Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Temel Karamollaoğlu ile özel yayın

Yayına hazırlayanlar: Gamze Elvan & Şükran Şençekiçer

 

Merhaba, iyi günler. Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinden yayınımıza katılıyor, Skype üzerinden. Temel Bey, merhaba ve hayırlı olsun.

 

Teşekkür ediyorum. Bizi dinleyen bütün kardeşlerimize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Elbette artık aday olduğumuza göre desteklerini bekliyorum.

 

Şu adaylık meselesini bir açıklar mısınız? Teknik olarak siz şimdi aday adayısınız ve yüz bin imza toplamanız gerekiyor. Toplayacak mısınız? Nasıl yapacaksınız?

 

Yani biz toplayacağımız ümidindeyiz. Hatta biraz tahminlerin üzerinde toplarız diye düşünüyorum. Bugün YSK’ya gittik. Orada hem aday olduğumuzu belgeledik. Bir belgeyi imzaladık. Bundan sonra iş artık seçim kurullarında. Bizi destekleyen vatandaşlarımızın gidip kendilerinin imza vermesine kaldı bundan sonra. YSK’yla görüşmemizde, onlar bütün hazırlıkları yaptıklarını, inşallah ilçelerde, illerde herhangi bir problemin çıkmayacağını, çıkarsa da buna derhal müdahale edeceklerini ifade ettiler. Ben her ne kadar birçok spekülasyon olsa bile hem…

 

Bağlantıda bir sorun yaşıyoruz galiba. Temel Bey, duyuyor musunuz beni? Evet, orada bir sorun var. Şöyle yapalım. Temel Bey şunu diyordunuz, teşkilatlarımız çok güçlü ama diyordunuz. Oradan devam ederseniz…

 

Şöyle: Teşkilatlarımız güçlü, mühim olanı burada imza atacaklar için ortamın uygun hâle getirilmesi. Yani bir yere gittikleri zaman hukuken her şey hazır, ama mekân olarak, prosedür olarak da hazır olması lazım. Yani akşam saat 8’de bitiyor. Bir kişinin kâğıda imza vermesi eğer uzun bir zaman alıyorsa, o zaman belki akşam saat 8’de birkaç kişi bekliyor olacak. O zaman onların kimliklerini alacaklar. Onları mutlaka sıraya koyup onların da imzalarını alacaklar. Bunu YSK Başkanı da çok açık bir şekilde ifade ettiler. Ben insanımızın, kendi teşkilat mensuplarımızın, teşkilat mensuplarımızın dışında sağ olsunlar birçok kişiden, çevreden destek telefonları, mesajları alıyoruz, bu konuda bize destek verenlerin de seçim kurullarında bu desteklerini fiziken yazılı hâle getirmelerini bekliyoruz. İnşallah güzel bir çıkış yapacağız diye ümit ediyorum.

 

Peki, şöyle bir mesele var: Sizin yurtdışında, Avrupa’da çok sayıda taraftarınız olduğunu biliyoruz. Onların imza vermesi meselesinde sorun çözüldü mü?

 

Hayır. Onların imza vermesinde sorun çözülmedi. Ancak bizim Avrupa’daki teşkilatlarımız sağ olsunlar çok bu konuda fedakârlar, gayretliler. Buraya güçleri yettiği kadar insanı bu kısa sürede taşıyıp onların imza vermesini sağlamak için bir çabanın içindeler. Tabii biraz pahalı bir iş. Notere gider gibi, uçağa bineceksin, gelip gideceksin. Ama bu gayretin içindeler. Oradan ne kadar oy gelir, destek gelir bilmiyoruz. Ama bu gayret var. Bu gayret Türkiye’mizin gördüğüm kadarıyla her tarafında var. İnsanlarımız bir değişim istiyor. Bu istek insanlarda ne kadar güçlü ise destek de o nispette güçlü oluyor.

 

Peki Temel Bey, şunu soracağım: Şunu biliyoruz ki siz özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’yle beraber, Kemal Kılıçdaroğlu’yla beraber bir şey yapmak istediniz. Her ne kadar olay gerçekleşmediği için sanki yokmuş gibi yapılıyor, ama bir gazeteci olarak ben bunun olduğunu biliyorum. Bir çatı adayı projeniz vardı ve Abdullah Gül adı vardı. Uzun uzun şey yapmak istemiyorum ama, bunu bayağı bir düşündünüz değil mi?

