Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ozan Sağsöz yazdı: Filemenk kâfiri gibi azacık sakalı vardır

Son iki yüzyıllık Osmanlı Türk tarihinin en önemli meselelerinden biri modernleşme–Batılılaşma çerçevesinde oluşmuştur. Bu konunun daha iyi anlaşılması üzerine birçok kavramsallaştırma yapılmış, metin yazılmıştır. Osmanlı ve Avrupa 13. yüzyıldan itibaren farklı noktalarda temasta bulunmuşlardı. Son dönemde ise Avrupa’nın siyasi ve askeri üstünlüğü kazanması ile Osmanlı düşünürleri bunun zihni temellerini anlamaya çalışmışlar ve sorunun üstesinden gelmeye çalışmışlardır. Kurulan okullar, tercüme edilen metinler, düzenlenen kanunlarla beraber kılık kıyafette de bazı değişiklikler yapılmıştır. II. Mahmut’la başlayan süreç Atatürk ile devam etmiş ve tamamlanmıştır.

Burada bu kısa yazı çerçevesinde modernleşme–Batılılaşma meselesini yeniden değerlendirmeyi yahut kavramların üzerinden tekrar geçmeyi düşünmüyorum. Bu çerçevede Âşıkpaşazâde tarihinde okuduğum kısa bir paragrafın zihnimde oluşturduğu birkaç soruyu sizinle paylaşacağım.

“Ve bu Al-i ‘Osman’da garayibler çokdur. Fakir ihtisar idüp tururın. Anun-ıçun kim ol zamanda iktida anı iderdi ve bu zamanda ‘adet bunu getürdi. Bu zaman-ı evvelde üstadane taraklar ve hurmetlü sakallar olurdı. Nâgâh padişah hışm idicek sakalın kesüp merkebe bindürürler-idi. Şimdiki zamanda kendülerün ‘adeti eşek oldı, binüp yörürler. Sakalların hôd kendü ihtiyarlarıylan keserler ve bu sakal kırmagun ‘adeti kadim Firenk’den kalmış-turur ve Firenk’den cünüb ışıklar almış-durur. Hususa kim şimdiki hinde mübah oldı. ‘Avratlar saçların keser oldılar ve erler dahı sakalların keserler.”[1]

“İşte Osmanoğulları’nda böyle şaşılacak ve yadırganacak şeyler çok görülmüştür. Fakir, kısa kısa da olsa yazdım. O zamanlar onu gerekli görürlerdi, şimdi ise adet bunlardır. Eskiden dikkat çeken taraklar ve değer verilen sakallar olurdu. Ansızın padişah birine kızsa, sakalını kesip eşeğe bindirirlerdi. Şimdi ise insanlar eşek âdetini beğenir oldular, binip dururlar. Ve bunlar sakallarını kendi istekleriyle keser oldular. Bu sakal kırkma âdeti eski Avrupa’ dan kalmıştır. Bunu Avrupa’dan cünüp ışıklar almıştır. Özellikle şimdiki zamanda hoş görülür oldu. Hanımlar saçlarını kesmeye başladılar. Erkekler de sakalların kesiyorlar.”

Yukarıda alıntıladığım bölümde Orhan Gazi döneminden önce sakal kesmenin ve eşeğe binmenin bir hakaret sayıldığını ve sonrası ise insanların kendi istekleriyle bu uygulamaları yaptığını belirtiyor. Bu yapılan uygulamanın hem Orhan döneminde hem de Âşıkpaşazâde’nin zamanında yapıldığını da düşünebiliriz. Sakal uzatmanın ve sakala hürmetin dini bir yönü olduğu kesin. Âşıkpaşazâde’nin merkezi bir konumdan mütedeyyin bir şekilde bu durumu eleştirmesini anlayabiliyoruz. Peki, bu sakal kesenler neden bu Frenk usulünü yapıyorlar?

