Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Boğaziçi’nde bir cevelan- Boğaziçi yazıları-1

Şair Yahya Kemal’e göre “Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseri”dir. Abdülhak Şinasi Hisar’a göre de bir “Boğaziçi Medeniyeti”nden bahsedebiliriz. 12 Eylül döneminin nadir hayırlı işlerinden biri olan Boğaziçi İmar Yasası sayesinde günümüze kadar kısmen korunabilen bu su yolu halen İstanbul’un en otantik semtlerine ev sahipliği yapar. Yanından yöresinden, hatta köprülerle üzerinden hızlıca geçip gittiğimiz bu coğrafyayı biraz yakından tanımak istersek yapılabilecek en doğru şey “Bir şehir hatları vapuruna binerek kıyıdan kıyıdan, iskelelere uğraya uğraya Boğaz’ı seyran etmektir” derim. Hele beğendiğimiz bir semtte vapurdan inip meşrebe göre bir iskele meyhanesinde yahut bir çay bahçesinde bir şeyler içilip iyot kokusu ciğerlere çekilirse değmeyin keyfimize. İstanbul’da son 20 yılda pıtrak gibi çoğalan tur teknelerini asla ve kat’a tavsiye etmiyorum. Umumun arzusuna göre bangır bangır çalan tuhaf gürültüden Boğaz’ın tadını alamaz olursunuz. Benim önerim en azından Anadolu yakası için Üsküdar’dan kalkan ve ta Anadolu Kavağı’na kadar çıkıp orada bir saat konaklayan ve aynı güzergâhtan geriye Üsküdar’a gelen boğaz hattına binip sakin sakin, kıyı kıyı, iskelelere uğraya uğraya, acelesiz ve dingin boğazın tadını çıkarın. Günde üç kere yapılan ve yaklaşık gidiş geliş dört saat süren bu seferlerin nihai durağı Anadolu Kavağı’dır.

Boğaziçi medeniyeti esasen deniz kültürü üzerine inşa edilmiştir. Eskiden “İstanbul neresidir?” sorusuna “Denizden görünen ve denizi gören her yer” cevabı verilirdi. Bu durumda Boğaziçi semtleri en çok İstanbullu sayılmaz mı? Boğaziçi’nin denizle olan ilişkisi onun her şeyine ama özellikle mimarisine yansımıştır. Bundan 100 yıl önceye kadar karadan ulaşımın neredeyse imkansız olduğu bu coğrafyada her ihtiyaç denizden sağlanırdı. Ulaşım dahil. Boğaziçi’nde yalıların arka cephelerinde bulunan bağçeler, bağlar, bostanlar birbirine iki insanın yan yana zor geçeceği patikalarla bağlanırdı. Özellikle Anadolu yakası yalılarının arka cepheleri doğrudan bağlara bağçelere açılırdı. Burada yalının ihtiyacı olan sebze meyve ekilir, seyir teraslarından manzara temaşa edilirdi. O devrin yalılarının ölçeği ile bu devrin yalıları arasında ölçek olarak pek bir benzerlik bulunmadığını da ayrıca belirtmek gerek. Veraset yoluyla bölüne bölüne önce harem-selam daireleri, sonra müştemilatlar sonra diğer yapı grupları bölünmüş, parçalanmış, bağımsız yapılar haline gelmiştir. Bu sebeple 150 yıl öncesinin yalı anlayışı ile şimdiki yalılar arasında epey bir fark vardır. Yalı arkalarından geçen dar patika yollar zamanla önce genişletilip, sonra istimlak edilip kara yollu ulaşımına açılmış ve şimdiki Üsküdar-Beykoz güzergahı oluşmuştur. Böylece yalıların ayrılmaz bir parçası olan arkadaki bahçelerle ilişkisi tamamen kopartılmıştır. Avrupa yakasında ise denizi doldurmak suretiyle zaman zaman önünden zaman zaman arkasından yol geçirilerek Beşiktaş-Sarıyer güzergahı inşa edilir.

