Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: Muhalefette yeni ittifak seçenekleri

Seçim sonrası en çok merak edilen konu muhalefetin geleceği. Acaba Türkiye, Rusya örneğinde olduğu gibi muhalefetsiz bir ülkeye dönüşebilir mi? Yoksa bu, karamsar bir ihtimal mi? CHP’de neler olacak? İYİ Parti ve Akşener’i neler bekliyor? Yeni ittifak mimarisi geliştirilebilir mi? HDP kendisine üçüncü bir yol açabilecek mi? Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerini alabilir mi? Partideki değişim çağrıları yanıt bulacak mı?

Ruşen Çakır, sizlerden gelen soru ve yorumlarla seçim sonrası siyasetteki tartışmaları değerlendirdi.

Yayına hazırlayanlar: Cenk Narin & İrem Yavuz

Ruşen Çakır: Merhaba iyi günler, iyi haftalar. Uzun bir bayram tatilinin ardından siyasete tekrar dönelim. Kaldığımız yerden devam edelim ama çok fazla bir hareket olduğu da söylenemez. Açıkçası tam bir rehavet havası var. Yaz da eklendi ve çok yoğun bir seçim sürecinin ardından herkes dinlenmeye çekildi diyebiliriz. Yine de konuşmamız gereken hususlar var ve bu hafta, bugün de sizlerle beraber muhalefeti kaldığımız yerden konuşmaya devam edelim istiyorum. Benim ve Medyascope‘un YouTube sayfalarında chat bölümlerinde sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazabilirsiniz.

Başlığımız: “Muhalefetin önündeki yeni ittifak seçenekleri neler?” 

Şu haliyle bakıldığı zaman ortada, muhalefette herhangi bir ittifak kalmış durumda değil. Çünkü bir başarısızlık yaşandı. Buna karşılık iktidardaki Cumhur İttifakı varlığını mutlu bir şekilde sürdürüyor ve önümüzde mart ayında yapılacak olan yerel seçimler var ve yerel seçimlerde “Acaba muhalefet yeni bir ittifaka girer mi?” sorusu var. Ama bunun da ötesinde daha genel olarak “Muhalefet yeni dönemde birlikte hareket edecek mi, Meclis’te ve diğer alanlarda, toplumsal muhalefet örgütleme anlamında birlikte hareket edecek mi, yoksa seçim öncesi muhalefet saflarında gözüken bazı partiler ve kişiler tarafsız mı kalacak? İktidara mı yanaşacak?” şeklinde birçok soru var. Bu sorular şimdiden sorulmaya başlandı. Cevaplarını da süreç içerisinde göreceğiz. Ama şu aşamada öncelikle yeni ittifaklar neler olabilir muhalefette, onu konuşalım. Ekrem İmamoğlu yaptığı konuşmada, “yeni ittifak mimarisi” demişti. Bu önemli bir laf, yeni ittifak mimarisi ne olabilir? Bunları konuşalım. Hafta sonu yazdığım yazıda buna geniş bir yer ayırdım. Orada söylediklerimi sizden gelen soruların ışığında tekrarlayabilirim. Yazıyı okuyanlar zaten onları bilecektir. 

Şimdi Kemal İslim, “Altılı Masa’nın sadece parlamenter sistem ittifakı olması gerektiğini düşünenler haklı çıktı. Çok büyük vaatlerin binlerce maddenin altında kaldılar şu anda. Bir tanesi bile o metni savunmuyor” demiş. 

Çakır: Evet. O devir kapandı. Altılı Masa bitti. Ortak metinler bundan sonra ne işe yarayacak bilmiyorum. Herkes istediği gibi kullanabilir tabii ki ama altı partinin ortak iradesini beyan ettiği bütün bu şeyler seçimin kazanılması durumunda hayata geçirilecekti. Bunu da çok tartıştık, biliyorsunuz. “Bunlara gerek var mı? Esas önemli olan Seçimin nasıl kazanılacağı olması gerekmez mi?” sorusunu soranlar da oldu. Ama güçlendirilmiş parlamenter sistemi önüne alan Altılı Masa parlamenter sisteme geçebilmek için önce başkanlığı kazanması gerekiyordu. Ne onu kazanabildi ne de Meclis’te çoğunluğu elde edebildi. Dolayısıyla ortada bir Altılı Masa fiyaskosu var açıkçası ve dolayısıyla sütten ağzı yananlar yoğurdu üfleyerek yiyor ve şu aşamada aslında muhalefet içerisinde ittifak kelimesini telaffuz etmek biraz cesaret istiyor. Çünkü bunun bir karşılığı olmadığı düşüncesi var. Ama yine de biz konuşalım. 

Soru: “Ruşen Bey, bu sıcakta takımları çekmişsiniz yine. Ne zaman eski imajınıza döneceksiniz?” 

Çakır: Yok, çok da şey değil. Burası havalandırmalı. Merak etmeyin. Eski imaja sadece hafta sonları dönüyorum. Ben böyle halimden memnunum. Siz de alışmaya çalışın. 

Tayfun Taş: “Her türlü kaybediyoruz. Bu sağ ile ittifak işlerinden vazgeçip sol ittifakı kurmak ve ilkelerimiz etrafında güçlü bir muhalefet örgütlemek bize iktidarı getirmez mi?”