Orhan Gazi dönemi için düşünürsek Bursa’da ticaretin yoğun olduğunu biliyoruz. Dış ticaretin değişik coğrafyalardan tüccarları Bursa’ya getirmesi gayet doğal, bu çerçevede Bursa’da değişik insanlar, değişik fikirler, değişik kıyafetler, değişik saç, sakal kesimlerinin olması da. Diğer yanda bu usulü, ışıkların yani abdalların aldığını da belirtiyor. Gezici abdalların bunu getirmesi de gayet normal görünüyor. Âşıkpaşazâde’nin kendi zamanı için düşünürsek o zaman için dünyanın en önemli merkezi şehirlerinden biri olan İstanbul fethedilmiştir. Babil Kulesi gibi değişik milletlerden insanların olması ve birbirleriyle etkileşimde olmaması düşünülemez. Zaten Âşıkpaşazâde “Osmanlı’da garayibler çoktur” demiş.

Osmanlı’nın son döneminde saç kesiminin, kılık kıyafetin batılılaşmasını İbn Haldun’un aşağıdaki ifadeleriyle anlayabiliriz:

Mağlup, ebedî olarak galibin şiarını, kıyafetini, mesleğini, sair ahval ve adetlerini taklid etmeye düşkünlük gösterir Bunun sebebi şudur: Nefs daimi surette, kendisine galip gelende, bir kemal bulunduğuna itikad eder ve onun hizmetine girer.[2]

Kuruluş devrinde yukarıdaki durumun geçerli olduğunu düşünmüyorum. Âşıkpaşazâde’nin İstanbul’un fethini de görmüş, tevarihini ise 1484 yılında tamamlandığını biliyoruz. Yani galibin zihin dünyasına sahip olduğunu da söyleyebiliriz. 17. yüzyılda yaşamış galip zihne sahip Evliya’da da Âşıkpaşazâde’ye benzer ifadeler bulunuyor. [3]

Ancak çenesinde Filemenk kâfiri gibi azacık sakalı vardır. Ve Berabaş ve Portukalî ve Ihmılıh Kazağı gibi alınlarında sehel saçları vardır. [4]

Zîrâ dükeli halkı Sünnîlerdir. Sakalların tâze yiğitler asla tıraş etmezler ve ihtiyârları asla sakal kırkmazlar.[5]

Âşıkpaşazâde’nin kendi ihtiyarlarıyla ifadesi önemli; insanlar kendi istekleriyle bunu yapıyorlar. Bunları yapanın itikatlarının İslam dışı bir yerde bulunduklarını söylemiyor Âşıkpaşazâde. Muhtemelen Müslümanlar zaten Müslüman olmasalar bu şikâyet dolu cümleyi yazmazdı. İslam, Hıristiyanlık gibi büyük kelimelerin, büyük anlatıların dışında tek tek insanların sahip olduğu zevkler, beğeniler yok mudur? O günün dünyasında hem Müslüman olup hem de sakalını kesen bir erkek yahut saçını kesen kadın olamaz mı? İnsanlar beğenilerini büyük ideolojilere mi kurban vermek zorundadır? İbn Haldun’un farklı çağlar arasındaki insanların durumunu anlamada kullandığı şu metodu biz de burada uygulayabiliriz.

Suyun suya benzemesinden daha çok geçmiş geleceğe ve hale benzer. [6]

Bugün insanların nasıl kendi zevkleri ve beğenileri ideolojileri, dini inançları dışında da şekillenebiliyorsa bundan önce de bu şekilde olabiliyordu. Bugün bu farklılıklar daha kolay ifade edilebiliyor. 15. yüzyılda Âşıkpaşazâde’nin metnine girecek şekilde bir modanın oluşması da imkan dahilinde. Batı’da bir dönem nasıl ki Türk usulü moda olabildiyse bunun tam tersinde de Osmanlı’da bu tarz bir moda olabileceğini düşünebiliyoruz.


[1]Âşıkpaşazâde, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.366 , K Kitaplığı İstanbul 2003.

[2] İbn Haldun, Mukaddime 1.cild, s. 361

[3] Evliya’nın seyahatnamesinde bu tür ifadelerin bulunması gayet normal nihayetinde bir seyahatname. Fakat Aşıkpaşazade’nin Osmanlı tarihini anlattığı bir eserde insanların saçını, sakalını anlatması da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.

[4] Evliya Çelebi, Seyahatname, s. 110, cild 4

[5] Seyahatname s. 144, cild 4

[6] Mukaddime, s. 166, cild 1

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.