ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna lideri Zelenskiy’le yaptığı görüşmede tavizsiz bir sertlik gösterdi. Trump’ın “Savaşı bitirmek zorundasınız” sözleri, sadece Ukrayna’yı değil, Avrupa güvenlik mimarisini sarsan gelişmelerden sonuncusu ve en ikna edicisi oldu. Bu diplomatik deprem, NATO’nun temeline dinamit koyan bir mesajdı: “ABD, Avrupa’nın güvenliğini sandığınız kadar önemsemiyor”
Bu diplomatik kırılma, Avrupa Birliği (AB) için varoluşsal bir soruya dönüşüyor: Avrupa, kendi savunma kapasitesini nasıl inşa edecek?
Herkes olası bir savaşa hazırlanıyor. Avrupalılar yüz milyarlarca dolarlık savunma bütçelerini bir bir açıklıyorlar. Bunun yanında Avrupalı liderler ilginç bir şey daha yapıyor. Olan bitene karşı teşhisi kıtanın tamamına atıf yaparak “Avrupa saldırı altında” söylemi üzerine kuruyor. Bir bakıma, çok cepheli bir saldırıya Avrupa bir blok olarak hazırlanacağını ve meseleye siyasi, ekonomik, kültürel değil jeopolitik bir derinlikle bakacağını ilan ediyor.
Tehdit algısının yükseldiği dönemlerde kültürel farklılıklar değil, ortak savunma refleksleri ön plana çıkar. Türkiye’deki Türk-Kürt barışı olarak da adlandırılan Yeni Çözüm Süreci bunun en somut örneklerinden. Görünen o ki güvenlik kaygıları kimlik tartışmalarını aşındırabiliyor.
İşte tam bu noktada, yıllarca kapıda bekletilen Türkiye ile ittifak arayışı, Avrupa için stratejik bir zorunluluğa dönüşebilir. Kuşkusuz 1453’ten bugüne, neredeyse 600 yıldır Avrupa siyasetinin ve güç dengesinin bir unsuru olmayı tercih etmiş Türkiye’nin pozisyonu Avrupa için hayati önemde olacak.
Bu yeni denklemde AKP hükümeti, Avrupa’nın güvenlik zaafını her kulvarda güçlü bir pazarlık kozu olarak kullanma şansına sahip. Bunu kullanmak isteyeceğine şüphe yok.
Fakat Türkiye, -varsa eğer- AB ile askeri bir çerçevesi de olan yakınlaşma arzusunu, Suriye’de de karşısına çıkan Trump’ın hışmına uğramadan gerçekleştirebilir mi? Şu an için bu çok olası görünmüyor.
Öte yandan dünya bir kaosa sürüklenirken, bir barış projesi olan Avrupa Birliği üyeliği hedefinin Türkiye için artık getirisinden çok götürüsü olabilir. Buna rağmen Ankara ile Brüksel arasındaki diplomasi trafiğinin hızlanması hatta üyelik tartışmalarının yeniden başlaması hiç olmadığı kadar olası görünüyor.
Fakat Avrupa, Türkiye ile ittifak arayışına girmeden önce önemli bir sorunun cevabını artık net bir şekilde vermek zorunda: Türkler Avrupalı mı?
Sanırım Avrupa’da gür seslerle “evet Türkler Avrupalıdır ve kaderimiz ortaktır” diyenlerin sayısı artacak.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Türkiye ise batısından gelen bu önemli çağrıya vereceği yanıtla sadece stratejik rotasını belirlemeyecek. Aynı zamanda yüzyıllardır süren ve doğuyla batı arasında gidip gelen kimlik bunalımına son verecek ve kendi toplumsal dönüşümünün rotasını da belirleyecek.