Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Serhat Güvenç yazdı: NATO’nun Madrid Zirvesi’nin ardından

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin dünya sisteminde yarattığı dönüştürücü sonuçlar yavaş yavaş belirginleşiyor. NATO’nun yeni stratejik konseptinin kabul edildiği Madrid Zirvesi bu açıdan önemli ipuçları içeriyor. NATO’nun geleceği açısından zirve bir anlamda malum olanı teyid etti. Avrupa güvenliği NATO’dan sorulacak. NATO’nun bir güvenlik sağlayıcısı olarak bu denli öne çıkacağını 24 Şubat 2022 öncesinde öngörmek olası değildi.

Zira NATO konusunda atlantiğin her iki tarafında da ciddi şüpheler dile getiriliyordu. Dört yıllık başkanlık döneminde Donald Trump ülkesini NATO’dan çıkarmayı düşündüğünü saklamamıştı. Biden, bu ihtimali en azından önümüzdeki dört yıl için gündemden çıkardı ama Trump’ın şişeden çıkardığı cini geri sokmak da olası değildi. AB’nin stratejik özerklik niyeti daha güçlü ifade edilir oldu.

ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesi, Washington’un Avustralya’nın denizaltı siparişleri konusunda Fransa’ya deyim yerindeyse kazık atması, Biden yönetiminde bile ittifakı parlak bir geleceğin beklemediğinin işaretleriydi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini ilan etmesi şaşırtıcı olmadı.

Rusya’nın işgal öncesi beklentisi, Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden kurgulanmasıydı. Bu gerçekleşiyor ancak Rusya’nın arzuladığı biçimde değil. Rusya’nın talebi, kendi güvenlik çıkarlarına daha iyi hizmet edecek bir yeni bir küresel düzendi. Bu gelecek tasarımı, Rusya’nın güç hiyeraşisinde ABD ile denk konumunu da yansıtmalıydı. Bu yeni düzenin mimarları da ABD ve Rusya olacaktı. Kısaca Putin, ABD’nın kural tabanlı düzenden vazgeçip zayıf devletlerin kaderinin büyük devletler tarafından kararlaştırılacağı bir dünya düzene olur vermesini talep ediyordu.

Dünya yeniden kuruluyor. Ve bu süreçte NATO artık küresel ölçekte güvenlik örgütüne dönüşmeye hazırlanıyor. Kendi bölgelerinde Çin’in hakimiyetinden kaygılanan Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore’nin NATO ile ilişkileri derinleşiyor. NATO’nun bu ülkeleri de bünyesine katarak, dünya siyasetinin yeni ağırlık merkezi Doğu’ya doğru genişlemesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Avrupa’ya dönecek olursak, Madrid Zirvesi’nin ardından yaptığı açıklamalarda Amerikan Başkanı Biden kesin ve sert mesajlar verdi. Rusya’nın hamlesinin sonuçları bağlamında en çarpıcı tespiti NATO’nun genişlemesine ilişkindi. Anımsanacağı üzere Rusya’nın Ukrayna’yı işgal gerekçesi bu ülkenin NATO’ya üye olma arzusuydu. Rusya, bir daha NATO üyesi ile daha sınırdaş olmak istemiyordu. Geçen hafta itibarıyla Rusya’nın işgal girişimi istediği siyasi sonucu sağlamadığı gibi NATO’nun ve AB’nin yeni genişleme dalgalarını da tetikledi. Aslında gerek NATO’nin gerekse AB’nin, yeni bir genişleme süreci başlatma konusunda normalde çok daha ihtiyatlı olmaları beklenirdi. 24 Şubat öncesinde de öyleydiler.

Ukrayna, NATO üyeliği hedefiyle çıktığı yolda, AB adayı ülke statüsü kazandı. Bu tarihte ilk kez oluyor. AB, savaş halindeki bir ülkeye aday statüsü verdi. Aynı hafta içinde İsveç ve Finlandiya, NATO’ya üye olmak üzere davet edildi. Bu üyelikler gerçekleştiğinde, Rusya’nın karşısındaki cephe genişlemiş ve güçlenmiş olacak. Biden bu durumu şöyle ifade etti: “Putin, Ukrayna’nın ‘Finlandiyalaşmasını’ isterken Finlandiya’nın NATO’laşmasına neden oldu.” Adı “Finlandiyalaşma” siyaseti ile özdeşleşmiş ülke, bu siyasetten vazgeçti. Finlandiya modelini bir dış politika seçeneği olarak Rusya’nın diğer komşuları için önerenler açısından izahı oldukça zor bir durum ortaya çıktı.

Rusya, zayıflığından istifade etmeye çalıştığı Batı güvenlik topluluğuna yeni bir hayat kazandırdı. Genişleyen NATO, harbe hazır güçlerini de önemli ölçüde artırmaya karar verdi. Mevcut 40 bin kişilik ani müdahale gücü, 300 bin kişiye çıkarılacak. Bu karar Türkiye dahil tüm üyelerin askeri yapılarını bir kez daha dönüştürmelerini gerektirecek. Önümüzdeki aylar ve yıllarda TSK’nin yüksek hazırlık seviyesine sahip kolordularının sayısının hızla artmasına tanıklık edebiliriz. Biden’ın Türkiye’ye F-16V satışına destek açıklamasının ilan edilen yeni kuvvet hedefleriyle ilgisi olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

NATO’ya yeni bir hayat veren Rusya-Ukrayna savaşındaki duruma gelince… Savaşan tarafların henüz müzakere masasına dönmeye niyeti yok. Putin, Ukrayna ordusunun kayıtsız şartsız teslim olmasını talep ediyor. “Ukrayna ordusu tüm silahlarını bıraksın, ondan sonra konuşuruz” diyor. Zelenskiy ise Ukrayna’nın askeri gücünü aşacak siyasi hedefler telafuz ediyor. Bunlar Kırım ve Donbas’ın Rus işgalinden kurtarılmasını da içeriyor. Kamuoyunu ve Batı’yı savaşa angaje etmek ise amacı, gerçekçi olmayan bu hedeflerde ısrarı anlaşılabilir. Ancak Batı’nın Ukrayna’ya sağlamakta olduğu yeni silahlarla bunu gerçekleştirebileceğini gerçekten düşünüyorsa, uzun ve çok yüksek maliyetli bir çatışmadan başka seçenek yok.

Bu ise Batı için bir açmaz doğuruyor. Ortada ilginç bir koalisyon var. Siyasi hedeflerini Ukrayna’nın belirlediği, ama askeri ve ekonomik kaynaklarını Batı’nın sağladığı bir koalisyon savaşı yürütülüyor. Siyasi hedeflerin bir aşamada karar veren ile kaynak sağlayanların uzlaşmasını yansıtması gerekecek. Yoksa bu asimetrinin zamanla Kiev ve Batılı başkentler arasında öncelikler konusunda uyuşmazlık doğurması neredeyse kaçınılmaz.

Geçen haftanın en önemli askeri gelişmesi, Rus birliklerinin Yılan Adası’ndan tamamen çekilmesiydi. Rusya’nın bu küçük ama kilit stratejik önemi haiz adadan umudu kesmesi Karadeniz cephesinde işlerin pek yolunda girmediğini gösteriyor. Anlaşılan Ukrayna’nın denize çıkışını tamamen engellemek mümkün olmayacak. İşgalin başında Karadeniz’in hakimi gibi görünen Rus Karadeniz Filosu, şu anda Karadeniz’de “rehin” konumundadır. Bu zayıflık kıyıdaş olmayan ülkelerin Karadeniz’de güç gösterme heveslerini körükleyebilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.