Ekonomi Tıkırında‘nın 33. yayınında Sedat Pişirici, TÜİK’in işsizlik, perakende, sanayi üretimi verileri ışığında Merkez Bankası’nın faiz indiriminin nedenini ve yol açacağı sonucu değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gamze Elvan
İyi günler, iyi haftalar!
Bir haftalık kısa bir aranın ardından yeniden karşınızdayım. Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK), geçen hafta 12 Eylül Perşembe günü yaptığı toplantıda, politika faizini 325 baz puan indirerek 19,75’ten 16,50’ye çekti. Hatırlarsanız bankanın önceki başkanı Murat Çetinkaya, faizleri düşürmüyor diye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 6 Temmuz’da görevden alınmış yerine aynı gün Çetinkaya’nın yardımcısı Murat Uysal, MB’nin yeni başkanı olarak atanmıştı. Uysal da başkan olduktan 19 gün sonra 25 Temmuz’da, topladığı Para Politikası Kurulu’nda politika faizini 425 baz puanlık bir indirimle yüzde 24’ten yüzde 19,75’e çekmişti. Geçen hafta da 325 baz puan daha indirerek 16,5’a çekti politika faizini.
Bunu neden yapıyorlar? Görülür neden, Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon netice” iddiası. Bunun içine gömülmüş siyasi neden ise dini inancı gereği “faiz haramdır” diyen ya da kamusal alanda öyle görünen Müslüman seçmeni konsolide etme arzusu. Ama asıl nedeni, faizleri düşürüp kredileri canlandırmak, bu kredilerle ekonomiyi canlandırıp Türkiye’yi büyütmek, böylece enflasyonu düşürmek, hayat pahalılığını geriletmek, işsizliği azaltmak, istihdamı artırmak. Mümkün mü? Başka bir ekonomik ve siyasi programla elbette mümkün. Ama bugünkü siyasi iktidar için o tren kaçmış görünüyor.
Haydi, siyaset yapmayalım sadece gerçeklere bakalım. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bugün haziran ayı işgücü istatistiklerini yayınladı. Buna göre işsizlik oranı yüzde 13, işsiz sayımız ise mayısa göre 938 bin kişi artışla 4 milyon 253 bin kişi olmuş, bu resmi sayı. Türkiye 2018 yılındı ortalama yüzde 11 işsizlik oranıyla kapatmıştı. 2019’un ocak ve şubat aylarında işsizlik oranımız yüzde 14,7’ye çıktı. Bu oran martta 14,1’e, nisanda 13’e, mayısta 12,8’e geriledi ve haziranda yeniden 13’e yükseldi.
Türkiye 2018 yılını ortalama 3,5 milyon işsiz ile tamamlamıştı. İşsiz sayımız ocakta 4 milyon 668 bin, şubatta 4 milyon 730 bin oldu. Bu sayı martta 4 milyon 544 bin, nisanda 4 milyon 202 bine, mayısta 4 milyon 157 bine geriledi. Ama haziranda yeniden 4 milyon 253 bin kişiye yükseldi. İşte o düşürülen faiz, bu işsizliği ortadan kaldırabilmek için. Mümkün mü? Hadi yine siyaset yapmayalım, gerçeklere bakalım:
TÜİK diyor ki; işsizlik oranı yüzde 13 ama tarım dışı işsizlik oranı yüzde 15,3; işsizlik oranı yüzde 13 ama 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusta işsizlik oranı 24,8.
İstihdam edilenlerin yani kayıtlı bir işte çalışanların sayısı 802 bin kişi azalarak 28 milyon 512 bin kişiye gerilemiş, Türkiye’nin nüfusu 80 milyon.
Tarım sektöründe çalışan sayısı 232 bin kişi azalmış. Tarımda dahi iş bulamayan ne yapıyor, nereye göçüyor varın siz düşünün!
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
Tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 569 bin kişi azalmış, bu insanlar ne yer, ne içerler, nerede barınırlar?
Bakınız, istihdam edilen 28,5 milyon vatandaşımızın yüzde 5,7’si inşaat sektöründe, yüzde 18,9’u tarım sektöründe, yüzde 19,7’si sanayi sektöründe, yüze 55,7’si hizmet sektöründe çalışıyor. Önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında istihdam edilenler içinde tarım sektörünün payı 0,3 puan, inşaat sektörünün payı 1,5 puan azalmış, sanayi sektörünün payı da 0,1 puan gerilemiş. Ama hizmet sektörünün payı 1,7 puan artmış.
