İran’ın gölgesinde şekillenen Ortadoğu: “Direniş Ekseni” nedir?

Ortadoğu’daki güç dengelerini derinden etkileyen “Direniş Ekseni” nedir ve nasıl ortaya çıktı? Bu ekseni oluşturan aktörler kimler ve ideolojik temelleri neler? Ekseni oluşturan grupların askeri kapasiteleri ve stratejileri nelerdir? İran’ın bu eksendeki rolü nedir ve eksen bölgesel dinamikleri nasıl şekillendiriyor?

İttifak hem devletler hem de devlet dışı aktörlerden oluşuyor
İttifak hem devletler hem de devlet dışı aktörlerden oluşuyor

İran’ın öncülüğünde şekillenen ve “Direniş Ekseni” olarak adlandırılan ittifak, son yıllarda Ortadoğu’daki güç dengelerini derinden etkileyen bir faktör haline geldi. Bu ittifak, İran, Suriye, Lübnan’daki Hizbullah, Irak’taki bazı Şii milis gruplar, Yemen’deki Husiler ve Filistin’deki Hamas ve İslami Cihad gibi çeşitli aktörleri içeriyor. Direniş Ekseni’nin temel hedefi, bölgede ABD ve İsrail’in etkisini azaltmak ve İran liderliğinde yeni bir düzen kurmak olarak özetlenebilir.

Direniş Ekseni’nin kökenleri

İttifakın temelleri, 1979 İran İslam Devrimi’ne kadar uzanıyor. Devrimden sonra İran, bölgedeki Şii grupları destekleyerek nüfuzunu artırmaya çalıştı. 1980’lerde Lübnan’da Hizbullah’ın kurulmasına destek veren İran, zamanla Suriye ile de yakın ilişkiler geliştirdi. 2000’li yıllarda Irak’taki ABD işgaline karşı direniş gösteren Şii milislere de destek sağladı.

Direniş Ekseni kavramı, özellikle 2006 Lübnan Savaşı’ndan sonra daha belirgin hale geldi. Hizbullah’ın İsrail’e karşı gösterdiği direnç, bölgedeki diğer gruplar için ilham kaynağı oldu. 2011’de başlayan Suriye iç savaşı ise bu ittifakın daha da güçlenmesine yol açtı. İran ve Hizbullah, Beşar Esad rejimini desteklemek için Suriye’ye askeri güç gönderdi.

İran’ın stratejik hedefleri arasında, Şii Hilali olarak adlandırılan ve İran’dan Irak, Suriye ve Lübnan’a uzanan bir nüfuz alanı oluşturmak var. Bu strateji, sadece mezhepsel bir yaklaşımdan ziyade, jeopolitik çıkarları da kapsıyor. İran, bu ittifak sayesinde Akdeniz’e kadar uzanan bir etki alanı oluşturmayı ve İsrail’i çevrelemeyi hedefliyor.

Direniş Ekseni’nin aktörleri kimler? Aktörlerin kapasitesi nedir?

Direniş Ekseni’nin en güçlü yanı, askeri kapasitesi. İran’ın Devrim Muhafızları Ordusu‘na bağlı Kudüs Gücü, bu ittifakın omurgasını oluşturuyor. Kudüs Gücü, bölgedeki müttefik gruplara eğitim, silah ve lojistik destek sağlıyor.

Hizbullah, bu ittifakın en etkili üyelerinden biri. Lübnan’da tahminen 30-40 bin savaşçısı bulunuyor ve gelişmiş füze sistemleriyle İsrail için ciddi bir tehdit oluşturuyor. ABD, Hizbullah’ı 2010 yılında “teknik olarak en donanımlı terör örgütü” olarak niteledi.

Hizbullah, birçok kez İsrail ile savaşın eşiğine geldi.
Hizbullah, 42 yıldır İsrail ile çatışma halinde

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırısından sonra, Hizbullah da İsrail’le çatışmalara girdi. Bu çatışmalar 27 Eylül’de İsrail’in Lübnan’a kara harekâtı düzenlemesine kadar vardı. İsrail, geçtiğimiz günlerde Hizbullah militanlarının kullandığı çağrı cihazlarını patlatmış ve örgütün lider takımının çoğunu öldürmüştü.

Hizbullah’ın füze cephanesi, İsrail’in büyük bir bölümünü tehdit edebilecek kapasitede. Örgütün son yıllarda hassas güdümlü füzeler geliştirdiği de biliniyor.

