İsveç ve Finlandiya, NATO’ya üyeliklerinin onaylanması için iki ülkeyi bekliyor: Türkiye ve Macaristan. Macaristan’ın bu iki ülkenin üyeliğini en geç Şubat 2023’te onaylaması bekleniyor. Fakat İsveç ile Türkiye arasındaki ilişki ve tarafların açıklamaları, Ankara’nın bu sürece yakın zamanda onay vermeyeceğini kanıtlar nitelikte. Uzmanlara göre Stokholm ve Helsinki’nin kaderi Türkiye’deki seçimlerin sonucuna bağlı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, şüphesiz, 2022 yılının en önemli olayıydı. İşgalin ardından yıllardır tarafsızlıklarıyla tanıdığımız İsveç ve Finlandiya, sürdürdükleri politikalarına nokta koyarak NATO’ya başvurdular. Stokholm ve Helsinki’nin NATO üyeliklerinin onaylanması için ittifaka üye 30 ülke de bu iki İskandinav ülkesinin üyeliğini parlamentolarından geçirmek zorunda. Fakat Türkiye, bu süreci uzun bir zamandır sürüncemede bırakıyor.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın – özellikle İsveç’in – NATO’ya üyeliğini “terör örgütlerinin misafirhanesi” olduğu gerekçesiyle reddediyor, ambargo uyguluyor. 29 Haziran 2022’deki NATO Liderler Zirvesi’nde üç ülke arasında bir üçlü mutabakat imzalandı ve Türkiye, iki ülkenin NATO’ya üyelik başvurusunu destekleyeceğini söyledi. İlk günlere göre Ankara’nın tavrında bir yumuşama gözlemlense de süreç hâlâ ittire-kaktıra ilerliyor.
Gelişmelere dair son açıklama İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’dan geldi. Kristersson’un hafta sonu bir düşünce kuruluşunun düzenlediği toplantıda,“Türkiye bizden veremeyeceğimiz veya vermek istemediğimiz şeyler istiyor” demesi hem ulusal hem de uluslararası basında gündem oldu.
Öte yandan Kristersson, Ankara’nın, NATO’ya üyeliklerini destekleyeceğinden emin. Ajanslara düşen sözleri ise şöyle:
“Türkiye hem yapacağımızı söylediğimiz ve yaptığımız şeyleri gördüklerini teyit ediyor, hem de veremeyeceğimiz veya vermek istemediğimiz şeyler istiyor. Türkiye’nin bir karar vereceğinden eminiz ama ne zaman vereceğini bilemiyoruz.”
Türkiye, İsveç’ten ne istiyor?
Kristersson, “Karar, Türkiye’nin elinde” diyerek, topu Ankara’nın kucağına bırakıyor. Peki Ankara İsveç’ten tam olarak ne istiyor, ne bekliyor, ne alıyor, ne alamıyor?
Türkiye’nin bu süreçteki en büyük kazanımlarından biri İsveç’in Ankara’ya uyguladığı silah ambargosunun kaldırılması oldu. Fakat uzmanlar, “Bu yasak acaba kağıt üzerinde mi kaldırıldı?” diye düşünmeden edemiyor. Bu yüzden, “İlk silah siparişini beklemeliyiz” diyorlar.
Diğer yandan Ankara, İsveç’ten terörle mücadele konusunda da daha sert adımlar atmasını istiyor. İsveç’te, Türkiye’nin bu isteği ile doğru orantılı olarak terörle mücadele kanunlarını sıkılaştıran ve terör faaliyeti yürüten grupların örgütlenme hürriyetini kısıtlamaya olanak sağlayan bir anayasa değişikliği 1 Ocak’ta yürürlüğe girdi. Bu yasa ile PKK üyelerinin yargılanması daha kolay olacak. Ankara hükümeti, söz konusu yasadan memnun olsa da bu yasanın pratikteki etkisini de gözlemliyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Türkiye, bu sürecin başında İsveç’ten 33 kişinin iadesini istedi. Daha sonra bu sayı ilk olarak 45’e, sonra da 73’e çıktı. Ankara, “terörist” olarak gördüğü bu kişilerin Türkiye’ye deport edilmesinde ısrarcı.
Bülent Keneş detayı
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, geçen kasım ayında Türkiye’ye geldi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bizzat görüştü. Bu görüşmede Ankara’nın talep ettiği 73 kişiden birinin ismi öne çıktı: Bülent Keneş.