Çakır: Tayfun Bey, getirmez. Yani sol diye neyi tarif ettiğiniz az buçuk anlıyorum, getirmez. Böyle bir şey yok. İktidar olunamaz. Ama güçlü bir muhalefet belki olur. Ama iktidar olabilmesi için CHP’nin muhakkak sağ partilerden, sağ olarak bilinen partilerden en az birinin belki daha fazlasının desteğini alması gerekiyor. Kılıçdaroğlu 5 partinin desteğini aldı. Artı HDP’nin desteğini aldı. Buna rağmen HDP’nin TİP’in diğerlerinin… Buna rağmen yüzde 48’i aşamadı. Dolayısıyla gerçekçi olmak lazım. İktidara endeksli bir siyasette bir sol olarak düşünülen partilerin de özellikle CHP’nin, birtakım ittifaklarda yer alması gerekiyor. Aksi takdirde eski sistemde koalisyon her halükarda söz konusu olur. Kaldı ki, şu anda başkanlık sistemi olduğu için bunları çok da fazla bir anlamı yok. Başkanlığı kazanabilmek için birileriyle ittifak etmesi gerekiyor ama son olayda da gördük ki bu yetmedi. 

Ruken Kaya demiş ki: “HDP’nin aday çıkarması yani yerel seçimlerde aday çıkarması tabii ki CHP’yi etkiler ama İYİ Parti’nin ve diğer sağ partilerin aday göstermeleri durumunda da AKP’nin kazanması zor olabilir.” 

Çakır: Buna çok emin değilim. Şöyle emin değilim. HDP’nin aday çıkarması durumunda mesela İstanbul’da, Adana’da, Mersin’de… Bu CHP’nin aleyhine olacaktır ve AKP’nin elini güçlendirecektir. Ama buralarda İYİ Parti’nin Saadet’in Gelecek’in DEVA’nın aday çıkaracak olması AKP’nin oylarının azalacağı anlamına çok da gelmez. Zaten AKP’ye oy veren kişilerin bu partilere yönelmediğini, onların adayları çok olağanüstü bir kapsayıcı adaylar bulurlarsa durum değişir ama öyle bir şey pek söz konusu olacağa benzemiyor. Dolayısıyla, “HDP aday gösterince CHP’den, diğer sağ partiler aday gösterince AKP’den gider” demek çok doğru değil. Ve biliyoruz ki MHP de birçok yerde büyük şehirlerde özellikle herhalde AKP’nin adayını destekleyecek. 

Soru: “Akşener, CHP Genel Başkanlık yarışına ittifak kurma, kurmama yoluyla bir müdahalede bulunur mu?”

Çakır: CHP’deki genel başkanlık yarışına herhangi bir gücün, hele Akşener’in müdahil olabilmesi gerçekçi değil. Olmak isteyebilir belki ama orada zaten bir delege yapısı var. O delege yapısı içerisinde, içerideki rakipler bile, yani diyelim ki Kılıçdaroğlu yeniden aday oldu. Onun rakipleri bile o delege yapısı nedeniyle çok zorlanır. CHP’li delegeler “Akşener şunu tercih ediyor” diye ona oy vermez. Böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Bu tamamen CHP’nin kendi içerisinde olacak bir husus. 

Mehmet Ali Bey demiş ki: “Ali Babacan’ın hem seçimden önce ittifak içi ittifak konusunda hem seçimden sonra grup kurma konusunda taş koymasını nasıl yorumluyorsunuz?” 

Çakır: Çok ümitliydim ama DEVA büyük, hayal kırıklığı oldu. Burada kastettiğiniz CHP listelerinden girmek değil de Saadet, Gelecek, DEVA olarak girmek seçimden önce, evet DEVA istemedi ve CHP listesinden girdiler. Sonuçta buradan tüm partiler kazançlı çıktı aslında, CHP dışında. Dolayısıyla bu diğerlerinin aleyhine olmadı ve eğer Gelecek, DEVA, Saadet bir ittifak içinde ittifak girselerdi kazandıkları 35 milletvekilini rüyalarında bile göremezlerdi. Gerçekçi olalım. Ama daha sonra grup kurma, yani 35 milletvekilinin, Demokrat Parti’yi katmıyorlar biliyorsunuz. Gelecek, DEVA ve Saadet’in ortak grup kurma meselesinde bir tartışma yaşandı ve DEVA bu işe girmedi. Bu hayal kırıklığı mıdır? Nereden baktığınıza bağlı, sonuç olarak aslında bunların yine hep çok kullanmaya başladım bu gerçekçi lafını ama yani şimdi şu aşamada çok da fazla kamuoyunun umrunda olan konular olduğu düşünmüyorum. Dolayısıyla Babacan ya da DEVA Partisi girmedi, üç parti değil iki parti grup kuruyor. İki parti değil, üç parti kursaydı ne olacaktı vs. bütün bunlar çok talih konular. Bu partilerin hiçbirisi şu anda Türkiye’nin siyaset gündeminde, örgün siyaset gündeminde bir hareket yaratabilecek durumda değiller. Muhalefet yapıp, yapmayacakları bile çok belli değil, onu özellikle vurgulamak lazım. 

