Sahne ışıklarının altında onlarca kişiye hitap etmek, tanınmak, alkışlanmak, sevilmek… Peki, birçok insana renkli gelen bu dünyanın karanlık tarafını ne kadar biliyoruz? Müzik sanatçıları Ediz Hafızoğlu ve Nuray Zaman, yaşadıkları sorunları Buket Topaktaş’a anlattı.
Rengârenk sahne ışıklarının altında onlarca kişiye hitap etmek, tanınmak, alkışlanmak, sevilmek… Peki ya sonra?
Bu ışıltılı hayat gerçekten gördüğümüz gibi mi? Magazin programları doğru mu söylüyor? Şarkılarını ezbere bildiğimiz insanların yaşadıklarının ne kadarını biliyoruz?
Müzisyen Onur Şener, Ankara’nın Çankaya ilçesinde bir eğlence mekanında sahne alıyordu. Üç kişi, istekte bulundukları parçayı bilmediği gerekçesiyle tartıştıkları Onur Şener’e saldırdı. Şener, aldığı darbelerle ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Zanlılar o gün Şener’in sahne aldığı mekan yerine arka sokakta bulunan eğlence mekanına gitselerdi bugün belki de müzisyen Nuray Zaman hayatta olmayacaktı…
Nuray Zaman, Onur Şener’in hayatını kaybettiği eğlence mekanının arka sokağındaki bir meyhanede sahne alıyor.
Şener’in ölümünden çok etkilenen Zaman, yaşadığı duyguları şöyle anlatıyor:
“Cuma akşamları gelir benim sahne aldığım meyhanede birer bira içer sonra işine giderdi. Bir anne olarak, bir kadın, bir solist, bir insan olarak çok üzgünüm.”
“Müzik kutusu muamelesi görüyoruz”
Zaman, müzisyenlerin dinleyiciler tarafından “müzik kutusu” muamelesi gördüklerini belirtiyor ve “Her isteği yapmak zorundaymışız ya da her şarkıyı biliyormuşuz gibi önce para gönderip sonra şarkı istiyorlar. ‘Onu bilmiyoruz, kusurumuza bakmayın’ dediğimizde küfürle, şiddetle karşılaşıyoruz” diyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Hak ettikleri saygıyı görmediklerinin altını çizen Nuray Zaman, müzisyenlerin yaşadıkları sorunları şu sözlerle anlatıyor:
“Birçok mekanda yemek yiyemiyoruz. Birçok mekanda kulisimiz yok, tuvalette giyiniyoruz. Işıltılı, çok harika bir meslekmiş gibi görülebilir ama aslında çok zor bir mesleğimiz var.”
Sabaha kadar uzayan mesai saatleri
2000’li yıllardan sonra eğlence mekanlarında sahne almayı bırakan, çalışma hayatına konserlerle devam eden müzisyen Ediz Hafızoğlu da çalışma koşullarının yetersizliğinden söz ediyor:
“Özellikle Onur Şener gibi barlarda çıkan müzisyenlerin ciddi dertleri var. Sağlık sigortaları ödenmiyor, seyahat ettikleri zaman paraları ödenmiyor. Yevmiyeli bir işçi gibi çalıştırılıyorlar. Saat sınırlaması bazı insanlara var, bazı insanlara yok, bu nedenle bazı arkadaşlarımız sabah saatlerine kadar çalıyor. Yani sanatla aslında hiç alakası yokmuş gibi.”
Nuray Zaman da uzayan çalışma saatlerinden şikayetçi:
“Mekanlar bize diyorlar ki ‘Saat 21.00’de başlarsınız, tek ara verip 00.30’da bitirirsiniz.’ Yani bu neye tekabül ediyor? Bir 1,5 saat çalışıyorsunuz, yarım saat mola veriyorsunuz. 1,5 saat de sonrasında çalışıyorsunuz. Fakat müşteriler uzatın dedikleri zaman müdür geliyor, diyor ki ‘Uzatın.’ Ama biz zaten tükenmiş oluyoruz. Uzatıldığı zaman patron müşteriden ek bir para alıyor çünkü adam bir 70’lik daha söylüyor. Ama bize aynı parayı veriyor.”
Kadın müzisyen olarak farklı sorunlar da yaşadığını söyleyen Zaman, “Bir kadın solist olarak farklı sıkıntılarımız var. Temas etmeye, yaklaşmaya çalışmaları, kulağımıza bir şeyler söylemeye çalışmaları kadın olarak benim yaşadığım en büyük sıkıntılardan” diyor.
Güvencesiz çalışma koşulları
Ediz Hafızoğlu, müzisyenlerin emeklerinin karşılığını alamadığını belirtiyor: “Paranızı alıp almayacağınız belli olmuyor. Paramızı almadığımız çok olmuştur. Müzisyenler genelde günde birkaç işte çalmak zorunda kalıyorlar.”
