18 yaşındaki Arda Küçükyetim, Eskişehir’de kafasında kask, belinde balta, yüzünde maske ve üzerinde hücum yeleğiyle çay bahçesinde oturan beş kişiye bıçakla saldırdı ve o anları canlı olarak yayımladı. Peki bu saldırının motivasyon kaynakları neler, bu münferit bir şiddet olayı mı, Batı’da ve ABD’deki saldırılarla ortak noktaları neler? Profesör Doktor Emre Erdoğan ile Eskişehir saldırısının toplumsal boyutunu tüm yönleriyle konuştuk.
Eskişehir’de 18 yaşındaki Arda Küçükyetim’in, kafasında kask, belinde balta, yüzünde maske ve üzerinde hücum yeleğiyle Tepebaşı Camii bahçesinde oturan beş kişiyi bıçakla yaralaması hâlâ Türkiye’nin gündeminde. Konuşulan noktalardan biri de saldırganın, saldırıdan önce yayımladığı iddia edilen manifesto. Türkiye’de benzerine pek rastlanmayan bu saldırı, aslında ABD ve Avrupa ülkelerindeki bazı toplu katliamları hatırlatıyor.
Peki, Arda Küçükyetim’in bu saldırı için motivasyonu ne? Bu saldırı Türkiye’de bir kelebek etkisi yaratabilir mi, yoksa sadece münferit bir olay olarak mı değerlendirmek gerekir?
“Türkiye acaba küçük Amerika mı oldu?”
Eskişehir saldırısının, Türkiye’de kanıksanan şiddet olaylarına benzer bir şiddet olayı olmadığını anlatan Prof. Dr. Emre Erdoğan, aile içi şiddetten sokaktaki şiddete kadar Türkiye’de oldukça sık bir şekilde şiddet olaylarının yaşandığını, Türkiye’nin şiddet oranı yüksek bir ülke olduğunu ekledi. Bu tür fazla “Amerikan” ve fazla “Batılı” tarzda bir şiddet olayına Türkiye’de ilk defa rastlandığını dile getiren Erdoğan, “Bu da bizlere şu soruyu sorduruyor: Acaba biz de küçük Amerika mı olduk? Yani bu, bizim Amerika’da gördüğümüz okul baskınlarına benzeyen bir tavır mı? Başka yeni bir şeyle mi karşı karşıyayız? Bunu başkaları takip edecek mi diye bir kaygı içerisindeyiz. Bunun üzerine iyice düşünmekte fayda var. Ama bizi bu kadar irrite etmesi, bence Türkiye’de şiddetin olmaması değil, bu tür bir formelleşmiş, bir ritüelin içerisine girmiş şiddetle karşılaşmamış olmamızla ilgili olduğunu düşünüyorum” dedi.
Erdoğan, saldırganın, saldırıdan önce paylaştığı iddia edilen manifestoda Kürtler, feministler, Yahudiler, göçmenler ve LGBTİ+’ların hedef alınmasını şu cümlelerle değerlendirdi: “Türkiye’de her zaman azınlıklara karşı şiddet uygulanmıştır. Edirne Pogromu, 6-7 Eylül olayları, Çorum, Kahramanmaraş var. Yani bütün Türkiye’de sokakta şiddet var. Sokakta çok kolaylıkla nefret objesi haline getirilen bazı toplumlara karşı şiddet uygulanıyor. Kadına yönelik şiddet, zaten var; hayvanlara yönelik şiddet, zaten var. Burada ilgi çekici olan bir şey, söz konusu failin bir manifesto yazmış olması; manifestoda da sırayla nefret objelerini sıralamış olması.”
Manifestoda yer alan nefret edilen grupların, Türkiye’de pek çok insan tarafından “kabul edilebilir bir nefret” olarak karşılanabileceğini belirten Erdoğan, örneğin Yahudi nefretini “alafranga” olarak tanımlıyor. Küçükyetim’in hayatında kaç Yahudi gördüğünü, bir Yahudi ile konuşup konuşmadığını, Yahudi imgesinin ne olduğunu sorgulayan Erdoğan, sanığın ideoloji olarak tanımladığı “nazizm”den ne anladığını da sorgulamak gerektiğini ekledi.
“Özenerek yapılan bir davranış”
Manifestonun alafrangalık boyutunun biraz fazla olduğunu ifade eden Erdoğan, iktidarların nefret objesi olarak gösterdiği toplulukların her zaman olduğunu ve bunun şiddet doğurduğunu belirtti; ancak bu saldırıyı iktidarın ürettiği nefretin bir sonucu olarak görmemek gerektiğini de ekledi.
Herkesin bu saldırının sorumlusunu aradığını dile getiren Erdoğan, “Zafer Partisi’nin nefret dili olduğunu söyleyenler var. İktidar partisinin nefret dili olduğunu söyleyenler var. Ne olduğunu çok iyi bilmediğimiz, varlığı tartışılır bazı sanal organizasyonlar, bu Yunanistan’daki Altın Şafak benzeri aşırı milliyetçi örgütlerle ilişkilendirenler var. Ama buradaki alafrangalık boyutu yok sayılmayacak boyutta. Oradaki ‘Zafer Partisi’nden etkilendi, sokağa çıktı’ ya da ‘şuradaki internet görüntülerinden etkilendi, sokağa çıktı’dan ziyade özenerek yapılan bir davranış gibi geliyor. Bu ikisini ayırmakta fayda var” dedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bu saldırının toplumda örnek teşkil etme ihtimali olduğunun altını çizen Erdoğan, “Sanığın yazdığı manifestonun bir yerinde ‘editim yapılır belki’ diyor. Tabii ki edebilir. Çünkü çocuğun, çocuk diyeceğim; yaşı çocuk, zanlının, failin yazdığı manifestonun bir tarafında ‘editim yapılır belki’ diyor. Şimdi bu başka bir tartışmaya geliyor. Öyle bir zamana denk geldi ki ünlü olmak, ünlü olmaya yetiyor. Yani nasıl ünlü olduğunuz, ne yaparak ünlü olduğunuz önemli değil. Ünlü olun. Editleriniz yapılsın. Ve bu, dediğim gibi, alafranga tarafı da bu. Amerika Birleşik Devletleri’ne bakıyorsunuz, Oklahoma bombacısına âşık olan insanlar var, seri katillere âşık olan insanlar var. Bir şekilde kötücül ünlüler de popüler olabiliyorlar” diye devam etti.