Gülgün Çarkoğlu ile söyleşi: Doğan Kitap’ın 25. yılı

Türkiye’nin köklü yayınevlerinden Doğan Kitap, 25. yılını kutluyor. Ruşen Çakır, konuğu Doğan Yayınları CEO’su Gülgün Çarkoğlu ile Doğan Kitap’ı konuştu.

Doğan Kitap, bugüne kadar 2 binin üzerinde yazar ve 3 bin 500’den fazla eserle milyonlarca okura ulaşan yayınevi, çoksatan listelerinin üst sıralarında yer aldı ve birçok ödül kazandı.

Yayınevi, dijital dünyadaki varlığını da güçlendirerek, sesli ve e-kitaplarıyla 100’den fazla ülke ve 44 dijital platformdan erişilebilir hale geldi. 2024 itibarıyla, sesli kitap ve e-kitap portföyü 2 binlere yaklaştı.

Doğan Kitap, 2007 yılından bu yana Duygu Asena Roman Ödülü ile de kadın kimliğinin ve sorunlarının görünürlüğüne katkı sağlıyor. Bu ödül, her yıl kadın temalı bir eserin dikkat çekmesini sağlıyor.

Gülgün Çarkoğlu ile söyleşi: Doğan Kitap'ın 25. yılı
Gülgün Çarkoğlu ile söyleşi: Doğan Kitap’ın 25. yılı

Doğan Kitap, CEOPLUS, DEX, Doğan Novus ve Doğan Solibri markalarıyla sektördeki güçlü konumunu uzun yıllar korumayı hedefliyor.

Gülgün Çarkoğlu: “Krizleri bol bir ülkede yaşıyoruz”

Doğan Yayınları CEO’su Gülgün Çarkoğlu, konuşmasında şöyle dedi:

“Çok iyi bildiğimiz gibi; politik ve ekonomik krizleri bol olan bir ülkede yaşıyoruz. Böylesi çetin koşullarda hız kesmeden istikrarlı bir şekilde büyümek, sürekliliğimizi ürün gamımızı zenginleştirerek sağlamak, özveri ve kararlılık gerektirmekteydi. Ve gelinen nokta hepimizin başarısıyla oldu.

Tabii bu günlere gelişimiz her şeyden önce sevgili patronumuz Aydın Doğan’ın vizyonerliği, girişimi, kültür işlerine verdiği önem ve destek sayesinde oldu. En büyük şükranımız elbette onadır. Bu geceyi bizimle paylaşan CEO muz Çağlar Göğüş ve yurt dışında olduğu için katılamayan değerli yönetim kurulu başkanımız Begüm Doğan Faralyalı bizi hep desteklemiş, yanımızda olmuştur. Çıtayı yükseltmek ve daha iddialı hedeflere koşmamız için bizleri yüreklendirmişlerdir.”

Çağlar Göğüs de konuşmasında Doğan Kitap’ın başarısına değindi, “Doğan Kitap iş dünyasının dışındaki alanlara da uzanabilmemize imkan veren, grubumuzun dışa açılan pençelerinden biri. Türkiye’nin ve hattan dünyanın pek çok önemli, değerli yazarının kitaplarını yayımlıyoruz. Nobel Ekonomi Ödülü kazanan Daron Acemoğlu’ndan Nobel Edebiyat Ödülü’nün yıllardır hep favorisi olan Haruki Murakami’ye, Nedim Gürsel’den Gülseren Budayıcıoğlu ve Şermin Yaşar’a sevilen beğenilen bir çok yazarı temsil etmek güzel bir şey. Onları severek okuyan milyonlarca okura ulaşmak onlara bir kültür hizmeti sunuyor olmak dediğin gibi gurur verici. Doğan Yayınları’nın bugüne kadar elli milyona yakın kitap basıp satmış olması, bu kadar çok insana dokunmuş olmak anlamına da geliyor ve bizi ayrıca mutlu ediyor” dedi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Türkiye’nin önde gelen yayınevlerinden Doğan Kitap 25. yaşını kutluyor ve biz de Doğan Kitap’ın nereden nereye geldiğini ve bundan sonra neler yapmak istediğini Doğan Yayıncılık Genel Müdürü Gülgün Çarkoğlu ile konuşacağız. Gülgün, hoş geldin.

Gülgün Çarkoğlu: Merhaba, merhaba.

Ruşen Çakır: İlk defa seni misâfir ediyoruz, ama biz yıllardır birbirimizi tanıyoruz. Hattâ benim kitaplarımı bile bir ara basmıştınız.

Gülgün Çarkoğlu: Evet, aynen.

