Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Anayasa hukukçusu Şule Özsoy Boyunsuz Medyascope’a değerlendirdi | Altılı Masa’nın anayasa değişikliği önerisi Türkiye’ye neler vaat ediyor?

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Altılı Masa’nın aylardır üzerine çalıştığı, anayasa değişikliği önerisini Medyascope’a değerlendirdi. Boyunsuz’a göre taslak metin, bir yarı başkanlık sistemi öngörüyor. Bu sistemin sakıncalı olduğunu vurgulayan Boyunsuz, hükümetin kuruluşu ve cumhurbaşkanının seçim usulü ve yetkilerinin daha iyi formüle edilmesi gerektiğini ancak diğer alanlarda yapılan düzenlemeleri olumlu bulduğunu söylüyor.  

Altılı Masa dün (28 Kasım), Ankara Bilkent Otel’de düzenlenen toplantıda, hazırladıkları anayasa değişikliği önerisini kamuoyuna duyurdu. Metinde, cumhurbaşkanının halk tarafından yedi yıllığına seçilmesi ve yalnızca bir dönem görevde kalması öngörülüyor. Ayrıca eğer taslak metin hayata geçirilirse, siyasi parti kapatmak ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması zorlaştırılacak. 

Anayasa hukuku profesörü Şule Özsoy Boyunsuz, aylardır açıklanması beklenen ve Anayasa’nın 84 maddesinde değişiklik öngören metni Medyascope’a değerlendirdi.

“12. ve 13. maddelerdeki değişiklikler önemli”

Boyunsuz’a göre, taslak metinde en dikkate değer değişikliklerin başında 12. ve 13. madde geliyor. Bu maddelerde, insan onuru ve haysiyeti vurgulanırken özgürlüğün esas, sınırlamanın istisna tutulduğuna yer veriliyor. Boyunsuz bu ilkelerin, bu maddeler olmasa da hukuk düzenince korunduğunu ancak anayasaya girmelerinin kıymetli olduğu belirtti: 

“Bu ilkeler zaten hukukta var olan ilkeler fakat bunun açıkça yazılıyor olması, lafzî, normatif yorumlarda, bunlar üzerine içtihat geliştirmek isteyen mahkemelerin elini kolaylaştıracak olan bir şeydir. Vatandaş açısından anlamı da çok daha belirgin olabilir bazı şeylerin. Hukukî açıdan baktığımız zaman elbette özgürlük esas, sınırlama istisna ama bunu açıkça yazdığınız zaman, halktan gelen talepleri güçlendirirsiniz. O açıdan ben, özellikle otoriterlikten kopmaya çalışılan bir süreçte; alternatif, daha özgür, hak temelli bir bakış açısını savunmak açısından bu değişiklikleri değerli buldum.” 

“Bir sürecin başlangıcı”

Sunulan metni, nihai bir metin olarak görmenin yanlış olduğunu vurgulayan Boyunsuz, söz konusu taslağı bir demokratikleşme sürecinin başlangıcı olarak görmenin önemini vurguluyor. Boyunsuz’a göre, metne son şeklinin verilmesi için sivil toplumdan, kamuoyundan, akademiden gelen dönüşlerin değerlendirmeye alınması ve zamana yayılan bir anayasa yapım sürecinin işletilmesi gerekiyor: 

“Bu metni, ‘Altı partinin genel başkan yardımcıları oturdu, yazdı, bu metin Meclis’ten çıkacak’ diye görmemiz hatalı olur. Ben bunu şöyle görmek istiyorum ve kendileri de zaten öyle olduğunu dünkü konuşmalarda belirttiler: Bu sivil topluma sunulacak, kamuoyuna sunulacak, akademiye sunulacak, seçimden sonra oluşacak kompozisyona göre diğer partilere sunulacak. Şu an bu altı parti içinde yer almayan AK Parti, MHP, HDP, Türkiye İşçi Partisi, bütün o diğer partilerin de içinde bulunacağı başka bir katılım, müzakere, pazarlık, sürecinin anayasanın yapım aşamasında işletilmesi lazım. Bu da zamana yayılacak bir şey. Başkanlık sistemiyle yürütülecek olan bir geçiş dönemi yaşanacak.”

“Metinde bir yarı başkanlık sistemi kurgulandığını görüyoruz”

Boyunsuz, metinde iyileştirilmesi gereken alanları da teker teker sıraladı. Cumhurbaşkanının seçim usulü ve yetkileri açısından, taslakta bir yarı başkanlık sistemi öngörüldüğünü söyleyen Boyunsuz, bununla ilgili endişelerini şöyle dile getirdi: 

“Bu metnin özellikle cumhurbaşkanının seçim usulü ve yetkileri açısından iyileştirilmesi lazım. Bugünkü haliyle metne baktığımız zaman gördüğümüz bir yarı başkanlık sistemi. Çünkü halk tarafından seçilmiş ve seçimleri yenileme yetkisine sahip olan bir cumhurbaşkanı var. Tabii 116. madde, seçimleri yenilemek için belli koşullar da öngörülmüş: 45 gün içinde hükümet kurulamazsa, hükümet düşüp tekrar kurulamazsa, güvenoyu alınamazsa vs. 