Deniz: “Sizce Altılı Masa ve genel muhalefette seçimi kaybetme durumunda bir B planı var mıydı?”

Çakır: Yoktu tabii. Olsaydı görürdük. Böyle bir şey yok. Hatta ikinci tura kalındığında ne yapacağız, daha doğrusu Erdoğan’ın önde çıktığı bir ikinci tura kalma konusunda da bir B planı yokmuş. Çünkü apar topar birden sığınmacı karşıtlığı ve Ümit Özdağ ile ittifak gibi şeylere girdi Kılıçdaroğlu. Bunlar da hazırlıklı değilmiş. Sonuçta baktığımızda ortada çok ciddi bir hazırlık olmadığını görüyoruz.

Yusuf Kayseri demiş ki: “Üzgünüm ama muhalefette kalan her parti benim gibi muhalefette kalan her seçmen için ayrı ayrı çaba sarf etmeli, sonra birleşirler mi, buluşurlar mı, ittifak mı olur, sonra toplanıp karar veririz.”

Çakır: Yani, “Önce bizim gönlümüzü alın. Bizi ikna edin. Bize bir heyecan verin” diyorsunuz. Haksız sayılmazsınız, haklısınız. Bu heyecanı verecek ondan sonra ittifak olacak. Bu söylediğiniz aslında doğru bir önerme. Şu haliyle bakıldığı zaman, ortada muhalefet adına pek bir şey gözükmüyor. Dolayısıyla ittifak kurulsa ne olur, kurulmasa ne olur diyorsunuz. Vallahi diyecek bir şeyim yok. 

Doğan Özkan: “Muhalefet partileri örgütlenmeye başlayacak mı? Evet demin Yusuf Bey’in söylediğiyle benzer bir şey.” 

Çakır: Evet muhalefetin kolları sıvaması lazım. Ne yapabilir, ne eder, hangi konuları ele alır? Ne tür çıkışlar yapar? Bu onların bileceği şeyler. Yarın grup toplantıları olacak. Kılıçdaroğlu yine grupta konuşacak. HDP, Yeşil Sol Parti’nin grubu olacak. Çarşamba günü muhtemelen Meral Akşener de grup toplantısında konuşacak ve tekrar eski sisteme döneceğiz. Yani salı ve çarşambaları grup toplantılarında yapılan muhalefete döneceğiz. Ama bunun ötesinde bir hareketlilik toplumu tekrar ayağa kaldırma, birtakım hedefler sunma, birtakım somut konular üzerinden eleştiriler ve çözüm önerileri geliştirme ki, bu konuda seçim öncesi de bayağı bir
tutup kalmıştı muhalefet. Şimdi çok daha fazla bu olaylara asılması gerekiyor. Bakalım ne olacak.

“İYİ Parti veya HDP yerelde aday çıkarırsa ne kazanabilir? Şu an CHP’li tüm belediyelerde başkan yardımcılıkları ve müdürlükleri var ve ihale alıp duruyorlar. Bence bunu bozmazlar” demiş Anıl Boduç.

Çakır: İYİ Parti’yi bilmiyorum ama HDP bozacağa benziyor. HDP’nin şöyle bir yaklaşımı var. Geçen seçimden sonra HDP’nin kazandığı, bölgede kazandığı belediyelere kayyum atanmasında İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde CHP’ye verdikleri desteğin etkili olduğunu düşünen HDP’liler var. Bu çok ağır bir faturaydı. HDP, hem CHP’lileri kazandırdı hem kendi kazandıklarını kaybetti. Şimdi en azından bağımsız girerlerse kazandıkları belediyeleri koruma ihtimali olacağını düşünüyor olabilirler. Anladığım kadarıyla bugünden bakıldığında HDP’nin CHP’ye yine destek vermesi diye bir şey İstanbul’da, Adana’da, Mersin’de pek olmayacak gibi gözüküyor. Tabii siyasette hiçbir şey kesin değil. Ama şu haliyle böyle. Ama İYİ Parti destek verebilir. Şu haliyle bakıldığı zaman çok net bir şekilde biz kendimiz gireceğiz açıklaması yapmadı İYİ Parti. Destek vereceğiz açıklaması da yapmadı. En son kongre konuşmasında Meral Akşener’in söylediği bazı şeylerden hareketle dolaylı olarak kendi başlarına gireceklerini düşünüyoruz. Ama pekâlâ burada bir anlaşma sağlanabilir. Ama bu anlaşma çok zor olacak. Çünkü önceki yaşananlar yani genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaşananlar nedeniyle, iki parti arasındaki gerilimler nedeniyle çözülmesi gereken çok sorun var ve büyük bir ihtimalle İYİ Parti çok somut birtakım şeyler de isteyecektir. Nasıl olacak? Buna çok emin değilim. Geçen yerel seçimde mesela Balıkesir’de CHP aday göstermemişti. Kazanabilecekken kazanamadı. Buna benzer illerin sayısı artabilir. Bu pazarlık olacak. Bu pazarlık mümkün ama zor. Ne kazanırlar? En azından derler ki “Biz girdik kendi gücümüzü gördük. Artık hiçbir partiye bağımlı değiliz. Kendi ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. Bağımsız olarak hareket ediyoruz” deme şansını verebilir. Tabii bu fazla bir getirisi olmayacaktır. Ama bir duruş göstermek olabilir. Bir de şunu da söyleyelim. Bu son seçim yenilgisinin ardından İstanbul Adana, Mersin, Ankara gibi yerlerde CHP’nin adaylarının yine eski desteği alsa bile kazanma ihtimali de azaldı. Çünkü çok büyük bir moral bozukluğu var. Öte yandan iktidarda da bir kendine güven var. Özgüven artışı var. Dolayısıyla zaten şu haliyle kayıpta başlayacak muhalefet adayları. Bir de ittifak olmazsa işleri gerçekten çok zor olacak. 