Ruşen Çakır: Şu anda da Müge’nin, eşimin kitaplarını basıyorsunuz. Geçen de kutlama yaptınız, çok güzeldi. Türkiye’de açıkçası, yayınevi olarak ayakta kalmak, 25 yılı devirmek biraz mûcize gibi geliyor sanki, yanılıyor muyum?

Gülgün Çarkoğlu: Doğru, doğru bir teşhis. Türkiye zorlukları olan bir ülke, ekonomik krizleri olan. Kim bilir kaç tâne kriz atlatmışızdır yayınevi olarak. Sektörün kendi zorlukları var. 25 yılı devirmek aslında ciddî bir kararlılık göstergesi diyeyim. Tabiî bir tek biz değiliz, biz 25 yılımızı Doğan Kitap olarak bitirdik. İnkılap Yayınevi, biliyorsunuz 97, belki 100’e yaklaştı. Can Yayınları’nın 43 falan olması lâzım. Yapı Kredi Yayınları 40’a yaklaşıyor. Ama parmakla sayılı… Geçen hafta galiba Erdem Yayınları41. yılını kutladı. Yani bunların hepsini kutlamak gerekiyor. Büyük bir kararlılık, özveri diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Sizin durumunuzda şöyle ilginç bir şey var: Siz Doğan Grubu’nun içerisindeydiniz, bir medya imparatorluğunun küçük bir parçasıydınız. Sonra Doğan Âilesi imparatorluğu dağıttı, hepsini sattı, bir siz kaldınız. Yanılıyor muyum? Başka kaldı mı? Medyada ya da böyle kültür alanında Doğan Grubu’nun başka bir şirketi kaldı mı?

Gülgün Çarkoğlu: Evet, aslında D&R vardı zamanında, biliyorsunuz. Kanallar vardı, gazeteler vardı. Onların hepsi tek tek gitti. O bağlamda da büyük bir başarı Doğan Kitap’ın dimdik kalıp hâlâ büyüyor olması. En son Doğan Burda satıldı, aramızdan ayrıldı. Şu anda bir biz varız, bir de tabiî Aydın Doğan Vakfı var. Yani Doğan Grubu’nun kültüre açılan penceresiyiz diyebiliriz.

Ruşen Çakır: Şunu merak etmiyor değilim: Yoksa sizi satın almak istemediler mi?

Gülgün Çarkoğlu: Yok, kesinlikle, kesinlikle öyle bir şey olmadı. Yani bence Aydın Doğan ve Doğan Âilesi çok seviyor. Diğer medya gruplarını da çok seviyordu tabiî; o ayrı bir konu. Ama bence biz çok güzel bir şekilde o furyadan kurtulduk diyelim.

Ruşen Çakır: İyi, bence böylesi daha hayırlı olmuş, çünkü diğer yerlerin ne hâle geldiğini, satın alanların elinde ne hâle geldiğini gördük. En azından burada bir istikrar var hakîkaten. Peki, bu 25 yılda herhalde yüzlerce kitap basmışsınızdır diyeceğim, yoksa binlerce mi?

Gülgün Çarkoğlu: Binlerce. Yani sırf Doğan Kitap olarak 2000 küsur yazarımız var, 3500 kitap yayımlandı. Yani düşünürseniz, yüz binlerce hâneye, milyonlarca okura ulaşmış bir markadan bahsediyoruz.

Ruşen Çakır: Bunlar sâdece edebiyat değil; yani benden bastığınız kitaplar değildi, oradan biliyorum. Şaka bir yana… Ama esas taşıyıcısı edebiyat, değil mi?

Gülgün Çarkoğlu: Yani aslında Doğan Kitap o kadar büyük ki; edebiyat var, kurgu, kurgu dışı, araştırma, târih, kişisel gelişim…

Ruşen Çakır: Çocuk?

Gülgün Çarkoğlu: Çocuk Doğan Kitap’ın altında değil, Doğan Yayınları’nın altında çocuk ve çocuk dergilerimiz de var. Aslında tam bir yayınevi. 7’den 70’e demeyeceğim; 1 yaşından, okuyup dinleyene kadar hitap ediyoruz diyebilirim. Çünkü 7’den 70’e deyince, 70+’lara ayıp oluyor diye düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Peki, yayınevleri artık sâdece kitap basmıyor diye biliyorum. Bunun bir dijital ortamı var, “sesli kitap” diye bir şey var, bunların hepsinde var mısınız?

Gülgün Çarkoğlu: Tabiî. Yani şöyle söyleyeyim: Dünyada e-kitap da sesli kitap da başladığında neredeyse paralel ayak uydurmuştur Doğan Kitap. Yani tabiî, sesli kitap emekleme fazında Türkiye’de. Yani sektörün geliri 100 deseniz, %1’ini ancak bulur sesli ve e-kitap. Ama biz son 5-6 yıldır çok ciddî bir şekilde dijital yayıncılığa yatırım yapıyoruz. Onu yaparken de amaç sâdece gelir olsun diye değil; niye geri kalalım? Zamâna da ayak uydurmak lâzım. Çünkü çok yakın bir gelecekte, ben umuyorum ki okurlar, bu dijital yayıncılığa daha alışacaklar.

