Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Aydın Selcen yazdı: İhanet siyasete dahil, tornistan diplomasiye…

Öyle, ihanet siyasete dahil. Artık hançerler çekilmediği için, alışıldık deyişle “sen de mi Brutus?” sorusunun yanıtı “ya ne olacığıdı?” Mantık yürüterek (yani akılcı, akıl yürüterek, “rationalist”) yaklaşanlar ile deneyimlere (denemeye yanılmaya ve hayatta kalmaya odaklı, buluşsal, “heuristic”) yaklaşanlar arasında belki tartışma. Ve, aynı zamanda, öylece duraklamış, çekilmiş resme bakanlarla (“statist”); akışa, olayların seyrine bakanlar (“dynamic”) arasında herhalde.

Zelensky geldi, Putin davetli. Erdoğan NATO Vilnius Zirvesi’ne o arada gitti geldi, Avrupa Birliği’ne (AB) de göz kırpmayı ihmal etmedi. Peşine Suudi Arabistan (SA), Katar ve BAE’de de minnet ve nakit turu attı geldi. KKTC’ye uğramayı da ihmal etmedi. Şimdi Sisi yolda; söylenene göre Netanyahu ile Abbas da gelecekmiş. Esat’la buluşmanın altyapısının hazırlandığı belli. Ayrıca Bağdat’a da gidecekti Erdoğan. Kimsenin soracağı olmaz da, bana sorulsa “buyursun gitsin de Ağustos sıcağında gidilmez” derdim, ama neyse.

Eleştirenlere göreyse Vilnius’ta Biden’dan 11 ila 13 milyar ABD Doları IMF üzerinden aktarılmak kaydıyla koparılmış. Körfez Araplarına haraç mezat kamu malları satılacakmış, “minnet etmek” yakışmamış. Irak Başbakanı Sudani Şam’a gidip, Esat’la bir olmuş, Dicle ve Fırat suları konusunda bastıracaklarmış. Kerkük-Ceyhan boru hattı halen kapalıymış, Bağdat Erbil ile uzlaştığına göre, Ankara tahkim kararı gereği milyarlarca ABD Doları tazminatı ödemek zorundaymış. İsveç’in NATO üyeliğine karşılıksız razı olunmuş, zaten Türkiye’nin AB üyeliği veya AB ülkelerine vizesiz seyahat ile bu dosya arasında ilinti kurulamazmış.

Anayasanın uygulanmadığı, yasaların askıda olduğu, yargının siyaseten araçsallaştırıldığı, Demirtaş ve Kavala isimlerinde simgeleşen siyasal rehinelerin dört duvar arasında ömür tükettiği, Ankara’nın kendi ülkesinin organik tarihsel yönelim ve kimliğiyle sürekli kavga halinde olduğu bir durumda, tüm bunlara ve daha fazlasına değinmeden dış politika ahkâmı kesmenin gerçekten anlamsızlığını vurgulayageldim. Buna karşılık kurumların olmadığı yerde kendine “kurumsal” nitelemesini yakıştırabilen muhalefette de olanı biteni değil sorgulamak, olan bitenin peşinden sürüklenmek durumunun baskın olduğu açık.

Erdoğan’ın kavgası durulsa da, devinimi hiç bitmez. Eldeki kadroya en sonuç alıcı oyunu oynatır. Olmadı kadroyu dağıtır, baştan kurar. Geçen sezonki oyunu bu sezon oynatmaz. Dört yer, beş atar, kırmızı kartlar vb. derken tribünde bizlere kendini hep izletir. Bu takıma karşı oynattığı oyuna bakıp sonraki maç hakkında, bu sezona bakıp gelecek sezon hakkında öngörüde bulunursanız, yanılma olasılığınız yüksektir. “Erdoğancı oyun şu” diye kitap yazmaya, verili bir anda Erdoğan’ın ne yaptığına bakarak oyun kurmaya kalkarsanız yine çuvallarsınız: Artık baktığınız yerde değildir Erdoğan. Haydi biz leyleklerin ömrü zaten laklakla geçer de, rakip takımların veya diğer liglerin hocasıysanız vay halinize.

