Türkiye’deki kültür sanat alanında uygulanan baskı ve sindirme politikaları, Kürt tiyatrosu ve müziğinde de derin izler bırakıyor. Sansürün ve otosansürün sanatçılar üzerindeki etkileri uzun yıllardır hissediliyor. Sansürün nasıl işlediği, sanatçılar üzerindeki psikolojik ve sanatsal etkileri ile otosansürün sanat üretimine nasıl yansıdığını tiyatro oyuncusu Ömer Şahin ve müzisyen Nurhak Kılagöz ile konuştuk.
Kürt sanatında baskı ve sansür
Günmüzde Kürtçe oyunların sahnelenmesi hâlâ engelleniyor. Valilik ve kaymakamlıklar tarafından oyunlar için ayarlanan salonlar son dakika iptal ediliyor. Kürtçe türkülerle çekilen halaylar durduruluyor. Aynı şekilde, müzikal alanda da ciddi engellerle karşılaşılıyor. Örneğin bir müzisyen, Spotify’a Kürtçe bir şarkı yüklerken, dil seçeneklerinde “Kürtçe” kategorisi bulunmuyor.
Türkiye’nin televizyon kanallarında her akşam yayımlanan dizilerde onlarca dizi müziği kullanılsa da, hiçbiri Kürtçe olmuyor. Belediyeler ve bakanlıklar yüzlerce festival ve etkinlik düzenliyor. Ancak bu etkinliklerde genellikle Kürtçe konuşmaya ya da şarkılar söylemeye yer verilmiyor. Doğu illerinde, Batılı sanatçılar bazen seyircilerini memnun etmek için Kürtçe bir parça seslendiriyor. Ancak bu, çok nadir bir durum.
Kürtçe sanat eserlerinin üzerindeki bu baskılar, kültür ve sanat alanında ciddi bir ayrımcılığa yol açıyor. Bu sansür Kürt sanatçılar ve toplulukları için sadece sanatsal bir ifade alanı daralması yaratmakla kalmıyor. Aynı zamanda kimliklerinin ve kültürlerinin görünürlüğünü de kısıtlıyor.
Peki milyonlarca Kürt’ün yaşadığı Türkiye’de dünden bugüne neler değişti? Fiilen Kürtçe konuşanlar artık hapis cezasıyla karşı karşıya değil. Hatta devletin Kürtçe televizyon kanalı bile var: TRT Kurdî. Bütün bunlar olurken, bir yandan da Kürtçe üretilen sanata karşı sansür politikasının devam etmesi bir çelişki mi? Yoksa sadece “makul Kürtler”in konuştuğu kontrollü Kürtçe’ye mi izin veriliyor?
Tüm bunları müzisyen Nurhak Kılagöz ve tiyatro oyuncusu Ömer Şahin Medyascope’a değerlendirdi.
Kürt sanatında baskı ve oto-sansür
Tiyatro oyuncusu Ömer Şahin, Türkçe tiyatro oyunlarında sansürün genellikle içerik ve politikayla ilgili olduğunu belirtiyor. Ancak Şahin, Kürt tiyatrosunda ise sansürün sadece oyunun Kürtçe olması nedeniyle uygulanabildiğini dile getiriyor. Şahin, Kürtçe bir oyunun içeriği ne olursa olsun, yetkililer tarafından yasaklanabileceğini ve sahnelenmesinin engellenebileceğini söylüyor. Buna istinaden Şahin, Kızıltepe’de sahnelenen Muzaffer İzgü’nün “Duvar” adlı oyunuyla ilgili yaşadıkları bir anıyı paylaşıyor:
“Biz o oyunu oynarken dışarıda bizi gözaltına almak için bekleyen polis ekipleri vardı. Seyirciye, böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızı söyledik. O gün yaklaşık 250 seyirci vardı ve hepsi içeride kaldı. Biz de seyirciyle birlikte kamufle olarak, kalabalığın içinde sahneden çıktık. Bu şekilde, o kalabalığın içinde polislerin bizi gözaltına alması söz konusu olmadı.”
“Kürtçe olmadan olamaz”
Müzisyen Nurhak Kılagöz, Türkçe şarkı sözleriyle Kürt kültürünün devam ettirilemeyeceğini ve bu kültürün müziğinde dilin önemine dikkat çekiyor. Kılagöz, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, tarihsel ve toplumsal kültürü aktaran en önemli unsur olduğunu belirtiyor. Bir toplumun ana dili ne kadar gelişmişse, o toplumun estetik ve politik düzeyinin de o kadar ileri olduğunu söyleyen Kılagöz, “Bir toplumun ana dili ne kadar asimile edilmişse, o toplumun toplumsal ve zihniyet dünyası da o kadar geride kalmış olur” diyor ve Kürtlerin ana dilde ısrarının, tarihsel ve toplumsal gerçeklerine değer verdikleri için olduğunu ekliyor: “Kürtçe olmadan olamaz.”
Sansür ve asimilasyon iç içe
Sansürün Kürtlerin gerçekliğini yansıtmadığını belirten Kılagöz, maruz kalınan şeyin aslında bir asimilasyon politikası olduğunu belirtiyor. Kılagöz, bir halkın dilinin, kültürünün ve geleneklerinin yasaklarla baskılanmasının sistematik bir şekilde devam etmesinden sanatçıların da etkilendiğini anlatıyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Kürtçe ile ilgili her şey politik”
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Kürtçe’nin kamusal alanda yasaklandığını hatırlatan Kılagöz, “Kürtlerin renkleri, dili, kültürü buna karşı hep bir direnç gösterdi ve kendi kültürlerine sahip çıkma mücadelesi verdi. Bu yüzden bugün Kürtçe ile ilgili her şey, renkler bile politikleşiyor. Bugün TRT6 gibi 24 saat yayın yapan bir kanal var. İktidarın onlarca bakanı ve bürokratı Kürt. Buradan bakınca ortaya Kürtlerin bir sorunu olmadığı dair bir sonuç çıkabilir. Ama bunun en önemli meselesi sizin kim olduğunuz, ne ürettiğinizle ilgili” diyor.