 

 

Şöyle oldu: Biz Türkiye’de bir değişime ihtiyaç olduğu kanaatinde olduğumuz için teşkilatlarımızla yaptığımız bütün çalışmalarda kimler aday olabilir konusunda isimler önerildi. Bu isimlerden birçok kişi –yani, çok demeyelim–, birkaç kişi öne çıktı. Türkiye’de bir konsensüs sağlanabilirse, birliktelik sağlanabilirse; yani hem AK Parti’nin içinde artık bu işin böyle gitmeyeceğine inanan ciddi bir grup var –bu %15’lere kadar çıkıyor–, ayrıca birbirleriyle farklı politikalar benimseseler de aslında bu değişikliğe ihtiyaç duyan siyasî görüşler de var. Bunları toplayacak bir aday kim olur diye düşünüldüğünde Sayın Abdullah Gül gündeme geldi. Kendisinin de bugünkü gidişattan rahatsızlık duyduğunu biz biliyorduk. Bundan dolayı da diğer siyasîlerle görüştükten sonra kendisine bu teklifi götürmeyi uygun bulduk. Ama bizim istediğimiz tarzda bir çatı oluşmayınca Sayın Gül’ün kendisi de zaten açıklamasında ifade etti. Burada netice kesin olmadığı için bu farklı görüşlerden dolayı imtina etti. Bunu da kamuoyuna duyurdu. Ancak böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu da çok açıklıkla ifade etmiş oldu. Biz bütün yolları tükettikten sonra kendi içimizde yaptığımız görüşmeler neticesinde, arkadaşlarımız, genel idare kurulu üyelerimiz, il başkanlarımız, yüksek istişare kurulumuz benim üzerimde bir ittifak sağladılar.

 

Peki Temel Bey, sözünüzü kesiyorum, neden mesela Abdullah Gül bugün sizin yaptığınız gibi yüz bin imzayla, mutabakat olmasa da esas olarak Saadet Partisi’nin desteğiyle, sizin yerinize mesela Abdullah Gül aday olsa. Böyle bir seçenek hiç var mıydı masada?

 

Adaylık teklifini tabii bir bakıma Saadet Partisi adına yapmış olduk. Ancak diğer partilerin yönetim kademesinde destekleri kesinleşmeyince Abdullah Bey imtina etti. Ben yine neticenin alınabileceğine, ittifakın sağlanabileceğine inanıyordum. Ama en azından Sayın Gül’ün “Ben varım” demesi bile önemlidir. Şundan dolayı önemlidir: Çünkü bizden koparken de Abdullah Bey gündemdeydi. AK Parti içinde önemli görevlerde bulundu. Cumhurbaşkanlığına kadar çıktı. Ancak bugünkü gidişten artık memnun olmadığını, bunun böyle sürdürülemeyeceğini gördüğü için de bizim teklifimize sıcak baktı, sıcak yaklaştı. Yani bunu bazıları AK Parti’nin içinde çok farklı şekilde yorumlayıp onu itham edenler olmuş olabilir. Ama Sayın Gül’ün bu meseleye sıcak bakmasının temelinde yatan sebep bugün Türkiye’nin getirildiği noktanın endişe verici olduğunu görmesidir. Bu bizim için önemli. Bunu onun gündemine getirmiş olması da önemli. Ancak şartlar, onun beklentileri, düşünceleri –biz ona da saygı duyarız– daha farklı olduğu için, daha ileri bir noktada olmasını istediği için böyle bir karar aldı. Biz de bunun üzerine bir karar aldık. Ve bugün bendeniz böyle bir müracaatta bulundum. İnşallah hayırlısı olur diye ümit ediyorum.

 

Bir de, mutabakat cumhurbaşkanlığında sağlanamadı ama, milletvekilleri seçimlerinde bir mutabakat oluştu gibi. HDP yok ama bir “Sıfır Baraj İttifakı”, onu bir anlatır mısınız? Ne olacak orada?

 

Görüşmelerimiz şu anda devam ediyor. Bu görüşmelerde, bugünkü şartlarda maalesef iktidarda bulunan AK Parti, Türkiye’nin önündeki engelleri, vatandaşların, seçmenlerin önünde belli bir miktarda da olsa kendi temsilcilerini Meclis’e gönderme yolundaki engelleri kaldırma yoluna gitmedi. Eskiden farklı düşünüyordu. %10 barajını sabit tuttu. Ama bu sefer bir alternatif getirdi. Eğer partiler ittifak ederlerse kendi aralarında seçim için, bu sefer %10 barajı bu ittifak blokları arasında geçerli olacak. Ama blok içinde geçerli olmayacak. Bunun üzerine de biz elbette vatandaşın zihninde bir endişe var, yani acaba ben oy veririm bir partiye –Saadet Partisi’ne–, ama %10 barajını geçemezse benim oyum boşa gitmiş olur diye bir endişe var. İşte bunu bu ittifaklarla sağlama imkânı verildi. Biz de birtakım adımları adıyoruz, görüşmeler yapıyoruz. Bu görüşmeler neticesinde inşallah birkaç gün içinde toplumumuza, seçmenimize geldiğimiz noktayı anlatan bir açıklamada bulunacağız. İki önemli özellik burada şu: İlkin, bu bir seçim ittifakıdır. Barajı bertaraf edebilmek için, baraj engellerini aşmak için zihinlerde oluşan engeli kaldırma yönündeki bir anlaşmadır. İkincisi ise burada bütün vatandaşlarımız bilmeli ki böyle bir ittifak sağlandığında herkes kendi tercih ettiği partiye oy verecek, o partinin ambleminin altına mühür basacak, başka bir yere değil; ama milletvekili dağılımı yapılırken önce bu teşekkül eden bloklar arasında bir dağılım yapılacak, arkasından bu ittifaktan olan partiler arasında da yeniden bir dağılım yapılacaktır. Böylece %10 barajı kendiliğinden bertaraf edilecektir, esas sebep bu.