Ruşen Çakır: Peki burada mesela kriter şu mu? Birtakım kitapları basıyorsunuz, ama birtakım kitapları dijital mi veriyorsunuz? Yoksa basılanın dijitalini mi veriyorsunuz? Yani böyle bir ayrım oluyor mu? Meselâ belki bugün yoktur da ileride, “Ya, bunu basmayalım ama dijitalden verelim” diyeceğiniz kitaplar olacak mı?

Gülgün Çarkoğlu: Evet, sırf e-kitap olarak yayınladığımız 20’ye yakın kitap var. Ama şimdi sektör o kadar küçük ki, emekleme fazında, sâdece dijital demek, o zaman yazara da haksızlık olur. Çünkü daha az kişiye ulaşmış oluruz. Ama geriye dönük best seller, çok satan yazarlarımızın kitaplarını dijitale geçtik, e-kitap olarak çoğunu geçtik ve yeni yayın döneminde de çoğunu aynı zamanda sesli kitap yapmaya çalışıyoruz. E-kitap daha gerisinde sesli kitabın. Sesli kitap her sene katlana katlana büyüyor. Yani cironun kaçta kaçı dersen; Doğan Kitap’ın cirosunun %2’sini ancak bulur. Ama bence çok kıymetli.

Ruşen Çakır: Peki, o sesli kitabı siz kendiniz mi yapıyorsunuz? Yoksa var olan birtakım kurumlar var sesli kitap uygulaması sâhibi olan, onlarla işbirliği içinde mi yapıyorsunuz? Yoksa, Doğan Kitap’ın kendi bir… Ben meselâ, Doğan Kitap’ın sesli kitaplarını Doğan Kitap üzerinden mi buluyorum, yoksa –adlarını vermeyelim, reklam olmasın– birtakım şirketler üzerinden, başka uygulamalar üzerinden mi? 

Gülgün Çarkoğlu: Evet, ben her kurumun kendi iyi bildiği işi yapmasından yanayım. Dolayısıyla sesli kitapta ne yapıyoruz? Çalıştığımız stüdyolar var, orada seslendiriliyor. Türkiye’de 4 tâne de dağıtıcı var, sesli kitabı dağıtan. Bir tânesi oldukça güçlü, diğerleri yeterince yatırım yapmıyor, ama onlar da büyük bir çaba hâlinde. Onlar kanalıyla kitaplarımız satılıyor. Zâten hepsi de üyelikle; yani üye oluyorsunuz siz, ondan sonra da o zaman zarfında istediğiniz kadar kitabı dinliyorsunuz.

Ruşen Çakır: E-kitapta da aynı mı? Yoksa e-kitabı siz doğrudan kendiniz mi pazarlıyorsunuz?

Gülgün Çarkoğlu: Dediğim gibi, biz sesli kitabı da e-kitabı da kendimiz yapmıyoruz. Şöyle düşünün; nasıl şimdi bizim Doğan Kitap’ın ya da Doğan Yayınları’nın kitapları D&R’da var, Remzi’de var, İnkılâp’ta var, Penguen’de var, kitapevlerinde var; aynı mantık gidiyoruz. Yani, kim profesyonelce dağıtıyorsa veriyoruz. Yani exclusive de çalışmıyoruz. Yani bizim kitaplarımız sâdece şu dağıtıcıda olsun diye de bir duruşumuz yok. Bir de güzel bir haber: 2024’te aslında sesli kitaplarımız da, e-kitaplarımız da yurtdışına açıldı. Bukvaile anlaşma yaptık. Bu aslında çok özverili bir şey çalışma. İnşallah sonucunu alırız.

Ruşen Çakır: Nasıl olacak?

Gülgün Çarkoğlu: Yani şimdi, 100’ü aşkın ülke ve 44 dijital platformda kitaplarımız var. Yani yurtdışındaki vatandaşlar isterse, biraz çaba sarf edip bizim kitaplara erişebiliyor. Bâzı kütüphânelerde bile varız artık. Ama tabiî, yeterince talep var mı derseniz; henüz yok. Çünkü öyle bir alışkanlık yok. Bir de, platformların Türkçe arayüzü yok. Yani, çok ciddî bir şekilde yazıp bulmanız gerekiyor. Bu da bir aşama bence.