Hafızoğlu, iş hayatında güvencelerinin olmadığının altını çizerek, “Diyelim ki işe Bakırköy’den Taksim’e gideceksiniz, işi iptal edebiliyorlar. Siz tekrar geri dönüyorsunuz. Yani ne zaman para kazanacağınız belli değil” diyor.
Koronavirüs salgını döneminde alınan önlemler kapsamında aylarca çalışamadıklarını belirten Nuray Zaman, gözden çıkarılan ilk meslek grubu olduklarını belirterek, “Salgın oluyor, susturulan müzik. Sel oluyor, müzik duruyor. Savaş oluyor, müzik duruyor. Eylem oluyor, müzik duruyor. Tamam dursun ama neden sadece biz?” diye soruyor.
Konser yasakları
Son dönemde birçok sanatçının konseri valilikler tarafından iptal edildi. Ediz Hafızoğlu da konseri iptal edilen sanatçılardan.
Hafızoğlu yasaklara, “Salgın döneminde herkes gibi biz de yıkıldık. Birçok müzisyen enstrümanını sattı, intihar etti. Millet, herkesin Ajda Pekkan’ın, diğer popüler şarkıcıların yaşadığı hayatı yaşadığını sanıyor. Ama müzisyenlerin hiçbiri bunun yüzde 1’inde gibi bir hayat bile yaşamıyor” diyerek tepki gösteriyor.
Hafızoğlu, konser yasaklarının müzisyenlerin hayatlarını nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor:
“Müzisyenler olarak sadece beş-altı kişi çalmıyoruz. Bunun teknik ekibi ayrı, yol menajerleri ayrı. Bir konser için 70-80 kişilik bir ekip çalışıyor. Birinin çıkıp fevri bir şekilde ‘Yapmıyorsunuz’ demesi her şeyi etkiliyor. Çünkü insanlar ya kredi çekiyor ya da borç alıyor, borç ödüyor. Buna göre planlar yapıyor. Bir iş bile ondan sonraki haftayı etkiliyor. Bunlar üst üste geldiği zaman aylarca borç öder hale geliyoruz.”
İktidarın müzisyenlere karşı tutumu
“Salgın öncesinde sanatçıydık. Şimdi emir eri olduk” diyen Nuray Zaman, müzisyene saygının kalmadığını, bu durumda iktidarın söylemlerinin etkili olduğunu dile getiriyor.
Herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğinin altını çizen Zaman, “Bir temizlik işçisinden tutun bir cumhurbaşkanına kadar herkesin eşit haklara sahip olduğunu düşünüyorum. Sadece mesleklerimiz farklı” diyor.
Türkiye’de müziğin ve müzisyenlerin ötekileştirildiğini dile getiren Zaman, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Cumhurbaşkanı sanatçılara bir müsvedde gibi davranıyor. Cumhurbaşkanı bizi ne kadar hor, ne kadar gereksiz görüyorsa toplum da böyle görüyor. Onların gözünde değersizleştik.”
Dinleyici kitlesinin değiştiğini belirten Zaman, “Müzik dinlemeye giden insanlar eskiden saygıyla giderlerdi, nezaket dilini kullanırlardı. Şimdi öyle değil ki. Cumhurbaşkanının bize davrandığı gibi davranıyorlar” diyor.
Nuray Zaman, dinleyicilerin kendilerine karşı tutumlarına ilişkin şunları söylüyor:
“Bağlamanın üstüne paralar saçıyor, sonra diyor ki ‘Artık benim müzisyenimsiniz, bana çalacaksınız.’ Dışarıdaki 30 masanın bir önemi yok yani. Dolayısıyla diğer insanların gözünde de beş paralık hale geliyoruz. Maalesef artık onlar için bir sanatçı değiliz.”
“Meydanlara çıkar yine de çalarız”
Ediz Hafızoğlu da müzisyenlerin yaşadıklarının büyük çoğunluğunun iktidarın söylemlerinden kaynaklandığını düşünüyor.
Müziğin birleştirici gücünü vurgulayan Hafızoğlu şöyle konuşuyor:
“AKP ve özellikle partili cumhurbaşkanımız, insanların bir araya gelip eğlenmemesini istiyor. Çünkü o zaman problemler de konuşulmaya başlanıyor. Müzik insanları etkileyebiliyor. Oy uğruna bunu yapıyorlar. Sonuçta bir taraf seküler kesim, tamamen sindirmeye çalışıyor. Fakat güçleri yetmeyecek, yaşadığımız yerin meydanına çıkar yine çalarız.”
“İçimizdeki umuda tutunalım”
“Toplum olarak maalesef çok gerginiz, biraz daha sabırlı olmamız gerekiyor” diyen Zaman, müziğin olduğu yerde şiddetin olmaması gerektiğinin altını çiziyor.
“Müzisyenler olarak emeğimizin karşılığını almak istiyoruz” diyen Zaman sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Ne olur biraz daha saygılı, ne olur biraz daha sabırlı olalım. İçimizdeki umuda tutunalım, bizi bu umut yeşertecek.”