Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (25): Hesap pusulası

Ekonomi Tıkırında programının 25. bölümünde Sedat Pişirici, 23 Haziran 2019 Pazar günü yeniden yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ışığında Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizi değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Ömer Tülünay

İyi haftalar,

31 Mart yerel seçimi, 84 gün sonra dün yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tekrar seçimi ile sona erdi. Sonuçlara bir bakalım. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın açıkladığı resmi olmayan sonuçlara göre dünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde 8 milyon 925 bin 63 İstanbullu oy kullanmış. 8 milyon 746 bin 464’ünün oyu geçerli sayılmış. 178 bin 599 oy geçersiz. 

Bu geçerli oylar içinden, Cumhuriyet Halk Partili Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu oyların yüzde 54,21’ini almış, 4 milyon 741 bin 868 oy ediyor. Cumhur İttifakı Adayı Binali Yıldırım’a ise seçmen 3 milyon 953 bin 453 oy vermiş, yüzde 44,99’luk bir orana karşılık geliyor. Ekrem İmamoğlu’nun aldığı oy ile Binali Yıldırım’ın aldığı oy arasındaki fark 806 bin 415. 

Hatırlarsınız bu fark 31 Mart seçimlerinde 21 bin küsurdu, oradan sayıla sayıla, tekrar sayıla sayıla 13 binlere kadar gerilemişti ve 6 Mayıs’ta da Yüksek Seçim Kurulu bu farka ilişkin değil ama başka nedenlerden ötürü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmişti. Ama sonuçta ortaya çıkan 21 bin değil 806 bin 415 oyluk bir fark oldu. 

Şimdi bu sonuçlar şöyle dursun, göstergelere göz atalım. Çünkü seçim, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı’nı değiştirmek ile birlikte başka şeyleri değiştirmedi. Örneğin göstergelere göre Türkiye bir ekonomik kriz içinde savrulmaya devam ediyor. Ekonomimiz bir resesyon içinde, üst üste iki çeyrek küçülme yaşadık. Enflasyonumuz yüzde 18 seviyesinde tüketici fiyatlarında. Ama gıda enflasyona baktığımızda yüzde 28,44’lük bir seviye görüyoruz. İşsizlik aldı başını gidiyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre resmi olarak mart ayında 4,5 milyondan fazla işsizimiz var. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da aldığı oy 4 milyon 741 bin 868. Neredeyse Ekrem İmamoğlu’na oy veren seçmen kadar resmi işsizimiz var. Kişi başı yıllık gelirimiz 10 bin doların altında, ne zamandır 8 bin 500 dolar civarında. Ben masaya otururken gösterge faiz yüzde 19,41 idi, dolar 5 lira 81 kuruş, avro 6 lira 62 kuruştu. Memleketin 650 milyar liradan fazla iç borcu, 446 milyar dolardan fazla dış borcu var. Bankalardaki mevduatın yarısı döviz. Türkiye’nin risk primi 458. 

Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım’ın kendisini tebrik etmesinden sonra dün gece Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Seçim Koordinasyon Merkezi’nde bir açıklama yaptı. Açıklamanın bir yerinde şöyle dedi, tam olarak okumak isterim:

“Çok kıymetli İstanbullular, çok değerli vatandaşlarımız. Biz Türkiye’de demokrasi saatinin her zaman tıkır tıkır çalışmasından yana olanlarız. Maalesef demokrasinin saati 31 Mart akşamı çalışmadı. Yaşanan her şeyi tüm milletimiz biliyor detaylarına girecek değilim ama saatleri durdurarak zamanın akışını asla ve asla önleyemezsiniz. Gerçekleri de örterek asla ve asla gizleyemezsiniz. Bugün sandıklardan oy pusulalarının yanı sıra, bir de hesap pusulasının çıktığını tüm vatandaşlarımıza duyurmak isterim. Vatandaş, 31 Mart’tan bu güne bu ülkeye yaşatılanların hesabını tanımladığım gibi bir avuç insana kesmiştir.”

31 Mart yerel seçimleri, 84 gün sonra dün yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi ile nihayet sona erdi. Ama ortada Ekrem İmamoğlu’nun da işaret ettiği gibi bir hesap pusulası var. Pusulanın ayrıntılarına bakarsak…

Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Refah Partisi’nin adayı olarak girdiği 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. Erdoğan’ın o tarihte aldığı oy 973 bin 704’di, oy oranı ise 25,19.  Diyeceksiniz o tarihte nüfus neydi, şimdi nüfus ne? Bakalım, 1994’te İstanbul’un nüfusu 8 milyon 622 bin 600 kişi, 2018’de İstanbul’un nüfusu 15 milyon 67 bin kişi; İstanbul’un 1994’teki nüfusu bugün dün yapılan seçimde oy kullanan seçmenin nüfusundan daha az ama orana baktığınızda, Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994 yılında, 25 yıl önce, sadece yüzde 25,19 oy ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu görüyoruz. Ekrem İmamoğlu’ nun aldığı oy oranı ise yüzde 54,20. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın  kurduğu ve genel başkanı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002 seçimleri ile iktidara geldi daha sonra. O seçimlerde Türkiye’de 41 milyon 407 bin seçmen vardı, İstanbul’da 7 milyon 159 bin seçmen. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’de oyların yüzde 34’ünü, İstanbul’da oyların 37’sini alarak iktidar oldu. Seçimin ertesi günü 4 Kasım 2002’de Merkez Bankası’nın efektif satış kurlarına baktığımızda dolar kurunun 1 lira 67 kuruş, avro kurunun 1 lira 66 kuruş olduğunu görüyoruz.

10 Ağustos 2014’te bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadı Türkiye. İlk defa doğrudan halkın oyu ile bir cumhurbaşkanı seçildi. Seçimden Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 51,79 oranında oy alarak galip çıktı. Bütün Türkiye’de 21 milyon kişinin oyunu almıştı Erdoğan. İstanbul’da aldığı oy ise 3 milyon 568 bin 47 idi, İstanbul’daki seçmeninyüzde 49’unun oyunu alabilmişti. Ekrem İmamoğlu dünkü seçimde İstanbul’daki seçmenin yüzde 54’ünün oyunu aldı. 11 Ağustos 2014 günü yani Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertesi günü dolar kuru 2 lira 15 kuruş, avro kuru 2 lira 88 kuruştu.

16 Nisan 2017’de iktidar Türkiye’yi bir anayasa değişikliği referandumuna götürdü, 57 milyon 631 bin seçmenimiz 49 milyonu oy kullandı. Onların 24 milyon 747 bini evet dedi anayasa değişikliğine, 23 milyon 576 bini ise hayır. Anayasa değişikliği yüzde 51 evet oyuyla geçti, hayır oranı yüzde 48,76 kaldı. O anayasa değişikliği referandumunda İstanbul’da 9 milyon 339 bin 809 seçmen oy kullandı. Onların 4 milyon 479 bin 376’sı evet, 4 milyon 727 bin 973’ü ise hayır dedi. O referandumda İstanbul anayasa değişikliğine yüzde 51,35 oranıyla hayır demişti, hayır oyları referandumda 4 milyon 727 bin 973’tü. Dün Ekrem İmamoğlu’nun aldığı oy 4 milyon 741 bin 868. Referandumun hemen ardından 17 Nisan 2017 Pazartesi günü Merkez Bankası’nın efektif dolar satış kuru 3 lira 67 kuruş, avro kuruysa 3 lira 90 kuruştu. 

24 Haziran 2018’de yine bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçime gitti Türkiye. Bu erken bir seçimdi, o seçimde Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52,6 oranı ile oy alarak yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Erdoğan’ın İstanbul’da aldığı oy 4 milyon 578 bin 454’tü. Oy oranı yüzde 50 idi. Hem oyu, hem oy oranı dün Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde aldığı oydan ve orandan daha az. 25 Haziran 2018 günü Türkiye’nin dolar kuru 4 lira 65 kuruş, avro kuru 5 lira 42 kuruştu. 

Bu seçimin ardından Türkiye hızla bir ekonomik krize doğru yol aldı. Amerika Birleşik Devletleri ile olan tartışmalı ilişkiler Brunson krizi, Amerika’nın Türkiye’ye yaptırımı uygulanmaya başlaması, demir-çelikte gümrük vergilerinin artırılması derken 13 Ağustos 2018’de dolar kuru Asya piyasaları açılışında 7 liranın üzerini gördü, aynı günün sonunda Türkiye’de dolar 6 lira 90 kuruş, avro 7 lira 85 kuruştu. 

Şimdi denilebilir ki “Efendim elma ile armutu topluyorsun”. Hayır efendim, elma ile armutu toplamıyoruz, bu siyasi iktidar da başka siyasi iktidarlar da ekonomik başarılarına gösterge olarak her zaman döviz kurunu, memleketin elinde bulunan dövizi, ihracatı-ithalatı gösterip dururlar. Ama yıllar var ki bu iktidar, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, ekonomik başarılarını gölgeleyen zamanlarda hep paradan 6 sıfır atmakla, hep döviz kurunu düşük tutmakla, Türk Lirası’nı ne kadar da değerli kılmış olmakla övünürdü. Dolayısıyla bu iktidarın 2002 yılından bu yana sergilediği performansa bakarken döviz kuruna bakmak hiç de yanlış değil kanaatimce. Öte yandan biraz önce saydığım göstergeler de ortada. Türkiye iki çeyrektir üst üste küçülüyor. Türkiye’nin enflasyonu tek haneli olmaktan çoktan çıktı. İşsizlik 4,5-5 milyon kişi civarına geldi. İç borcumuz 650 milyar liradan fazla, dış borcumuz 446 milyar dolar.