Erdoğan Altay: “Türkiye’de mevcut siyasal parti örgütlerinin yönetim yapılarının, örgütsel işleyişlerinin yetersizlikleri ortada. Yeni sol, sosyal demokrat, halk ve emek eksenli bir oluşuma ihtiyaç var.”

Çakır: Ya bu hep söylenir, edilir ama olmuyor. Sol iddialı partiler de var. Yenileri de çıkabilir. CHP’nin zamanında 80 sonrasında halkçı parti SHP, DSP diye çoğaldığını biliyoruz. Sonuçta yeni bir oluşum fikrinin çok cazip olduğunu ben düşünmüyorum. Önemli olan var olan yapıların kendilerini yenileyebilmesi, değişebilmesi. Var olan yapılar yapamadıktan sonra sıfırdan bir yerin buna başlayabilmesi çok mucizevi olur.

Fatma Sezgin: “İYİ Parti’ye neden gıcıksınız? Bu kadar eleştiriyi hak ediyor mu?”
 

Çakır: Vallahi gıcık falan değilim. Hatta beni İYİ Parti yanlısı olmakla eleştirenler de var. Siz de öyle görmüşsünüz. Herkes eleştiriyi hak ediyor. En büyük eleştiriyi hak eden tabii ki CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu. Ama İYİ Parti ve Meral Akşener de hak ediyor. Hep birlikte kaybettiler ve eleştirmeye muhtaçlar. Ama en önemlisi kendilerinin inandırıcı öz eleştiriler yapabilmesi lazım.

Oktay Ay: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun kısmen solda yer alan politik tutumuna karşın sahada yer alacağı şimdiden belli olan İmamoğlu sizce anlamlı bir genel başkan adayı mı?”

Çakır: Kılıçdaroğlu sol, İmamoğlu sağ, bunlar hiçbir şey söylemiyor bana. Açıkçası üslupları farklı, yaşları farklı vesaire ama kimisi daha sol kimisi daha sağ. Mesela Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur öncesi dile getirdiği şeylerin solla ne alakası vardı? Yani o sığınmacı karşıtlığı falan. Bu tamamen siyaset. Dolayısıyla bunu sol-sağ olarak görmemek lazım. Tabii ki İmamoğlu’nun daha merkez sağa yakın olduğu yolunda yorumlar çok yapılıyor. Ama Kılıçdaroğlu’nun da sağ ile ilişkisinin hiç de zayıf olmadığını gördük. Partiyi sağcılaştırdı mı, öyle düşünmüyorum ama partiyi iyice merkeze çekti ve sağla yakınlaşmayı sağladı. Bu yanlış bir strateji değildi ama başarısız oldu. Onu da kabul etmek lazım.

Muharrem Palaz demiş ki “HDP veya Yeşil Sol Parti bu seçim yenilgisinden nasıl güçlenerek çıkar? Partide sorun olarak görülen sol sosyalistlerden kurtularak mı? Veya Kandil veya PKK gölgesinden kurtularak mı?”

Çakır: Çok zor sorular. Bunları da kendileri de tartışıyorlar. Ayakları üzerinde durabilmesi, artık Kürt hareketinin merkezinin yasal hareket olması bence gerekiyor. Ama bu arada da hareketin Kürtlük vurgusunun biraz daha fazla öne çıkması gerekiyor. Şu haliyle bakıldığı zaman bu tartışma çok ciddi bir şekilde yapılıyor. Seçim yenilgisini parti içerisindeki HDP ve YSP’deki sol sosyalistlere yıkmaya çalışanlar var. Onu yapmaya çalışanların çok güçlü olmadığını görüyoruz. Ama halktan kopma diye bir mesele var. Halktan kopmada halkın değerleri, seçmenin, seçmen tabanının değerlerinden uzaklaşma diye bir şey var. Bu konuda Kandil’den yapılan açıklamalar da var. Bununla ilgili bir yayın yapmayı da düşünüyorum açıkçası. Özellikle İslamiyet’le ilişkinin yeniden tanımlanması, tekrar dindarlara sahip çıkılması, onların kapsama alanına dahil edilmesi gibi öneriler, tartışmalar da var. Bu süreç yeni başladı. Neyi nasıl yapacaklarını açıkçası bilmiyorum ama çok zor bir süreçte oldukları kesin.
 

