Spektrum (18) – Kabil’in düşüşü

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programı Spektrum’un 18. bölümünde bu hafta, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilme operasyonu ile ilgili eleştirileri ve çekilmenin istihbarat boyutunu ele aldık. ABD istihbarat teşkilatı Afgan hükümetinin ve ordusunun çöküşünü öngörememiş miydi? Biden yönetimi istihbaratın yaptığı uyarıları dikkate almamış mıydı? 20 yıl boyunca yatırım yapılan Afgan hükümeti ve ordusu nasıl bu kadar hızlı düştü? Bu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık.

Medyascope’tan herkese merhaba.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilme kararı almasının ardından Kabil’in hızla İslamcı militan grup Taliban’ın eline geçmesi, Başkan Joe Biden’a yönelik eleştirileri artırıyor. Birçok eski istihbaratçı ve güvenlik yetkilisi, Taliban’ın ülkede kontrolü bu kadar hızlı bir şekilde ele geçirmesinin arkasında yatan nedenleri sorguluyor.

Taliban’ın bu kadar hızlı bir şekilde ilerleyişinin arkasında istihbarat kaynaklı eksiklikler mi var? ABD’nin istihbarat teşkilatı, Afgan hükümetinin ve ordusunun çöküşünü öngörmekte zorlandı mı? Yoksa ABD istihbarat teşkilatı Afganistan’da olup bitenleri önceden doğru bir şekilde tahmin etmesine rağmen siyasi iradenin kararı mı bu hızlı çöküşe neden oldu?

Spektrum’un 18’inci bölümünde, Kabil’in neden bu kadar hızlı çöktüğü hakkında öne sürülen iddiaları anlatmaya çalışacağım. Ben Gökalp Badak, Spektrum’a hoşgeldiniz.

Afganistan’ın başkenti Kabil, pazar günü (15 Ağustos) Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin ülkeden kaçması ve Afgan güçlerinin mücadeleyi bırakması üzerine tamamen İslamcı militan grup Taliban’ın eline geçti. Taliban’ın başkent Kabil’i tüm tahminlerin ötesinde bir hızla kontrolü altına almasının ardından çeşitli sorular gündeme geldi.

Biden yönetiminin Trump döneminde Taliban ile yapılan bir anlaşma uyarınca Afganistan’dan hızla tahliye işlemlerine başlaması, tahliye operasyonunda yaşanan insani dram nedeniyle eleştiriye tabi tutuldu. Tahliye operasyonu esnasında ortaya çıkan görüntülerde, Taliban korkusu nedeniyle farklı ülkelere gitmek isteyen binlerce Afganın yaşadığı korku gözler önüne serildi.

Ancak tüm bunların arasında bir nokta özellikle dikkat çekti: Henüz geçen hafta ABD’li istihbaratçılar Taliban’ın Kabil’de ve ülkede kontrolü tamamen ele geçirmesi için birkaç aylık bir zaman dilimi öngörmüşlerdi. ABD’nin 20 yıllık desteğine rağmen Afgan hükümeti ve ordusu nasıl bu kadar hızlı biçimde Taliban’a teslim olmuştu? ABD’nin 11 Eylül sonrasında Afganistan’daki en büyük yatırımının Afgan hükümeti ve ordusu olduğunu belirten Ruşen Çakır’a kulak verelim.

Peki Biden yönetimi ABD istihbaratı tarafından ülkede Taliban’ın hızla ilerlediği ve günler içerisinde kontrolü tamamen ele geçireceği noktasında hiç uyarılmadı mı? Yoksa Biden yönetimi bütün uyarılara rağmen, iç politikaki koşulları göz önünde tutarak net bir tavır mı gösterdi? Bu “plansız ve kaotik” geri çekilmenin sebebi istihbarat teşkilatının başarısızlığının bir sonucu muydu? ABD, Afganistan’da ikinci bir Vietnam hezimeti mi yaşıyordu?

Medyascope´un sevilen programlarından Transatlantik’in bu haftaki bölümünde Ömer Taşpınar, ABD’nin Afganistan’dan çıkışını, Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin ülkeden kaçmasıyla Afgan hükümetinin ve ordusunun çöküşünü, bütün tahminlerin aksine Taliban’ın başkent Kabil’i birkaç gün içinde ele geçirmesini ve Afganistan’ın ABD için yeni bir Vietnam olup olmadığını değerlendirdi.