Irak’taki Ketaib Hizbullah örgütü

Irak’ta ise Şii milisler, özellikle Haşdi Şabi çatısı altında örgütlenenler, hem askeri hem de siyasi güç kazanmış durumda. Bu gruplar, Irak’taki ABD varlığına karşı sık sık saldırılar düzenliyor. Ketaib Hizbullah ve Asaib Ehl el-Hak gibi grupları içine alan eksen, Irak’ın siyasi ve askeri yapısında önemli roller oynuyor. Bu milisler, Irak-Suriye sınırındaki stratejik bölgeleri kontrol ederek, İran’ın “kara köprüsü” olarak adlandırılan lojistik hattını güvence altına alıyor.

İran’ın Iraklı gruplar üzerindeki etkisi Kasım Süleymani’nin ABD tarafından 2020 yılında öldürülmesiyle sarsılsa da gücünü büyük oranda koruyor.

Hamas ise İran ile karmaşık bir ilişkisi olan bir örgüt. 1987’de ilk Filistin İntifadası sırasında kurulan Hamas, 1920’lerde Mısır’da kurulan İslamcı siyasi bir örgüt olan Müslüman Kardeşler’in Filistin kolunun bir uzantısı. Hamas’ın siyasi lideri, Katar’da yaşayan İsmail Haniye idi ve geçtiğimiz ağustos ayında İsrail tarafından öldürüldü. Örgütün askeri kanadı olan İzzeddin el-Kassam Tugayları ise Gazze Şeridi’nde olduğu düşünülen Yahya Sinvar tarafından yönetiliyor. Gazze’de, savaş öncesi dönemde yaklaşık 30 bin savaşçıya sahip olduğu tahmin ediliyordu. Ancak İsrail’le yaşanan son çatışmalar sonrası bu sayının önemli ölçüde azaldığı düşünülüyor.

İsmail Haniye ve Ali Hamaney

Hamas’ın askeri kapasitesi, roketler, tüneller ve gerilla taktikleri üzerine kurulu. Son yıllarda, özellikle İran’dan gelen destek sayesinde, roket teknolojisinde ilerleme kaydetti.

Yıllarca İran, Sünni bir militan grup olan Hamas’a sınırlı maddi destek sağladı. Ancak Tahran, Hamas 2007’de Gazze Şeridi’nde iktidarı ele geçirdikten sonra Filistinli gruba finansal ve askeri desteğini artırdı.

Filistin İslami Cihad (FİC) Gazze’de faaliyet gösteriyor. Yaklaşık bin militana sahip ve İran’a en yakın olanı. 1981’de kurulan Sünni militan grup, İran İslam Devrimi’nden esinlendi. Ziyad el-Nahhale liderliğindeki FİC, ABD ve AB tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. İran’ın bu gruba önemli finansal ve silah desteği sağladığını biliniyor.

Bazı analistlere göre, “Bugün İran’a bu örgütten daha yakın bir Filistinli örgüt yok”.

Irak’taki Haşdi Şabi güçleri

Yemen’deki Husiler, son yıllarda İran’dan aldıkları destekle askeri kapasitelerini artırdı. Husilerin 200 bin silahlı gücü var. Özellikle insansız hava araçları ve füze teknolojisinde ilerleme kaydettiler. Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarıyla uluslararası deniz ticaretini tehdit ediyorlar. Husilerin Suudi Arabistan’a yönelik füze ve drone saldırıları, bölgesel dengeleri etkiliyor ve Körfez ülkelerini tedirgin ediyor.

Suriye’de İran destekli milisler ise, Esad rejiminin hayatta kalmasında kritik rol oynadı. Bu gruplar, sadece Suriye iç savaşında değil, aynı zamanda İsrail sınırında da aktif. İran, Suriye’deki varlığını kullanarak İsrail’e karşı “ikinci bir cephe” açma potansiyeli taşıyor.

Direniş Ekseni’nin askeri stratejisi, asimetrik savaş taktiklerine dayanıyor. Konvansiyonel güçlerde ABD ve İsrail’le rekabet edemeyeceklerinin farkında olan bu gruplar, gerilla taktikleri, füze saldırıları ve siber savaş gibi alanlara odaklanıyor. Bu strateji, özellikle İsrail’i caydırmak ve ABD’nin bölgedeki hareket alanını kısıtlamak açısından etkili oluyor.

Direniş Ekseni’ni büyük ölçüde İran finanse ediyor

Direniş ekonomisi: Aktörlerin mali durumları nasıl?

Direniş Ekseni’nin ekonomik boyutu, büyük ölçüde İran’ın finansal desteğine dayanıyor. Ancak uluslararası yaptırımlar nedeniyle İran’ın bu desteği sürdürmekte zorlandığı görülüyor. Özellikle Suriye ve Lübnan’daki ekonomik kriz, bu ülkelerdeki müttefikleri zor durumda bırakıyor.