Erdoğan Keneş’in ismini bizzat vererek şöyle dedi:
“Şu anda FETÖ terör örgütünden İsveç’te olan bir tanesi var ki ismini de vereceğim; Bülent Keneş, mesela bu teröristin Türkiye’ye deport edilmesi bizler için büyük önem arz ediyor ve bununla alakalı olarak da biz İsveç’in tabii daha hassas davranmasını istiyoruz.”
Türkiye İsveç’ten daha önce dört kez FETÖ şüphelisi ve eski Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in iadesini istedi. Bu dört talep de reddedildi. Son olarak İsveç Yüksek Mahkemesi, Keneş’in Türkiye’ye iade edilmeyeceğini açıkladı. Keneş ise İsveç’teki yargının aldığı bu karardan memnun. AFP’ye konuşan Keneş, kendisine yöneltilen suçlamaların da “Erdoğan rejimi tarafından uydurulduğunu” iddia ediyor.
“Daha önce 40 kere söylendi, hâla anlaşılmadı”
Kristersson’un “Türkiye bizden veremeyeceğimiz şeyler istiyor” açıklaması da akıllara Bülent Keneş ve diğer isimlerin iadesini getiriyor. Emekli Büyükelçi ve Medyascope yorumcusu Selim Kuneralp, İsveç kanunlarını bir kez daha hatırlatıyor ve “Kanunlara göre iade edilme pek mümkün değil” diyor.
İsveç’te yaşayan gazeteci ve yazar Cengiz Çandar da “Daha önce 40 kere söylendi ama ya anlamak istenmedi ya da anlaşılmadı” diyerek kanunlara atıf yapıyor:
“Türkiye’nin istediği isimleri vermeye hükümetin yetkisi yok. Kararı Yüksek Mahkeme veriyor. İade kararı için İsveç kanunlarının da aynı şeyleri suç sayması gerekiyor. İstenen kişi ya da kişiler İsveç vatandaşı ise zaten iadesi söz konusu değil.”
Öte yandan Çandar, İsveç’te Başbakan Kristersson’un ülke içinde “Türkiye’ye gereksiz tavizler verdiği” için eleştirilerin odağında olduğunu söylüyor ve son açıklamasını bu eleştirilere bağlıyor:
“Kristersson tüm bu eleştirilerin sonunda bu açıklamayı yapmış olmalı.”
F-16’lar gelecek mi? Harekâta yeşil ışık yakılacak mı?
Türkiye’de İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik tartışmalarını takip eden isimlerin başında Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Medyascope yorumcusu Prof. Dr. Serhat Güvenç geliyor. Güvenç, 4 Aralık’ta Medyascope için kaleme aldığı Finlandiya ve İsveç NATO’ya ne zaman üye olur? başlıklı yazısında, Türkiye’nin bu süreci daha da uzatması halinde NATO’da manevra alanının daralacağına vurgu yapıyor.
Güvenç, Ankara’nın sadece İsveç’ten bir şeyler istemediğini, bir gözünün de ABD’de olduğunu söylüyor. Türkiye’nin ABD’den 40 adet F-16 savaş uçağı ve 80 adet modernizasyon kiti sipariş ettiğini ve görüşmelerin devam ettiğini hatırlatan Güvenç, “2023’ün ilk aylarında bu dosya olumlu sonuçlanırsa, Finlandiya ve İsveç üyeliğe bir adım daha yaklaşacaklar” diyor.
Bu gelişmeler ışığında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu haftaya ABD’ye gidecek ve mevkidaşı Antony Blinken ile de görüşecek. Görüşmeden neler çıkacağı da bu konu açısından oldukça önemli.
Güvenç, F-16’lar kadar önemli bir diğer meselenin de Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine düzenlemek istediği harekât olduğunu ve ABD’nin bu harekâta tepki vermeme olasılığının da olduğunu düşünüyor: “Zira bu ülkelerin (özellikle İsveç’in) onay sürecini zora sokmamak için olası bir harekâta tepki vermemeleri şaşırtıcı olmayacaktır.”
Gözler kader seçiminde
Prof. Dr. Serhat Güvenç’in Kristersson’un dünkü açıklamalarına ilk tepkisi de “Seçimleri bekleyecek bu iş” oluyor. Güvenç daha önce yazısında da sadece Türkiye’nin kaderinin değil, İki ülkenin NATO üyeliğinin seçim sonrasına kalacağını öngörmüştü:
“Seçim havasına giren bir Meclis, NATO’nun genişlemesiyle uğraşmaz. Sonuçta sadece ülkenin kaderi değil, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği de önümüzdeki seçimlerin sonucuna bağlı gibi görünüyor.”