Peki bu hesabı kim ödeyecek? Hesap pusulasının ayrıntısı önümüzde. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki “Önümüzde 4,5 yıl var”. Bu sözü hem 31 Mart gecesi söylemişti, hem geçen hafta, son anda Abdullah Öcalan’ın mektubu eşliğinde tekrar sahalara çıktığında ama bu mektubun ve bu çıkışın arzu edilen sonucu vermediğini vermeyeceğini gördüğünde söylemişti. “Önümüzde 4,5 yıl var, bu 4,5 yıl boyunca ekonomiye odaklanacağız’’ diyor orada Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. 

Sizce cumhurbaşkanının önünde, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı’nın önünde, Millet İttifakı’nın önünde 4,5 yıl var mı? Her ne kadar Millet İttifakı’nın küçük ortağı, Türkiye’yi iki kez erken genel seçime sürüklemiş olan Devlet Bahçeli, bu sefer erken bir genel seçimin Türkiye’ye ihanet olacağını söylese de bu ekonomik tabloyla Türkiye 4,5 yıl daha bu koalisyonla ekonomiyi yönetebilir mi? Bu koalisyon küçülen Türkiye’yi büyütebilir mi, bu koalisyon azalan milli geliri artırabilir mi, bu koalisyon 4,5 milyon işsize iş bulabilir mi? Seçim bitti dün, bugün Gezi davası başladı. Selahattin Demirtaş cezaevinde, Sırrı Süreyya Önder cezaevinde, Osman Kavala cezaevinde, Cumhuriyet Gazetesi davasında bir bölüm gazeteci cezaevinde; sizce bu iktidar önümüzdeki 4,5 yıl boyunca Türkiye’yi daha demokratik bir cumhuriyet yapabilir mi?

Benim kanaatim Türkiye’nin bu yıl ekonomik krizle haşır neşir olacağı, yıl sonuna doğru fakat 2020 yılında mutlaka bir erken genel seçimi konuşmaya başlayacağı yönünde. Şimdi erken genel seçim dendiği anda akla gelen isimlerden bir tanesi kaçınılmaz olarak Ekrem İmamoğlu. Herkes bir erken genel seçimde, bir erken cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibinin Ekrem İmamoğlu olacağını söylüyor. 

Bu “herkes”, enteresan bir yapı, Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmadan önce kendisini tanımadıklarını söylüyorlar, “Nereden çıktı bu adam” diyorlardı. Şimdi bu kısa sürede, 31 Mart’taki seçim zaferi ile ve şimdiki nihai zaferi ile birlikte Ekrem İmamoğlu “herkes”in tanıdığı bir insan oluverdi. Ama yine bu “herkes”e, “Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına Ekrem İmamoğlu’nun çıkarma” arzusuna, belki de İmamoğlu’nun kendisi, dün gece CHP Seçim Koordinasyon Merkezi’nde yaptığı konuşma sırasında cevap verdi: 

“Partiler kutsal yapılar değildir, tabu değildir. Dünyaya farklı bir pencereden baksa da temel amacı milletin kalkınmasıdır. Partiler bir amaç değildir, hizmette araçtır. Bunu her vatandaşımın bilmesini ve duymasını istiyorum. Partiler gibi liderleri de kutsal değildir. Bir parti başkanı, bir belediye başkanı, bir cumhurbaşkanı fark etmez. Onları kutsallaştırmak asla doğru değildir. En büyük millettir. Çünkü egemenlik kayıtsız şartsız sadece milletindir. Milyonlarca oy almak, iltifat duymak, liderlerin liderlerin ayaklarını  yerden asla kesmemeli. Başta kendim, gösterilen bu sevgi karşısında ancak boynumu bükerim.’’

Şeyh uçmaz mürit uçurur derler. Biz oğlunun cep telefonuna attığı “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” mesajını gururla gösterdikten sonra padişahlığa soyunan liderler de gördük. Dileriz son 25 yılda yaşanan döngü Ekrem İmamoğlu ile tekrarlanmaz. Dileriz Türkiye kurtuluşu liderde değil fikirde arar, dileriz Türkiye tek bir insanın omuzlarına çıkarak kendini kurtarmaya çalışmaz. Dileriz Türkiye akılla fikirle, dayanışma ile düze çıkar.

İyi haftalar efendim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.