İran, yaptırımlardan kaçınmak için karmaşık finansal ağlar ve kara para aklama yöntemleri kullanıyor. Örneğin, kripto paralar ve hawala sistemi gibi geleneksel bankacılık dışı yöntemler, fonların transferinde kullanılıyor. Ayrıca, İran petrolünün kaçak yollarla satılması da önemli bir gelir kaynağı oluşturuyor.

Hizbullah, Lübnan’daki ekonomik ve siyasi krizden etkilendi. Ülkedeki protestolar sırasında Hizbullah karşıtı sesler yükseldi. Ancak örgüt, sosyal yardım ağları ve siyasi nüfuzuyla gücünü korumaya çalışıyor. Hizbullah’ın Lübnan ekonomisindeki rolü oldukça karmaşık. Bir yandan sosyal hizmetler sunarak toplumsal desteğini korurken, diğer yandan yolsuzluk ve kaçakçılık faaliyetleriyle suçlanıyor.

Suriye’de Esad rejimi, savaşın yıkıcı etkilerinden kurtulmaya çalışıyor. İran ve Rusya’nın ekonomik desteğine rağmen, ülkenin yeniden inşası için büyük kaynaklara ihtiyaç var. İran, Suriye’de ekonomik imtiyazlar elde etmeye çalışıyor. Örneğin, Lazkiye limanının işletme hakkını alması, hem ekonomik hem de stratejik açıdan önemli bir kazanım.

Irak’ta İran yanlısı gruplar, petrol gelirlerinden pay alarak ekonomik güç kazanıyor. Ancak yolsuzluk ve kötü yönetim, ülkenin genel ekonomik durumunu olumsuz etkiliyor. İran’ın Irak ekonomisindeki etkisi, sadece siyasi gruplar üzerinden değil, aynı zamanda ticaret ve yatırımlar yoluyla da gerçekleşiyor.

Yemen’deki ekonomik durum ise oldukça vahim. Husiler, kontrol ettikleri bölgelerde bir ekonomi yaratmaya çalışıyor, ancak ülkenin genel durumu insani bir kriz seviyesinde. Bu durum, Husilerin İran’a olan bağımlılığını artırıyor.

Direniş Ekseni’nin ekonomik sürdürülebilirliği, büyük ölçüde İran’ın ekonomik durumuna bağlı. ABD’nin maksimum baskı politikası ve uluslararası yaptırımlar, İran ekonomisini zorluyor ve bu durum, ittifakın finansmanını etkiliyor. Ancak İran, bu zorluklara rağmen müttefiklerine destek sağlamaya devam ediyor.

Eksenin sosyolojik boyutu ve dini referansları: Şii dünya içinde Sünni unsurlar

Direniş Ekseni’nin ideolojik temeli, büyük ölçüde Şii İslam’ın yorumuna dayanıyor. İran’ın “Velayet-i Fakih” doktrini, bu ittifakın birçok üyesi tarafından benimseniyor. Ancak Hamas gibi Sünni grupların da ittifaka dahil olması, zaman zaman ideolojik çelişkilere yol açıyor.

İran’ın devrim ihracı politikası, Direniş Ekseni’nin ideolojik temelini oluşturuyor. Bu politika, sadece dini bir yaklaşım değil, aynı zamanda anti-emperyalist ve Batı karşıtı bir söylemi de içeriyor. Bu söylem, bölgedeki marjinalleşmiş gruplar arasında destek buluyor.

Hizbullah, Lübnan’da sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda sosyal bir hareket. Eğitim, sağlık ve sosyal yardım hizmetleriyle toplumsal desteğini artırıyor. Örgüt, Lübnan’daki Şii nüfusun koruyucusu olarak kendini konumlandırıyor. Ancak son yıllarda, Lübnan’daki ekonomik kriz ve yolsuzluk iddiaları, Hizbullah’ın imajını zedeledi.

Benzer şekilde, Irak’taki Şii milisler de sosyal hizmetler sunarak taban desteği kazanıyor. Bu gruplar, özellikle 2014’ten sonra IŞİD’e karşı verdikleri mücadeleyle popülerlik kazandı. Ancak son yıllarda, bu grupların yolsuzluğa karıştığı ve devlet içinde devlet gibi davrandığı yönünde eleştiriler artıyor.

Suriye’de Esad rejimi, azınlık Alevi nüfusuna dayanarak iktidarını sürdürüyor. Ancak savaş sonrası dönemde toplumsal uzlaşma sağlamak zorlu bir süreç olacak. İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki varlığı, ülkenin demografik yapısını değiştirme potansiyeli taşıyor. Özellikle Şam-Lübnan sınırı arasındaki bölgede Şii nüfusun artırılmaya çalışıldığı iddiaları var.