Kayıtdışı çalışanların oranı ise sürekli yükseliyor. Haziran 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puan artarak yüzde 35,2 olarak gerçekleşmiş. Tarım dışı sektörde kayıtdışı çalışanların oranı ise yüzde 23,2 olmuş.
Şimdi, 4 milyondan fazla işsizimiz var. Bu kadar işsizi hizmet sektöründe mi istihdam edeceğiz? Düşük faizli krediyle sadece otoyol, köprü, konut, otel, motel, alışveriş merkezi mi yapacağız? Sadece kahveci, lokmacı, pizzacı, tekstil satış mağazası mı açacağız? Bu ülkede sanayi yatırımı yapılmayacak mı? Bu ülkede fabrika açılmayacak mı? Sürdürülebilir katma değer yaratan sınai üretim gerçekleştirilmeden, üretilen ihraç edilip döviz geliri elde edilmeden, milli gelir toplumun tüm katmanları tarafından adil bir şekilde paylaşılmadan nasıl müreffeh bir ülke olunabilir ki?
TÜİK geçen hafta sanayi üretim endeksi verilerini de açıkladı: Sanayi üretimi temmuzda yüzde 1,2 azalmış; imalat sanayi 1,3 gerilemiş; ara malı üretimi yüzde 5,3 gerilemiş; dayanıklı tüketim malı üretimi, hani şu beyaz eşya, elektronik eşya, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, bilgisayar, kahverengi eşya, mobilyalarınız, otomotiv, otomobilleriniz, kamyonetleriniz, kamyonlarınızın üretimi yüzde 7 gerilemiş.
Bir ülke belki alışveriş merkezi, belki inşaat, belki tüketimle kağıt üzerinde büyür, büyüyebilir ama bir ülke sanayileşmeden zenginleşemez. Fakat tüketim de sıkıntılı!Hatırlar mısınız 2008-2009 ekonomik kriz döneminde o zamanın ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Ali Babacan’ın himayelerinde “alın verin, ekonomiye can verin” kampanyası yapılmıştı. Ne oldu? Ali Babacan bugün AKP’den kopmuş, ayrı parti kurma peşinde. Sadece alıp vermekle ekonomiye can verilseydi, o gün verilir bugünlere gelinmezdi.
Bakın TÜİK Temmuz 2019 perakende satış endekslerini de açıkladı. Perakende satış hacmi, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,7 oranında azalmış Perakendede ciro ise yüzde 13,2 oranında artmış. Yani perakende satışlar düzenli olarak geriliyor ama satılabilen mala yapılan zam da düzenli olarak artıyor.
TÜİK bugün Temmuz 2019’un sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplam ciro endekslerini de açıkladı. Toplamda ciro yüzde 12,6 oranında artmış. Sektörlere göre incelendiğinde ise yıllık cironun sanayi sektöründe yüzde 12,30, ticaret sektöründe yüzde 12,2, hizmet sektöründe yüzde 23 oranında arttığını görüyoruz. İnşaat sektöründe ise yıllık ciro yüzde 6,8 oranında azalmış. Temmuz ayında tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 16,65, üretici fiyatları enflasyonu yüzde 21,66’ydı. Yani bir ona bir buna bakarsak sanayide, ticarette, hizmette ciro artışı neredeyse enflasyon yakın. Ciro artışı, adetten değil zamdan kaynaklanıyor.
Toparlarsak, memleket üç çeyrektir küçülüyor. 2018 dördüncü çeyrekte eksi 3, 2019 birinci çeyrekte eksi 2,6, 2019 ikinci çeyrekte eksi 1,5. Artık bunun üstünde, “yok resesyondu, yok krizdi, değildi” diye tartışmanın bir manası yok. Tüketici enflasyonu ağustosta yüzde 15 gelmiş. Bu oran gıdada yüzde 17,22. Hayat pahalılığı almış başını gitmiş, işsizlik oranı olmuş yüzde 13, resmi işsizimiz 4,5 milyon civarında. Ama diyorsun ki “MB faizi düşürürse memleket güllük gülistanlık olacak”. Olsa, dükkan senin!
İyi günler.