Oğuzhan demiş ki “Sadece on dört bin oyla kazanılan İstanbul’un kaybı konuşuluyor ama üç puan fark atılan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kaybı hiç konuşulmuyor. Ankara’da AKP’nin tekrar kazanmasıyla mutlak bir psikolojik üstünlük ele geçirilmez mi?” 

Çakır: Kesinlikle geçirir. Dolayısıyla Ankara çok daha ciddi önem arz ediyor. Ama orada tabii Mansur Yavaş profili yeniden aday olursa ki muhtemelen öyle olacak. Mansur Yavaş’ın sağdan da oy alma potansiyeli çok yüksek. Dolayısıyla İstanbul kadar zorlanmayabilir. Tabii Ankara çok çetin bir mücadele olacak. Onu özellikle vurgulamak lazım. İktidar eğer Ankara’yı da kazanırsa gerçekten psikolojik üstünlük çok güçlü bir şekilde tekrar eline geçmiş olur. 

Soru: “Yerel seçimlerde muhalefet ittifakı konuşuluyor ancak MHP’nin kendi adayını çıkarması ve orada da bir bölünme olabilir mi?” 

Çakır: Bazı yerlerde geçen sefer olmuştu ve ama bunlar daha çok İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, zaten MHP’nin rakibi AKP, AKP’nin rakibi MHP olan yerlerde olmuştu. Ama AKP’nin, MHP’nin zayıf olduğu ve AKP’nin CHP’yle kıyasıya bir yarışa gireceği yerlerde herhalde MHP ona göre aday göstermeme yoluna gidecektir. Dolayısıyla orada büyük bir kopuş beklemek gerçekçi olmaz. 

Bir izleyicimiz, “HÜDA PAR ile Gelecek Partisi ittifak kurabilir mi?” diye sormuş. 

Çakır: HÜDA PAR iktidarın bir parçası. Gelecek Partisi ise muhalefetin. Dolayısıyla ittifak kurmaları mümkün değil. Ya HÜDA PAR muhalefete geçecek ya da Gelecek Partisi iktidar saflarına geçecek. Böyle bir gelişme yaşanması gerekiyor. Şu haliyle her iki parti de bundan uzak görünüyor. Şu gün için böyle bir gündemin olduğunu düşünmüyorum.

Soru: “Çeşitli ortamlardan tanıdığım yaşı büyük solcu abilerim ve ablalarım her konu açıldığında Türkiye’de solun önündeki en büyük engel CHP derdi. Ben de artık o fikirdeyim. 12 Eylül sonrası CHP prangadır.”

Çakır: Kemal Bey ben de o abilerinizden birisiyim herhalde. Yani en azından en büyük engel CHP demedim. En büyük engel solun kendi kendini yiyip bitirmesidir. CHP’ye gelene kadar kendi içerisinde sosyalist solun bir yığın sorunu var. Dolayısıyla bir anlamda işin kolayına kaçmak oluyor CHP’yi suçlamak. En büyük engel değil ama CHP’nin sola tanıdığı birtakım imkanlar da var. Ama solun önünü kestiği anlar da var. O zaman kendilerini tam olarak solcu tanımlayanların çok daha akılcı politikalar geliştirmesi gerekir. Yani CHP’yi günah keçisi ilan etmek çok akıl karı değil.

Soru: “Seçmenin CHP’ye olan tepkisi CHP’de bir oy kaybı yaşatır mı? Örneğin TİP gibi partilere bir yöneliş olabilir mi? Bu dağınıklıkta İnce’ye bir kayma olabilir mi?”

Çakır: Evet TİP gibi partilerin son seçime neden ısrarla bağımsız girmek istediği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Yani ittifakın içerisinde yer almayıp kendi listesiyle girmesi, dört milletvekili çıkarması çok eleştirildi ben de dahil, ama şu haliyle bakıldığı zaman CHP’nin yaşadığı aşınmadan en çok istifade edebilecek partilerin başında TİP geliyor. Normal şartlarda İYİ Parti de gelebilirdi ama İYİ Parti kendi sorunlarını çözebilmiş durumda değil. HDP ya da Yeşil Sol Parti de istifade edebilirdi ama onlar da bayağı bir yenilgi şokundalar. TİP’in çok da fazla yenilgi şoku yaşadığını düşünmüyorum. Dolayısıyla CHP’den kopuşlarda TİP bir alternatif olabilir. Memleket Partisi, Muharrem İnce yani çok uzak ihtimal. Muharrem İnce bayramdan sonra tekrar yola çıkacağını söyledi. Bakalım ne yapacak? Ama seçim öncesi yaptığı önce imza toplamak, sonra vazgeçmek vesaire, partisinin aldığı oy da ortada. Muharrem İnce partiden ayrılmayıp CHP’de kalsaydı muhtemelen şu anda CHP Genel Başkanlığı’nın en güçlü adayıydı. Şu haliyle herhalde ayrılmış olmanın pişmanlığını yaşıyordur. Kılıçdaroğlu’ndan memnun olmayanların Muharrem İnce’ye ve Memleket Partisi’ne gitmesi için ben çok da fazla bir cazibe görmüyorum. 

Berk Çirişçi: “CHP’nin Aydın veya İzmir’i alması HDP’nin Güneydoğu’daki bazı illeri alması dışında muhalefetin herhangi biriyle kazanma imkanı kaldı mı?”