Kuşkusuz Boğaziçi’nin kaderi Şirket-i Hayriye’nin kuruluşu ile değişti. 19. yy. ortalarında kurulan şirket sayesinde düzenli seferler başladı, önce yalı iskelelerine yanaşan vapurlar için zamanla müstakil iskeleler inşa edildi. Bunun dışında her yalının bir kayıkhanesi mutlaka vardı. Bu kayıkhaneler yalının altına uzanır, buradan merdivenle yalının içine geçilirdi. Alışveriş pazar kayıklarından yapılır, ulaşım tamamen deniz yoluyla sağlanırdı. Sadece yalıların değil camilerin bile kayıkhaneleri vardı. Bunların en meşhuru Kuzguncuk Üryanizade Camisi’dir. Bu cami Boğaz’ın son kayıkhaneli camisi iken son yapılan restorasyonlarda kayıkhanenin kaldırıldığı haberlerini okuduk. Bu kayıkhanelerden biri de Arnavutköy’de mantıcı olmuştur. Boğaziçi’nin bu mimari hususiyeti bugün artık tamamen yok olmuştur diyebiliriz. Bir diğer mimari hususiyet olan cihannümalara da burada değinmeden olmaz. Özellikle zengin yalılarında bulunan cihannümaların bir diğer adı mehtabiyedir. Yani mehtap seyri için inşa edilmiş kuleli yalılar. Bu yalıların en meşhuru bugün sanırım Sabancılar’ın mülkiyetinde olan Misbah Müheyyeş Yalısı’dır. Yeniköy’de bir peri köşkü gibi yükselen bu soğan kubbeli yalının mimarı Vallaury’dir. Çifte mehtabiyeli bu yalıya zamanında Agatha Christie’nin de konuk olduğu ve meşhur “Şark Ekspresinde Cinayet” romanını burada yazdığı söylenir. İhtimal mehtabiye kulelerinden Boğaz’ın nefis manzarasına dalıp dalıp gitmiştir.

Kayıkhaneler deyince elbette kayık varsa kayıkçı da vardır. Zengin yalılarında istihdam edilen ve hamlacı denilen bu kayıkçılar oldukça güçlü kuvvetli, Boğaz’ın akıntılarına karşı kürek çekebilecek ve yalı ahalisini menzile ulaştırabilecek babayiğit adamlardı. Lakin ne kadar babayiğit olursan ol Boğaz’ın akıntısına bazen güç yetmezdi. Bilhassa akıntı burnu denilen mevkilerde kıyıda halatlarla bekleyen yedekçiler cüzi bir ücret karşılığı hamlacılara karadan destek olup salimen yollarına devam etmelerini sağlarlardı. Tabii yalı hayatı sadece kayıkçılardan oluşmazdı. Özellikle yaz aylarında bahçevanlar, aşçılar, hizmetçiler, halayıklar vs. vs. epey geniş bir konak hayatı Boğaziçi’ne taşınırdı. Kiracı kaçıran rüzgarları başlayıncaya kadar yalı hayatı devam eder, kış bastırınca birkaç bekçiye emanet edilen yalılar, kışın ıssızlığına terkedilirdi. Isıtma tertibatı zayıf olduğundan yalı yangınlarının ekserisi ya mangal ya mutfak alevi ile başlar idi. Bu sebeple yanaşık düzen yalıların arasına en az 3-4 metrelik yangın aralıkları bulunurdu. Böylece bir yalıda başlayan yangının diğer bir yalıya ulaşması önlenmiş olurdu. Bugün hâlâ bu yangın aralıkları yer yer imara açılmadıysa görülebilir.

Şimdilik bu kadar. Devam edecek…

Herkese iyi hafta sonları!

Cengiz Özdemir’in önceki yazıları:

Bir lüfer yazısı

İstanbullu kim?

Yitip giden İstanbul

İstanbul’un sokak köpekleriyle imtihanı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.