 

Şunu biliyoruz Temel Bey: AKP sizinle ittifak yapmak istedi. Değil mi? Orada neden olmadı da siz AKP’nin karşısında bir yer alıyorsunuz?

 

Biz ilkelerle politika belirlemeyi tercih ediyoruz. AKP’den bize doğrudan doğruya hiçbir konuda bir mesele gündeme getirilmeden, “Gelin bizimle beraber olun” denildi. Halbuki ne olursa olsun burada seçmenin beklentilerine verilecek birtakım cevapların olması icap eder. Şu anda bizim gördüğümüz böyle bir ittifakta sadece AKP birinci turda seçimi emniyet altına almış olacak, bugünkü politikalarında herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Halbuki bizim iddiamız şu, ben bunu çok açık ve net olarak ifade ediyorum: Elbette diğer partideki arkadaşlar da, onlar da aday gösterecekler, ama Türkiye’nin problemlerini çözecek olan partinin ancak Saadet Partisi olduğu kanaatindeyim. Bundan dolayı da bizim bu çıkışımız AKP’ye karşı bir çıkış değil veya başkalarıyla ittifak manasında değil, bizim Meclis’e girmemizde zihinlerde oluşan engel aşmak, arkasından da özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde mutlaka birinci aday olarak en çok oyu vatandaştan alan ve yürütme yetkisini alan kişi olmak istiyoruz. Şunu da ifade edeyim: Tabii ben kendimi öne çıkarmayı hiçbir zaman tercih etmem, böyle bir tavrın içine girmek de hoşuma gitmiyor; ama cumhurbaşkanlığı adaylığında şahıslar gündeme geldiği için ben de bu noktada vatandaşlarımıza bendenize bir görev verildiği takdirde bugünkü gidişatı, adalet anlayışını kuvvetler ayrımı anlayışını, ekonomideki darboğazları, dış politikadaki sıkıntıları ve daha sayamayacağım birçok konuda ancak bizim bugüne kadar kamuoyuna duyurduğumuz prensiplerle aşacağımızı düşünüyorum, buna inanıyorum samimi olarak. Bundan dolayı da vatandaşlarımızdan destek bekliyorum. Benim böyle bir destek neticesinde göreve gelmem, şunu herkes bilmeli ki göreve geldiğim andan itibaren ben şahsen kendi partimle olan, en azından iç içe olan irtibatımı mutlaka bir kenara koyup, bütün ülkeyi kucaklamayı prensip olarak benimsiyorum. Bundan dolayı da farklı bir anlayış ve yaklaşımımız var. Elbette ben SP’nin genel başkanıyım, SP’nin bir üyesiyim, SP’nin umdelerini benimseyen bir insanım; geldiğim zaman bu umdelerden, bu prensiplerden kesinlikle taviz vermeyecek, ayrılmayacağım, ama buradaki meseleler esas itibariyle Türkiye’nin tamamını kucaklama, kutuplaşmayı bir kenara itme ve ne olursa olsun kuvvetler ayrımını tesis etme, adaleti üstün tutma, Meclis’i mutlaka bir denetim müessesi olarak yürütmenin karşısında güçlendirme, ekonomide, yolsuzluktan israfa kadar bütün bugünkü şikâyetleri bir kenara iteleme, dış politikada şahsî bir politikayı benimseme ve yürütmeye koymak konusunda kararlığımız var, teferruat, seçimlere giderken biraz daha açıklamamızda…

 

Peki bunları nasıl anlatabileceksiniz Temel Bey? Sizin çok meşhur bir tweet’iniz var: “Medya padişahınsa, sosyal medya bizimdir”. Değil mi? Öyle bir şey demiştiniz. Bir ara size kapılar açılmıştı sanki, ama bir süredir kapalı gibi. Yanlış mı söylüyorum?

 

Doğru söylüyorsunuz; biz de onun için ilk defa çıkışı sizinle yapalım dedik!