Çakır: Bütün bu kazandığı yerleri koruma ihtimali var. Hatta yenilerini de alabilir. Mesela Bursa’yı kıl payı kaybetmişti CHP, İYİ Parti Balıkesir’i kaybetmişti. Pekala bunlar olabilir. Yani bugünden bakıldığında tabii çok imkansız gözüküyor ama siyaset bunun için var. Eğer kendilerini toparlarlarsa pekala bunu yapabilirler. Bugünden baktığımızda tabii ki sizin dediğiniz gibi Aydın, İzmir, Diyarbakır, Batman vesaire olabilir. Onun dışında çok fazla ihtimal gözükmüyor bugünden bakıldığında.

Soru: “Kılıçdaroğlu’nun bundan sonraki siyasi hedefi ne olacak?”

Çakır: Partiyi kurultaya götürmek, muhtemelen orada yine aday olmak, büyük bir ihtimalle kazanmak ve yerel seçime partisinin başında gitmek, ondan sonrasına da bakacak. Benim gördüğüm o. Şu güne kadar yaptığı açıklamalarda, verdiği mülakatlarda bunun dışında bir işaret vermedi. Her ne kadar “Bizde delege aday gösterir” dediyse de delegeyi büyük ölçüde kendisinin kontrol ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla CHP kurultayının en büyük adayının ve kazanma ihtimali en yüksek isminin Kılıçdaroğlu olduğu muhakkak. Bülent Tezcan en son sert çıkışlar yaptı, Ekrem İmamoğlu bir şeyler söylüyor vesaire. İşler kızışırsa ne olur kestiremiyorum ama normal şartlarda Kılıçdaroğlu kurultayda genel başkan olur ve partiyi yerel seçimlere götürür.

Soru: “Muhalefete neden yekpare gibiymiş şekline bakılıyor? Üçüncü bir yol artık gerekmiyor mu?”

Çakır: Gerekiyor ve bunu da yapsa yapsa YSP, HDP yapabilir. Belki TİP’le beraber yapabilir. HDP’nin özellikle çok ağzı yanmış durumda. Hiçbir şey almadan, almanın hesabını bile yapmadan destek verdiler ve sonuçta ne destekledikleri kazandı ne de kendi oyları arttı. Tam tersine azaldı. Milletvekili hesapları tutmadı. Dolayısıyla HDP’nin önümüzdeki dönemde CHP ya da eski Millet İttifakı dediğimiz yerlere karşı daha bir mesafeli olması hiç şaşırtıcı olmayacak. Kendi önüne bakarak yola devam edecek, öyle gözüküyor. Bu aslında diğerlerinin işini de kolaylaştırır. Ama tabii bu arada şu tür suçlamalar da olacak HDP’ye ya da artık YSP, ikisini beraber kullanıyoruz bir süredir. İktidarla işbirliği yapmakla suçlanacaklar. Mesela aday çıkaracaklar, Bununla suçlanacaklar, orası kesin. Hatta bazı durumlarda iktidarla birtakım görüşmeler de olabilir. Mesela daha önce bir anayasa değişikliği için AKP heyeti ziyaret ettiğinde kıyamet kopmuştu. Bütün bunlar olabilir. dolayısıyla HDP, YSP çizgisini ne tam belli değil ama artık CHP’den tamamen uzakta bir yerde siyaset yapacağını ve tabii ki muhalefet yapacağını görüyoruz.

“İmamoğlu Macron olabilir mi? Ben Çipras’ı tercih ederim ama Demirtaş’ı yaptırmadılar. Burada bizim de halk olarak sorumluluğumuz çok” demiş bir izleyicimiz. 

Çakır: Olmasa iyi olur. Macron çok da parlak bir isim, ilk çıkışı böyle olmuştu.Çipras da kaybetti sonuçta. Yani ilk çıkışları parlak olan birçok isim bunu sürdüremiyor. Çok daha önemli yapısal sorunlar var ama Macron da Çipras da yepyeni hareketlerle çıktılar ortaya. Eski hareketlerin yerine merkezde hareketlerle çıktılar. Çipras’ınki merkezin bayağı bir solunda. Ve bir heyecan yarattılar. Ama sonra belli bir başarısızlığı da tattılar. Şu anda Türkiye’de herhangi bir şekilde heyecan yaratan kimse yok muhalefette. İmamoğlu’nun heyecan yarattığını söylemek mümkün değil. İmamoğlu şu haliyle bakıldığı zaman CHP içerisinde Kılıçdaroğlu’nun dışında bir şeyler söyleyen, bir iddia dile getiren ki bunu da örtülü bir şekilde yapıyor, tek kişi ve yaşı genç. İstanbul’da iki kere seçim başarısı kazanmış Erdoğan’a karşı, belagatı fena değil vesaire. O zaten CHP içerisinde bir şey yapmak istiyor. Ayrı bir hareket, örgütleme gibi bir arayış içerisinde olduğunu da görmüyoruz. 