Ruşen Çakır: Peki, ben geçenlerde bir dizi yaptım; göç dizisi, beyin göçünün yeni versiyonu. Orada şunu gördüm ki, çok sayıda insan, özellikle iyi eğitimli insanlar, çocuklarının eğitimi için vs. nedenlerle, özgürlük duygusundan uzak oldukları için ya da alım güçleri düştüğü için falan yurtdışına gidiyor. Şimdi bunların sayısı hakkında değişik araştırmalar yapılıyor. Ama şunu gördüm ki o kişilerin büyük bir çoğunluğu kitap okuyucusu.

Gülgün Çarkoğlu: Tabiî.

Ruşen Çakır: Yani böyle bir şey var, Türkiye’de kitap okuyucusu, meselâ Doğan Kitap okuyucusu profiline çok uyan insanların, özellikle diyelim ki kentli orta sınıfın çok ciddî bir sorunu var, krizi var. Bu ekonomik anlamda bir kriz aynı zamanda, alım gücü düşüyor ve orta sınıf eriyor. Ama aynı zamanda da böyle daha genel, psikolojik, kültürel, politik de bir kriz var. Bir tedirginlik var. Bunlar size yansıyordur diye düşünüyorum. Yani insanların yaşam motivasyonları ve alım güçlerindeki düşüşleri, herhalde siz yayınevleri çok ciddî bir şekilde yaşıyorsunuzdur.

Gülgün Çarkoğlu: Elbette. Yani şimdi enflasyon %65’lerde yıllık enflasyon, gıda deseniz %100’ün üzerinde. Dolayısıyla bizim okur kitlemizin alım gücü düştü. İstatistiklere de bakarsanız 2023’ten 2024’e geçerken bile her yayınevinin sattığı adet eskiye oranla bir miktar daha düşük. Gelir daha düşük değil, çünkü enflasyondan dolayı mecbûren bir artış oluyor. Üretilen kültür yayınlarındaki tüm üretime bakarsanız da bir yıl öncesine göre karşılaştırıldığında %20’lik bir gerileme var adette. Ama sonuçta ne oluyor? Herkes bütçesini biraz daha kısıyor mecbûren; ama kitap daha az vazgeçilebilen bir ürün diye düşünmek istiyorum. Bu kadar zorluğa rağmen hâlâ okunuyoruz.

Ruşen Çakır: Evet, ben de şaşıyorum, çok kitap basılıyor.

Gülgün Çarkoğlu: Şunu söylemek istiyorum: Hakîkaten, meselâ bir restorana gidiyorsunuz, öğleyin diyelim gidiyorsunuz, 350 lira, 500 liranın altına çıkmak ya da 250 liranın altına çıkmak zor. Ben arkadaşlara hep onu diyorum: “Bakın, bir kitap alabilirdik şimdi”. O kadar da pahalı değil demek istiyorum kitap.

Ruşen Çakır: Şimdi tabiî meselâ yayınevi sayısı da artıyor, yeni yayınevleri görüyorum. Kitap basımında bir azalma görmüyorum. Bu güzel bir şey; ama açıkçası şeyi de merak ediyorum, hakîkaten bu nasıl oluyor da oluyor? Yani çünkü insanların alım gücünün düştüğünü, istemelerine rağmen alamadıklarını biliyoruz. Burada belki korsana bir değinmemiz lâzım. Korsan daha ucuz sattığı için mi sizi şey yapıyor, yani öyle bir piyasa mı? Çünkü onlar vergi ödemiyor, bilmem ne ödemiyor, değil mi?

Gülgün Çarkoğlu: Evet, yani korsan aslında yayıncılık sektörünün en büyük yaralarından biri. Korsan hâlâ çok; yani eskiye oranla bayağı bir mücâdele var, ama hâlâ çok ve şöyle düşünün: Yazar telifinden oluyor, yayınevi gelirinden oluyor. Böyle kemiksiz bir gelir elde etmiş oluyor. Korsan çok büyük engel. Bir de bu e-ticaretin gelişmesiyle bâzı pazar yerlerinde korsanlar çok kolay satılabiliyor. Bu da çok önemli bir engel yayıncılığın önünde.

Ruşen Çakır: Peki siz mücâdele… Bir ara böyle haberler olurdu, işte baskınlar, bilmem neler, bunlar hâlâ sürüyor mu?

Gülgün Çarkoğlu: Sürüyor, bayağı bir mücâdele var; hem Yayıncılar Birliği hem Basın Yayın hem Emniyet teşkîlâtları sürdürüyor. Belki daha da iyi olması lâzım; hâlâ korsan olduğuna göre. Asıl sebeplerden biri de yaptırım çok az. Yani korsan yakalanıyor, bir sene iki sene içeride kalıyor, başka bir şirket kuruyor, yine yapıyor. Yani yaptırım gücü az olduğu için…

Ruşen Çakır: Nasıl yapıyorlar meselâ? Sizin çok tanınan yazarınız Grangé herhalde korsan oluyordur.