 

Evet, sağolun. Eksik olmayın!

 

Sosyal medya, hakikaten bu konuda inanıyorum ki özellikle gençlere, sosyal medyayla ilgilenen vatandaşlarımıza, bizim açılan penceremiz olacak. Hükümet ne yazık ki demokrasiden bahsediyor, insan haklarından bahsediyor, hukuktan bahsediyor ama, pratiğe geldiği zaman da bütün bu yolları kesmek için elinden geleni ardına koymuyor. Televizyonlara talimat verilmiş, gazetelere talimat verilmiş, “Çıkarmayacaksınız!” diye. Ben de diyorum ki: “Yahu ne olursa olsun bunların içinde de insaf sahibi kişiler olacak, kurumlar olacak, yeri geldiğinde kıyısından köşesinden bizim fikirlerimizi ve düşüncelerimizi kamuoyuna yansıtacaklar”. Çünkü kamuoyu bilinçlendi biraz, onlar da soracak: “Yahu tamam da ne oldu bu adam? Aday. Niye çıkarmıyorsunuz televizyonlara? Niye bunun söylemlerini gündeme getirmiyorsunuz? Niye sosyal medyadan duyduğumuzu sizden duymuyoruz?” Çünkü burada biz imtihandayız, ama medya da imtihanda. Hiç unutmasınlar; yarın yüz yüze bakacağız. İktidarın baskısından korkarak tavır belirleyenler şahsiyetli bir politika izleyemezler, eninde sonunda kendi ayaklarına sıkmış olurlar kurşunu. Bunun için de her şeyin iki tarafı var; biz ölümsüz değiliz, şartlar değişir, bu şartlar değiştiğinde medya unsurlarının ben utanç içine girmemelerini ümit ediyorum.

 

Temel Bey, son olarak kişisel bir şeyle kapatalım istiyorum; sağolsun arkadaşlarınız bana bu sene Erbakan ödüllerinde bana medya ödülünü verdiler. Ben yurtdışında olduğum için gelemedim, ama video hazırlayıp verdim, arkadaşım İrfan Bozan benim adıma aldı ama biliyorsunuz ondan sonra bayağı bir tezvirat kopartıldı, beni hiç hak etmediğim bir şekilde Erbakan düşmanı vs. tanımladılar. Anladığım kadarıyla ben ve Uğur Dündar üzerinden aslında size vurmak istiyorlar.

 

Tabii, bunun farkındayız.

 

Bunu bu vesileyle dile getirmek istedim; hani, siz de tanıksızdır, yıllardır solcu bir gazeteci olarak sizlerle ilgili yaptığım haberlerden dolayı benim gibi adı Erbakancı’ya çıkmış birisinin kalkıp yıllar sonra Erbakan düşmanı gibi, rahmetli hakkında böyle bir şey söylenmiş olmasından çok ciddi rahatsızlık duydum.

 

Ona da saygısızlık tabii, ona da haksızlık yaptılar; çünkü sizinle, sayın Uğur Dündar’la programa çıkmak isteyen ve çıkan, doğrudan doğruya rahmetli hocamızdı, Erbakan’dı. Siz onu jandarma eşliğinde getiremezsiniz ki; gelmedi, o tercih etti. Bunu göz ardı ederek o programı hazırlayanların üzerine gitmek bence biraz edep sınırlarını aşıyor. Kendilerini de aslında kötü bir duruma düşürüyor. Biz ne olursa olsun medyanın tamamına karşı eşit davranmayı, sizlerin bizim düşüncelerimizi kamuoyuna doğru yansıtmanızı beklerim, siz de bunu da elinizden geldiği kadarıyla yapıyorsunuz, tarafgir davranmıyorsunuz, bizim gördüğümüz de bu. Biz bundan dolayı da müteşekkiriz, bunu da açıkça söyleme ihtiyacı duyuyoruz.

 

Evet, bu vesileyle rahmetliyi de hayırla analım, isterseniz burada noktayı koyalım, ama bir daha sefer –geçen sefer de böyle olmuştu önce uzaktan yapmıştık sonra stüdyoya gelmiştiniz–, seçime kadar sizi en aşağı bir kere stüdyoda da ağırlamak istiyoruz.

 

İnşallah, mutlaka geleceğim. Bu fırsatı verdiğiniz size teşekkür ediyorum. Tebrik de ediyorum, Erbakan Ödülleri’ni arkadaşlarımız size layık gördükleri için. İnşallah, tekrar görüşmek, buluşmak üzere. Bizi dinleyenlere de selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Sizlere de hayırlı günler diliyorum.

 

Sağolun, tekrar hayırlı olsun. Evet, SP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olan Temel Karamollaoğlu’yla konuştuk. Kendisine çok teşekkürler, sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler. İyi günler.               

 

 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.