Soru: “Aslında şu soruyu da sormak gerekiyor. Muhalefette kimler kalacak? DEVA, Gelecek, Saadet kalacak mı? Merdan Yanardağ olayından sonra İYİ Parti tam tersi yöne gidecek gibi görünüyor. Geriye kimler kaldı?”

Çakır: Evet Merdan Yanardağ olayı çok ilginç ve acı bir ders oldu. Şurası var ki Merdan Yanardağ 3 Mart’tan sonra İYİ Parti ve Meral Akşener’e karşı muhalefetten gelen, muhalefet medyasından gelen en sert en acımasız eleştirileri yapan kişi, kurum da TELE 1’di. Onlar da intikam denen yemeği soğuk bir şekilde yediler. İlk fırsatta, Merdan Yanardağ’ın ilk açığı olduğunu düşündükleri bir anda, ki Yanardağ kendisinin böyle bir açığı olmadığını, bir kurgu olduğunu söylüyor, hemen sıraya girdiler ve linç kampanyasında en ön sırada yer aldılar. Savcıları göreve çağırdılar. Ve sonuçta Merdan Yanardağ arefe günü tutuklandı. Burada tabii olayın PKK-Öcalan üzerinden olması yönü de var. Bu tabii ki İYİ Parti için daha seçim sonrasında ve ilk ciddi kongre sonrasında çok ilginç bir olay oldu. Benzer tutumlar başka olaylarda yaşanır mı, yaşanmaz mı bilemiyorum ama gerçekten bunu bir yere kaydetti herkes. DEVA, Gelecek, Saadet muhalefet mi olacaklar? Muhalefette kalacaklar mı? Nasıl muhalefet yapacaklar? Bunlar gerçekten önemli sorular. Şu haliyle CHP’ye ve bir ölçüde İYİ Parti’ye ve bir ölçüde de HDP-YSP’ye odaklandığımız için bu partileri çok fazla görmüyoruz, kamuoyunun da çok fazla merak ettiği söylenemez. Ama yarın öbür gün özellikle anayasa değişikliği söz konusu olduğunda milli manevi değerlere sahip çıkmak adı altında bu partilerden bazıları ya da bu parti milletvekillerinden bazıları iktidarın yanında pekala yer alabilir. Böyle bir ihtimal masada. Şu haliyle bakıldığı zaman hep birlikte Meclis’te hareket etmelerini gerektirecek bir durum yok, bir hedef yok ve arayış da yok. Yani Kılıçdaroğlu kalkıp şunu demiyor: “Arkadaşlar kaldığımız yerden hani bu seçimi kaybettik ama önümüze bakalım. Masayı tekrar kuralım”. Dese de o masaya kimse gelir mi bilmiyorum. Gelse de o masayı kamuoyu merak eder mi? O da ayrı bir husus. Dolayısıyla herkes kendini bağımsız hissedecek ve herkes bildiği gibi hareket edecek Dolayısıyla bu izleyicimizin sorduğu, “Bunlar hakikaten muhalefet olarak kalacak mı?” sorusu önümüzdeki günlerin kritik soruları ve şu anayasa değişikliği meselesi bir gündeme gelsin, ilk cevapları orada almaya başlayacağız.


Soru: “Iktidar muhalefeti kendi iç sorunlarına hapsetti ve ülke sorunlarından uzaklaştırdı. Etkisini yitirmiş bir muhalefet gerçeği var. Bu yoksullaşma, sosyal patlamalara neden olmayacak mı?” 

Çakır: Sosyal patlama falan olmuyor, olmayacak. Muhalefetin etkisini yitirmiş olduğu muhakkak. Daha önce etkisi ne kadar vardı, o da şüpheli aslında. Seçim sonuçlarına bakıldığı zaman onu da görüyoruz. Buradaki mesele şuydu: Daha çok muhalefet nasıl olsa iktidar kaybediyor, bu ekonomi böyleyken, şöyleyken biz de birleştik diyerek olayın hallolacağını düşündü. Çok da gündemi değiştirecek hareketler yapmadı, yapamadı, yapma ihtiyacı mı hissetmedi bilemiyorum. Bütün bunların sonucunda muhalefet zaten çok da etkili değilmiş. Şu haliyle bakıldığı zaman muhalefet yok. Yarın grup toplantısında Kılıçdaroğlu yine bir şeyler söyleyecek muhakkak. Ve onu yine grup başkanvekilleri çok ululaştırarak takdim edecekler ama hala cevaplanması gereken çok soru var. Bir, neyin neden, nasıl yanlış yapıldığı soruları. Bir de bundan sonra bu yanlışların nasıl aşılacağı sorusu. Şu haliyle bakıldığı zaman CHP’de söylenen “Kurultay yapıyoruz. Orada her şey hallolacak”. Böyle bir şey olmayacak. Kurultay yapılacak, bir şeyler değişecek muhakkak. Ama şu haliyle bakıldığı zaman çok ciddi bir tartışma yok. Tekrar başlığımıza dönecek olursak, mesela, yeni bir ittifak mimarisi nedir? Kılıçdaroğlu’nun Meral Akşener’le beraber yerel seçimlere ortak girmek istediğini duyuyoruz. Ama bunu açık açık dile getirmiyor. Bunun nasıl gerçekleşebileceğini, neden gerekli olduğunu, neyi, nasıl değiştirebileceklerini anlatmıyor. Şu haliyle kendi kabuğuna kapanmış bir muhalefet var. Özellikle ana muhalefet partisi. Diğerlerinde de bu var. Muhtemelen HDP-YSP’de bir hareketlilik yaşanacak. Onlar daha net birtakım pozisyonlar alacaklar ve öz eleştiri olarak değerlendirebileceğimiz çıkışları daha güçlü bir şekilde yapacaklar ve belki de bu öz eleştirilere bağlı olarak birtakım yeniden yapılanmalara gidecekler. Bu kamuoyunun çok da fazla gündeminde değil ama onlar bir şekilde olacağa benziyor. Ama İYİ Parti mesela kongresini yaptı, çok da fazla bir şey değişmedi. CHP’de isimler değişebilir ama perspektifte çok büyük değişiklik olacağını düşünmüyorum. Bunun işaretleri şu haliyle yok. Değişim lafını Ekrem İmamoğlu dile getirdiği için değişim lafı bayağı bir dayak yiyor. CHP’de değişim diyenler, bu lafı kullananlar vesaire diye başlayan cümleler kuruluyor. Sonuçta Ekrem İmamoğlu dile getirdi diye değişime de izin verilmeyecek olabilir. Ekrem İmamoğlu’nun değişimden ne kastettiği de çok açık değil, o da var. Sonuçta böyle bir garip bir durumdayız.