Öte yandan, bütün bu sorulara görevde olan ABD’li istihbaratçılar, Genelkurmay Başkanı ve eski CIA mensupları tarafından farklı cevaplar verildi.

Eski CIA terörle mücadele şefi Douglas London, Biden’ın “Afgan güçlerinin birkaç gün içinde teslim olabileceği” konusunda daha önce uyarıldığını söyledi. London’a göre, hem bir önceki Trump yönetimi hem de görevdeki Biden yönetimi, ABD istihbaratı tarafından acele bir geri çekilme operasyonunun ardından Afgan ordusunun Taliban’a karşı direnişinin birkaç gün içinde çökebileceği konusunda uyarılmıştı.

Ancak tam da bu noktada, devreye Amerikan iç siyaseti ile ilgili birtakım hesaplar giriyor. Hatırlayacağımız üzere, hem Trump hem de Biden başkanlık kampanyası sürecinde ABD’nin denizaşırı ülkelerdeki anlamsız savaşlarını sona erdireceklerine dair söz vermiş ve bu vaadi “Sonsuza Dek Süren Savaşları Bitirme” sloganı altında somutlaştırmıştı.

Nitekim yapılan anketlerde de ABD kamuoyunun Afganistan’dan çekilmeyi büyük oranda desteklediği ve denizaşırı ülkelerdeki ABD birliklerinin “eve dönme vaktinin geldiğini” düşündüğü ortaya çıkmıştı. Bu anlamda Biden’ın hem verdiği sözü yerine getirmek hem de kamuoyunu tatmin etmek bakımından Afganistan’dan çekilme planını daha önce Taliban ile varılan anlaşmanın hükümlerine göre uygulaması kulağa oldukça makul geliyor. Zira London da hem Trump’ın hem de Biden’ın siyasi ve ideolojik nedenlerle Afganistan’dan ayrılma kararı aldıklarını ve nihayetinde çekilme kararı sonrasında olası sonuçlarla ilgili istihbarat brifinglerine kulak asmadıklarını vurguladı.

ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley ise Afgan güvenlik gücünün ne zaman savaşmayı bırakacağına ve hükümetin çöküşüne ilişkin istihbarat tahminlerinin çok çeşitli olduğunu söyledi. Milley, önüne gelen hiçbir raporun 300 bin kişilik bir güvenlik gücünün 11 gün içinde buharlaşacağını ve hükümetin bu kadar çabuk düşeceğini öngörmediğini belirtti.

Ancak Biden yönetimi, istihbarat ve geri çekilme operasyonu ile ilgili yapılan tüm eleştirilere rağmen çekilme kararından hiçbir pişmanlık duymuyor. Nitekim Biden, Afgan hükümetinin ve ordusunun bu kadar çabuk düşmesinin kendi beklentilerinin de ötesinde olduğunu kabul etmiş ancak asıl sorunun Afgan siyasi figürlerinin ve Afgan ordusunun ülkesinin geleceğini savunmak konusunda irade gösterememiş olması olduğunu söylemişti.

Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines de New York Times’a verdiği demeçte Başkan Biden’ı doğrulayarak, “Başkanın da belirttiği gibi, bu durum istihbarat teşkilatı da dahil olmak üzere beklediğimizden daha hızlı gelişti. Afgan hükümetinin hızlı bir şekilde çökebileceği riskini tespit ettik. Taliban ilerledikçe bundan daha çok emin olduk. Fakat Afgan hükümeti beklediğimizden daha hızlı bir şekilde çözüldü” dedi.

Biden’ın eleştirildiği bir diğer nokta ise çekilme operasyonunun çok düzensiz ve plansız şekilde organize edilmesi oldu. Birçok analist, Biden’ın kamuoyu desteğine rağmen çekilme operasyonunda yaşanan fiyaskodan dolayı imajının hasar aldığını ve bu durumun Biden’ı 2024 seçimlerinde de dış politika bağlamında negatif anlamda etkileyebileceğini düşünüyor. Ömer Taşpınar, Transatlantik’in bu haftaki bölümünde bu durumu yorumladı.

Gönül Tol ise Kabil’in düşüşünde hem istihbaratın hem de Afgan hükümetinin yanlış tahminlerinin payı olduğunu vurguladı.

