Depremin 10. gününde Hatay-Antakya’dayız. Sümerler Mahallesi’ne ulaşmaya çalışıyoruz ama güvenlik güçleri bazı yolları kapatmış. Ulaşmak istediğimiz en kısa rotadan bir türlü ilerleyemiyoruz. Sürekli rotamız değişiyor. Kentin girişinde çok sayıda güvenlik görevlisi var. Ama ilk gözümüze çarpan elbette bu değil, yıkılmış bir kent… İşte hayalet şehir Hatay.
Hatay çok kültürlü, çok dinli, çok dilli bir kent olduğu için siyasî yelpazesi de çok geniş. Büyük Güneydoğu Depremi’nden bir hafta önce, Medyascope‘ta muhabir arkadaşlarımla birlikte seçimin nabzını tutmak üzere illeri paylaştığımızda herkesin gelmek istediği, bu dokusunu ve yemeklerini tatmak istediği Hatay artık yok.
Kente girmeden mola verdiğimiz bir benzin istasyonunda eşya yüklü bir kamyonetin sahibine mikrofon uzatıyorum. “Gidiyor musunuz?” diyorum:
“Evim İskenderun’da kullanılamaz halde. Eşyalarımı aldım, Kırıkhan’daki köyümde bir branda kurdum. Tek katlı bir evim var. Oraya gidiyorum. Ne olursa olsun buradan gitmeyi düşünmüyorum. Ölsem de kalsam da Hatay’dayım. Toprağımda öleceğim.”
Depremin ikinci gününden itibaren burada olan muhabir arkadaşım Ufuk Çeri, “Geçen hafta bu sokaklar tıklım tıklımdı, resmen hayalet şehir olmuş” diyor. Kentte sokaklar boş, herkes gitmiş. Birkaç koordinasyon merkezi, az sayıda çadır kent (çadır sayıları çok yüksek değil) ve güvenlik güçleri var.
Ağır hasarlı, yıkılmak üzere olan binaların içinde yaşanmışlıklarla dolu eşyalar var. Bir terastaki yaz bahçesi mobilyaları gözüme çarpıyor. Kim bilir ne sohbetler edildi, kaç akşam geçti o terasta… Şimdi o insanlar canlı, cansız neredeler? Bilmiyoruz.
Bir şehrin çöküşünü günlerdir konuşuyoruz. Bu enkazı kaldırmak uzun sürecek. Bu şehri yeniden inşa etmek -yalnızca binaları değil-, bu dokuyu yeniden inşa etmek yıllar sürecek belki. Hiçbir şey eskisi olmayacak, şehre adım atar atmaz bunu söylemek hiç zor olmuyor.
Hâlâ enkaz başında bekleyen insanlar var. Hiç girilmemiş enkazlar var. Örneğin beş katlı bir binanın ilk iki katı yıkılmış, üstteki üç kat duruyor.
İlk haftayı burada geçiren muhabir arkadaşlarım “Acıksan da yemek yemek istemiyorsun” demişti, inanmamıştım. Doğruymuş.
Armutlu Mahallesi’ne doğru yürüyoruz. Derme çatma bir çadır kurmuş iki aileyle karşılaşıyoruz. Kendimizi tanıttıktan sonra soru bile sormamıza gerek kalmadan anlatmaya başlıyorlar:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Şimdiye kadar bir devlet kurumundan bir memur gelip de ‘Siz ne yapıyorsunuz, ne yiyorsunuz?’ demedi. Şeker hastasıyım ilacım yok. Hasta komşum hastaneye gidemiyor.”
Aynı aileden bi kadın ağlayarak söze giriyor. Başına ve sağ ayağına beton düşmüş. Enkazdan çıkarılmış. Ayak parmakları kırık halde bekliyor. Kadın, altı komşusunun enkazda olduğunu, hâlâ kimsenin gelmediğini söylüyor.
Gün boyu kenti geziyoruz. Enkaz kaldırma çalışması devam eden noktalar var ama sokaklar boş. Yavaş yavaş günü bitiriyoruz. Hava kararmaya başlıyor.
Defne ilçesine doğru yola çıkıyoruz. 15 yıllık arkadaşım Osman Nuri Orhan, Defne Gençlik Kültür Merkezi’ne Borçka Belediyesi gönüllüsü olarak gelmiş. Biraz yukarıda ise Selim Tevfik Eski Ocak Anadolu Lisesi’nde gelen yardımların dağıtım noktası var. Okul depremden zarar görmemiş. Bu dağıtım merkezinde kamu kurumlarına bağlı görevliler, Defne Belediyesi ve kendini solcu olarak tarif eden gönüllüler birlikte çalışıyor.
Burada yardıma ihtiyacı olan yurttaşların ihtiyaç listesi çıkarılıyor. Merkezden bu ihtiyaçlar toplanıyor ve hak sahiplerine veriliyor. Arkadaşım Osman Nuri Orhan’la bu merkeze geldiğimizde bizi Orta Doğu Teknik Üniversitesi İzci Grubu’ndan Taylan Akkurt karşıladı. 48 yaşındaki Akkurt, kendini ODTÜ’lü olarak tarif ediyor.
Görür görmez bizi tanıyor. Tüm Medyascope çalışanlarını isim isim biliyor. Gündemi bizden takip ettiğini ve Patreon destekçimiz olduğunu belirttikten sonra hemen çay ikram ediyor. Bu merkezde kalmamız için ısrar ediyor, “Sizi bırakmam” diyor. Günün en güzel anı bu. Neden burada olduğumuzu bilmek, haberlerimizin güvenilirliğinin verdiği mutluluk…
Geceyi burada geçireceğiz…