Afetin toplumsal cinsiyeti | EŞİK ve KADAV gönüllüsü Özgül Kaptan: “Kadınların depremde ağırlaşan yüklerini kolaylaştıracak önlemler alınmıyor”

Kahramanmaraş Depremi’nin büyüklüğü 11 ilde hissedilirken sonrasında oluşan zor hayat koşulları da sürüyor. Bu süreçte sorumlulukları katlanarak artan kadınlar var. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) ve Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) gönüllüsü Özgül Kaptan, kadınların depremden sonra neler yaşadığını Medyascope‘a anlattı.

Özgül Kaptan, afetin toplumsal cinsiyet boyutunu anlatırken, “Büyük afetler karşısında elbette kadınlar ve erkeklerin ortak duyguları ortaya çıkar. Bir anda adınız unutuluyor, kategori haline geliyorsunuz, ‘depremzede.’ Kadınlar daha farklı ne hisseder penceresinden bakarsak, birçok duyguyu çok daha derin yaşarlar” diyerek sıkıntıların ilk olarak manevi boyutuna değindi.

“Çok daha fazlası var”

Afetin, kadın ve erkek tarafından nasıl yaşandığını anlatan Kaptan, konuya önce eşitsizlikler üzerinden bakılması gerektiğini ve maddi eşitsizliğin de insanların nelere kaygılandığını değiştirebileceğini söyledi.

Kaptan, aldığı duyumları aktarırken afet bölgesindeki eşitsizliğin altını şöyle çizdi:

“Bir gönüllü arkadaşımız anlatmıştı, yemek servisi yaptıkları iki çocuk ‘Keşke her zaman deprem olsa, her gün yemek yiyoruz ne güzel’ demişler. Yoksulluk bu boyutlarda yani. Özelde kadın yoksulluğu da net bir gerçek iken kadınların afetten daha çok etkilendiklerini söylemek için fazla söze gerek kalmıyor aslında ama çok daha fazlası var.” 

Evli olmayan kadınların, afet bölgesi gibi zorlu koşullarda tanınmadığını belirten Kaptan, tüm yaşam akışının değişmesiyle birlikte kadınlar için hayatın daha da zorlaştığını anlattı:

“Karanlığın ve afet istismarcılarının kol gezdiği toz duman içindeki şehirlerde, kadınların tuvalet ihtiyacını gidermek için katlandıkları zahmet ile bir erkeğin zahmeti aynı olabilir mi? Özel alan dışına çıktığında artan eril baskıya gelemedik daha. Çadırın önüne çıktığı ve yabancı erkeklere göründüğü için şiddet gören, güvenli alandan yoksun kaldığı için cinsel saldırıya maruz kalan kadınlar olduğunu gördük ve duyduk.”

Çocuk odalarından çıkarılan anneler

Afetlerde kadın ölümlerinin çoğunluğu oluşturduğunu vurgulayan Özgül Kaptan, “‘Deprem değil, depreme uygun olmayan binalar öldürür’ gerçeği bir kez daha yüzümüze çarpıldı. Neden? Çünkü kadınlar daha yüksek oranlarda evdeler” dedi.

Türkiye’deki kadın istihdamı oranının yüzde 30 olduğuna dikkat çeken Kaptan, “Günlerini deprem anında kolayca terkedilebilecek giriş kat kahvehanelerde geçirmiyorlar” diyerek kadınların, kamusal alanları da toplumsal normlar nedeniyle kullanamadığını söyledi.

Deprem izlenimlerinden bahseden Kaptan, enkazdan çıkarılan kadınların çoğunun çocuk odalarında bulunduklarını aktardı. Kaptan, kadınların kendi güvenliklerini sağlamadan önce yerine getirdikleri toplumsal normları ise şöyle anlattı:

“Önce annesini ve dört çocuğunu balkondan atıp kendisini kurtarmaya vakti kalmayan genç bir kadından bahsetti bir arkadaşımız. Aynı şekilde hem 99 afetinde hem de şimdi yaşamakta olduğumuz afetten hayatta kalan kadınların kendilerini evin dışına atarken refleksle önce yatak kıyafetini değiştirmeye çalıştığına, başörtüsünü aradığına dair birçok anlatı var. Bir çarpıcı örnek daha vereyim, hasarlı evlere girip gerekli eşyaları almaya çalışanlar ve artçı sarsıntı nedeniyle yıkılan binalarda hayatını kaybedenler yine kadınlar. Çünkü evin neresinde hangi eşya vardı ya da neye ihtiyaç var bilgisi kadınlarda.

“Kadınların ağırlaşan yüklerini kolaylaştıracak önlemler alınmıyor”

“Afetlerin ortaya çıkardığı yardımlaşma, birbirini koruma psikolojisi ne yazık ki hayatı sürdürme yükünü üstlenmek konusunda yaygın olarak gösterilmiyor” diyerek afetin kadınlara nasıl bir sorumluluk yüklediğinden bahseden Kaptan, şöyle devam etti:

“Ne kamusal hizmetler anlamında ne de bireysel düzeyde kadınların ağırlaşan ev içi yüklerini kolaylaştıracak önlemler ihtiyaç listelerinde yer almıyor ya da en sonlarda kalıyor. Örneğin çamaşırhane kurmak, çocuk bakımevi gibi ihtiyaçlar listelerin en başına yazılmıyor. Diyeceksiniz ki 17. gündeyiz bazı şehirlerde halen su, elektrik, çadır yok, çamaşırhaneye nasıl sıra gelsin? Bu afet zaten felaketler tarihine kötü ve kötücül afet yönetimi örneği olarak geçecek o ayrı. Şu an konuştuğumuz, önceliğin planlama düzleminde de yer almıyor olması.”

“Hijyen koşulları yetersiz”

Afet sürecinde cinsiyet eşitsizliğinin en çok hissedildiği alanlardan birinin sağlık olduğuna vurgu yapan Kaptan, özellikle gebe kadınların yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekti. Milyonlarca hamile veya emziren kadının günlerce temiz su bulamadığını belirten Kaptan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Şimdilerde unutulan bir deyim vardır ‘iki canlı.’ Depremde hayatta kalıp iki can taşıyan kadınları önceleyen bir afet müdahalesi asgari bir insani yardım standardı halbuki. Nasıl olur da ilk iş iki canlı kadınların dinlenebilecekleri, minimum temizlik ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayacakları bir özel alan düşünülmez, kurulmaz değil mi? Neden bu öncelik değil? Bırakalım hamilelik, regl gibi dönemleri haftalardır iç çamaşırını değiştiremeden, duş alamadan yaşayan kadınların hangi sağlık sorunları ile karşılaşabileceklerini günlerdir anlatıyor Türk Tabipleri Birliği hekimleri.”    

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.