Gülgün Çarkoğlu: Ha, kesin, tabiî.

Ruşen Çakır: Nasıl oluyor? Kitap çıkar çıkmaz alıyorlar ve onu nasıl çoğaltıyorlar?

Gülgün Çarkoğlu: Teknoloji gelişmiş vaziyette, o kadar güzel, yani aynısına benzer bir şekilde çıkıyor. Yani okur da bâzen… bâzen değil çoğu zaman aslında korsan olduğunu bile bile alıyor. Bir de bizim memlekette şöyle bir şey var: “Kitap okusun da, korsan olsun” deniyor. Bu çok üzüyor bizi. 

Ruşen Çakır: Şöyle bakanlar da vardır: Korsanı satanı görüyor, “halktan biri” olarak görüyor; ama Doğan Kitap’tan… koca Aydın Doğan… “Ona para vereceğime buna vereyim” diyordur belki.

Gülgün Çarkoğlu: Hiç sormayın. O da çok ayıp bir şey.

Ruşen Çakır: Ama vardır böyle şeyler yani. Çünkü ben meselâ şuradan biliyorum, çok alâkasız belki, ama meselâ YouTube üzerinden de bizim korsanlarımız var. Senin yaptığın çok izlenen videoyu alıyor, taşıyor. Şikâyet ediyorsunuz ve YouTube onu iptal ediyor. Şikâyet ettim bir tânesini. Bana öyle bir edebiyat yaptı ki: “Sen benim ekmeğimle oynuyorsun, ben bilmem neyim” falan diye… böyle bir kendilerini hak sâhibi gibi…

Gülgün Çarkoğlu: Bir pâye buluyorlar, evet, doğru.

Ruşen Çakır: Hak sâhibi gibi görüyorlar.

Gülgün Çarkoğlu: İnternet üzerinde de çok oluyor. Bakıyorsunuz bâzen sesli kitap yapıyorlar sağ olsunlar, seslendiriyorlar, okuyorlar.

Ruşen Çakır: O kadar…

Gülgün Çarkoğlu: Dijital olarak da var. Yani biz sürekli tarıyoruz, kendi yazarlarımızla ilgili tabiî. Sürekli bildiriyoruz, kaldırıyoruz. Böyle sonsuz bir…

Ruşen Çakır: PDF yapıyorlar galiba.

Gülgün Çarkoğlu: Evet, PDF yapıyor. Ama ben şuna inanıyorum, çok keyif vermeyen bir okuma o. Yani aslında dijital yayıncılığa alışkanlıklar bir artsa, az bir bedelle sürekli okumak mümkün, daha keyifli okumak mümkün, çevire çevire. Orada karakterler karışıyor, sayfalar çok düzgün olmuyor.

Ruşen Çakır: Peki, sizde best seller neler var? Grangé’yi demin söyledik. Benim arkadaşım Tankut çeviriyor, hep o çeviriyor, değil mi?

Gülgün Çarkoğlu: Tankut çeviriyor, evet, Tankut Gökçe. Çok satan yazarlarımız gerçekten çok. Şanslı bir yayıneviyiz: Hakan Günday, Elif Şafak –unutmayayım, şöyle bir bakayım– Barış Muslu, Nermin Bezmen, Tarık Tufan, Gülse Birsel, Gülseren Budayıcıoğlu, Özgür Bolat, Şermin Yaşar, Acar Baltaş, Zuhal Baltaş –Zuhal Hanım’ın yeni kitabı geldi–, Tuna Kiremitçi… Daha sayamadığım birçok çok satan yazarımız var elbette.

Ruşen Çakır: Ben de bir dönem biliyorsun editörlük yaptım Metis’te, biraz biliyorum. Şimdi yayıncıların şöyle birtakım sorunları oluyor: “Ya, iyi kitap ama satmaz”. Burada dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Yani bir prestij var, işte, beğeniyorsunuz; meselâ diyelim ki yabancı bir kitap, çok iyi bir kitap, ama Türkiye’deki piyasayı bildiğiniz için bunun alıcısı olmaz diye düşünüyorsunuz ya da Türkiye’de yazar çok ünlü değil falan. Buralarda dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Kim karar veriyor? Editör mü, yönetici mi? Çünkü çok başvuru oluyordur, değil mi?

