.

3- Geçiş süreci için ortak program

Muhalefetteki altı siyasal parti güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi için birlikte çalışıyor. Öte yandan bu işbirliğinin ortak bir ekonomik programa dökülmesi için de bir hazırlık sürüyor. Türkiye’nin demokrasiye geçişinin sağlanması için ise daha geniş bir işbirliği gerekiyor. Ülkeyi yönetebilir bir ortaklıkları olduğunu ispatlamak ve seçmeni ikna etmek için ise muhalefet partilerinin topluma seçimlerden evvel ortak bir geçiş programı sunmaları elzem. Bu noktada da farklı ideolojileri, gelenekleri ve seçmen tabanları olan muhalefet partileri arasındaki uzlaşıyı sağlayacak bir geçiş süreci cumhurbaşkanı profili oldukça önem arz ediyor.

Tüm bu tabloda Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimalini kuvvetlendiren sinyallerin muhalefetin geçiş dönemi stratejisi ile oldukça yakından ilişkili olduğunu iddia edebiliriz.

Kılıçdaroğlu, 2010’da CHP Genel Başkanlığı’na seçildiğinden bugüne Türkiye önemli bir dönüşüm geçirdi. Bu süreçte hem CHP hem de Kılıçdaroğlu’nun liderliği dönüştü. İddia edildiğinin aksine yalnızca partisinin yaklaşımını değil tabanını da önemli ölçüde dönüştürmüş bir liderden söz ediyoruz. İYİ Parti’ye vekil transferi ve 2018 seçimlerine girmesini sağlaması, muhalefetin farklı kesimlerini bir arada tutarak ittifaka liderlik etmesi ile popülerlik konusundaki dezavantajını bu partiler nezdinde güvene çevirmiş durumda.

Ancak sözünü ettiğim geçiş süreci formülünün önünde başka bir tehlike de yükseliyor. Ekonomik tablo ile hızla kan kaybeden iktidar karşısında muhalefet partileri işbirliği değil rekabete öncelik verir, ortak aday ve program ilkesinden vazgeçerlerse Türkiye oldukça riskli bir zeminde yol alır. Çünkü, bugün seçim kazanmanın da ötesinde bütün krizlerin kaynağındaki hükümet sistemini değiştirmek ve Türkiye’nin köklü sorunlarına çözüm bulmak için ortaklaşmaya ve uzlaşıya ihtiyaç var.

*Meslektaşlarım Murat Somer ve Edgar Şar ile birlikte TÜSES Vakfı için hazırladığımız “Demokrasiye Geçiş için İttifak ve Mutabakat Senaryoları” raporundan demokrasiye geçiş stratejilerine dair daha kapsamlı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Seren Selvin Korkmaz’ın önceki yazıları:

Kadınların seçilme hakkı sahiden var mı?

İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.