Ancak bu yetki çok önemli bir yetki. Hatırlayalım, 2015’te Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi yeniden düzenledi bu yetkiyle. Şimdiki düzenleme o zamankine çok benzeyen bir yarı başkanlık kurgusu içeriyor. Yani 1982 Anayasası’nın orijinal metnine bir geri dönüş var. Bunu doğru bulmadım. ‘1982 Anayasası’nın her maddesi kusurluydu, niye ona dönüldü?’ anlamında söylemiyorum. Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanına bu yetkiyi vermek, sistemi yarı başkanlığa dönüştürür, cumhurbaşkanını yürütmenin ortağı hâline getirir.” 

“Yarı başkanlık Türkiye’de birçok krize yol açabilir”

Boyunsuz, yarı başkanlık sisteminin birçok ülke için iyi bir sistem olmadığını, krizlere yol açabileceğini söylüyor. Türkiye’ye bu sistemin getirilmesini önermediğini belirten Boyunsuz, cumhurbaşkanının seçiminde hangi yolların izlenebileceğini anlatıyor. Boyunsuz’a göre, Meclis çoğunluğuna güçlü bir yönetim yetkisi verilirken muhalefet partilerine de denetleme rolünün verildiği bir sistem kurgulanmalı:

“Cumhurbaşkanını illa ki halka seçtireceksek bu tür fesih yetkilerinin, seçimleri yenileme yetkilerinin olmaması ve Cumhurbaşkanının yürütmenin dışına çıkarılması lazım. Ayrıca cumhurbaşkanının seçiminde iki turlu çoğunluk dışında, Meclis’e halka birlikte rol veren bir sistem öneriyorum ben Türkiye’ye. Çünkü bu yol sayesinde, partiler ve siyasal elitler ve halkı birlikte mobilize edebiliyorsunuz. Sadece halkın mobilizasyonu önemli olursa, popülistlerin iktidara gelme şansını da arttırırsınız ve sistemi farklı yönlerden çok gerip demokrasiyi zorlayacak sonuçlar yaratabilirsiniz.

Meclis çoğunluğuna güçlü ve istikrarlı yönetme görev yetkisini veren, buna karşılık Meclis’teki muhalefete denetleme rolü ve gücü veren bir parlamenter model, organlar arası denge ve denetleme açısından daha başarılı olacaktır. Bunun için örnek olarak, TBMM’nin dörtte birinin talebiyle araştırma komisyonu kurulup, komisyonun dörtte birinin isteğiyle de her türlü bilgi ve belgeye erişilebilmesi öngörülebilir.”

“82’nin eski versiyonuna dönerek Türkiye ileriye gidemez”

Anayasa taslağında öngörülen hükümetin kuruluş mekanizmalarında da çeşitli düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Boyunsuz’a göre, hükümet kurma yetkisinin, cumhurbaşkanı tarafından partilere sırayla verilmesi ve bu sürenin 45 gün olarak öngörülmesi ülkeyi büyük bir belirsizliğin içerisine sürükleyebilir:

“Hükümetin kuruluşunu ise şöyle kurgulamışlar: Cumhurbaşkanı en çok oyu alan partiden birini başbakan atıyor. 15 gün içinde o güven oyu olamazsa, ikinci sıradakini atıyor, sonra öbürünü. Böyle hükümet kurulmaz parlamenter sistemde. Bu yanlış kurgulanmış. Çünkü 45 gün içinde ülke, büyük bir belirsizliğe sürüklenebilir. Halbuki biz nasıl kurulmuş olan hükümetin düşürülmesinde, kurucu güvensizlik oyu arıyoruz. Yani ‘Bir kere bir hükümet kurulduysa onu düşürebilmek için yeni başbakanı Meclis seçsin’ diyoruz. O zaman işlemde paralellik gereği ilk başbakanı da Meclis’in seçmesi lazım. Ancak siz, ilk başbakanın seçilmesini sıra usulüne bağlamışsınız: ‘Sen olmadın, git sıradaki gelsin.’”