Gülgün Çarkoğlu: Tabiî, yani çok başvuru oluyor. Yayın kurulumuz var, yayın direktörümüz var: Cem Erciyes — siz de tanırsınız. Çok değerli editörlerimiz var, PR’cı arkadaşlarımız var, pazarlamadan arkadaşlar var yayın grubunda. Çok ciddî titiz bir süreçten geçiyor. Yerli olsun yabancı olsun mutlaka okunuyor bir kere. Okuyamazsak dışarıdan bir okutmana veriyoruz kitaplar okunsun diye. Ondan sonra da kaç tâne kitap basmayı düşünüyorsak onun içinde dönmeye çalışıyoruz. Mesela Doğan Kitap’ta 150 kitapta sınırlamaya çalışıyoruz kendimizi. Bâzen onu aşıyoruz.

Ruşen Çakır: Bu 150 ayda mı?

Gülgün Çarkoğlu: Yılda. Çocuk tarafı 250-300’ü buluyor.

Ruşen Çakır: Yani büyük bir yer için 150 aslında az geldi bana.

Gülgün Çarkoğlu: Aslında az değil, yani o 150’de sınırlı tutarsak kendimizi başarılı hissediyoruz. Çünkü kitabın da hakkını vermek lâzım; yani onun editoryal olarak arkasında olması, PR’ı, tanıtımı… Yani kitap deyip geçmeyin, çok büyük bir yükümlülük aslında o. Öyle bir süreçten geçiyor. Tabiî ki yazarın kitaplarının yurt içinde ve yurt dışında satış performansına da bakıyoruz.

Ruşen Çakır: Herhalde kitaplarda da trendler vardır. Yani satıştan… ve satışın ötesinde, fuarlara katılıyorsunuz, orada yazarlar imzâ günü yapıyor, ilgililere falan baktığınız zaman… Sen de yıllardır bu işin içerisindesin ve ne görüyorsun? Meselâ “İnsanlar bir zamanlar daha çok şuna ilgi duyarlardı, şimdi daha çok polisiye okunuyor” gibi, öyle bir trend var mı bâriz bir şekilde? Ya da kadın yazarlar daha çok ilgi görüyor, bir zamanlar az görüyordu falan gibi.

Gülgün Çarkoğlu: Var, yani seneden seneye bile bu trendler değişiyor. Meselâ şimdi çocuk kitapları zâten hep revaçta. “Genç yetişkin” diyorlar, “young adult” şimdi yeni bir kategori oldu, “new adult”, yani genç yetişkin olan çocukların büyümüş hâli. Daha böyle romans, fantastik, ara bir kategori oldu. Thriller, polisiyeler hep revaçta; edebiyat aynı şekilde. Bir de enteresandır: Yayıncılıkta böyle kitabı bir de obje olarak görme eğilimi var. Yani bir yandan çok satan kitaplar düşünün; bir yandan da işte hardcover, cicili bicili, böyle dokunup iyi hissettiren kitaplar diyelim. Bir de öyle bir yan var. Bir de en son gelişmelerden biri, best seller kitaplar vardı, şimdi son bir senedir, bir yayın yönetmeni böyle bir yorumda bulunmuştu, ki doğru, yazarlara ağırlık veriliyor şimdi. Meselâ Murakami’nin tüm kitapları, Elif Şafak’ın tüm kitapları, Acar Baltaş’ın tüm kitapları… yani yazarın külliyâtı gibi düşünün.

Ruşen Çakır: Peki 25. yılda neler yapıyorsunuz? Yeni bir şeyler olacak mı, yeni yazarlar? Yoksa standart 125 kitabınız zâten belli mi?

Gülgün Çarkoğlu: Yok, yani standart demeyelim; biz 150 diyoruz ama kimi zaman 180 oluyor, kimi zaman 140’ta kalıyor. Ama bir sınır olması gerekiyor diye söylüyorum.

Ruşen Çakır: Hayır, o şakaydı canım.

Gülgün Çarkoğlu: Adım çıkmasın şimdi, 150 üstüne çıkmıyor diye.

Ruşen Çakır: Şeyi söylüyorum, proje olarak.

Gülgün Çarkoğlu: Yani aslında 2025’te Doğan Kitap gümbür gümbür geliyor diyebiliriz. Çok ciddî transferler var.

Ruşen Çakır: Transferler…

Gülgün Çarkoğlu: Evet. Güzel kitaplarımız var. Bakın, unutmayayım diye bir not aldım. Bir kere yeni transfer değil ama Tarık Tufan’la yıla başlıyoruz Ocak’ta. Seray Şahiner yeni transferimiz, çok heyecanlıyız onu aramızda görmek için. Mahir Ünsal Eriş’in kitabı çıktı; ama devâmı gelecek önümüzdeki yılda. Elif Şafak’ın yeni kitabı var. Saniye Bencik Kangal, bu da yeni transferimiz; çok güzel, kurgu dışında bir kitap olacak. Kristin Hannah var, onun da yabancı, woman fiction, kadına yönelik kitapları. Murakami’nin yeni kitabı olacak.