Soru: “HÜDA PAR ile HDP’nin Kürt sorununun çözümü noktasında ortak bir zeminde buluşma ihtimali var mı?”

Çakır: Yok. Bu zaman zaman gündeme gelir. Daha önce seçim ittifakları vesaire tartışmaları oldu değişik seçimlerde ama HÜDA PAR halinden çok memnun. Dört tane milletvekili de çıkardı. İktidarın bir parçası oldu ve bunun nimetlerini yemeye başlayacak. Şu haliyle HDP’yle yakınlaşarak bunları riske atmasını gerektirecek bir durum yok. HDP’nin de HÜDA PAR’a gelene kadar kendi içerisinde halletmesi gereken meseleleri var. Ama tabii ki Kürt sorununun çözümü bağlamında bu partiler bir şekilde bazı konularda birlikte hareket edebilirler. Ama bugün, o gün değil. Onu rahatlıkla söyleyebilirim. 

Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Bayağı yoğun bir yayın oldu. Ama gördüğümüz kadarıyla muhalefetten çok fazla umut, beklenti şu aşamada pek yok. İnsanların siyasetten soğuması hala çok geçerli. Bu soğukluğun giderilmesi için öncelikle muhalefetin bir şeyler söylemesi, bir şeyler yapması, bir cazibe yaratması gerekiyor. Şu haliyle bu cazibe yok. HDP’nin üçüncü bir yol olarak örgütlenme ihtimali çok güçlü. CHP’yle İYİ Parti’nin yakınlaşması ya da yerel seçimlere bir şekilde birlikte girme ihtimalini önümüzdeki günlerde çokça konuşacağa benziyoruz. Gelecek, DEVA, Saadet Partisi ise Türkiye’de siyasetin gündemine girmekte, gündem belirlemekte epey zorlanacağa benziyorlar. Onların en büyük hayali olan “Erdoğan seçimi kaybedecek ve AKP’deki insanlar gidecek yer yer arayacak ve bize gelecekler” beklentisi de tabii ki suya düştü. Şu haliyle bu partilerin özellikle Gelecek ve DEVA’nın yeniden bir hareketlilik yaratabilmeleri çok uzak bir ihtimal olarak gözüküyor. İttifak olarak sonuçta CHP ve İYİ Parti ittifakı seçeneği dışında, ki o da hiç kolay gözükmüyor, muhalefette bir başka ittifak, güçlü bir ittifak ihtimali şu haliyle yok. Tabii bu arada Memleket Partisi’nden kısaca bahsettik. Zafer Partisi var. Seçimde en az yara alan partilerden birisi. Hatta bir anlamıyla kazançlı çıkmış bir parti. Oradan yeni bir şey çıkar mı? Yeni bir merkez cazibe merkezi oluşur mu? Seçimden önce Sinan Oğan için kurdukları bir ATA İttifakı vardı, adaylığıyla seçimi ikinci tura bıraktırdılar vesaire ama bu haliyle baktığımız zaman yine Suriye ve sığınmacılar üzerinden yaptığı faaliyetlerin, Ümit Özdağ’ın yaptığı faaliyetlerin çok da fazla heyecan yaratmadığını görüyoruz, bir süredir zaten bu heyecan azalmıştı. Tabii ki bu yaşanacak olaylarla, gelişmelerle alakalı olacak. Sonuçta Zafer Partisi’ni ve Ümit Özdağ’ı devre dışıymış gibi görmek mümkün değil. Yani Gelecek Partisi’nin DEVA’nın ve Saadet Partisi’nin gücünden daha potansiyeli olduğunu kabul etmek lazım. 

Evet, burada noktayı koyalım. Sorularınızla, yorumlarınızla, eleştirilerinizle beraber yaptık bu yayını. Hepiniz çok sağ olun, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.