Öyleyse bir önceki paragrafın “sorgulamak” bölümünden devam edelim. Muhalefetin önce “biz kimiz?” sorusuna olabildiğince dürüst bir yanıt vermekle işe başlaması gerekir: Tarihsel organik kimlik ve yönelimin ne olduğundan başlayıp, cumhuriyetin Lozan, Montrö, Hatay, NATO tuğla üzerine tuğla koyarak var ettiği mimariye. Dolaptaki iskeletlerle yüzleşmeden geçerek, bugün anayasal yurttaşlıktan ve yerinden yönetimden ne anlaşıldığına. Laiklik ve ifade özgürlüğünü pazarlık konusu yapmadan islâmla değil (o alan teolojik/akademik) totaliterliğin bir türü olarak islâmcılıkla mücadeleye. En yoksun ve en yoksulların ekonomi bu durumdayken neden yeniden Erdoğan’a oy verdiğinden, “nasıl bir kalkınma?” sorusunu yanıtlamaya.

İsterseniz kafaları düne takılı tutmayı erdem saymayı sürdürebilirsiniz. Oysa içinde olduğumuz ve Ankara’nın çevresinde dönmeyen dünya da dünkü dünya değil. Biden seçim kampanyasında SA veliaht prensi MbS için “parya” dedi, sonra ayağına gidip petrol üretimini artırmasını istedi, uçağı tekerlek keserken MsB üretimi daha da kıstı. NATO başat hasım olarak Rusya’nın yanına Çin’i koydu, bir önceki zirvede atılan imzaların mürekkebi kurumadan Almanya elektrikli otomotiv sanayisi için Pekin’e yatırıma koştu. Dün dünyanın en büyük demokrasisinde laikliği ortadan kaldırdığı söylenen Modi bugün önce Vaşington’da peşine Paris’te baştacı edildi. Örnekler çoğaltılabilir. 

Devamla, annemizin liginde Sultanhamam (veya Tahtakale) devamlı Mülkiye’yi döver. Yani edebiyat yapacaksanız başka ama alanınız siyasetse mesele Fatih-Harbiye değil. Fakat esnaf kafasıyla Şampiyonlar Ligi’ne çıkıldığında “puan ve puanlar” almak kimi zaman mümkünken, bazen sıkletinizi aşan işler de karşınıza çıkabilir. Örnek olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali aslında yeni bir (dilerseniz dördüncü) “dünya” savaşı. Yarın öbür gün Çin de Tayvan’a hallendiğinde büyük kıyamet o zaman kopacak. İklim krizi, yapay zekâ dönüşümü, fosil yakıtlardan kurtuluş, küresel ekonomiden ulusal korumacılığa geçiş, demokrasileri içlerinden kemiren popülizm vb. temel sınamalar Erdoğan’ın kitabında yer bulmaz.

Erdoğan için plan değil, pilav önemlidir. Kazan kaynadıkça yarına Allah kerimdir. Kalpten kalbe gizli gizli bir yol olduğu da 28 Mayıs’ta kim bilir kaçıncı kez tescil edilmemiş midir? 21 yıldır “ortamlarda” olan bir lider, bir beş yıl daha muhataplığını kabul ettirmemiş midir? Siz önünüzde durup, doğrudan gözlerinize bakan sorulara yanıt aramayacaksınız. Hatta dönüp aynaya bakıp, aynada ne gördüğünüzü bir A4 kağıda alt alta on cümle olarak bile yazmaktan kaçınacaksınız. Yirmi küsur sezondur kovaladığınız rakibin oyununu çözümlemekten uzak olduğunuz gibi, yirmi küsur sezondur ligi de öğrenmemiş olacaksınız.

Sonra dönüp İsveç’i NATO’ya buyur ederek Erdoğan’ın ödün verdiğini, ancak ulusal çıkarlarımız için buna TBMM’de onay vereceğinizi duyuracaksınız. ABD deyince “emperyalizm” şalterleriniz atacak, Londra deyince alttan sırıtan bir anti-semitizmle “tefeciler” derken, aynı Londra’dan “300 milyar temiz para” bulup geleceksiniz. Ukrayna’yı işgale kalkışan Rusya’ya toz konduramayıp, Batı’nın yenilmesini elleriniz ovuşturarak bekleyeceksiniz. Terörizm deyince IŞİD’le PKK’yı aynı çuvala atıp, AB’ye vizesiz seyahat için olsun, kendi yasalarımızda terörün nasıl tanımlanması gerektiği konusunda fikriniz olmayacak. Ulusal güvenlikte 2023’te salt önceliğiniz 1952’den beri birlikte NATO müttefiği olduğumuz Yunanistan’ın silâhlanması ve ABD ile işbirliği olacak.             

O zaman kusura bakmayın, siz o meralarda nefis körletirken, Erdoğan’ın da bu ziyafet sofralarına oturmasına da her defasında bu denli şaşmayacaksınız.               

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.