Ruşen Çakır: O da maşallah, sürekli yazıyor değil mi Murakami?

Gülgün Çarkoğlu: Evet.

Ruşen Çakır: Ben çok seviyorum. Hepsini okudum galiba.

Gülgün Çarkoğlu: Yani inanılmaz, 100 binleri aştı bizim satışlarımız Murakami’de.

Ruşen Çakır: Yani kitap başına 100 bin…

Gülgün Çarkoğlu: Kitap başına değil. Keşke o günleri de görsek. Allah söyletti herhalde size. Ömür İklim Demir meselâ önemli transferlerimizden. 2025’in sonuna doğru onu basacağımızı umuyoruz. Grangé’yi konuştuk zâten. Yani yayınevinde böyle inanılmaz bir enerji var. 25. yılımıza iyi girdik.

Ruşen Çakır: Ben çok gidemiyorum kitapçıya, çok buradan çıkamıyorum; ama meselâ bir keresinde gittiğimde, Kanyon’daydı galiba; öyle bir yerde büyük bir kitapçı var, adını unuttum. D&R olabilir ya da başka bir şey.

Gülgün Çarkoğlu: Kanyon’da D&R var.

Ruşen Çakır: Evet. Orada şey seksiyonunu, bölümünü gördüğümde, yani duyuyordum, ediyordum da, bu neydi, kişisel yönetim mi?

Ruşen Çakır: Kişisel gelişim.

Ruşen Çakır: Kişisel gelişim. Adını bile bilmiyorum. Ne kadar çok kitap var.

Gülgün Çarkoğlu: Evet, var.

Ruşen Çakır: Ve bunların büyük bir kısmı da Türk. Yani, hani ilk başta çeviridir diye düşünüyor insan. Galiba ilkin çevirilerle başladı anladığım kadarıyla.

Gülgün Çarkoğlu: Doğrudur.

Ruşen Çakır: Ve sonra baktım: Bâzılarının 4-5 tâne kitabı var. Bir de açıp bakınca; 30. baskı falan gibi, doğru yazıyorlardır herhalde. Yani benim çok uzak olduğum bir konu; ama o kişisel gelişim çok ciddî bir sektör anladığım kadarıyla.

Gülgün Çarkoğlu: Çok ciddî bir sektör, hiç küçümsenmeyecek bir sektör; şöyle düşünüyorum ben: Zorlukları olan bir ülkeyiz, yardıma ihtiyâcı var insanların, umutsuzluğa kapıldığı dönemler çok oluyor. Bu kişisel gelişim de aslında ona destek diye düşünün. Bir psikoloğa gitmiyor belki, gidemiyor, orada kendini yetiştirmeye çalışıyor.

Ruşen Çakır: Ama orada şöyle bir şey var; yani kimseyi okumadığım için bilmiyorum ama insana şöyle bir şey de geliyor; ya bu böyle… Nasıl söyleyeyim?… Yani hakîkaten insanların işine yarayan yaramayan… Çünkü o kadar çok kitap var ki, hepsinin çok ultra profesyonel olması mümkün değil. Belli ki içlerinde bu işin hakîkaten hakkını verenler, bir de şeyler var.

Gülgün Çarkoğlu: Veremeyenler… Aslında her kategori için öyle değil mi? Yani, edebiyat alanında da çok kitap var, belki çoğunu okumazsınız, hepsini okumazsınız. Kişisel gelişimde de… Yani, her kitabın yeri, yazarına göre değişir diye yorumlamak lâzım belki. Çok çerçöp kitapları da olabiliyor piyasada.

Ruşen Çakır: Siz bu konuda iddialı mısınız, kişisel girişim konusunda?

Gülgün Çarkoğlu: Vallahi bizim birçok kategorimiz var, hepsinde en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Edebiyat var, kurgu dışı, araştırma, kişisel gelişim, bir CEO Plus’ımız var orada iş kitapları… Yani az ve öz yapmaya çalışıyoruz kişisel gelişim kitaplarında.

Ruşen Çakır: O kadar çok sordum ki… sanki ihtiyacım varmış gibi, ama yok Allah’a şükür.

Gülgün Çarkoğlu: Ben yollayayım size.

Ruşen Çakır: Peki, nasıl toparlayalım? 25 yaş, Türkiye zor ülke, hayat pahalı… İnsanlar hep şikâyet eder, her kuşak bundan şikâyet eder zaten. “İnsanlar okumuyor” denir değil mi? Öyle klişe bir lâf var. Ama herhalde öyle değil, okuyor insanlar.