Taliban’ın Afganistan’da nasıl bu kadar güçlendiği sorusu da öne çıkıyor. Konuya eleştirel yaklaşanlar, Trump döneminde Taliban ile Şubat 2020’de Doha’da yapılan anlaşmanın İslamcı militan grubun Afganistan’da bugün kazandığı zaferin temel dayanağı olduğu görüşünü paylaşıyor. Söz konusu anlaşma ile binlerce Taliban mensubu serbest kalmış, Taliban’a yönelik yaptırımlar kaldırılmış ve ABD ile NATO müttefiklerinin ülkeden tamamen çekilmesi için bir takvim planlanmıştı.

İngiltere muhalefeti de Afganistan’dan çekilme kararını eleştiriyor

Afganistan için olağanüstü toplanan İngiltere Parlamentosu’nda Başbakan Boris Johnson ve Joe Biden eleştirilere maruz kaldı.

İngiliz milletvekilleri, Johnson ve Biden’a, Afganistan’ın Taliban’ın eline geçmesi nedeniyle öfkelerini dile getirirken, istihbarat, liderlik ve ahlaki bakımdan yaşanan başarısızlıklara dikkat çekti.

Johnson, muhalefetteki İşçi Partisi lideri Keir Starmer tarafından dikkatsiz olmakla suçlandı. Starmer, “Afgan güçlerinin dayanıklılığı konusunda büyük bir yanlış hesaplama ve hükümetimizin Taliban konusunda şaşırtıcı bir rehaveti var” dedi.

Eski Başbakan Theresa May de hükümeti eleştiren isimler arasında yer alıyor. May, İngiltere’nin Kabil’i ele geçiren Taliban’ın gücünü nasıl bu kadar yanlış hesapladığını sordu ve “Afgan hükümeti hakkındaki bilgimiz bu kadar mı zayıftı? Sahadaki pozisyon hakkındaki bilgimiz bu kadar mı yetersizdi?” diyerek istihbarata yönelik eleştirilerini dile getirdi.

İngiliz iç istihbarat teşkilatı MI5’ın Afganistan için ortaya koyduğu senaryolarda Biden’ın ülkeyi terk etme kararının açıklanmasından kısa bir süre sonra Taliban’ın hızlı bir zaferin elde edebileceğini belirttiği iddia ediliyor. Ancak istihbarattan gelen bu uyarıya rağmen İngiliz Genelkurmayı’nın Taliban ile Gani hükümeti arasında müzakere edilen anlaşmaya bel bağladığı söyleniyor.

Bu iddiayı güçlendiren bir haber ise uluslararası basında yankı buldu. İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter yaptığı açıklamada, dünyanın Taliban’a Afganistan’da yeni bir hükümet kurması için alan açması gerektiğini ve Batı tarafından on yıllardır militan olarak lanse edilen isyancıların daha makul hale geldiğini düşündüğünü belirtti.

Carter, Taliban’ın 1990’lı yıllardan daha farklı ve ılımlı bir örgüt olabileceğini ve onlara bir şans verilmesi gerektiğini söyledi.

İngiltere ve ABD’deki gündeme bakıldığında Kabil’in düşmesinin bir istihbarat başarısızlığı olup olmadığı konusundaki tartışmanın Kabil’de kaotik sahneler ortaya çıktıkça ve özellikle tahliye operasyonu başarısız olursa daha da şiddetlenebileceği tahmin edilebilir.

Sonuç olarak, Kabil’in düşüşünde istihbaratın verdiği brifinglerin veya karar vericilerin aldığı kararların etkisi ne olursa olsun ortaya çıkan kötü tablodan en çok etkilenenler masum Afgan vatandaşları. Taliban’ın bundan sonra Afganistan’da hakimiyetini giderek artıracağı tahmin edildiğinde çok düşük bir ihtimal de olsa Afgan kadınlarının ve kız çocuklarının 20 yılda elde ettiği hakların baki kalmasını dilemekten başka bir çaremiz yok.

Böylece Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız 18’inci Spektrum’un da sonuna geldik.

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmeyi ve yayınlarımızı izlemeyi unutmayın.

YouTube’daki katıl butonu ya da Patreon üzerinden de Medyascope’a katkıda bulunabileceğinizi tekrar hatırlatarak; haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle diyelim.

Hoşça kalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.