Boyunsuz, koalisyon pazarlıklarının yürütülmesi için Meclis’e süre tanınması, daha sonra ise başbakanı Meclis’in seçmesi gerektiğini söylüyor. 82 Anayasası’nın ilk hâline dönülmesinin Türkiye’yi ileri götürmeyeceğini belirten Boyunsuz, cumhurbaşkanını güçlendirmeden istikrarı sağlayabilecek enstrümanların kullanılması gerektiğini söylüyor:

“Olması gereken, koalisyon pazarlıklarının yürümesi için makul bir süre bırakmaktır. Her zaman en büyük parti hükümeti kuramayabilir. Eğer burada cumhurbaşkanına inisiyatif tanımak istemiyorsak bu yetkiyi vermeyeceğiz. Nasıl olabilir bu? Dersiniz ki cumhurbaşkanı bütün parti gruplarıyla görüştükten sonra, bu parti gruplarından aldığı izlenim doğrultusunda bir başbakan adayı gösterir, başbakanı Meclis seçer, cumhurbaşkanı atar ve orada da bir süre belirlenir, hükümet seçimler yapılır yapılmaz kurulamazsa eğer otomatik feshe gidilir. Bu yetkiyi cumhurbaşkanı kullanmaz o zaman. Yani cumhurbaşkanını güçlendirmeden, istikrarı sağlamaya, belirsizliği gidermeye yönelik formülleri aramaları lazım. İlk eleştirim bu. İkinci eleştirim de geriye dönülmüş. 82’nin eski versiyonuna dönerek Türkiye ileriye doğru gidemez, yeni formüller lazım.” 

“Genel ahlak, gösteri yürüyüşlerini kısıtlamak için niye bir sebep olsun?” 

Boyunsuz, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejiminde, 13. maddedeki güvencelerin anayasada yer bulması nedeniyle bir olumsuzluk yaşanacağını öngörmediğini belirtiyor. Ancak Boyunsuz’a göre toplantı, gösteri ve yürüyüşlerin kısıtlanmasına  genel ahlakın gerekçe olarak gösterilebileceğinin öngörülmesi oldukça sakıncalı:

“Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla ilgili olarak, 13. maddedeki ölçülülük, öze dokunmama güvenceleri olduğu sürece bir mahsur beklemiyorum. 13. maddedeki güvenceler yeterlidir. Sınırlama sebebi olması, canının istediğini yapabilirsin anlamına gelmiyor. Yani 13. maddeye uyulması lazım. Toplantı gösteri ve yürüyüşlerle ilgili olarak ise en çok gözüme batan genel ahlak oldu. Yani genel ahlak, gösteri yürüyüşlerini kısıtlamak için niye bir sebep olsun?” 

Boyunsuz, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kaldırılarak yerine Yükseköğretim Üst Kuruluşu (YÜK) kurulmasına getirilen itirazlara katılmadığını söylüyor. Üniversitelerde usulsüzlük yapılmaması için bir denetim kuruluşuna ihtiyaç olduğunu belirten Boyunsuz, şöyle konuşuyor:

“YÜK’le ilgili eleştirilere hiç katılmıyorum. Bir sürü yeni üniversite var, vakıf üniversitesi var, üniversiteler çok mu mükemmel, üniversitelerin yönetimleri çok mu iyi ki bir üst denetim kuruluşu istemiyoruz. Üniversiteleri bu kadar idealize etmeyelim, üniversite dediğiniz başındaki rektör. O yüzden bence Türkiye’de bu kurullara gerek var.”

“RTÜK, YSK, Sayıştay’a ilişkin düzenlemeler olumlu”

Boyunsuz’a göre, yargı sistemine ve RTÜK’e ilişkin yapılan düzenlemeler son derece olumlu:

“Yargıyla ilgili önerilen değişiklikleri, YSK ve Sayıştay’ın yüksek mahkemeye dönüşmesi, baroların savunma ayağı olmasını olumlu buldum. RTÜK’le ilgili yapıya baktım. Orada da yine tek bir tarafa yetki verilmemiş, yetki Meclis’te ama aday gösterenler var. Yine çoğulculuğu korumak üzere birtakım değişiklikler önermişler.” 

“Eksiklikler giderilebilir, umudu öldürmek büyük haksızlık”

Boyunsuz, son olarak taslak anayasa metnine ilişkin düşüncelerini özetliyor. Boyunsuz’a göre, hükümetin kuruluşu ve cumhurbaşkanının seçim usulünün iyileştirilmesi gerekse de metindeki birçok düzenleme Türkiye için önemli adımlar olarak değerlendirilebilir:

Hükümetin kuruluşu ve cumhurbaşkanının seçim usulü ve yetkilerinde kusur görebiliyorum, daha iyi formüller düşünülebilir. Ancak diğer alanlara baktığımızda, oralardan elde edilecek artı, bunların çok üstüne çıkar. Her hâlükârda yürürlükte olandan daha iyi. Herkes tabii muhalefetten bir şeyler bekliyor. Bu bir pazarlık sürecidir. Ben isterim ama karşımdakini de ikna etmem lazım. Çünkü demokratik yolla yapılan anayasalar daha uzun ömürlü ve daha sağlıklı oluyorlar. O nedenle, orada o insanların bir iradeyle bir araya getirerek oturmuş olması en kıymetli şey. Diğer kusurlar süreç içerisinde sivil toplumun, bizim görüşümüz alınarak giderilir. Umudu, beklentiyi öldürmek büyük haksızlık.” 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.