Yemen’de Husiler, geleneksel Zeydi Şiiliğini modern bir siyasi hareketle birleştirdi. Ancak ülkenin bölünmüşlüğü ve yaşadıkları insani kriz, istikrarlı bir yönetim kurmalarını zorlaştırıyor. Husiler, kontrollerindeki bölgelerde sıkı bir ideolojik yönetim uyguluyorlar. Bu durum, Yemen’in geleneksel kabile yapısıyla çatışmalara yol açıyor.

Direniş Ekseni’nin dini boyutu, sadece Şii-Sünni ayrımıyla açıklanamayacak kadar karmaşık. Örneğin, Suriye’deki Alevi rejimi ve Yemen’deki Zeydi Husiler, İran’ın Oniki İmam Şiiliğinden farklı inanç sistemlerine sahip. Ancak ortak düşmanlara karşı ittifak, bu farklılıkları gölgede bırakıyor.

İttifakın ideolojik söylemi, anti-emperyalizm ve İsrail karşıtlığı üzerine kurulu. Bu söylem, sadece Şii topluluklar arasında değil, bölgedeki bazı Sünni gruplar arasında da destek buluyor.

Özellikle Filistin meselesi, ittifakın farklı unsurlarını bir araya getiren ortak bir nokta oluşturuyor.

Bölgesel ve uluslararası etki gücü: ABD ve İsrail’in karşı tutumu

Direniş Ekseni’nin faaliyetleri, bölgesel ve uluslararası dengeleri etkiliyor. İsrail, bu ittifakı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor ve özellikle Suriye’de İran hedeflerine yönelik hava saldırıları düzenliyor. Son olarak, Gazze savaşı ve Lübnan’daki Hizbullah’a yönelik İsrail saldırıları gerilimi zirve noktasına taşıdı.

Direniş Ekseni, yıllar içinde Ortadoğu'nun jeopolitik yapısını derinden etkileyen bir faktör haline geldi
Direniş Ekseni, yıllar içinde Ortadoğu’nun jeopolitik yapısını derinden etkileyen bir faktör haline geldi

İsrail’in stratejisi, Direniş Ekseni’nin güçlenmesini engellemek ve özellikle Suriye’deki İran varlığını sınırlamak üzerine kurulu. İsrail, son yıllarda “savaş dönemleri arası mücadele” (campaign between wars) olarak adlandırdığı bir strateji izliyor. Bu strateji kapsamında, İran ve müttefiklerinin askeri kapasitesini sınırlamak için düzenli hava saldırıları ve gizli operasyonlar gerçekleştiriyor.

ABD, Direniş Ekseni’ni bölgedeki çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyor. Irak ve Suriye’deki ABD güçleri, İran destekli milislerin saldırılarına maruz kalıyor. Bu durum, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını yeniden değerlendirmesine yol açıyor.

Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, İran’ın artan nüfuzundan endişe duyuyor. Yemen’deki savaş, bu rekabetin en belirgin örneği. Ancak son dönemde Suudi Arabistan ve İran arasındaki diplomatik yakınlaşma, bölgesel dengeleri değiştirebilir.

Rusya, Suriye’deki varlığı nedeniyle Direniş Ekseni’yle karmaşık bir ilişki içinde. Bir yandan İran’la işbirliği yaparken, diğer yandan İsrail’in Suriye’deki hava saldırılarına göz yumuyor.

Rusya, Suriye'deki varlığı nedeniyle Direniş Ekseni'yle karmaşık bir ilişki içinde
Rusya, Suriye’deki varlığı nedeniyle Direniş Ekseni’yle karmaşık bir ilişki içinde

Bundan sonra ne beklemeliyiz?

Sonuç olarak, Direniş Ekseni, yıllar içinde Ortadoğu’nun jeopolitik yapısını derinden etkileyen bir faktör haline geldi. Bölgesel çatışmaların seyrini değiştirme, güç dengelerini yeniden şekillendirme ve uluslararası diplomasiyi etkileme kapasitesine sahip.

Ancak, eksenin geleceği belirsizliklerle dolu. Ekonomik zorluklar, iç çelişkiler ve dış baskılar, eksenin uyum ve etkinliğini test ediyor. Öte yandan, bölgedeki istikrarsızlıklar ve güç boşlukları, eksene yeni fırsatlar da sunuyor.

Önümüzdeki dönemde, eksenin evrilme biçimi, bölgesel ve küresel gelişmelere bağlı olacak. ABD’nin Ortadoğu politikası, İran’la nükleer müzakerelerin seyri, İsrail-Filistin çatışmasının gidişatı gibi faktörler, Direniş Ekseni’nin geleceğini şekillendirecek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.