Gülgün Çarkoğlu: Bence insanlar okuyor, zor bir sektör. Aslında insanların okuması için daha yardıma ihtiyâcı var. Örneğin, az kütüphâne var ülkemizde. Yani ben bir baktım, üniversite kütüphâneleri, halk kütüphâneleri 2200 kadar. Bulgaristan’da bir dostum var, onun için merak ettim baktım Bulgaristan’da kaç kütüphâne var diye: 2400. Şimdi bizim nüfûsumuzun onda birinden bile az bir ülke düşünün. Yani kütüphâneler az, kütüphânelere daha çok kitap alınması lâzım. Bana göre çıkan her kitap, tabiî ki belirli bir elekten geçtikten sonra, her kitabın direkt üst fiyattan alınması lâzım, indirimli bile değil. Bu, okuma kültürünün genişlemesinde çok etken olur diye düşünüyorum. Bir de yayıncılığın sorunları var. İşte, ne bileyim? KDV oranı, girdiler KDV ile, %18 KDV’li, kitap KDV’siz. Orada belki onun KDV’siz olması gerekir. Kâğıt… tüm yayıncılar kâğıdı peşin ödüyor. Halbuki, biliyorsunuz 120 günü bulan, fazlasını bulan vâdeler var. Dolayısıyla, yayıncının çok ciddî finansman zorlukları var. Yani, meselâ bâzen şu zannediliyor: Kitap basıldı, 3 bin basıldığı an satıldı. Halbuki öyle bir şey olmuyor. Bir yıl içinde bu basılan kitaplar satılmışsa, bir başarı öyküsü o. O da bu kadar enflasyonist bir ortamda ne kadar özveri olduğunu gösteriyor yayıncı olarak. Ciddî bir finansman gücü gerekiyor.

Ruşen Çakır: Şimdi kitap deyince, tabiî akla fuarlar geliyor. Sayılarının arttığını düşünüyorum, emin değilim, siz daha iyi bilirsiniz, yani eskiye göre. Meselâ, en son tabiî ki İstanbul’daki TÜYAP Fuarı yeni bitti. Ben ne zamandır gidemiyorum TÜYAP’a; sanki insanlar çok memnun olmamış gibi bir şeyler duydum, ama çok emin değilim. Siz memnun kaldınız mı?

Gülgün Çarkoğlu: Memnun kaldık. Bizim Türkiye insanında böyle şikâyet ruhunda var, seviyoruz şikâyet etmeyi. İyilerden az bahsedip kötülere… Bence zorlukları var tabiî. Bir kere Beylikdüzü’nde, oraya gitmek zor. İşte, kalabalık falan filan; ama yine de çok keyifliydi. Bir kere yayınevlerinin bütün kitaplarını bir arada görmek vs.. ve yine de katılım çoktu. Tabiî ki yani stand mâliyetleri vs. ucuz şeyler değil. Kimi yayınevleri için sâdece bir pazarlama faaliyeti gibi orası. Doğrusunu isterseniz bizim için öyle. Hani oradan para kazanmak hakîkaten günümüzde zor. Hani satıştan para kazanmak için oraya gidiliyorsa, yayınevi onu tercih ediyorsa, o zaman biraz zor bir iş.

Ruşen Çakır: Anadolu’da da çok fuar olduğunu biliyoruz; bunlar meselâ Doğan Kitap için câzip şeyler mi, yoksa seçerek mi gidiyorsunuz?

Gülgün Çarkoğlu: Valla biz geçen sene 86 tâne fuara katılmışız. Ama nasıl katılıyoruz? Biz 86 fuara bilfiil katılırsak işi gücü bırakmamız lâzım. Çalıştığımız iki firma var; onlar sağ olsunlar bizi temsil ediyor. Baktığınızda Doğan Yayınları görünüyor; ama hizmeti onlar veriyorlar. İşte, o yörenin isteklerine göre kitaplar yollanıyor. Bence bu fuarlar da çok büyük bir hizmet, çünkü okura ulaşıyorsunuz. Okuma kültürüne katkısı olduğunu düşünüyorum.

Ruşen Çakır: Orada da tabiî belediyeler çok önemli, değil mi? 

Gülgün Çarkoğlu: Evet.

Ruşen Çakır: Yani İstanbul’daki öyle değil anladığım kadarıyla; ama Anadolu’daki birçok şeyi daha çok belediyeler ya da birtakım yerel kurumlar yapıyor. Ama daha çok belediyeler üstleniyor diye biliyorum.

Gülgün Çarkoğlu: Evet, belediyeler bir yarış hâlinde bunu yapmak için. Bence çok güzel. Ne kadar çok kitap okunursa, hepimiz için o kadar iyi.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Gülgün Çarkoğlu. Doğan Kitap’ın 25. yılını genel müdürü Gülgün Çarkoğlu ile konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Size de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Gülgün Çarkoğlu: Ben de çok teşekkür ediyorum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.